Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 40

Çingenelik * Çingene olma durumu.
* (Küçük ç ile) Arsızca aç gözlülük, cimrilik.
çini * Duvarlarıkaplayıp süslemek için kullanılan, bir yüzü sırlıve genellikle çiçek resimleriyle bezeli, pişmiş,
balçık levha, fayans.
* Sırlıve süslü, pişmiş balçıktan yapılmışolan.
çini döşemek * bir yeri çini ile kaplamak.
çini mürekkebi * Simsiyah, ince ve solmaz bir is mürekkebi.
çinici * Çini yapan veya satan kimse.
çinicilik * Çini yapma sanatı.
çinili * Çinisi olan, çinilerle bezenmişolan.
çinisiz * Çinisi olmayan.
çinke * Sağlam, sert taş.
* En ufak parça.
* Benek.
çinko * Atom numarası30, atom ağırlığı65,37, mavimsi beyaz renkte olan sert bir element, tutya. KısaltmasıZn.
* Bu elementten yapılmış.
çinko * Tombala oyununda kartın bir veya iki sırasınıdoldurunca kazandığını bildiren ve açıkça söylenen söz.
* Tombala oyununda kartın bir veya iki sırasınıdoldurana verilen ödül.
çinkograf * Çinkografi ustası.
çinkografi * Çoğaltılmak istenilen resim veya yazıların kalı bınıçinko üzerine çıkarma sanatı.
Çinli * Çin milletinden veya bu milletin soyundan olan (kimse).
çintiyan * İçi astarlı, uzun kadın donu, kadın şalvarı.
çip * Milimetrik yüzeyler üzerinde on binlerce devre elemanından oluşan ve son derece karmaşık elektronik
devrelerin yerleştirildiği, genellikle silikon gibi yarı iletken bir malzemeden yapılmışince bir dilim.
çipil * (göz için) Ağrılıve kirpikleri dökülmüş.
çipilleşme * Çipilleşmek işi.
çipilleşmek * Gözleri çipil duruma gelmek.
çipilti * Yağmur serpintisi.
çipo * Gemiyi istenilen bir yerde tutmak için bir zincirle denize atılan, iki veya daha çok kolu bulunan gemi
demiri.
çipura * Karagöz balığına benzer, eti beyaz bir Akdeniz balığı(Aurata aurata).
çir * Kayısı, erik, zerdali gibi meyvelerin kurusu.
çirçirci * Çirçir yapan kimse.
çiriş * Çirişotunun kökünün öğütülmesiyle yapılan ve su ile karılarak tutkal gibi kullanılan esmer, sarı bir toz.
çirişgibi * yapışkan ve acı.
çirişotu * Zambakgillerden, beyaz çiçekli bir bitki (Asphodelus).
çirişçi * Çirişyapan ve satan kimse.
çirişçi çanağı * Çirişhazırlamakta kullanılan derin kap.
* Acıve kurumuş, zehir gibi.
çirişçilik * Çirişçinin işi veya mesleği.
çirişleme * Çirişlemek işi.
çirişlemek * Çirişsürmek.
çirişlenme * Çirişlenmek işi veya durumu.
* Nişastanın ve bazı inorganik tuzların etkisi ile granürler yapısının bozulması, su alarak şişmesi, kristal
özelliğini kaybetmesi ve viskozite ve enzimlere karşıhassasiyetinin artması.
çirişlenmek * Çirişsürülmek.
çirişli * Çirişsürülmüş.
* İnceliği kola ile örtülmüş(bez, kumaş).
çirkef * Pis ve bulanık su.
* İğrenç ve bulaşkan (kimse veya şey).
çirkefçe * Çirkefe yakışır bir biçimde (olan).
çirkefe (çamura) taşatmak (veya çirkefi üzerine sıçratmak) * edepsiz bir kimsenin tepkisine yol açacak bir davranışta bulunmak.
çirkefleşme * Çirkefleşmek işi.
çirkefleşmek * Çirkef durumuna gelmek.
çirkefli * İğrenç ve pis durumda bulunan.
çirkeflik * Çirkef olma durumu veya çirkefçe davranış.
çirkin * Göze veya kulağa hoşgelmeyen, güzel karşıtı.
* Yakışık almayan.
* Karanlık, dalavereli, şüpheli.
çirkin kaçmak * hoşolmayan bir durum olmak.
çirkince * Çirkine yakın, çirkin bir biçimde (olan).
çirkinleşme * Çirkinleşmek işi.
çirkinleşmek * Çirkin bir duruma gelmek.
çirkinleştirme * Çirkinleştirmek işi.
çirkinleştirmek * Çirkin bir duruma getirmek.
çirkinlik * Çirkin olma durumu.
* Çirkin olanın niteliği.

Bir yanıt yazın