BTS – Dis-ease Korece Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

음, 어어
– Şey, uh, uh.

어, 뭔가 놓친듯해
– Sanırım bir şeyi kaçırdım.
커피 한 모금으로 불안함을 해소
– Bir yudum kahve ile kaygıyı hafifletin
어, an endless rest
– Sonsuz bir dinlenme
내게 갑자기 다가온 불편한 행복
– Aniden bana gelen rahatsız edici mutluluk
24 hours, 시간 참 많아
– 24 saat, çok zaman.
하루 종일 잠자도 지금은, no problem
– Şimdi bütün gün uyu, sorun değil
몸 부서져라 뭘 해야 할 거 같은데
– Vücudunu kır. Bence bir şeyler yapmalısın.
마냥 삼시 세끼 다 먹는 나란 새끼
– Saat üç gibi benim pislik pislik yemek

어, 내 죄-죄-죄-죄-죄
– Benim günahım-günah-günah-günah-günah-günah
쉬는 내 자신을 물어뜯는 개-개-개-개
– Köpek-köpek-köpek-köpek kendi dinlenmemi ısırıyor
어, don’t do that, do that, do that
– Bunu yapma, bunu yap, bunu yap
외쳐봐도 성과에 목매 매-매-매-매일
– Her Her her Her her Her her Her her Her her her———–boynunda ağlamak seks her –
Errday do ma thang, damn, if I fail
– Errday do ma thang, kahretsin, eğer başarısız olursam
계속 으르렁대 썩은 동아줄을 tap, 음
– Çürümüş dongjul musluğunu hırlamaya devam et, iyi
불안전해 이건 병
– Dengesiz. Bu bir hastalıktır.
물리적인 건 직업이 주는 stun, ow!
– Fiziksel şey işi sersemletir, ah!

Maybe
– Belki
내가 아파서 그래 생각이 많은 탓
– Hastayım. Bir sürü düşünce için seni suçluyorum.
I hate that
– Nefret ediyorum
단순하지 못한 치기 어린 나
– Deneyimsiz inme genç beni
나도 참 어려 몸만 어른
– Çok gencim, sadece bir yetişkinim.
절뚝거려 인생 걸음
– Gevşek yaşam adımları
One for the laugh, two for the show
– Biri gülmek için, ikisi gösteri için
Just like I’m so fine
– Tıpkı çok iyi olduğum gibi

Everyday 나를 위로해
– Her gün beni teselli et
다 똑같은 사람이야, ain’t so special
– Hepsi aynı, o kadar da özel değil.
Ayy, man, keep one, two step
– Hey, adamım, bir, iki adım devam et.
차분하게 모두 치료해보자고
– Herkese sakin davranalım.
나의 병 (벼벼벼벼벼병)
– Benim hastalığım (wallowing hastalığı)
버려 겁 (거거거거거겁)
– Bırakın. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak.

R.M., yeah
– R.M., evet
마음에도 방학이 필요해 (음, nah, oh, yeah)
– Tatile ihtiyacım var (um, hayır, oh, evet)
아, 그냥 일은 일로 해 (음, nah, oh, 제발)
– Oh, sadece işi yap (iyi, hayır, oh, lütfen)

I’m ill, 그래 내가 일 그 자체
– Hastayım, evet kendim çalışıyorum.
쉼이란 친구, oh, I never liked him
– Dinlen İranlı dostum, ondan hiç hoşlanmadım.
얼마를 벌어야 행복하겠니?
– Ne kadar kazanmaktan mutlu olursun?
이 유리 같은 병이 때리지 니 머리
– Bu cam gibi şişe kafana çarpıyor
병든 게 세상인지 난지 헷갈려
– Dünyanın hasta olup olmadığı konusunda kafam karıştı.
안경을 벗어도, 어둠은 안 흐릿해져
– Gözlüklerini çıkarsan bile karanlık bulanık değil.
이 시간 뒤에 어떤 라벨이 붙건
– Bu süreden sonra hangi etiket eklenir
부디 그게 전부 너길 바래 너의 너, 너
– Lütfen, her şeyin sen, sen, sen, sen, sen, sen, sen, sen, sen olmasını istiyorum.

