Boston – Foreplay/Long Time İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

It’s been such a long time
– Çok uzun zaman oldu.
I think I should be goin’, yeah
– Goin’ olması gerektiğini düşünüyorum, Evet
And time doesn’t wait for me
– Ve zaman beni beklemiyor
It keeps on rollin’
– Yuvarlanmaya devam ediyor
Sail on, on a distant highway, yeah
– Uzak bir otoyolda yelken aç, evet
I’ve got to keep on chasin’ a dream
– Peşinde bir rüya üzerinde tutmak için var
I’ve gotta be on my way
– Gerek yoluma devam ettim
Wish there was something I could say
– Keşke söyleyebileceğim bir şey olsaydı.

(Well, I’m takin’ my time) I’m just movin’ on
– (Zamanımı alıyorum) Sadece devam ediyorum
You’ll forget about me after I’ve been gone
– Ben gittikten sonra beni unutacaksın.
(And I take what I find) I don’t want no more
– (Ve bulduğumu alıyorum) Daha fazlasını istemiyorum
It’s just outside of your front door
– Ön kapının hemen dışında.

Ah yeah yeah yeah
– Ah evet evet evet
It’s been such a long time
– Çok uzun zaman oldu.
It’s been such a long time
– Çok uzun zaman oldu.

Well, I get so lonely
– Evet, çok yalnızım
When I am without you
– Sensiz olduğumda
But in my mind, deep in my mind
– Ama aklımda, zihnimin derinliklerinde
I can’t forget about you
– Seni unutamam

Good times, and faces that remind me, yeah
– Güzel zamanlar ve bana hatırlatan yüzler, evet
I’m tryin’ to forget your name
– Adını unutmaya çalışıyorum.
And leave it all behind me
– Ve hepsini arkamda bırak
You’re comin’ back to find me
– Beni bulmak için geri dönüyorsun.

(Well, I’m takin’ my time) I’m just movin’ on
– (Zamanımı alıyorum) Sadece devam ediyorum
You’ll forget about me after I’ve been gone
– Ben gittikten sonra beni unutacaksın.
(And I take what I find) I don’t want no more
– (Ve bulduğumu alıyorum) Daha fazlasını istemiyorum
It’s just outside of your front door
– Ön kapının hemen dışında.

Yeah, yeah, yeah yeah
– Evet, evet, evet evet
It’s been such a long time
– Çok uzun zaman oldu.
It’s been such a long time
– Çok uzun zaman oldu.

Yeah
– Evet
It’s been such a long time
– Çok uzun zaman oldu.
I think I should be goin’, yeah
– Goin’ olması gerektiğini düşünüyorum, Evet
And time doesn’t wait for me
– Ve zaman beni beklemiyor
It keeps on rollin’
– Yuvarlanmaya devam ediyor

There’s a long road, I’ve gotta stay in time with, yeah
– Uzun bir yol var, zamanında kalmalıyım, evet
I’ve got to keep on chasin’ that dream
– O rüyayı kovalamaya devam etmeliyim.
Though I may never find it
– Hiç bulamasam da
I’m always just behind it
– Her zaman arkandayım

(Well, I’m takin’ my time) I’m just movin’ along
– (Şey, zamanımı alıyorum) Sadece ilerliyorum
(Takin’ my time) hey, just movin’ along
– Birlikte (Takin’ my time) hey, yürümeye
(Takin’ my time) I’m just takin’ my time
– (Takin’ my time) sadece takin’ my time çalışıyorum
(Takin’ my time) yeah
– (Zamanımı alıyorum) evet
(Takin’ my time) oh
– (Zamanımı alıyorum) oh
(Takin’ my time)
– (Zamanımı alıyorum)
(Takin’ my time)
– (Zamanımı alıyorum)
(Takin’ my time)
– (Zamanımı alıyorum)




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın