Lauryn Hill – Ex-Factor İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

Lauryn Hill, live in Tokyo, 1999
– Lauryn Hill, Tokyo’da yaşıyor, 1999
Yo, y-yo, yo, y-yo
– Yo yo, y-yo, yo, y
Yo, uh, yo, y-yo, yo, y-yo
– Yo, uh, yo, y-yo, yo, y-yo

It could all be so simple (ba-ba-ba-baby, baby, baby)
– Her şey çok basit olabilir (ba-ba-ba-bebek, bebek, bebek)
But you’d rather make it hard (huh, uh)
– Ama bunu zorlaştırmayı tercih edersin (huh, uh)
Loving you is like a battle (it’s like a battle)
– Seni sevmek bir savaş gibidir (bir savaş gibi)
And we both end up with scars
– Ve ikimiz de yara izleriyle sonuçlanıyoruz

Tell me who I have to be (who I have to be)
– Bana kim olmam gerektiğini söyle (kim olmalıyım)
To get some reciprocity
– Bazı karşılıklılık almak için
See, no one loves you more than me (more than me)
– Gördün mü, kimse seni benden daha fazla sevmiyor (benden daha fazla)
And no one ever will (no one ever will, yeah)
– Ve hiç kimse olmayacak (hiç kimse olmayacak, Evet)

Is this just a silly game (silly game)
– Bu sadece aptalca bir oyun mu (aptal oyun)
That forces you to act this way? (to act this way)
– Bu seni bu şekilde davranmaya zorluyor mu? (bu şekilde hareket etmek)
Forces you to scream my name
– Seni adımı haykırmaya zorluyor.
Then pretend that you can’t stay (yeah)
– O zaman kalamazmış gibi davran (Evet)

Tell me, who I have to be (I know what we gotta do)
– Söyle bana, kim olmalıyım (ne yapmamız gerektiğini biliyorum)
To get some reciprocity
– Bazı karşılıklılık almak için
See, no one loves you more than me
– Kimse seni benden daha çok sevmiyor.
And no one ever will
– Ve hiç kimse bunu yapmayacak

No matter how I think we grow
– Nasıl büyüdüğümüz önemli değil
You always seem to let me know
– Her zaman bana haber veriyor gibisin.
It ain’t working (it ain’t working, no), it ain’t working
– Çalışmıyor (çalışmıyor, hayır), çalışmıyor
And when I try to walk away
– Ve uzaklaşmaya çalıştığımda
You’d hurt yourself to make me stay
– Kalmamı sağlamak için kendine zarar Verirdin.
This is crazy, this is crazy (oh, this is crazy, uh-huh)
– Bu delilik, bu delilik (oh, bu delilik, uh-huh)

I keep letting you back in (you back in)
– Geri izin (seni sırtından tutmak )
How can I explain myself? (I don’t understand why)
– Kendimi nasıl açıklayabilirim? (Nedenini anlamıyorum)
As painful as this thing has been
– Bu şey ne kadar acı verici olursa olsun
I just can’t be with no one else
– Başka kimseyle birlikte olamam.

See I know what we’ve got to do (yeah)
– Bakın ne yapmamız gerektiğini biliyorum (Evet)
You let go (you let go), and I’ll let go too (and I’ll let go)
– Sen bırak (sen bırak), ben de bırakayım (ve ben bırakayım)
‘Cause no one’s hurt me more than you
– Çünkü kimse beni senden daha fazla incitmedi.
And no one ever will
– Ve hiç kimse bunu yapmayacak

No matter how I think we grow
– Nasıl büyüdüğümüz önemli değil
You always seem to let me know
– Her zaman bana haber veriyor gibisin.
It ain’t working (it ain’t working), it ain’t working (it ain’t working)
– Çalışmıyor( çalışmıyor), çalışmıyor (çalışmıyor)
And when I try to walk away
– Ve uzaklaşmaya çalıştığımda
You’d hurt yourself to make me stay
– Kalmamı sağlamak için kendine zarar Verirdin.
This is crazy (this is crazy), this is crazy (this is crazy)
– Bu delilik (bu delilik), bu delilik( bu delilik)

(Care) Care for me, care for me
– (Bakım) bana iyi bak, bana iyi bak
I know you care for me
– Bana değer veriyorsun biliyorum
(There) There for me, there for me
– (Orada) benim için orada, benim için orada
Said you’d be there for me
– Benim için orada olacağını söyledi
(Cry) Cry for me, cry for me
– Benim için ağla, benim için ağla
You said you’d die for me
– Benim için öleceğini söylemiştin.
(Give) Give to me, give to me
– (Ver) bana ver, bana ver
Why won’t you live for me?
– Neden benim için yaşamıyorsun?
(Care) Care for me, care for me
– (Bakım) bana iyi bak, bana iyi bak
You said you’d care for me
– Benimle ilgileneceğini söylemiştin.
(There) There for me, there for me
– (Orada) benim için orada, benim için orada
Said you’d be there for me
– Benim için orada olacağını söyledi
(Cry) Cry for me, cry for me
– Benim için ağla, benim için ağla
You said you’d die for me
– Benim için öleceğini söylemiştin.
(Give) Give to me, give to me
– (Ver) bana ver, bana ver
Why won’t you live for me?
– Neden benim için yaşamıyorsun?

(Care)
– (Bakım)
(There) Take it down now
– () Hemen indir
(Cry) Take it down now
– (Ağla) Şimdi İndir
(Give) Take it down now
– (Ver) Şimdi İndir
(Care) Take it down now
– (Dikkat) hemen indir
(There) Take it down now
– () Hemen indir
(Cry) Take it down, take it down for now
– (Al aşağı ağlamak), şimdi indirin
(Give)
– (Vermek)




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın