Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 35

bayağılık * Bayağı olma durumu veya bayağıca davranış.
bayan * Hanım yerine kullanılan bir unvan.
* Kadın özel adlarıyerine kullanılır.
* Eş, karı.
bayat * Taze olmayan.
* Güncelliğini, önemini, özelliğini yitirmiş, çok söylenmiş.
Bayat * Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri.
bayatı * Azerî ve Türkmen halk şiirinde mani türüne verilen ad.
bayatî * Klâsik Türk müziğinde uşşak dörtlüsüne buselik beşlisi katılmasıyla yapılmışeski bir makam.
bayatîaraban * Araban ve bayatî makamlarından oluşturulan bir birleşik makam.
bayatîbuselik * Bayatî makamının buselik beşlisi veya dörtlüsü ile sona ermesinden oluşan bir birleşik makam.
bayatlama * Bayatlamak durumu.
bayatlamak * Bayat duruma gelmek, tazeliğini yitirmek.
bayatlatma * Bayatlatmak işi.
bayatlatmak * Tazeyken kullanmayıp bayatlaması için bekletmek.
bayatlık * Bayat olma durumu.
bayatsı * Bayatlamaya başlamış.
bayatsımak * Bayatlamaya yüz tutmak.
baygın * Bayılmış, kendinden geçmiş.
* Süzgün.
* Gönül vermiş.
* İnsanıkendinden geçirir gibi olan.
* Yığılmış, dökülmüş.
baygın baygın bakmak * kendinden geçmiş bir şekilde, çevreye göz gezdirmek.
* hayranlıkla seyretmek.
baygın düşmek * çok yorulmak.
baygınlaşma * Baygınlaşmak işi.
baygınlaşmak * Baygın duruma gelmek.
* (göz için) Süzülmek.
baygınlık * Baygın olma durumu.
* Duyumların durması, kan dolaşımının ve solunum görevlerinin duraklaması, vücudun kımıldanamaması
gibi fizyolojik aksamalarla beliren kendinden geçme durumu.
baygınlık geçirmek * bayılmak.
* çok heyecanlanmak, telâşlanmak.
baygıntı * Baygınlık.
* İpek böceklerinin sindirim organlarında görülen ve yemden kesilmelerine yol açan bir hastalık; bu sebeple
koza yapamama durumu.
bayıla bayıla * İsteyerek, istekle, çok isteyerek, severek.
bayılma * Baygın duruma girme, kendinden geçme.
bayılmak * Baygın duruma girmek, uyur gibi olmak, kendinden geçmek, kendini kaybetmek.
* Çok hoşlanmak, çok sevmek.
* Sıcak, açlık, susuzluk, yorgunluk gibi etkenlerle dayanma gücünü yitirmek.
* Vermek, ödemek.
bayıltıcı * Bayıltan.
* Bayıltacak gibi etkide bulunan.
bayıltma * Bayıltmak işi.
bayıltmak * Bayılmasını sağlamak, bayılmasına yol açmak.
bayılttırma * Bayılttırmak işi veya durumu.
bayılttırmak * Bayılmasına yol açmak, bayılmasını sağlamak.
bayındır * (yer için) Gelişip güzelleşmesi, hayat şartlarının uygun duruma getirilmesi için üzerinde çalışılmışolan,
mamur.
Bayındır * Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri.
bayındırcı * Bayındır duruma getirici.
bayındırlaşma * Bayındırlaşmak durumu.
bayındırlaşmak * Bayındır duruma gelmek.
bayındırlaştırma * Bayındırlaştırmak işi, imar etme.
bayındırlaştırmak * Bir yeri bayındır duruma getirmek, imar etmek.
bayındırlık * Bayındır olma durumu, ümran.
* Bayındır duruma getirme işi, imar.
Bayındur * Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri.
bayır * Küçük yokuş.
bayır aşağı * Tepeden düze doğru.
bayır kuşu * Çalı bülbülü.
bayır turpu * İri bir turp türü (Cochlearia armoracia).
* Kaba, terbiyesiz erkek.
bayır yukarı * Tepeye doğru, yokuş başına yönelerek.
bayırlaşma * Bayırlaşmak durumu.
bayırlaşmak * (yer ve yol için) Dikleşmek.
bayi * Bazımaddeleri satma izni olan kimse, dükkân veya kuruluş.
bayilik * Bir maddeyi sürekli satma işi.
* Bu işin yapıldığıyer.
baykuş * Başında, kulak yerinde iki sorgucu bulunan, yırtıcı gece kuşlarının genel adı.

Bir yanıt yazın