The Greeting Committee – 17 İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

I know something you don’t
– Bilmediğin bir şey biliyorum.
You think you know it all, but you won’t
– Her şeyi bildiğini sanıyorsun ama bilmeyeceksin.
We don’t speak these days like I thought we would
– Bu günlerde düşündüğüm gibi konuşmuyoruz.
I wanna go back to being the top of your world
– Dünyanın tepesi olmaya geri dönmek istiyorum.

My god, there it goes
– Tanrım, gider
Another fight I couldn’t let go
– Bırakamadığım bir kavga daha.
My god, there it is, he’s saying I’m too young for this
– Tanrım, işte burada, bunun için çok genç olduğumu söylüyor.
Do my thoughts mean a thing if I never know what I mean
– Ne demek istediğimi asla bilemezsem düşüncelerim bir şey ifade ediyor mu
He says, “My god, you’re only seventeen”
– “Tanrım, daha on yedi yaşındasın” diyor.”

A few mistakes and I rot what we built together
– Birkaç hata ve birlikte inşa ettiğimiz şeyi çürütüyorum
I always thought blood was thicker than water
– Her zaman kanın sudan daha kalın olduğunu düşünürdüm.
But you toss me out, sink or swim, just like I taught ya
– Ama beni dışarı atıyorsun, batıyorsun ya da yüzüyorsun, tıpkı sana öğrettiğim gibi
If you keep on pushing this hard I’ll only fall over
– Bu kadar zorlamaya devam edersen sadece düşerim.

But I know something you don’t
– Ama bir şey biliyorum değil mi
You think you know it all, but you won’t
– Her şeyi bildiğini sanıyorsun ama bilmeyeceksin.

My god, there it goes
– Tanrım, gider
Another fight I couldn’t let go
– Bırakamadığım bir kavga daha.
My god, there it is, he’s saying I’m too young for this
– Tanrım, işte burada, bunun için çok genç olduğumu söylüyor.
Do my thoughts mean a thing if I never know what I mean
– Ne demek istediğimi asla bilemezsem düşüncelerim bir şey ifade ediyor mu
He says, “My god, you’re only seventeen” (seventeen)
– “Aman Tanrım, sadece on yedi yaşındasın” diyor (on yedi)

And I’m off running fast as I can (do-do ooh)
– Ve elimden geldiğince hızlı koşuyorum (do-do ooh)
You’ll never catch me
– Beni asla yakalayamayacaksın.
I’ll never let you in (do-do ooh)
– Seni asla içeri almayacağım (do-do ooh)
Cause I know something you don’t
– Çünkü bilmediğin bir şey biliyorum.

My god, there it goes
– Tanrım, gider
Another fight I couldn’t let go
– Bırakamadığım bir kavga daha.
My god, there it is, he’s saying I’m too young for this
– Tanrım, işte burada, bunun için çok genç olduğumu söylüyor.
Do my thoughts mean a thing if I never know what I mean
– Ne demek istediğimi asla bilemezsem düşüncelerim bir şey ifade ediyor mu
He says, “My god, you’re only seventeen”
– “Tanrım, daha on yedi yaşındasın” diyor.”

My god, there it goes
– Tanrım, gider
Another fight I couldn’t let go
– Bırakamadığım bir kavga daha.
My god, there it is, he’s saying I’m too young for this
– Tanrım, işte burada, bunun için çok genç olduğumu söylüyor.
Do my thoughts mean a thing if I never know what I mean
– Ne demek istediğimi asla bilemezsem düşüncelerim bir şey ifade ediyor mu
He says, “My god, you’re only seventeen”
– “Tanrım, daha on yedi yaşındasın” diyor.”

My god, there it goes
– Tanrım, gider
Another fight I couldn’t let go
– Bırakamadığım bir kavga daha.
My god, there it is, he’s saying I’m too young for this
– Tanrım, işte burada, bunun için çok genç olduğumu söylüyor.
Do my thoughts mean a thing if I never know what I mean
– Ne demek istediğimi asla bilemezsem düşüncelerim bir şey ifade ediyor mu
He says, “My god, you’re only -“
– Diyor ki, ” Aman Tanrım, sen sadece -“




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir yanıt yazın