Sway, sway
– Sallan, sallan
Sway, sway (dribble that)
– Sallan, sallan.
(Sway, sway) yeah, yeah
– Evet, evet
(Sway, sway) ha, ha, ha, ha
– (Sallan, sallan) ha, ha, ha, ha
온 감각들이 열려 난 홀린 듯 oh, yes
– Tüm duyular açık ve ateşli olduğumu hissediyorum oh, evet
Every flavor, yeah
– Her lezzet, evet
활짝 피어나는 dopamine 온통 더 crazy
– Dopamini delinin her yerine şişirmek
Are you ready for the trou-trou-trouble?
– Baş belasına hazır mısın?
타는 듯한 기분 thirsty (yeah, thirsty, ooh)
– Susamış gibi hissediyorum (evet, susamış, ooh)
심한 자극처럼 tasty (yeah, tasty)
– Şiddetli tahriş gibi lezzetli (evet, lezzetli)
들려와 내 안에서 몰래 풀리는 puzzle
– İçimde gizliden gizliye çözülen bulmacayı duyabiliyorum.
What’s the reality? What can I do? (ayy, ayy, ayy)
– Gerçek nedir? Ne yapabilirim? (ayy, ayy, ayy)
(Oh) 몰래 살짝 맛보듯 탐한
– Sinsi bir tat gibi.
(Oh) 달빛 속의 넌 ain’t no other
– (Oh) ay ışığında başkası değilsin
(Oh) 위험한 감정이 쏟아져 내린 tonight
– (Oh) bu gece tehlikeli duygular akıyor
혼란을 감추고 경계한 본능 그 사이
– Aralarındaki karışıklığı ve uyanıklığı gizleme içgüdüsü
갓 무너진 맘은 go for the wild
– vahşi doğaya git
Don’t hesitate it, let’s go
– Tereddüt etme, gidelim.
How you gonna handle me?
– Benimle nasıl başa çıkacaksın?
Oh, 짜릿한 이 whisper (whisper, whisper, whisper)
– Oh, heyecan verici fısıltı (fısıltı, fısıltı, fısıltı)
I’m a big problem
– Ben büyük bir problemim.
더 속삭여 줘 whisper (whisper, whisper, whisper)
– daha fazla fısılda fısılda (fısılda, fısılda, fısılda)
감당해 볼게 난 널 위해
– Senin için icabına bakarım.
Stay, stay (숨 가삐)
– Kal, kal (nefessiz)
Play, play (ayy, ayy)
– Çal, çal (ayy, ayy)
Sway, sway (you got me)
– Sallan, sallan (beni yakaladın)
내 귓가엔 밤새 너의 whisper
– Bütün gece kulağıma fısıldıyorsun.
Sway, sway
– Sallan, sallan
Sway, sway
– Sallan, sallan
I got goosebumps, 조금 더 본능을 건드려 줘
– Tüylerim diken diken oldu, bana biraz daha içgüdü ver.
참지 못 할 만큼 don’t wanna stop
– Dayanamıyorum. durmak istemiyorum.
No, no, no, no, no, no, no, no, no, no
– Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır, hayır
감당 못 할 만큼 망가져 버 버 버린대도 (yes, more)
– evet, daha fazlası
마주한 적 없던 강한 serious (love)
– ciddi (aşk)
부추기듯 도발하는 barriers (no)
– engeller (hayır)
It’s my birthday, 네 사랑은 창조해 날 구원해
– Bugün benim doğum günüm, aşkın beni yaratıyor ve kurtarıyor.
Ice, ice naughty, nice, nice, you entice-tice
– Buz, buz yaramaz, güzel, güzel, baştan çıkarıcı-tice
(Oh) 돌이킬 수 없는 걸 알아
– Bunun geri döndürülemez olduğunu biliyorum.
(Oh) 맛볼수록 더 다디달아
– Ne kadar çok tadarsan o kadar çok tadarsın.
(Oh) 위험한 감정에 더 미쳐 갈 you and I (oh, yeah)
– (Oh) sen ve ben (oh, evet)tehlikeli duygularla deliriyoruz
더 깊이 갇혔던 본능이 날 덮친 사이
– Daha derin bir içgüdü bana çarptı.
막 펼쳐진 너란 세상은 wide
– Az önce açtığın dünya çok geniş.
You’re invited, let’s go
– Davetlisin, gidelim.
How you gonna handle me?
– Benimle nasıl başa çıkacaksın?
Oh, 짜릿한 이 whisper (whisper, whisper, whisper)
– Oh, heyecan verici fısıltı (fısıltı, fısıltı, fısıltı)
I’m a big problem
– Ben büyük bir problemim.
더 속삭여 줘 whisper (whisper, whisper, whisper)
– daha fazla fısılda fısılda (fısılda, fısılda, fısılda)
감당해 볼게 난 널 위해
– Senin için icabına bakarım.
Stay, stay (숨 가삐)
– Kal, kal (nefessiz)
Play, play (ayy, ayy)
– Çal, çal (ayy, ayy)
Sway, sway (you got me)
– Sallan, sallan (beni yakaladın)
내 귓가엔 밤새 너의 whisper
– Bütün gece kulağıma fısıldıyorsun.
손을 뻗어 너는 내게로
– Uzan ve bana geleceksin.
전에 없던 나를 깨워
– Beni daha önce uyandır.
처음 느낀 해방감이 맘을 덮친
– İlk kurtuluş hissi aklıma geldi.
숨 막히는 chemistry
– Nefessiz kimya
속삭여 줘 더 (흔들어 날 mess up)
– Daha fazla fısılda (beni salla)
몇 번이고 더 (we take it fallin’)
– Tekrar ve tekrar (düşüyoruz)
전부 잃어 가도 돼 날 망쳐 놓을 sound
– Hepsini kaybedebilirsin. beni mahvedecek bir ses.
Going boom, boom, boom, boom, yah
– Gidiyor boom, boom, boom, boom, yah
Who cares? (yeah)
– Kimin umrunda? (evet)
(Sway, sway) stuff, stuff
– Bir şeyler, bir şeyler
(Sway, sway) oh, yeah, yeah, yeah
– oh, evet, evet, evet
Oh, 커져가는 whisper (whisper, whisper, whisper)
– Oh, büyüyen fısıltı (fısıltı, fısıltı, fısıltı)
I’m a big problem (I’m a big problem)
– Ben büyük bir problemim (Ben büyük bir problemim)
Now 폭발하는 whisper (whisper, whisper, whisper)
– Şimdi Patlayan fısıltı (fısıltı, fısıltı, fısıltı)
주저 없이 나를 던질게
– Tereddüt etmeden seni üzerime atacağım.
Stay, stay (숨 가삐)
– Kal, kal (nefessiz)
Play, play (ayy, ayy)
– Çal, çal (ayy, ayy)
Sway, sway (you got me)
– Sallan, sallan (beni yakaladın)
어서 날 더 사로잡아 whisper
– Hadi, biraz daha fısılda.

Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.