Led Zeppelin – Kashmir İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

Oh, let the sun beat down upon my face, with stars to fill my dream.
– Oh, güneş yüzüme çarpsın, hayalimi doldurmak için yıldızlarla.
I am a traveler of both time and space to be where I have been.
– Gittiğim yerlerde hem zaman hem de uzay yolcusu olacağım.
To sit with elders of a gentle race this world has seldom seen.
– Bu dünyanın nadiren gördüğü nazik bir ırkın yaşlılarıyla oturmak.
Who talk of days for which they sit and wait
– Oturup bekledikleri günlerden bahsedenler
When all will be revealed.
– Her şey ortaya çıkacağı zaman.

Talk and song from tongues of lilting grace
– Lilting grace dillerinden konuşma ve şarkı
Sounds caress my ear.
– Sesler kulağımı okşuyor.
Though not a word I heard could I relate
– Duyduğum tek bir kelime olmasa da ilişki kurabilirdim
The story was quite clear.
– Hikaye oldukça açıktı.
Whoa-oh-hoh
– Hop-oh-hoh
Whoa-oh, whoa-oh
– Hop-oh, hop-oh

Oooh, oh, baby, I’ve been flyin’
– Oooh, oh, bebeğim, uçuyordum
No, yeah, mama cares, ain’t no denyin’
– Hayır, Evet, annemin umurunda, inkar etmek yok
Oh, oooh yeah, I’ve been flyin’
– Oh, oooh Evet, uçuyordum
Mama My, ain’t no denyin’, no denyin’, no…
– Annem, ben pişman olacaksın, pişman olacaksın’ değil, hayır…

Oh, all I see turns to brown
– Oh, tek gördüğüm kahverengiye dönüyor
As the sun burns the ground.
– Güneş dünyayı yakarken.
And my eyes fill with sand
– Ve gözlerim kumla doluyor
As I scan this wasted land.
– Bu boş araziyi tararken.
Tryin’ to find, tryin’ to find where I’ve been, ah-ah, ah-ah…
– Denemeye bulmak için çalışıyor, ah, ben ne oldum ah, ah-ah bulmak için…

Oh, pilot of the storm who leaves no trace
– Oh, iz bırakmayan fırtınanın pilotu
Like thoughts inside a dream.
– Bir rüyanın içindeki düşünceler gibi.
Heed the path that led me to that place with yellow desert stream.
– Beni yellow desert stream ile o yere götüren yola dikkat edin.
My Shangri-La beneath the summer moon, I will return again.
– Shangri-La’m yaz ayının altında, tekrar döneceğim.
Sure as the dust that blows high in June, when movin’ through Kashmir.
– Tabii ki, Keşmir’de hareket ederken Haziran ayında yükselen toz gibi.

Oh, father of the four winds, fill my sails
– Oh, dört rüzgarın babası, yelkenlerimi doldur
Across the sea of years
– Yıllar Denizi boyunca
With no provision but an open face
– Açık bir yüz dışında hiçbir rızık ile
Along the straits of fear.
– Korku Boğazı boyunca.
Whoa-oh, whoa-oh
– Hop-oh, hop-oh
Whoa-oh-hoh, oh, ohh
– Oh-oh-hoh, oh, ohh

Oh, when I’m on, when I’m on my way, yeah
– Oh, açık olduğumda, yolda olduğumda, Evet
When I see, when I see the way you stay, yeah-eah
– Gördüğüm zaman, kaldığın yolu gördüğüm zaman, evet-eah
Ooh, yeah-yeah, ooh, yeah-yeah, when I’m down, oh
– Ooh, Evet-Evet, ooh, Evet-Evet, düştüğümde, oh
Ooh, yeah-yeah, ooh, yeah-yeah, when I’m down, so down…
– Ooh, Evet-Evet, ooh, evet-evet, ben aşağıdayken, çok aşağı…
Ooh, my baby, ooh, my baby, let me take you there…
– Ooh, bebeğim, ooh, bebeğim, seni oraya götürmeme izin ver…
Oh, oh, come on, come on, oh, let me take you there…
– Oh, oh, hadi, hadi, oh, seni oraya götüreyim…
Let me take you there, woo, yeah-yeah, woo, yeah-yeah
– Seni oraya götürmeme izin ver, woo, Evet-Evet, woo, Evet-Evet
Let me take you there…
– Seni oraya götürmeme izin ver…




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın