Mike + The Mechanics – The Living Years İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

Every generation
– Her nesil
Blames the one before
– Bir öncekini suçluyor
And all of their frustrations
– Ve tüm hayal kırıklıkları
Come beating on your door
– Kapına vurarak gel

I know that I’m a prisoner
– Ben bir mahkum olduğumu biliyorum
To all my Father held so dear
– Tüm babam için çok sevgili
I know that I’m a hostage
– Rehin olduğumu biliyorum.
To all his hopes and fears
– Tüm umutlarına ve korkularına
I just wish I could have told him in the living years
– Keşke geçen yıllarda ona söyleyebilseydim.

Crumpled bits of paper
– Buruşuk kağıt parçaları
Filled with imperfect thought
– Kusurlu düşünce ile dolu
Stilted conversations
– Stilted konuşmaları
I’m afraid that’s all we’ve got
– Korkarım elimizdeki tek şey bu.

You say you just don’t see it
– Sadece göremediğini söylüyorsun.
He says it’s perfect sense
– Mükemmel bir his olduğunu söylüyor.
You just can’t get agreement
– Sadece anlaşma yapamıyorsun.
In this present tense
– Bu şimdiki zamanda
We all talk a different language
– Hepimiz farklı bir dil konuşuyoruz
Talking in defense
– Savunmada konuşmak

Say it loud, say it clear
– Yüksek sesle söyle, açık söyle
You can listen as well as you hear
– Duyduğun kadar iyi dinleyebilirsin.
It’s too late when we die
– Öldüğümüzde çok geç
To admit we don’t see eye to eye
– Göz göze gelmediğimizi kabul etmek için

So we open up a quarrel
– Bu yüzden bir kavga açıyoruz
Between the present and the past
– Bugün ve geçmiş arasında
We only sacrifice the future
– Sadece geleceği feda ediyoruz
It’s the bitterness that lasts
– Bu acı sürer

So don’t yield to the fortunes
– Bu yüzden servete boyun eğme
You sometimes see as fate
– Bazen kader olarak görüyorsun
It may have a new perspective
– Yeni bir bakış açısına sahip olabilir
On a different date
– Farklı bir tarihte
And if you don’t give up, and don’t give in
– Ve eğer PES etmezsen ve PES etmezsen
You may just be O.K.
– Sadece O. K. olabilirsiniz

Say it loud, say it clear
– Yüksek sesle söyle, açık söyle
You can listen as well as you hear
– Duyduğun kadar iyi dinleyebilirsin.
It’s too late when we die
– Öldüğümüzde çok geç
To admit we don’t see eye to eye
– Göz göze gelmediğimizi kabul etmek için

I wasn’t there that morning
– O sabah orada değildim.
When my Father passed away
– Babam öldüğünde uzakta
I didn’t get to tell him
– Ben söyleyemedim ona
All the things I had to say
– Söylemek zorunda olduğum her şey

I think I caught his spirit
– Sanırım ruhunu yakaladım.
Later that same year
– Aynı yılın ilerleyen saatlerinde
I’m sure I heard his echo
– Eminim yankısını duydum.
In my baby’s new born tears
– Bebeğimin yeni doğan gözyaşlarında
I just wish I could have told him in the living years
– Keşke geçen yıllarda ona söyleyebilseydim.

Say it loud, say it clear
– Yüksek sesle söyle, açık söyle
You can listen as well as you hear
– Duyduğun kadar iyi dinleyebilirsin.
It’s too late when we die
– Öldüğümüzde çok geç
To admit we don’t see eye to eye
– Göz göze gelmediğimizi kabul etmek için




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir yanıt yazın