alt-J – Get Better İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

Hallelujah, I’m listening to a recording of you sleeping next to me
– Şükürler olsun, yanımda uyuduğun bir kaydı dinliyorum.
A cappella, I’m listening to you cover Elliott Smith’s ‘Angeles’
– Cappella, Elliott Smith’in ‘Angeles’ının kapağını dinliyorum.

It’s these times I’ll need if you go
– Eğer gidersen ihtiyacım olacak bu zamanlar.
It’s these times I’ll need if you go
– Eğer gidersen ihtiyacım olacak bu zamanlar.
So
– Böyle

Get better, my darling
– İyileş, sevgilim.
I know you will
– Biliyorum
Get better, my darling
– İyileş, sevgilim.
I know you will get better
– Daha iyi olacaksın biliyorum

I’m drawn to the motorway
– Otoyola çekildim.
The cold whoosh of trucks passing
– Geçen kamyonların soğuk gürültüsü
This nighttime under sodium light
– Bu gece sodyum ışığı altında
The orange spread is soul-quieting
– Portakalın yayılması ruhları yatıştırıyor

A younger you and a younger me
– Daha genç bir sen ve daha genç bir ben
Meeting at the serpentine
– Serpantin’de buluşma
I am yours, you are mine
– Ben seninim, sen de benimsin

Happy birthday
– İyi ki doğdun
Stuff smuggled in a card I made
– Yaptığım bir kartta kaçırılan şeyler
It rests under your pillow
– Yastığının altında duruyor.
When out of ICU, you’ll cringe at all the ‘I love you’s’
– Yoğun bakımdan çıkınca, ‘Seni seviyorum’ diye yaltaklanacaksın.
That card retired the life of one biro
– O kart bir biro’nun hayatını kaybetti.

At this time I wanted you to know
– Şu anda bilmeni istedim.
At this time I wanted you to know
– Şu anda bilmeni istedim.

Get better, my darling
– İyileş, sevgilim.
I hope you will
– Umuyoruz
Get better, my darling
– İyileş, sevgilim.
I hope you will get better
– Daha iyi olacak umarım

I’ll start the day with tiramisu
– Güne tiramisu ile başlayacağım.
Raise a spoon to frontline workers
– Cephe işçilerine bir kaşık kaldır
An underfunded principle
– Yetersiz finanse edilen bir ilke
They risk all to be there for us
– Orada olmak bizim için tehlikeye atıyorlar

A younger you and a younger me
– Daha genç bir sen ve daha genç bir ben
Meeting at the serpentine
– Serpantin’de buluşma
I am yours, you are mine
– Ben seninim, sen de benimsin

You were the baker, I’ll christen this new era
– Sen fırıncıydın, bu yeni dönemi vaftiz edeceğim.
With the smell of freshly baked bread
– Taze pişmiş ekmek kokusu ile
Your Nutella, I’ll keep it in the cellar
– Nutellanızı mahzende saklayacağım.
You were always a fan of that spread
– Her zaman bu yayılmanın hayranıydın.

Six months on, there’s a car crash outside
– Altı ay sonra dışarıda bir araba kazası var.
The fire brigade using the jaws of life
– Hayatın çenesini kullanan itfaiye
No flush at night to sound your return
– Geceleri sifon yok geri dönüşün için
I still pretend you’re only out of sight
– Hala görüş alanının dışındaymışsın gibi davranıyorum.

Front garden bouquet, I threw it at the fire brigade
– Ön bahçe buketi, itfaiyeye attım.
I was admonished and told to go back inside
– Bana öğüt verildi ve içeri girmem söylendi.
From the living room window
– Oturma odasının penceresinden
I stand and watch the white sheet go
– Ayağa kalkıyorum ve beyaz çarşafın gitmesini izliyorum
Over the family car and I closed my eyes
– Aile arabasının üzerinde ve gözlerimi kapattım.

I still pretend you’re only out of sight
– Hala görüş alanının dışındaymışsın gibi davranıyorum.
In another room, smiling at your phone
– Başka bir odada, telefonuna gülümseyerek
I still pretend you’re only out of sight
– Hala görüş alanının dışındaymışsın gibi davranıyorum.
In another room, smiling at your phone
– Başka bir odada, telefonuna gülümseyerek
I still pretend you’re only out of sight
– Hala görüş alanının dışındaymışsın gibi davranıyorum.
In another room, smiling at your phone
– Başka bir odada, telefonuna gülümseyerek
I still pretend you’re only out of sight
– Hala görüş alanının dışındaymışsın gibi davranıyorum.
In another room, smiling at your phone
– Başka bir odada, telefonuna gülümseyerek
I still pretend
– Hala numara yapıyorum.

A younger me, a younger you
– Daha genç bir ben, daha genç bir sen
Meeting at the serpentine
– Serpantin’de buluşma
The beginning of Spring, you wore those yellow ripped jeans
– Baharın başında, o sarı yırtık kotları giymiştin.
Your look defined my 2009
– Senin bakışın 2009’umu tanımladı.
Your shyness stoked my boldness
– Utangaçlığın cesaretimi körükledi.
“Shall we go in?” I smiled
– “İçeri girelim mi?” Gülümsedim
Your hand warmed walking through the gallery
– Galeride yürürken elin ısındı.

“Get better!”
– “İyileşin!”
I know I will
– Ben biliyorum
“Get better!”
– “İyileşin!”
My darling
– Sevgilim
I know I will
– Ben biliyorum




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın