Você é colorida, e eu sou preto e branco
– Sen renklisin, bense siyah beyazım.
Você dá uma corrida, eu dou mais um catranco
– Sen koş, ben başka bir turnike vereceğim.
Você gosta do caminho do meio, eu chego e fico de canto
– Sen orta yolu seviyorsun, ben gelip köşede duruyorum.
Você curtindo o recreio, eu de novo aula matando
– Oyun alanının tadını çıkarıyorsun, yine sınıf öldürüyorum.
Você fazendo oferenda, eu vivo roubando dos santos
– Sen bir teklifte bulunuyorsun, ben Azizlerden çalarak yaşıyorum.
Eu não curto finais felizes, você com eles fica em pranto
– Mutlu sonları kısaltmıyorum, onlarla birlikte gözyaşları içinde kalıyorsun
Meu anjo, minha companheira
– Meleğim, yol arkadaşım
Te presenteio com o mundo inteiro
– Bütün dünya size takdim ediyorum
Mesmo que eu não precise de tanto
– O kadar ihtiyacım olmasa bile
Você vai de temaki, salmão, cream cheese
– Temaki, somon, krem peynirden gidiyorsun.
Eu vou de todos os pratos e um punhado de hax’
– Bütün bulaşıklardan ve bir avuç hax’tan gidiyorum.
Você com quase nada tem o suficiente pra crise
– Neredeyse hiçbir şeyin kriz için yeterli değil
Eu sou estourado, mal-humorado
– Patlıyorum, huysuz
E mesmo assim sou take it easy
– Ve yine de sakin oluyorum
Você é aurora, eu sou fim de tarde (fim de tarde)
– Sen aurora’sın, ben geç öğleden sonra (geç öğleden sonra)
Você é agora, eu sou um pouco mais tarde
– Sen şimdi, ben biraz sonra
Você é correria na hora da alvorada
– Şafakta koşuyorsun.
Eu sou preguiça, faço história nas madrugada
– Tembelim, şafakta tarih yazarım.
Você é Paris, gata, eu sou Bangkok
– Sen Paris’sin bebeğim, ben Bangkok’um.
Você sempre feliz, e eu sempre multilock
– Sen her zaman mutlusun ve ben her zaman çok kilitliyim
Você, ceramida, anti frizz, eu quase com dreadlock
– Sen, seramid, anti bukle, neredeyse dreadlock’um var.
Você, Grande Rio imperatriz, eu, 69 Woodstock
– Sen, Büyük İmparatoriçe River, ben, 69 Woodstock
Você like a G6, eu, rock das antiga
– Sen G6’yı seviyorsun, ben eskileri sallıyorum.
Você, prática e determinada, eu evito a fadiga
– Sen, pratik ve kararlı, yorgunluktan kaçınıyorum
Você deitada, canga, sol, eu altinha, ganja, trilha
– Sen yalan söylüyorsun, canga, Güneş, ben uçuyorum, gence, iz
Você quer ver minha vó, eu fujo do almoço em família
– Büyükannemi görmek istiyorsan, aile yemeğinden kaçıyorum.
Você se irrita facin’, eu sempre quem boto pilha
– Yüzüne sinirleniyorsun, ben her zaman kıç yığınıyım
Eu, de Cuba Libre e gin, você, Absolut Vanilla
– Ben, Cuba Libre ve cin’ten, sen, Mutlak Vanilya
Você é amor eterno, lembranças pra vida inteira
– Sen sonsuz bir aşksın, bir ömür boyu anılar
Eu sou romance de verão, sou brisa leve passageira
– Ben yaz romantizmiyim, kısacık hafif esintiyim
Você é bom senso, eu sou impulso mal pensado
– Sen sağduyulusun, ben düşüncesiz bir dürtüyüm.
Você é alvo no futuro e eu méritos do passado
– Sen gelecekte bir hedefsin ve ben geçmişi hak ediyorum
Você sorri o dia inteiro, eu metade mal-humorado
– Bütün gün gülümsüyorsun, ben yarı huysuzum.
