Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 32

başta (veya başında) bulunmak * bir işin yöneticisi olmak.
başta gelmek * önde olmak, üstün durumda olmak.
başta gitmek * en ileri durumda bulunmak.
başta taşımak * çok saygı göstermek.
baştaban * Yunan ve Roma mimarlıklarında, sütunların üstüne oturan ve iki sütun arasındaki uzaklığın üstünü örten
büyük, uzun taşkirişlerin oluşturduğu bölüm.
baştabip * Başhekim.
baştabiplik * Başhekimlik.
baştan * başından alarak, bir kez daha, yeniden.
baştan aşağı * Hepsi, bütünü, bir uçtan öbür uca kadar.
baştan aşmak * pek çok olmak, pek çoğalmak.
baştan başa * Tamamen, bütünüyle, hepsi bir arada.
* Başından sonuna kadar.
baştan çıkarmak * ayartmak, kötü yola sürüklemek, doğru yoldan saptırmak.
baştan çıkmak * ahlâkı bozulmak.
baştan kalmış(veya kalma) * başkasıtarafından kullanılmış.
baştan kara etmek * batma tehlikesi karşısında, gemi başınıkaraya vurup oturmak.
baştan kara gitmek (veya etmek) * sonunu düşünmeyerek hesapsız, batarcasına yaşamak.
baştan savma * üstünkörü, özen göstermeden.
baştan savmacı * Bir işi yapmamak veya savsaklamak için bahane bulma, başından savma veya atma.
baştan savmacılık * Bir işi yapmamak için bahane bulma işi.
baştan sona * Daima, her zaman.
baştanımaz * Asi, isyancı, düzen bozucu.
baştanımazlık * Anarşizm.
baştankara * Ötücü kuşlar takımının, baştankaragiller familyasından, Kuzey Afrika, Avrupa ve Asya’da yaşayan, çesitli
renklerde olabilen bir kuştürü (Parus maior).
baştankaragiller * Omurgalıhayvanların, ötücü kuşlar takımından yüz kadar kuştürünü içine alan geniş bir familya.
baştarda * Osmanlıdonanmasında yer alan kadırga cinsinden bir tür savaşgemisi.
başteknisyen * En yüksek düzeyde bulunan teknisyen.
başteknisyenlik * Başteknisyenin görevi.
başucu * Bir yerin düşeyinin gök küreyi kestiği nokta.
başucu noktası * Yeryüzündeki bir gözlem noktasından geçen düşey doğrultusunun gökyüzünü deldiği iki noktadan, ufkun
üstünde olanı, semtürreis.
başucu uzaklığı * Gökyüzünde verilen bir nokta veya yıldızın başucu noktasından açısal uzaklığı.
başuzman * En yüksek düzeyde bulunan uzman.
başuzmanlık * Başuzman olma durumu.
* Başuzmanın görevi.
başülke * Sömürge imparatorluklarında sömürgelere egemen olan ülke.
başüstü * Geminin ön bölümünde çapanın bulunduğu yer.
başvekâlet * Baş bakanlık.
başvekil * Baş bakan.
başvekillik * Başvekil olma durumu.
başvurdurma * Başvurdurmak işi veya durumu.
başvurdurmak * Başvuru işi yaptırmak, müracaat etmesini sağlamak, müracaat ettirmek.
başvurma * Başvurmak işi, müracaat.
başvurmak * Bir işin yapılması için bir kimsenin aracılığını istemek veya bir işte bir şeyden yararlanmak amacıyla ona el
atmak, müracaat etmek.
* Bilgi sahibi olmak için bir kaynağıkullanmak.
başvuru * Başvurmak işi, müracaat.
* Bilgi sahibi olmak için bir kaynağıkullanma, bilgiye ulaşma, referans.
başvurucu * Bir işiçin başvuran kimse, müracaatçı.
başvurulma * Başvurulmak durumu.
başvurulmak * Başvuru yapılmak, müracaat edilmek.
başyapıt * Şaheser.
başyardımcı * Bir kurum veya kuruluşta görevli amirin yardımcılarından en üst düzeyde olanı.
başyargıcı * Oyunu yöneten yargıcılardan, anlaşmazlık durumunda, kararda yetki üstünlüğü olanı, başhakem.
başyaver * Yaverlerin başı olan kimse.
başyaverlik * Başyaver olma durumu.
* Başyaverin görevi veya makamı.

Bir yanıt yazın