Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 50

çözelti * Çözülme sonucu ortaya çıkan madde.
çözgü * Dokumacılıkta atkıların geçirildiği uzunlamasına ipler, arış.
çözgün * Çözülmüş, dağılmış.
* (kar, buz için) Erimeye başlamış, yumuşamış.
çözgünlük * Çözgün olma durumu.
çözme * Çözmek işi.
* El tezgâhlarında dokunan, genellikle yatak, yorgan çarşafıyapmakta kullanılan ince bez.
çözmek * Düğümlü, bağlıveya sarılı bir şeyi açmak.
* Düğmeyi iliğinden açmak.
* (saç için) Açmak.
* Çözgü ipini tezgâha yerleştirmek.
* (bulmaca, sorun vb. için) Bilinmeyen, gizli noktasını bulup onu açıklamak.
* Bir problemde aranan sonucu, belli ögeler yardımıyla ortaya çıkarmak, halletmek.
* Bir maddeyi bir çözücüde çözündürmek, onun çözeltisini yapmak.
çözücü * Çözmek işini yapan.
* Başka bir maddeyi çözmek özelliği olan.
çözük * Çözülmüşolan.
çözülme * Çözülmek işi.
* Savaşta, gerideki savunma hattına çekilmek isteyen birliğin düşmandan sıyrılması.
* Bir sesin boğumlanmasından sonra organların eski duruma geçmesi.
* Kişilik veya karakter gibi bir bütünde birliğin bozulmasıdurumu.
çözülmek * Çözmek işine konu olmak.
* Gevşeyip yumuşamak, erimeye başlamak.
* Birliğini, beraberliğini yitirmek, dağılmak, parçalanmak.
* Gevşemek, güçsüz kalmak.
* Dağılmak, çökmek.
çözülüm * Çözülmek işi, dağılım, bozgun.
* Sinir merkezleri arasındaki iş birliği ve uyumun bozulup kesilmesi.
çözülüş * Çözülmek işi veya biçimi.
* Eriyerek gevşeme.
* Dağılış.
* Yıkılış.
çözüm * Bir sorunun çözülmesinden alınan sonuç, hal.
* Bir denklemde bilinmeyenlerin yerine konulunca o denklemi gerçekleştiren sayıveya sayılar.
* Bir problemi çözmek için verilenler üzerinde yapılacak işlemlerin gösterilmesi.
çözüm yolu * Bir güçlüğü giderme çaresi.
çözümcü * Çözüm getiren kimse.
çözümleme * Çözümlemek işi.
* Herhangi bir konunun, bir nesnenin düşüncede veya gerçeklikte kurucu parçalarına ayrılmak yoluyla
yapısının, işleyişinin ve gelişim yasalarının ortaya konması işlemi.
* Bir cümledeki kelimelerin hangi kelime türünden olduklarınıveya özne, tümleç, yüklem görevlerinden
hangisinde bulunduklarını belirtme, tahlil.
* Bir maddenin birleşimindeki yalın cisimlerin niteliğini veya niceliğini anlamak için yapılan işlem, tahlil,
analiz.
* Bir sayıyı onluk ve birliklerine ayırıp, yazmak.
* Bir metni belirli yöntemlere bağlıkalarak gözden geçirme, tahlil.
çözümlemek * Çözümleme yoluyla bir şeyi incelemek, tahlil etmek, analiz etmek.
* Anlamıve niteliği anlaşılamayan bir konuyu açıkladıktan sonra sonuca bağlamak, tahlil etmek, analiz
etmek.
çözümlemeli * Çözümlemeye dayanan, çözümle ilgili, tahlil, analitik.
çözümleniş * Çözümlenmek işi veya biçimi.
çözümlenme * Çözümlenmek işi.
çözümlenmek * Çözümlenmek işine konu olmak.
* Onluk sayma düzeninde, sayılar basamak değerlerine ayrılarak yazılmak.
çözümleyici * Çözümlemek işini yapan kimse.
çözümleyiş * Çözümlemek işi veya biçimi.
çözümsel * Çözümle ilgili, tahlilî, analitik.
çözümsüz * Çözümü olmayan.
çözümsüzlük * Çözümü olmama durumu.
çözündürme * Çözündürmek işi.
çözündürmek * Çözünmesini sağlamak.
çözünme * Çözünmek işi.
* Bir sıvı ile karışan katı, sıvıveya gaz durumundaki bir maddenin bu sıvı içinde homojen bir bütün
oluşturacak biçimde karışması.
çözünmek * Çözülmek işine konu olmak, dağılmak, erimek.
çözüntü * Çözülme, dağılma durumu.
çözüş * Çözmek işi veya biçimi.
çözüşme * Çözüşmek işi.
çözüşmek * (bir şeyi oluşturan ögeler) Birbirinden ayrılmak.
çözyağı * Karın boşluğundaki sindirim organlarıüzerinde bulunan ve onların üzerinden sıyrılarak veya kesilerek
alınan yağ.
-çu * Bkz. -cı/ -ci.
çubuğunu tüttürmek * üzüntüsüz, kaygısız yaşamak.
çubuk * Körpe dal.
* Değnek biçiminde ince, uzun ve sert olan şey.
* Tütün içmek için kullanılan uzun ağızlık.
* Kumaşta düz çizgi.
* Ana direkler üzerine sürülen ikinci ve üçüncü direk parçası.
çubuk ağacı * Sütleğengillerden, içi delik olan dallarıçubuk gibi kullanılan bir ağaçcık (Mabea).
çubuk makarna * İnce, uzun, çubuk biçiminde dökülmüşve fırınlanmışmakarna.
çubuk odası * Bkz. çubukluk.
çubukçu * Çubuk yapıp satan kimse.
* Saraylarda ve büyük konaklarda tütün çubuklarınıhazırlayan kimse.
çubuklama * Çubuklamak işi.
çubuklamak * Halı, kilim gibi örtülerin tozunu temizlemek veya şilte, pamuk gibişeyleri kabartıp düzeltmek için
üzerlerine değnekle vurmak.
çubuklu * Çubuğu olan.
* (kumaşta) Uzunlamasına çizgili.
çubukluk * Çubuk saklanan uzun dolap.
çubuksuz * Çubuğu olmayan.
çucu * Semerci.
çuha * Tüysüz ince, sık dokunmuşyün kumaş.
çuha çiçeği * İki çeneklilerden, çok yıllık, değişik renkli çiçekleri ve rozet yaprakları olan, dere kenarlarında da yetişen bir
süs bitkisi.

Bir yanıt yazın