Iman Fandi – Timeframe İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

In this car, I sat alone
– Bu arabada yalnız oturdum
Wishing you wait for me back at home
– Keşke beni evde bekleseydin.
But you knew I had to go
– Ama gitmem gerektiğini biliyordun.
Oh, you knew I had to go, yeah
– Gitmem gerektiğini biliyordun, Evet.
I see myself in the window screen
– Kendimi pencere ekranında görüyorum
My reflection staring back at me
– Yansımam bana bakıyor
As the sun fades into my eyes
– Güneş gözlerimin içine kaybolduğunda
(Into my eyes)
– (Gözlerime )

Let’s find a place that we can go
– Gidebileceğimiz bir yer bulalım.
A place that we know nobody would ever know
– Kimsenin bilmeyeceğini bildiğimiz bir yer
Paris, Milan, London, Melbourne or Spain
– Paris, Milano, Londra, Melbourne veya İspanya
Wish upon a star that we on the same timeframe, baby
– Aynı zaman diliminde olduğumuzu bir yıldıza dileyin, bebeğim
Timeframe, baby
– Zaman dilimi, bebeğim
Timeframe
– Zaman aralığı
Timeframe, baby, baby
– Süre, bebek, bebek

But I’m stuck in this car without you
– Ama sensiz bu arabada sıkışıp kaldım
Alone in this car and I cannot move
– Bu arabada yalnızım ve hareket edemiyorum
I knew from the start
– Başından beri biliyordum
I’d be driving away
– Arabayla olurum
Driving away
– Uzaklaşmak
Driving away from you
– Senden uzaklaşmak
In this car without you
– Bu arabada sensiz
This has gone too far
– Bu çok ileri gitti
Were we all fools
– Hepimiz aptal mıydık
I knew from the start
– Başından beri biliyordum
I’d be driving away
– Arabayla olurum
Driving away
– Uzaklaşmak
Driving away from you
– Senden uzaklaşmak

Wishing you would tell me to stay
– Keşke kalmamı söyleseydin.
But in this car I’m driving away
– Ama bu arabada ben gidiyorum
Don’t let the miles between us keep a love apart
– Aramızdaki kilometrelerin bir aşkı ayrı tutmasına izin verme
Just listen close and you’ll hear my beating heart
– Sadece beni iyi dinle ve kalp atışlarımı duyacaksın

Baby, don’t forget, it’s only Tuesday
– Bebeğim, unutma, bugün sadece Salı
Imma hit you up when the hours change
– Saat değiştiğinde ımma sana vurdu
If it’s not too late (If it’s not too late)
– Çok geç değilse (çok geç değilse)
If it’s not too late (If it’s not too late)
– Çok geç değilse (çok geç değilse)

Let’s find a place that we can go
– Gidebileceğimiz bir yer bulalım.
A place that we know nobody would ever know
– Kimsenin bilmeyeceğini bildiğimiz bir yer
Paris, Milan, London, Melbourne or Spain
– Paris, Milano, Londra, Melbourne veya İspanya
Wish upon a star that we on the same timeframe, baby
– Aynı zaman diliminde olduğumuzu bir yıldıza dileyin, bebeğim

But I’m stuck in this car without you
– Ama sensiz bu arabada sıkışıp kaldım
Alone in this car and I cannot move
– Bu arabada yalnızım ve hareket edemiyorum
I knew from the start
– Başından beri biliyordum
I’d be driving away
– Arabayla olurum
Driving away
– Uzaklaşmak
Driving away from you
– Senden uzaklaşmak
In this car without you
– Bu arabada sensiz
This has gone too far
– Bu çok ileri gitti
Were we all fools
– Hepimiz aptal mıydık
I knew from the start
– Başından beri biliyordum
I’d be driving away
– Arabayla olurum
Driving away
– Uzaklaşmak
Driving away from you
– Senden uzaklaşmak

Timeframe, baby
– Zaman dilimi, bebeğim
Timeframe
– Zaman aralığı
Timeframe, baby, baby
– Süre, bebek, bebek




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın