달려오는 기찻길 정말 위태롭게
– Trenin çalışma şekli gerçekten tehlikeli.
티끌 하나 놓치지 마 괜한 실수 땜에
– Bir zerreyi kaçırmayın.
놓쳐 버리기 싫어 꽉 쥔 손은 미끄러질까 봐
– Bunu kaçırmak istemiyorum. Sıkılı elim kayacak.
다시 가방 고쳐 매 난 또 여기에 와 있어
– Çantayı tekrar tamir et, ben yine buradayım.
삐딱선 거기까지만 더는 넘지 마
– Artık oraya gitme.
내 감정의 가난을 누가 알아줄 리가
– Duygularımın yoksulluğunu kim bilecek
허기진 배로 날려버려 T.K.O
– Aç bir gemiyle havaya uçur, TKO
뜨거운 숨을 미끼로 건져 올려 on tomorrow
– Sıcak nefes yarın cezbeder
내 갈 길은 오르막 (오르막)
– Gitme yolum yokuş yukarı (yokuş yukarı)
늘 제자리걸음만 (yeah)
– Her zaman yerine otur (evet)
끝이 안 보이는
– Sonunu görebiliyorum.
어두컴컴한 밤이야
– Karanlık bir gece.
막 도착했어 미련 없이
– Sadece orada var. Aptallık yok.
땀방울 따윈 이미 다 식어서
– Ter damlacıkları çoktan soğuyor.
잠시만 멈춰 이제 빨간 불
– Bir dakika dur. Şimdi kırmızı ateş.
Na, na-na-na, turn on the red light (light)
– Na, na-na-na, kırmızı ışığı aç (ışık)
많은 문제들이 겹쳐도 (Ooh)
– Birçok sorun çakışıyor (Ooh)
(Oh, woah) 그대로 있어 줘 (Oh, woah)
– (Oh, woah) Benimle kal (Oh, woah)
Na-na-na, turn on the red light (light)
– Na-na-na, kırmızı ışığı aç (ışık)
어차피 영원할 순 없어도 (Ooh)
– Yine de sonsuza kadar olamasa bile (Ooh)
돌아본다면 다 지나간 듯
– Geriye bakarsanız, hepsi gitmiş demektir.
희미해져 (Yeah)
– Soluk (Evet)
어릴 적 내 나이 스물쯤
– Çocukken yaşım yirmi civarındaydı.
단단했던 믿음에 금이 가기 시작해서
– İnancımı kırmaya başladım.
와닿은 것은 대부분 다리 위에
– Dokunulan şeylerin çoğu köprüde.
써진 글귀보다 따뜻했던 품
– Yazılı metinden daha sıcaktı.
해는 지고 또 떠 가라앉은 기분
– Güneş kaybediyor ve yeniden yüzüyormuşum gibi hissediyorum.
지나가는 기차를 세며
– Geçen trenleri saymak
묻지 같은 시선에 뭉개져 버린 어린 눈빛
– Genç gözler sorgulayan bakışlarla ezildi
높은 빌딩 수놓은 야경이
– Yüksek bina işlemeli gece görünümü
약 오르지만 멈춘 달력을
– Tırmanmak üzereydi ama takvimi durdurdu.
다시 찢어 tomorrow
– Yarın yine yırt
내 갈 길은 오르막 (오르막)
– Gitme yolum yokuş yukarı (yokuş yukarı)
늘 제자리걸음만 (yeah)
– Her zaman yerine otur (evet)
끝이 안 보이는
– Sonunu görebiliyorum.
어두컴컴한 밤이야
– Karanlık bir gece.
막 도착했어 미련 없이
– Sadece orada var. Aptallık yok.
땀방울 따윈 이미 다 식어서
– Ter damlacıkları çoktan soğuyor.
잠시만 멈춰 이제 빨간 불
– Bir dakika dur. Şimdi kırmızı ateş.
Na, na-na-na, turn on the red light (light)
– Na, na-na-na, kırmızı ışığı aç (ışık)
많은 문제들이 겹쳐도 (Ooh)
– Birçok sorun çakışıyor (Ooh)
(Oh, woah) 그대로 있어 줘 (Oh, woah)
– (Oh, woah) Benimle kal (Oh, woah)
Na-na-na, turn on the red light (light)
– Na-na-na, kırmızı ışığı aç (ışık)
어차피 영원할 순 없어도 (Ooh)
– Yine de sonsuza kadar olamasa bile (Ooh)
돌아본다면 다 지나간 듯
– Geriye bakarsanız, hepsi gitmiş demektir.
희미해져
– Karartma var.
해가 지는 동안
– Güneş batarken
한순간이지만 내게 기대
– Bir an ama benden bunu bekliyorum.
그대로만 멈춰도 돼
– Olduğu gibi durdurabilirsin.
네 마음의 불을 꺼줘
– Kalbinin ateşini söndür.
어디에 빠져 있든
– Nerede kaybolduğun önemli değil.
너는 아무 문제가 없듯
– Senin bir sorunun yok.
다시 널 찾을 테니
– Seni tekrar bulacağım.
Na, na-na-na, turn on the red light (light)
– Na, na-na-na, kırmızı ışığı aç (ışık)
많은 문제들이 겹쳐도 (Ooh)
– Birçok sorun çakışıyor (Ooh)
(Oh, woah) 그대로 있어 줘 (Oh, woah)
– (Oh, woah) Benimle kal (Oh, woah)
Na-na-na, turn on the red light (Light)
– Na-na-na, kırmızı ışığı aç (ışık)
어차피 영원할 순 없어도 (Ooh)
– Yine de sonsuza kadar olamasa bile (Ooh)
돌아본다면 다 지나간 듯 (na, yeah-yeah-yeah-yeah)
– Geriye bakarsanız, hepsi gitti (na, evet-evet-evet-evet)
Red light 잠깐 멈춰
– Kırmızı ışık, dur.
내가 갈 수 있게 너의 맘을 알려줘
– Neyi sevdiğini söyle de gideyim.
Red light 잠깐 멈춰
– Kırmızı ışık, dur.
지금 갈게 right, right, right now
– doğru, doğru, hemen şimdi
Na-na-na, turn on the red light (light)
– Na-na-na, kırmızı ışığı aç (ışık)
어차피 영원할 순 없어도 (Ooh)
– Yine de sonsuza kadar olamasa bile (Ooh)
돌아본다면 다 지나간 듯
– Geriye bakarsanız, hepsi gitmiş demektir.
흐릿해져
– Bulanık.

Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.