결국 돌고 돌아 여기에
– Sonunda dönüp buraya
너와 자주 갔던 카페
– Seninle sık sık gittiğim kafe
우린 구석진 곳 좋아했지
– Köşeyi sevdik.
적당한 소음이 어색함을 없애 줘
– Orta gürültü beceriksizliği ortadan kaldırır
혼자 거기에 앉아 앞을 바라봐
– Orada tek başına otur ve önüne bak.
유리창에 비친 모습 너무 싫어
– Camdaki bakıştan nefret ediyorum.
누가 와서 저걸 가려줘
– Biri gelip bunu örtsün.
너무 아려도
– Fazla bir şey bilmiyorum.
혼자 보단 나을 거야 나를 봐
– Yalnız kalmaktan iyidir. Bana bak.
지금 어디야
– Şimdi neredesin?
There is no way to stop it
– Bunu durdurmanın bir yolu yok.
오늘만 잘 버티란 말 이제 지긋지긋해
– Sana bugün iyi kal demekten bıktım.
Baby 위기야
– Bebek krizi.
There is no way to stop it
– Bunu durdurmanın bir yolu yok.
못 본 척 말아 baby
– Bebeği görmemiş gibi davranma.
Miss you
– Seni özlüyorum
You’re right I was fine
– Haklısın, iyiydim.
꽤 오래 괜찮아서
– Epeydir iyiyim.
미뤄 왔던 게임도 끝내고
– Oynadığım oyunla işim bitti.
밤을 새며 혼자 채워
– Gece boyunca tek başına doldur.
그럼에도 공허한 게 나를 감싸
– Ve yine de boşluk beni sarıyor
너의 크기가 너무 무거워서
– Bedenin çok ağır.
비운 자리가 걷잡을 수 없지
– Boş koltuktan çekip gidemezsin.
하루에도 수십 번씩 생각나지
– Günde onlarca kez hatırlıyorum.
뭐든 간에 너가 또 나와
– Ne yaparsan yap, tekrar ortaya çıkacaksın.
어딜 걷던 너와 함께한
– Yürüdüğüm her yerde seninleydim.
추억 속에 잠겨 나의 숨을 잠궈
– Nefesimi hatıralara kilitle.
또다시 피해가 깊은 피해망상
– Yine, derin hasar sanrı
다음엔 뭘까
– Sırada ne var?
내 안에 무언가 응어리로 남아있어
– İçimde çekirdek olarak kalan bir şey var.
배가 좀 아파 그래도 참아내야지
– Midem biraz ağrıyor ama buna katlanmak zorundayım.
운다고 달라질 것 하나 없지
– Ağlamakta farklı bir şey yok.
So where are you now?
– Peki şimdi neredesin?
There is no way to stop it
– Bunu durdurmanın bir yolu yok.
I mean it’s only good today
– Demek istediğim sadece bugün iyi.
Now I’m too tired to
– Şimdi bunu yapmak için çok yorgunum.
Hey baby it’s a crisis
– Hey bebeğim bu bir kriz
There’s no way to stop
– Durmanın bir yolu yok
It’s not looking too good babe
– Çok iyi görünmüyor bebeğim
Miss you
– Seni özlüyorum
I miss you
– Seni özledim
Where are you
– Neredesin
오늘 밤도 외로워
– Bu gece yalnızım.
I miss you
– Seni özledim
Where are you?
– Neredesin?
너만 찾게 되는 걸 (너만 찾게 되는 걸)
– Onu bulacak tek kişi sensin (onu bulacak tek kişi sensin).
I miss you
– Seni özledim
Where are you?
– Neredesin?
오늘 밤도 외로워
– Bu gece yalnızım.
I miss you
– Seni özledim
Where are you?
– Neredesin?
너만 찾게 되는 걸
– Onu bulacak tek kişi sensin.
너가 자주 입던 베이지색 니트
– Sık sık giydiğiniz bej örgü
등을 뒤로 젖혀 팔짱 끼곤 했지 기억나
– Eskiden sırtımı ve kollarımı ona sarardım, hatırlıyorum.
골목길 코너 돌아 분식집 with you
– Alleyway corner sikikleri Ranza ev ile sen
그 옆엔 인형가게 널 닮은 에비츄
– Yanında sana benzeyen bir oyuncak dükkanı Ebichu var.
지워가겠지라고 생각했던 그 카페
– Silmeyi düşündüğüm kafe.
여긴 아무래도 환기를 잘 안 시키나 봐
– Belki burası iyi havalandırılmamıştır.
네 향기 든 공기가 휘날리며 실컷 지나가
– Kokunla birlikte hava karışıyor ve içinden geçiyor.
문득 고개를 돌리면 또 실망하고
– Kafamı çevirdiğimde yine hayal kırıklığına uğradım.
내 눈앞에 없으면 거리가 멀어진다며
– Eğer önümde değilsen, çok uzaktasın demektir.
그런데 전혀 아니잖아
– Ama hiç de değil.
괜히 너가 미워질 뻔했어
– Neredeyse senden nefret ediyordum.
내가 사실 미안한 건데
– Aslında üzgünüm.
난 절대 내 옆에서 니가 날 버리지 않아
– Beni yanımda bırakmana asla izin vermeyeceğim.
라고 생각했어 그냥 우비 입어
– Yağmurluk giyeyim dedim.
여긴 비가 와 aye
– Yağmur yağıyor ve evet
걸음 걸을 때 속도를 맞추던 버릇
– Yürürken hız yapma alışkanlığı
아직 못 버렸는데
– Henüz atmadım.
또 전화를 걸을 땐 그 키패드에
– Telefonda tekrar yürüdüğünüzde, tuş takımındadır.
남아있는 내 눈의 동선
– Kalan gözlerimin bakır çizgisi
네 번호를 기억하는데 way
– Numaranı hatırlıyorum way.
So where are you now?
– Peki şimdi neredesin?
There is no way to stop it
– Bunu durdurmanın bir yolu yok.
I mean it’s only good today
– Demek istediğim sadece bugün iyi.
Now I’m too tired to
– Şimdi bunu yapmak için çok yorgunum.
Hey baby It’s a crisis
– Hey bebeğim Bu bir kriz
There’s no way to stop
– Durmanın bir yolu yok
It’s not looking too good babe
– Çok iyi görünmüyor bebeğim
Miss you
– Seni özlüyorum

Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.