Você é tipo papel machê, eu sou tipo um papel pardo
– Sen kartonpiyer gibisin, ben kahverengi kağıt gibiyim.
Você é Yang, eu sou Yin, você é início, eu sou fim
– Sen Yang’sın, ben Yin’im, sen başlıyorsun, ben sonum
Você é tudo pra mim, você baixinha, eu magrin’
– Sen benim her şeyimsin, seni küçük, ben magrin’
Eu falo muito “então”, você fala muito “enfim”
– “Sonra da” çok konuşuyorsun “”çok konuşuyorum
Cê pede uma massagem, eu peço um carin’
– Cê masaj istiyor, ben de araba istiyorum.
Você admira as estrelas, eu escuto a natureza
– Sen yıldızlara hayransın, ben doğayı dinliyorum.
Você, feliz de nascença, eu numa eterna tristeza
– Sen, doğumda mutlu, sonsuz keder içindeyim
Eu tento entender o mundo, e você admira a beleza
– Dünyayı anlamaya çalışıyorum ve sen güzelliğe hayransın.
Você vem de “meu amor”, e eu vou de “minha princesa”
– Sen “aşkım” dan geliyorsun, ben de “prensesim” den.
Você é aurora, eu sou fim de tarde (fim de tarde)
– Sen aurora’sın, ben geç öğleden sonra (geç öğleden sonra)
Você é agora, eu sou um pouco mais tarde
– Sen şimdi, ben biraz sonra
Você é correria na hora da alvorada
– Şafakta koşuyorsun.
Eu sou preguiça, faço história nas madrugada
– Tembelim, şafakta tarih yazarım.
Você é Nova York, gata, eu sou Tijuana
– Sen New York’sun bebeğim, ben Tijuana’yım.
Você, de Farm Shop, eu, de chinelo Havaiana
– Sen, Çiftlik Dükkanından, ben, Hawaii Terliğinden
Você, nigth hip hop, eu, de eletro na praiana
– Sen, nigth hip hop, ben, sahilde elektro
Você é uma peça top, eu, guerreiro, protejo a dama
– Sen en iyi parçasın, ben, savaşçı, kadını koru
Você reclama à toa, eu quero ficar de boa
– Boşuna şikayet ediyorsun, iyi olmak istiyorum.
Você vem pro meu quarto, e o nosso tempo quase voa
– Odama geliyorsun ve zamanımız neredeyse uçuyor.
Eu te desejo, tu me deseja, você de suco eu de cerveja
– Keşke sen, keşke ben, sen meyve suyu ben bira
Eu, de Playboy, você, de Veja, eu sou o bolo, você a cereja
– Ben, Playboy’dan, sen, görüyorsun, ben pastayım, sen kirazsın
Você me beija, eu te beijo, entramos em comunhão
– Sen beni öp, ben seni öp, cemaate girelim
Eu seguro o seu cabelo, você me olha com tesão
– Saçını tutuyorum, bana azgın bakıyorsun.
A gente mantém a distância, precisamos um do outro
– Mesafemizi koruyoruz, birbirimize ihtiyacımız var.
Segredos e mistérios (conexões do nosso corpo)
– Sırlar ve gizemler (vücudumuzun bağlantıları)
Aí é só eu e você, aquele somzin’ clichê
– Sadece sen ve ben varız, o lanet klişe
De um CD meu da Sade, que horas são? Vai saber
– Sade’den aldığım bir CD’den saat kaç? Bileceksin
Deixa o relógio correr, todo dia é de lazer
– Saatin kaçmasına izin ver, her gün Boş zaman
Daqui a pouco o sol vai nascer, nossa noite do prazer
– Yakında güneş doğacak, zevk gecemiz
Quer gritar, eu quero bater
– Çığlık atmak istiyorum, dövmek istiyorum
Quer beijar eu quero morder
– Öpmek istiyorum ısırmak istiyorum
Foda-se o mundo lá fora, é eu você e o colchão
– Dışarıda dünyayı siktir et, beni ve yataktan geliyor
Vem de nariz empinado pra comer na minha mão
– Gel burnum dik elimde yemek için
Te faço chegar no ponto, protagonistas da nossa trama
– Seni sadede getiriyorum, komplomuzun kahramanları
Na pista discreta, e ponto, flutua como uma dama
– Sağduyulu yolda, ve nokta, bir bayan gibi yüzer
Mas se solta na hora certa, quando deita na minha cama
– Ama doğru zamanda, yatağımda yatarken gevşiyor.
