What, what, what, what
– Ne, ne, ne, ne
One, two!
– Bir, iki!
One, two, three, ow!
– Bir, iki, üç, ah!
Wake up, kids, we got the dreamers’ disease
– Uyanın çocuklar, hayalperestler hastalığına yakalandık.
Age 14, they got you down on your knees
– 14 yaşında, seni dizlerinin üstüne çökerttiler
So polite, we’re busy still saying please
– Çok kibar, hala lütfen demekle meşgulüz
Frenemies
– Frenemiler
Who when you’re down, ain’t your friend
– Ve sen düştüğünde, bu senin arkadaşın değil
Every night we smash a Mercedes-Benz
– Her gece bir Mercedes-Benz’i parçalıyoruz
First we run, and then we laugh till we cry
– Önce koşuyoruz, sonra ağlayana kadar gülüyoruz
But when the night is falling
– Ama gece düştüğünde
You cannot find the light (Light)
– Işığı bulamıyorsunuz (ışık)
You feel your dreams are dying
– Hayallerinin öldüğünü hissediyorsun.
Hold tight
– Sıkmak
You’ve got the music in you
– İçinde müzik var
Don’t let go
– Sakın bırakma
You’ve got the music in you
– İçinde müzik var
One dance left
– Bir dans kaldı
This world is gonna pull through
– Bu dünya içinden geçecek
Don’t give up
– PES etme
You’ve got a reason to live
– Yaşamak için bir sebebin var
Can’t forget
– Unutamam
We only get what we give
– Sadece verdiğimizi alırız.
I’m comin’ home, baby
– Eve geliyorum bebeğim.
You’re the tops
– Üstleri sensin
Give it to me now
– Hemen verin
Four A.M. we ran the Miracle Mile
– Sabah dördü mucize milini koştuk
We’re flat broke, but, hey, we do it in style
– Beş parasızız, ama hey, bunu şık bir şekilde yapıyoruz
The bad rich, God’s flying in for your trial
– Kötü zenginler, Tanrı duruşmanız için uçuyor
Ha-ha-ha
– Ha-ha-ha
But when the night is falling
– Ama gece düştüğünde
You cannot find a friend (Friend)
– Bir arkadaş bulamıyorsunuz (arkadaş)
You feel your tree is breaking
– Ağacının kırıldığını hissediyorsun.
Just bend
– Sadece eğil
You’ve got the music in you
– İçinde müzik var
Don’t let go
– Sakın bırakma
You’ve got the music in you
– İçinde müzik var
One dance left
– Bir dans kaldı
This world is gonna pull through
– Bu dünya içinden geçecek
Don’t give up
– PES etme
You’ve got a reason to live
– Yaşamak için bir sebebin var
Can’t forget
– Unutamam
We only get what we give
– Sadece verdiğimizi alırız.
This whole damn world can fall apart
– Bütün bu lanet dünya dağılabilir
You’ll be okay, follow your heart
– İyi olacaksın, kalbini takip et
You’re in harm’s way, I’m right behind
– Tehlikedesin, hemen arkasındayım.
Now say you’re mine
– Şimdi benim olduğunu söyle
You’ve got the music in you
– İçinde müzik var
Don’t let go
– Sakın bırakma
You’ve got the music in you
– İçinde müzik var
One dance left
– Bir dans kaldı
This world is gonna pull through
– Bu dünya içinden geçecek
Don’t give up
– PES etme
You’ve got a reason to live
– Yaşamak için bir sebebin var
Can’t forget
– Unutamam
We only get what we give
– Sadece verdiğimizi alırız.
Don’t let go
– Sakın bırakma
I feel the music in you
– İçindeki müziği hissediyorum.
Yeah, yeah, yeah
– Evet, Evet, Evet
Fly high
– Yüksek uçmak
What’s real can’t die
– Gerçek olan ölemez
You only get what you give
– Sadece ne verirsen onu alırsın
You’re gonna get what you give
– Ver sen ne alacaksın
(Don’t give up) Just don’t be afraid to live
– (PES etme) sadece yaşamaktan korkma
Health insurance, ripoff lying
– Sağlık sigortası, ripoff yalan
FDA, big bankers buying
– FDA, büyük bankacılar satın alıyor
Fake computer crashes dining
– Sahte bilgisayar çöküyor yemek
Cloning while they’re multiplying
– Çoğalırken klonlama
Fashion shoots with Beck and Hanson
– Beck ve Hanson ile moda çekimleri
Courtney Love and Marilyn Manson
– Courtney Aşk ve Marilyn Manson
You’re all fakes, run to your mansions
– Hepiniz sahtesiniz, konaklarınıza koşun
Come around, we’ll kick your ass in
– Gel, kıçını tekmeleyelim.
Don’t let go
– Sakın bırakma
One dance left
– Bir dans kaldı
Don’t give up
– PES etme
Can’t forget
– Unutamam
Don’t let go
– Sakın bırakma

New Radicals – You Get What You Give İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.