Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 67

anasır * Unsurlar, ögeler.
anasız * Anası olmayan.
anasızlık * Anasız olma durumu.
anason * Maydanozgillerden, kokulu tohumu hamur işlerinde ve rakıyapımında kullanılan, yurdumuzda ekimi
yapılan bitki (Pimpinella anisum).
anatomi * İnsan, hayvan ve bitkilerin yapısınıve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim, teşrih.
* Beden yapısı, gövde yapısı.
* Bir şeyin oluşumunda göze çarpan özel yapı.
anatomici * Anatomi uzmanı.
* Anatomi dersi veren öğretim üyesi.
anatomik * Anatomi ile ilgili.
* İnsan vücudunun anatomisi ile ilgili.
anatomist * Anatomiyle uğraşan bilimci.
anavaşya * Göçücü balıkların Akdeniz’den Karadeniz’e çıkması, katavaşya.
anayasa * Bir devletin yönetim biçimini belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren,
yurttaşların kamu haklarını bildiren temel yasa, kanunuesasî, teşkilâtıesasiye kanunu.
anayasacı * Anayasayısavunan, anayasadan yana olan.
* Anayasa konusunda yetkili olan, anayasa okutan (kimse).
anayasal * Anayasa ile ilgili.
anbean * Dakikadan dakikaya, her an, gittikçe.
anca * Ancak.
anca beraber, kanca beraber * bir işte iki veya daha çok kimsenin, o işkötü de gitse, birbirinden ayrılmamaları gerektiğini anlatır.
ancak * “Yalnız, sadece” gibi sınırlama anlatır.
* “Olsa olsa”, “en çok”, “daha çok”, “güçlükle” gibi, bir şeyin daha çoğunun, ilerisinin olmadığını gösterir.
* “Lâkin”, “ama”, “yalnız” gibi bir düşünceye karşıt ikinci bir düşünceyi anlatır.
* En erken.
ançüez * Genellikle hamsi, bazen de çaça, sardalye veya tirsi balıklarından yapılan tuzlu ve yağlıezme.
andaç * Ajanda.
* (çoğul durumunda) Anılar, hatırat.
* Anı, yadigâr.
andante * Yarıyavaş, adagio ile andantino arası.
andantino * Andante’den daha canlı, daha hızlı.
andaval * Ahmak, aptal, beceriksiz, saşkın, bön.
andavallı * Bön ve görgüsüz, beceriksiz (kimse).
andemi * Belli bir bölgede sık sık görülen hastalık.
andemik * Belli bir bölgede sık sık görülen.
andezit * Plâjiyoklâzlı bir yanardağkültesi.
andık * Sırtlan.
andırış * Andırmak işi veya biçimi, analoji.
* İki şey arasında bazınoktalardaki uygunluk, benzerlik durumu, temsil.
andırışma * Andırışmak işi, analoji.
* İltibas.
andırışmak * (bir şey) Başka bir şeyi andırmak.
andırma * Andırmak işi.
andırmak * Anmak işini yaptırmak.
* Benzer yanları bulunmak, çağrıştırmak.
andız * Yapraklarıdikenli olan bir çeşit ardıç.
* Servi ağacı.
* Kırlarda yetişen yabanî bir otun kökü.
andız otu * Birleşikgillerden, nemli yerlerde yetişen, sarıçiçekli, acıve kokulu bir ot (İnula).
andoskop * Bkz. endoskop.
andoskopi * Bkz. endoskopi.
andropoz * Erkeklerde yaşdönümü.
anekdot * Kısa veya özlü anlatımı olan güldürücü hikâye, fıkra.
anele * Gemilerde türlü işlerde kullanılan bir tür demir halka.
anemi * Kansızlık.
anemik * Kansız.
anemometre * Yelölçer.
anemon * Dağlâlesi.
aneroit * Cıva yerine bir maden kutu kullanmak temeline dayanan kadranlı barometre.
anestezi * Uyuşturucu bir ilâçla vücudun bütününde veya belirli bir bölgesinde duyuların yok olması, duyum yitimi.
anestezist * Anestezi uzmanı.
anesteziyoloji * Duyum yitimi bilimi.
anevrizma * Bir atardamarın bir noktasında oluşan ur biçimindeki gevşeme şişkinliği.
angaje * Sözle veya yazılı olarak bağlanan.
angaje etmek * birini söz veya yazı ile bağlamak, taahhüt etmek.
angaje olmak * sözle veya yazılı olarak bir şeye bağlanmak.

Bir yanıt yazın