Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 56

allak bullak etmek * karmakarışık bir duruma getirmek, düzeni bozmak.
* (aklını, zihnini) düşünemez duruma getirmek.
allak bullak olmak * çok karışık duruma gelmek, altıüstüne gelmek, karmakarışık olmak, düzeni bozulmak.
* (akıl, zihin) şaşkına dönmek, karışmak, şaşırmak.
allama * Allamak işi.
allamak * “Süslemek, donatmak” anlamına gelen allamak pullamak deyiminde geçer.
allâme * Derin ve çok bilgisi olan, çok bilgili.
allâme kesilmek * her şeyi bilir görünmek.
allâmelik * Allâme olma durumu.
allâmelik taslamak * bilgisiz olduğu hâlde her şeyi bilir görünmek.
allanma * Allanmak işi.
allanmak * Süslenmek.
allaşma * Allaşmak işi veya durumu.
allaşmak * Al duruma gelmek.
allegretto * Bir parçanın allegrodan biraz daha ağır çalınacağınıanlatır.
allegro * Bir parçanın canlı, neşeli ve hızlıçalınacağınıanlatır.
allem * Bir işi istediği duruma getirmek için “her türlü kurnazca çareye başvurmak” anlamıyla allem etmek kallem
etmek deyiminde geçer.
allı * Üzerinde al renk bulunan.
allıpullu * Göz alıcırenkler ve şeylerle süslenmiş.
allık * Al olma durumu.
* Kadınların süs için yanaklarına sürdükleri al boya.
alma * Almak işi.
* Alıntı, iktibas.
almaç * Bir elektrik akımınıalıp başka bir kuvvete çeviren cihaz, alıcı, ahize, reseptör.
almak * Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak.
* Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak.
* Yanında bulundurmak.
* Birlikte götürmek.
* Satın almak.
* Ele geçirmek, fethetmek.
* İçine sığmak.
* Kabul etmek.
* Kendine ulaştırmak, iletilmek.
* İçeri sızmak, içine çekmek.
* (erkek, kadın için) … ile evlenmek.
* Sürükleyip götürmek.
* Kazanmak, elde etmek.
* Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak.
* Bürümek, sarmak, kaplamak.
* Kısaltmak, eksiltmek.
* Yolmak, koparmak.
* Yerini değiştirmek, çekmek.
* Temizlemek.
* (duş, banyo için) Yapmak; yıkanmak.
* (içeri) Götürmek.
* Bir yeri savaşla ele geçirmek.
* (tat veya koku için) Duymak.
* Örtmek, koymak.
* (süre için) Değiştirmek.
* … gibi anlamak.
* Başlamak.
* Davranışveya makam değiştirmek.
* (içecek veya sigara için) İçmek.
* Yutmak; kullanmak.
* (yol için) Gitmek, (mesafe) katetmek.
* Çalmak.
* Göreve, işe başlatmak.
* Görevden, işten çekmek.
* Kazanç sağlamak.
* (ölüm sebebiyle) Ayrılmak.
* Gidermek, yok etmek.
* Soldurmak.
* Vücuttaki hasta bir organıameliyatla çıkarmak.
* (motor) Çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek.
almamazlık * Kabul etmeme durumu.
Alman * Cermen soyundan olan halk ve bu halktan olan kimse.
* Alman halkına, Almanya’ya özgü olan şey.
Alman gümüşü * Çinko, bakır ve nikelden yapılan, gümüşü andırır bir alaşım, mayşor.
Alman papatyası * Orta Avrupa’da yetişen bir papatya türü (Anfhemis mobilis).
Alman usulü * Bir topluluk için yapılan harcamada giderlerin herkese eşit olarak bölüştürülmesi yöntemi.
almanak * Yılın gün, hafta, ay gibi bölümlerinden başka, bayram, yıl dönümü gibi belli günleri ve birtakım astronomi,
meteoroloji, istatistik bilgilerini gösteren kitap biçiminde takvim.
Almanca * Hint-Avrupa dillerinin Cermence kolundan, Almanya, Avusturya ile İsviçre’nin bir bölümünde kullanılan
dil.
* Almanların kullandığı dil.
* Bu dile özgü olan.
Almancı * Almanya yanlısı olan (kimse).
* Almanya’da çalışan Türk işçisi.
Almancılık * Almancı gibi davranma.
Almanlaşma * Almanlaşmak işi veya durumu.
Almanlaşmak * Alman yaşayıştarzını benimsemek.
Almanlaştırma * Almanlaştırmak işi.
Almanlaştırmak * Almanlara özgü yaşayıştarzıkazandırmak.
almaş * İki veya daha çok şeyin sıra ile değiştirilerek kullanılmasıveya kendiliğinden değişerek çalışması, keşikleme,
münavebe.
* Birinin doğru olmasıötekinin yanlışlığını gerektiren iki önermenin oluşturduğu sistem.
almaşık * İki veya daha çok şeyin sıralanmalarında değişiklik olan.
* Almaşlı olarak işleyen, mütenavip, alternatif.
almaşık yapraklar * Sapın iki yanında karşılıklıdeğil de aralıklı olarak bir sağda, bir solda bitmişyapraklar.
almaşıklık * Dönüşümlü ve düzenli sıralanma.
almaşlı * Almaşniteliği olan.
alnaç * Bir şeyin ön tarafı, ön yüzü.
alnıaçık yüzü ak * çekinecek hiçbir durumu veya ayı bı olmayan.
alnına kara sürmek * bir kimsenin haksız yere kötü tanınmasına yol açmak.
alnında yazılmışolmak * bir olayın, kişinin başına gelmesini Allah’ın buyurmuşolduğuna inanmak.
alnından öpmek * beğenmek, takdir etmek.
alnınıkarışlamak * küçümseyerek meydan okumak.
alnının akı ile * ayıplanacak bir duruma düşmeden, tertemiz, şerefiyle, başarı göstermişolarak.
alnının kara yazısı * kötü kaderi, kötü talihi.
alo * Telefon konuşmasında kullanılan seslenme sözü.
alogami * Bir çiçek tepeciğinin başka bir çiçek tozu ile tozlanması.
alotropi * Karbon, fosfor gibi maddelerin, fiziksel bakımdan ayrıözellikler gösterebilmesi durumu.

Bir yanıt yazın