Nessas horas que afirmo, vagabundo também ama
– Bu saatlerde onaylıyorum, Serseri de seviyor
‘Té mais!
– Çay daha!
Espero o tempo rolar
– Defa rulo bekliyorum
Mesmo tempo que eu esperei pra gente se enrolar
– Aynı zamanda kıvrılmamızı bekledim.
Tu deitada, a me olhar, minha barba por fazer
– Yalan söylüyorsun, bana bakıyorsun, sakalım
Lembra as mancadas que eu dei, de novo tenta adormecer
– Verdiğim aksaklıkları hatırla, tekrar uykuya dalmaya çalış
Deitados, abraçados, pleno verão, muito calor
– Uzanmak, sarılmak, Yaz Ortası, çok sıcak
O jazz baixin’ no computador, se funde ao som do ventilador
– Bilgisayardaki caz sesi, fanın sesiyle birleşiyor.
E tu me sussurrou: te amo
– Ve bana fısıldadın: Seni seviyorum
Eu respondo: também, mas na sequência me levanto
– Ben de cevap veriyorum, ama sırayla kalkıyorum
Sento na rede, aperto um ret, tu reclama que eu fumo demais
– Ağa otur, bir ret sık, çok fazla sigara içtiğimden şikayet ediyorsun
Mas no fim das contas gosta da energia que a planta me traz
– Ama sonunda bitkinin bana getirdiği enerjiyi seviyor.
Faz meu humor, que é vulnerável, parecer mais maleável
– Savunmasız olan ruh halimi daha yumuşak gösteriyor.
Porque eu mal-humorado sei que sou insuportável
– Çünkü dayanılmaz olduğumu biliyorum.
Sei que sou carregado por energias sangue-sugas
– Kan şekeri enerjileriyle dolu olduğumu biliyorum.
Que fumam meu cigarro que queima sozinho no cinzeiro
– Küllükte yalnız yanan sigaramı kim içiyor
E me fazem sair na madruga’
– Ve beni şafakta terk ettiriyorlar.’
Tacando fogo no puteiro, cachaça ou piloto de fuga
– Puteiro, cachaça veya kaçış pilotunda ateş etmek
Eu falo de várias mudanças, mas no final nada muda
– Çeşitli değişikliklerden bahsediyorum, ama sonunda hiçbir şey değişmiyor
Sou malandro e minhas filosofias são contraditórias
– Ben bir serseriyim ve felsefelerim çelişkili
Às vezes me entrego, te explicando alguma outra história
– Bazen teslim oluyorum, sana başka bir hikaye açıklıyorum.
O vento que me carrega, é o vento que bate agora
– Beni taşıyan rüzgar, şimdi esen rüzgardır
Ventos fortes me abalaram, mas me reestruturei outrora
– Güçlü rüzgarlar beni sarstı, ama bir kez yeniden yapılandırdım
Nova aurora, vento novo, nado contra a corrente
– Yeni şafak, yeni rüzgar, akıntıya karşı yüzme
Ou só atravesso o rio, deságuo em qualquer fluente
– Ya da sadece nehri geçip, herhangi bir akıntıya akmak
Eu vou a favor da corrente, se a direção for a mesma
– Yön aynıysa, akımın lehine giderim
São energias diferentes, mas a direção é a mesma
– Bunlar farklı enerjilerdir, ancak yön aynıdır
Eu sou Yin, você é Yang, tu é alma, eu sou sangue
– Ben Yin, sen Yang, Sen ruhsun, ben kanım
E nossa hora vai ser outra, não adianta bater cabeça
– Ve zamanımız başka olacak, kafaya vurmanın faydası yok
Minhas promessas não foram falsas, talvez precipitadas
– Verdiğim sözler yanlış değildi, belki de aceleciydi.
Mas você olha nos meus olhos e vê que não é caozada
– Ama gözlerimin içine bak ve bunun kaotik olmadığını gör
Todo carnaval tem seu fim em cinzas, você sabe
– Her karnavalın sonu küller içinde olur.
Mas nas cinzas, como a ave, é onde o nosso amor renasce
– Ama küller içinde, kuş gibi, aşkımızın yeniden doğduğu yer
Isso não é uma desculpa, nem menos explicação
– Bu mazeret değil, daha az açıklama değil
Isso é uma carta de amor, quem escreveu foi o coração
– Bu bir aşk mektubu, kim yazdı kalbiydi
Quando diz que me ama, vejo brilho no seu olhar
– Beni sevdiğini söylediğinde, bakışlarında parlaklık görüyorum.
Mas deixa o tempo falar, tô precisando voar
– Ama zaman konuşsun, uçmam gerek.
Tu sabe que eu vou voltar, aguarde o tempo que dá
– Geri döneceğimi biliyorsun, ne kadar sürerse sürsün bekle
Vida longa, mundo pequeno, a gente ainda vai se encontrar
– Çok yaşa, küçük dünya, hala buluşacağız
Quando diz que me ama, vejo o brilho no seu olhar
– Beni sevdiğini söylediğinde, gözlerindeki ışıltıyı görüyorum.
Mais deixa o tempo falar, vou me perder pra me achar
– Daha fazla zaman konuşsun, beni bulmak için kaybolacağım
Num garanto nem voltar, talvez passe pra te buscar
– Geri dönmeme garantisiyle belki seni almaya gelebilirim.
Vida longa, mundo pequeno, a gente ainda vai se encontrar
– Çok yaşa, küçük dünya, hala buluşacağız
Em outra encarnação, não vou fazer que seja nessa
– Başka bir enkarnasyonda, bu şekilde başaramayacağım.
Propósito inflexível, segue o fluxo, sem pressa
– Uzlaşmaz amaç, akışı takip et, acele etme
Meu olhar pra outras mina é superfície
– Diğer benimkilere bakışım yüzeydir.
Teu cheiro, o teu sorriso é maior que disse me disse
– Kokun, gülüşün söylediğinden daha büyük.
A vida transoborda o tempo todo, tire seus aprendizados
– Hayat her zaman transoborda, öğrenmelerini al
Não destrua o futuro por problemas do passado
– Geçmişin sorunları için geleceği yok etmeyin
Odeio despedidas, não consigo só assisti-la
– Vedalardan nefret ederim, onu öylece izleyemem.
Sua presença é sentida, coração vibra, tu desfila
– Varlığınız hissedilir, kalp titreşir, geçit töreni yaparsınız
Você chora, o humor oscila, se mutila
– Ağlıyorsun, ruh hali değişiyor, sakatlanıyor
Eu me afogo em uísque, você, no chá de camomila
– Viskide boğuluyorum, sen, papatya çayında
Minha plenitude é um catavento no olho do furacão
– Dolgunluğum kasırganın gözündeki bir rüzgar
E no começo do amor tudo era confirmação
– Ve sevginin başlangıcında her şey onaylandı
O tempo que passou, esquece, esse tempo já era
– Geçen zaman, unut, o zaman çoktan geçti
Espera, que o corte é fundo, mas com o tempo regenera
– Kesimin derin olmasını bekleyin, ancak zamanla yenilenir
Quem arruma problema, de problema se alimenta
– Sorunu kim düzenler, sorun beslemeleri
No game homem e mulher na falta de um, tu inventa
– Bir yokluğunda oyun erkek ve kadın olarak, icat
Quem procura acha, e quem pede é atendido
– Kim bulur arar, kim sorar cevaplanır
Então saiba onde procurar e selecione os seus pedidos
– Ardından nereye bakacağınızı bilin ve siparişlerinizi seçin
Na cama a gente se entende, só a gente sabe, né?
