Manchester Orchestra – The Silence İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

Why do I deserve the science
– Neden bu bilimi hak ediyorum
To feel better about you?
– Kendini daha iyi hissetmek için mi?
At a loss I lost my cool
– Bir kayıpta soğukkanlılığımı kaybettim
I denied that I found you
– Seni bulduğumu inkar ettim.

I tried to be a basket case
– Bir sepet davası olmaya çalıştım
I did not surprise you
– Seni şaşırtmadım.
I’m trying to find a signal fire
– Bir sinyal ateşi bulmaya çalışıyorum
Let me know when I should move
– Ne zaman taşınmam gerektiğini bana bildir

But you, amplified in the silence
– Ama sen, sessizlikte güçlendin
Justified in the way you make me bruise
– Beni nasıl çürüttüğün konusunda haklı.
Magnified in the science
– Bilimde büyütülmüş
Anatomically proved that you don’t need me
– Anatomik olarak bana ihtiyacın olmadığını kanıtladı

Why do I desire the space?
– Neden bu alanı arzuluyorum?
I was mourning after you
– Sonra yas oldu
I was lost and lost my shape
– Kayboldum ve formumu kaybettim
There was nothing I could do
– Hiç bir şey yapamazdım.

I don’t want to waste away
– Boşa harcayacak uzak istemiyorum
It was all I gave to you
– Her şey sana verdim
Take me back and take my place
– Beni geri al ve yerimi al
I will rise right up for you
– Senin için ayağa kalkacağım.

But you, amplified in the silence
– Ama sen, sessizlikte güçlendin
Justified in the way you make me bruise
– Beni nasıl çürüttüğün konusunda haklı.
Magnified in the science
– Bilimde büyütülmüş
Anatomically proved that you don’t need me
– Anatomik olarak bana ihtiyacın olmadığını kanıtladı

All the while you waste away, you’re asking
– Hepsi boşa gitti sana Bu arada sorduğun
“Did I really need another one to take me down?”
– “Beni aşağı çekmek için gerçekten başka birine ihtiyacım var mıydı?”
Everybody knows it’s something that you had to live with darling
– Herkes bunun yaşamak zorunda olduğun bir şey olduğunu biliyor tatlım.
Nobody’s gonna tear you down now
– Artık kimse seni yıkmayacak.
There is nothing you keep, there is only your reflection
– Sakladığın hiçbir şey yok, sadece senin yansıman var

There was nothing but quiet retractions
– Sessiz geri çekilmelerden başka bir şey yoktu
And families pleading, “Don’t look in that cabinet
– Ve aileler yalvarıyor, ” o kabine bakma
There’s far more bad than there’s good, I don’t know how it got there”
– İyiden çok daha kötü bir şey var, oraya nasıl geldiğini bilmiyorum”
That was something your father had burned in me
– Bu babanın içimde yaktığı bir şeydi.
Twenty hours out of Homestake eternity
– Homestake eternity dışında yirmi saat
You can go anywhere but you are where you came from
– Her yere gidebilirsin ama geldiğin yerdesin.

Little girl you are cursed by my ancestry
– Küçük kız benim soyum tarafından lanetlendin
There is nothing but darkness and agony
– Karanlık ve ıstıraptan başka bir şey yoktur
I can not only see, but you stopped me from blinking
– Sadece göremiyorum, ama göz kırpmamı engelledin.
Let me watch you as close as a memory
– Seni bir anı kadar yakından izleyeyim.
Let me hold you above all the misery
– Seni tüm ıstırabın üstünde tutmama izin ver
Let me open my eyes and be glad that I got here
– Gözlerimi açmama ve buraya geldiğime sevinmeme izin ver




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir yanıt yazın