다들 병들이 많아, 내가 헷갈리는 건 (yo)
– Herkes hasta ve kafam karıştı (yo)
인간이란 본디 추악함을 가진다는 것 (uh-huh)
– İnsanların Bondi’nin çirkinliği var (uh-huh)
마음의 병의 가짓수들만 400개가 더 (yo, yo)
– kalp hastalığının 400 dalı daha (yo, yo)
되는데 해당 안 되는 자 거 별로 없단 것 (no, 없어)
– Bunu yapabilecek tek kişi ben miyim bilmiyorum.
Yo, 병든 게 세상인지 나인지
– Yo, bu dünya ya beni bu hasta?
단순히 바라보는 해석들의 차인지, 그게 다인지
– Sadece baktığınız yorumlar arasındaki fark mı yoksa hepsi bu mu
I don’t know 누군가를 바꿔보는 것
– Birini değiştirmeyi bilmiyorum.
그것보다 빠른 것은 내가 변화하는 것, yo
– Bundan daha hızlı olan şey değişmem, yo

Maybe
– Belki
내가 아파서 그래 생각이 많은 탓
– Hastayım. Bir sürü düşünce için seni suçluyorum.
I hate that
– Nefret ediyorum
단순하지 못한 치기 어린 나
– Deneyimsiz inme genç beni
나도 참 어려 몸만 어른
– Çok gencim, sadece bir yetişkinim.
절뚝거려 인생 걸음
– Gevşek yaşam adımları
One for the laugh, two for the show
– Biri gülmek için, ikisi gösteri için
Just like I’m so fine
– Tıpkı çok iyi olduğum gibi

Everyday 나를 위로해
– Her gün beni teselli et
다 똑같은 사람이야, ain’t so special
– Hepsi aynı, o kadar da özel değil.
Ayy, man, keep one, two step
– Hey, adamım, bir, iki adım devam et.
차분하게 모두 치료해보자고
– Herkese sakin davranalım.
나의 병 (벼벼벼벼벼병)
– Benim hastalığım (wallowing hastalığı)
버려 겁 (거거거거거겁)
– Bırakın. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak.

(Sick and tired)
– (Hasta ve yorgun)
But I don’t wanna mess up ’cause life goes on
– Ama berbat etmek istemiyorum çünkü hayat devam ediyor.
(Through the fire)
– (Ateşin içinden)
걸어갈게 더 나답게, whoa
– Seninle daha iyi yürüyeceğim.
(Walk it, walk it, walk it)
– (Yürü, yürü, yürü)
밤이 되면, 내 두 눈 감고서
– Geceleri iki gözüm kapandı.
(Walk it, walk it, walk it)
– (Yürü, yürü, yürü)
내가 알던 날 다시 믿을래
– Seni tekrar tanıdığım güne inanmanı istiyorum.

자 일어나 one more time
– Uyandıralım daha fazla bir zaman
다시 아침이야, 오늘을 나야 해
– Yine sabah oldu. Bugün dışarı çıkmam gerek.
가보자고 one more night
– Bir gece daha gidelim.
이 끝에 뭐가 있을지 몰라, hey, hey
– Bunun sonunda ne olduğunu bilmiyorum, hey, hey.
영원한 밤은 없어
– Sonsuz bir gece yok.
난 강해졌어
– Ben daha güçlüyüm.
불꽃이 터져
– Alevler patladı.
I will never fade away
– Asla kaybolmayacağım

Everyday 나를 위로해
– Her gün beni teselli et
다 똑같은 사람이야, ain’t so special
– Hepsi aynı, o kadar da özel değil.
Ayy, man, keep one, two step
– Hey, adamım, bir, iki adım devam et.
차분하게 모두 치료해보자고
– Herkese sakin davranalım.
나의 병 (벼벼벼벼벼병)
– Benim hastalığım (wallowing hastalığı)
버려 겁 (거거거거거겁)
– Bırakın. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak. Korkmak.

버려 겁겁겁 버려
– Bırak, bırak, bırak, bırak, bırak, bırak.




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın