James Brown – Down And Out In New York City İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

Say, brother
– Söyle kardeşim
Can I borrow a thin, brother?
– Zayıf bir tane ödünç alabilir miyim, kardeşim?
You know, a dime?
– Bilirsin, bir kuruş?
Say it, say it, say it, sis
– Söyle, söyle, söyle kardeşim.
I’d sure like to have this little dime for me
– Benim için bu küçük kuruşa sahip olmak isterim
So I can get this cup of coffee
– Böylece bir fincan kahve alabilirim.
Cop me a snack or somethin’
– Bana atıştırmalık falan ver.
I guess I better quit tryin’ to be hip
– İyi hip olmaya çalışıyorum bırakıyorum
And get on down
– Ve aşağı in
Yeah, man
– Evet, adam
Like, you know
– Gibi

I was born in New York City
– New York’ta doğdum.
On a Monday
– Bir Pazartesi günü
It seems I was out shinin’ shoes ’bout two to noon
– Görünüşe göre öğleden sonra saat ikide ayakkabılarımı parlatıyordum.

All the fat cats
– Tüm şişman kediler
In the bad hats doing me a real big favor
– Kötü şapkalarda bana çok büyük bir iyilik yapıyor
Forgot the fat cats
– Şişman kedileri unuttum
In the bad hats laying it on real good
– Kötü şapkalarda çok iyi giyiyor

Here’s a dime boy
– İşte bir kuruş çocuk
Give me a shine boy
– Bana bir parlaklık ver
Oh, uh
– Oh, uh

When the cold wind comes
– Soğuk rüzgar geldiğinde
It live at New York City
– New York City ‘ de canlı
And the street’s no place to be
– Ve sokak olmak için bir yer değil
But there you are
– Ama

So you try hard
– Yani çok uğraşıyorsun.
Or you die hard
– Ya zor ölürsün
No one really gives a good damn
– Hiç kimse gerçekten iyi bir lanet verir

You try hard
– Zor deneyin
And you die hard
– Ve sen zor ölüyorsun
No one gives a damn
– Ama kimse umursamıyor

Here’s a dime boy
– İşte bir kuruş çocuk
Give me a shine boy
– Bana bir parlaklık ver
Down and out
– Perişan
In New York City
– New York’ta

Ain’t no way to be
– Olmak için bir yol yok
But where can you go?
– Ama nereye gidebilirsin?
When you’re down and out at New York City
– New York City’nin aşağı ve dışarı olduğunuzda

I’m never, never, never gonna get that way again
– Bir daha asla, asla, asla böyle olmayacağım
Oh
– Ey
No, no, no
– Hayır, hayır, hayır
No, no, not me
– Hayır, hayır, ben değil.
When you need a friend
– Bir arkadaşa ihtiyacın olduğunda
Need ever
– Hiç ihtiyacım var
When you want a friend
– Bir arkadaşa ihtiyacın olduğunda

Gonna get myself together
– Ben … biraz zamana ihtiyacım var
Till the mornin’
– Kadar, sabaha
Gonna leave it all and a one bad dream
– Her şeyi ve tek bir kötü rüyayı bırakacağım

All the fat cats
– Tüm şişman kediler
In the bad hats
– Kötü şapkalarda
Doing me a real big favor
– Bana büyük bir iyilik yapıyor

Forgot the fat cats
– Şişman kedileri unuttum
In the bad hats
– Kötü şapkalarda
Laying it on real good
– Gerçekten iyi döşeme

Here’s a dime boy
– İşte bir kuruş çocuk
Give me a shine boy
– Bana bir parlaklık ver
Wow, ow, ah, yeah
– Wow, ow, Ah, evet
Give me a shine boy
– Bana bir parlaklık ver
Ah
– Ah




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın