Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 41

çirkinseme * Çirkinsemek işi.
çirkinsemek * Bir şeyi çirkin bulmak.
çiroz * Yumurtasınıatarak zayıflamışuskumru balığıve bunun kurutulmuşu.
* Çok zayıf kimse.
çirozlaşma * Çirozlaşmak işi veya durumu.
çirozlaşmak * (uskumru için) Yumurtasınıatarak zayıflamak.
* Çok zayıflamak.
çirozluk * Çiroz olmaya elverişli.
* Zayıflık, kuruluk.
çis * Bazı bitkilerden sızan ve katılaşarak sarımtırak bir cisim durumuna gelen bir çeşit şekerli öz su, kudret
helvası.
çise * İnce yağmur, çisenti.
çiseleme * Çiselemek işi.
çiselemek * (yağmur) İnce ince yağmak.
çiseme * Çisemek işi.
çisemek * Çiselemek.
çisenti * Toz gibi ince yağan (yağmur).
çiskin * Çiseleyen yağmurdan hafifçe ıslanmış.
* Çiseleyen yağmur.
çiş * (çocuk dilinde) Sidik.
çişetmek * işemek.
çişi gelmek * işeyeceği gelmek.
çişik * Tavşan yavrusu.
çit * Bağ, bahçe, bostan gibi yerlerin çevresine çalı, kamış, ağaç dalı gibi şeylerden çekilen duvar.
çit * Pamuktan dokunmuş basma.
* Başörtüsü, yazma, yemeni.
çit sarmaşığı * Çit sarmaşığı gillerin örnek bitkisi olan, daha çok tarla kenarlarında yetişen, beyaz çiçekli, tüysüz ve uzun
saplı, sarılıcı, çok yıllık ve otsu bir bitki (Convolvulus sepium).
çit sarmaşığı giller * Bitişik taç yapraklı iki çeneklilerden, çit sarmaşığı, kahkaha çiçeği, mahmude, küsküt gibi bitkileri içine
alan bir familya.
çita * Etçil memeliler sınıfının etçiller takımının kedigiller familyasından bir hayvan.
çitar * İpek ve pamukla dokunan bir tür kumaş.
çitari * İzmaritgillerden, üzerinde sarıçizgiler bulunan, en büyüğü yarım kiloyu aşmayan, kılçıklı bir balık
(Boxsalpa).
* Bir tür ince dokunmuş, çizgili kumaş.
çiten * Saman taşımak için arabalara konulan ince dallardan örülmüş büyük sepet veya çit.
* Kuzu ağılı.
çiti * Çitmek işi.
çiti yapmak * saçları, çitilmiştarakla taramak.
* çitilemek.
çitileme * Çitilemek işi.
çitilemek * Kirini çıkarmak için çamaşırın iki yanınıele alıp birbirine sürmek.
çitilenme * Çitilenmek işi.
çitilenmek * Çitilemek işine konu olmak.
çitili * Çitilenmişolan.
çitilmek * Çitmek işine konu olmak.
çitişme * Çitişmek işi.
çitişmek * Birbirine geçip pekişmek.
çitlembik * Kara ağaçgillerden, mercimekten az büyük, buruk lezzette meyvesi olan bir ağaç, melengiç (Celtis).
çitlembik gibi * ufak tefek, esmer ve sevimli.
çitleme * Çitlemek işi.
çitlemek * Kabak çekirdeği, fıstık gibi şeylerin kabuklarınıçıkararak yemek.
* Çitle çevirmek.
çitme * Çitmek işi.
çitmek * Bir araya getirmek, birleştirmek.
* Kumaştaki deliği örerek kapamak.
* Tarağın dişlerini iplikle bağlayıp sıkıştırmak.
* Çitilemek.
çitmik * Üzüm salkımının küçük dalı.
* İki parmak ucu ile alınan miktar, çimdik.
çivi * İki şeyi birbirine tutturmak için çakılan, ucu sivri, başlı, metal veya ağaçtan yapılmışufak çubuk.
* Kalkan balığının üzerindeki düğmeye benzer kemiksi oluşum.
çivi çıkar, ama yeri kalır * gönül yarasıkapansa da unutulmaz.
çivi çiviyi söker * güçlü bir şey kendisi güçlü olan başka bir şeyle veya durumla etkisiz bırakılır.
çivi gibi * çok sağlam ve çevik (insan).
* çok soğuk.
çivi gibi olmak * çok üşümek, donmak.
çivi kesmek * çok üşümek.
çivi kestirmek * çok üşütmek.

Bir yanıt yazın