– Yatakta birbirimizi anlıyoruz, sadece biliyoruz, değil mi?
Na pista, é mãozinha dada, na cama, é homem e mulher
– Yolda, küçük bir el verilir, yatakta, erkek ve kadındır
Tu se solta, olha meus olhos e fica no meu comando
– Bırak, gözlerime bak ve emrimde kal.
Tu incorpora uma cigana, e eu, com naipe de malandro
– Sen bir çingene giyiyorsun, ben de aşağılık bir takım elbise giyiyorum.
Quando eu sentir saudades de todos os momentos nossos
– Tüm anlarımızı özlediğimde
Vou pensar em te ligar, mas vou te achar em outros corpos
– Seni aramayı düşüneceğim ama seni başka cesetlerde bulacağım.
Outros corpos, outras áreas, outros planos, outros mundos
– Diğer cisimler, diğer alanlar, diğer uçaklar, diğer dünyalar
Coração de malandro, olhar safado, vagabundo
– Yaramaz kalp, yaramaz bakış, Sürtük
Minha mente e minha loucura foi o que fez cê querer vir
– Aklım ve çılgınlığım, Ce’nin gelmek istemesini sağlayan şeydi.
E essa mesma loucura que fez tu querer partir
– Ve aynı delilik ayrılmak istiyorum yaptı
Melhor mesmo tu ir agora, antes que eu seja rude
– Sen şimdi git, önce daha iyi bile kaba olduğumu
Até mais, minha princesa, ainda tá escrito maktub
– Daha da fazlası, prensesim, hala maktub yazıyor.
E o magrin’ se emociona, porque me dói te libertar
– Ve magrin heyecanlanıyor, çünkü seni özgür bırakmak canımı yakıyor.
Mas tu não ia conseguir me acompanhar
– Ama bana ayak uyduramadın.
Quando diz que me ama, vejo brilho no seu olhar
– Beni sevdiğini söylediğinde, bakışlarında parlaklık görüyorum.
Mais deixa o tempo falar, tô precisando voar
– Daha fazla zaman konuşsun, uçmaya ihtiyacım var
Tu sabe que eu vou voltar, aguarde o tempo que dá
– Geri döneceğimi biliyorsun, ne kadar sürerse sürsün bekle
Vida longa, mundo pequeno, a gente ainda vai se encontrar
– Çok yaşa, küçük dünya, hala buluşacağız
Quando diz que me ama, vejo brilho no seu olhar
– Beni sevdiğini söylediğinde, bakışlarında parlaklık görüyorum.
Mais deixa o tempo falar, vou me perder pra me achar
– Daha fazla zaman konuşsun, beni bulmak için kaybolacağım
Num garanto nem voltar, talvez passe pra te buscar
– Geri dönmeme garantisiyle belki seni almaya gelebilirim.
Vida longa, mundo pequeno, a gente ainda vai se encontrar
– Çok yaşa, küçük dünya, hala buluşacağız
Maktub
– Maktubname
Particípio passado do verbo Kitab
– Fiil Kitabının geçmiş katılımcısı
É uma a expressão característica do fatalismo muçulmano
– Müslüman kaderciliğinin karakteristik bir ifadesidir
Maktub significa “estava escrito”, ou melhor, “tinha que acontecer”
– Maktub “yazıldı” ya da daha doğrusu “olması gerekiyordu” anlamına gelir.
Essa expressiva palavra dita nos momentos de dor ou angústia
– Acı veya ıstırap anlarında konuşulan bu etkileyici kelime
Não é um brado de revolta contra o destino
– Kadere karşı isyan çığlığı değil
Mas sim, a reafirmação do espírito complenamente resignado
– Ama evet, tamamen istifa eden ruhun yeniden teyit edilmesi
Diante dos desígnios da vida
– Hayatın tasarımlarıyla yüzleşmek

Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.