Casey Barnes – Small Town İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

There used to be places only we would go
– Eskiden sadece bizim gideceğimiz yerler vardı.
Under the shade of the oak tree over the old dirt road
– Eski toprak yolun üzerindeki meşe ağacının gölgesinde
This town was our kingdom, I was your whole world
– Bu şehir bizim krallığımızdı, ben senin tüm dünyandım
Right from the moment we met, I knew that you would be my girl
– Tanıştığımız andan itibaren, senin benim kızım olacağını biliyordum.

But people get older, hearts they grow colder
– Ama insanlar yaşlanır, kalpler soğur
Now there ain’t no place that I can hide
– Şimdi saklanabileceğim bir yer yok

‘Cause there’s nowhere to run to in a small town
– Çünkü küçük bir kasabada kaçacak yer yok
There’s nowhere the memory don’t follow me around
– Hiçbir yerde hatıralar beni takip etmiyor
‘Cause you’re there on every corner
– Çünkü her köşede oradasın
Every street is us
– Her sokak biziz
There’s no bigger way of breaking up
– Ayrılmanın daha büyük bir yolu yok
Than in a small town
– Küçük bir kasabada olduğundan daha
In a small town, mm-mm
– Küçük bir kasabada, mm-mm

From the old churchyard, to the corner store
– Eski kilise bahçesinden köşe dükkanına
It’s like everywhere that I go, your face is living in the walls (living in the walls)
– Sanki gittiğim her yerde yüzün duvarlarda yaşıyor (duvarlarda yaşıyor)
‘Cause there’s no escaping who we used to be
– Çünkü eskiden olduğumuz kişiden kaçış yok
This town is a hot, dry, dusty love song to you and me
– Bu şehir senin ve benim için sıcak, kuru, tozlu bir aşk şarkısı

But people get older, hearts they grow colder
– Ama insanlar yaşlanır, kalpler soğur
Now there ain’t no place that I can hide
– Şimdi saklanabileceğim bir yer yok

‘Cause there’s nowhere to run to in a small town
– Çünkü küçük bir kasabada kaçacak yer yok
There’s nowhere the memory don’t follow me around
– Hiçbir yerde hatıralar beni takip etmiyor
‘Cause you’re there on every corner
– Çünkü her köşede oradasın
Every street is us
– Her sokak biziz
There’s no bigger way of breaking up
– Ayrılmanın daha büyük bir yolu yok
Than in a small town
– Küçük bir kasabada olduğundan daha
In a small town (in a small town)
– Küçük bir kasabada (küçük bir kasabada)

I know that everybody’s talking
– Herkesin konuştuğunu biliyorum
Choosing the words they say with caution
– Dikkatle söyledikleri kelimeleri seçmek
All of the whispers sound like shouting in my ears
– Tüm fısıltılar kulaklarımda bağırmak gibi geliyor

‘Cause there’s nowhere to run to in a small town
– Çünkü küçük bir kasabada kaçacak yer yok
There’s nowhere the memory don’t follow me around
– Hiçbir yerde hatıralar beni takip etmiyor
There’s no keeping secrets in a small town (in a small town)
– Küçük bir kasabada sır saklamak yoktur (küçük bir kasabada)
There’s a real good chance that’s all that anyone’s talkin’ ’bout
– Herkesin bahsettiği şeyin bu olması için büyük bir şans var.
You’re there on every corner
– Her köşede oradasın
Every street is us
– Her sokak biziz
There’s no bigger way of breaking up
– Ayrılmanın daha büyük bir yolu yok
Than in a small town
– Küçük bir kasabada olduğundan daha

(In a small town, living in a small town)
– (Küçük bir kasabada, küçük bir kasabada yaşamak)
When you’re living in a small town, living in a small town
– Küçük bir kasabada yaşarken, küçük bir kasabada yaşarken
(In a small town, living in a small town)
– (Küçük bir kasabada, küçük bir kasabada yaşamak)
(In a small town, living in a small town)
– (Küçük bir kasabada, küçük bir kasabada yaşamak)
In a small town
– Küçük bir kasabada




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın