On her way to work one morning
– Bir sabah işe giderken
Down the path along side the lake
– Göl kenarındaki patikadan aşağı
A tender hearted woman saw a poor half frozen snake
– Nazik kalpli bir kadın zavallı yarı donmuş bir yılan gördü
His pretty colored skin had been all frosted with the dew
– Onun güzel renkli cilt tüm çiy ile buzlu olmuştu
“Oh well,” she cried, “I’ll take you in and I’ll take care of you”
– “Oh iyi,” diye bağırdı, ” seni alacağım ve seninle ilgileneceğim”
“Take me in oh tender woman
– “Beni Al ah ihale kadın
Take me in, for heaven’s sake
– Beni içeri al, Tanrı aşkına
Take me in oh tender woman”, sighed the snake
– Beni ah ihale kadınına götür”, yılanı iç çekti
She wrapped him up all cozy in a curvature of silk
– O wrapped onu yukarı tüm cozy içinde bir curvature arasında silk
And then laid him by the fireside with some honey and some milk
– Ve sonra onu şöminenin yanına biraz bal ve biraz sütle koydu
Now she hurried home from work that night as soon as she arrived
– Şimdi o gece işten eve geldi en kısa sürede o geldi
She found that pretty snake she’d taking in had been revived
– Aldığı o güzel yılanın canlandığını keşfetti.
“Take me in, oh tender woman
– “Beni Al, ah ihale kadın
Take me in, for heaven’s sake
– Beni içeri al, Tanrı aşkına
Take me in oh tender woman”, sighed the snake
– Beni ah ihale kadınına götür”, yılanı iç çekti
Now she clutched him to her bosom, “You’re so beautiful,” she cried
– Şimdi onu kucağına aldı,” çok güzelsin ” diye bağırdı
“But if I hadn’t brought you in by now you might have died”
– “Ama seni şimdiye kadar getirmeseydim ölebilirdin”
Now she stroked his pretty skin and then she kissed and held him tight
– Şimdi onun güzel cildi okşadı ve sonra öptü ve onu sıkı tuttu
But instead of saying thanks, that snake gave her a vicious bite
– Ama teşekkür etmek yerine, o yılan ona kötü bir ısırık verdi
“Take me in, oh tender woman
– “Beni Al, ah ihale kadın
Take me in, for heaven’s sake
– Beni içeri al, Tanrı aşkına
Take me in oh tender woman”, sighed the snake
– Beni ah ihale kadınına götür”, yılanı iç çekti
“I saved you”, cried that woman
– “Seni kurtardım”, o kadın ağladı
“And you’ve bit me even, why?
– “Ve beni ısırdın, neden?
You know your bite is poisonous and now I’m going to die”
– Isırığının zehirli olduğunu biliyorsun ve şimdi öleceğim”
“Oh shut up, silly woman”, said the reptile with a grin
– “Kapa çeneni, aptal kadın” dedi sürüngen bir sırıtışla
“You knew damn well I was a snake before you took me in
– “Beni içeri almadan önce yılan olduğumu çok iyi biliyordun.”
“Take me in, oh tender woman
– “Beni Al, ah ihale kadın
Take me in, for heaven’s sake
– Beni içeri al, Tanrı aşkına
Take me in oh tender woman”, sighed the snake
– Beni ah ihale kadınına götür”, yılanı iç çekti
Sighed the snake
– Yılan iç çekti
“Take me in, oh tender woman
– “Beni Al, ah ihale kadın
Let me in, I wanna come in
– Beni içeri, içeri istiyorum
Take me in oh tender woman”, sighed the snake
– Beni ah ihale kadınına götür”, yılanı iç çekti
Come in
– İçeriye gel

Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.