So your mouth tastes like sunshine, baby, but your eyes are all cool buried in my arms
– Ağzının tadı güneş ışığı gibi bebeğim ama gözlerin kollarıma gömülmüş harika
And the breeze takes us deeper and further into the heart of a moment that is gone
– Ve esinti bizi daha da derinlere götürüyor ve giden bir anın kalbine daha da derinleşiyor
And the scent of your heartache, baby, and the taste of your blood, run within me
– Ve kalp ağrının kokusu bebeğim ve kanının tadı içimde akıyor
And there are red flowers in your spit when you enter my mouth under the bed, down on the floor
– Ve ağzıma yatağın altına, yere düştüğünde tükürüğünde kırmızı çiçekler var.
So take me under the floorboards; I would love to feel like wood
– Zeminin altında Götür Beni; odun gibi hissetmek isterdim
Take me back to the retards; cause the world just make me sick
– Beni gerizekalılara geri götür çünkü dünya beni hasta ediyor.
There are colors in the air when I fall to the ground
– Yere düştüğümde havada renkler var
How we’d love to fall more often
– Daha sık düşmeyi nasıl isteriz
There’s a band in our cellar, baby, and they’re playing a song of the drunks in the street
– Bodrumumuzda bir grup var bebeğim ve onlar sokaktaki sarhoşların şarkısını çalıyorlar.
And I can hear when they’re playing their love songs cause the kids in the yard stop playing with their toys
– Ve aşk şarkılarını çalarken duyabiliyorum çünkü bahçedeki çocuklar oyuncaklarıyla oynamayı bırakıyorlar.
So take me under the schoolyard, there are kids there who got lost
– Beni okul bahçesinin altına götür, orada kaybolan çocuklar var.
Their mouths all shouting asphalt and their bodies torn apart
– Ağızları asfalt bağırıyor ve vücutları parçalanıyor
There are colors in the air when I fall to the ground
– Yere düştüğümde havada renkler var
I can sense a world of heartache
– Bir gönül yarası dünyasını hissedebiliyorum
But I love the sound
– Ama bu sese bayılıyorum.
Of your hair
– Saçının
When it falls down from the pillow late at night
– Gece geç saatlerde yastıktan düştüğünde
On the brink of illusion, it’s the devil in my eyes
– Yanılsamanın eşiğinde, gözlerimdeki şeytan
Waiting for the moment to kill me inside
– Beni içeride öldürmek için anı bekliyorum.
How we’d love to die more often
– Daha sık ölmeyi nasıl isteriz
So take my hands, love, there’s a burst inside our minds
– Öyleyse ellerimi tut aşkım, aklımızda bir patlama var.
Feel my hands, love, cause I’m numb from the neck down
– Ellerimi hisset aşkım, çünkü boynum uyuştu
And there is fire, love, on the balcony right here
– Ve burada balkonda ateş var aşkım.
I can see our bodies burn but sense no fear
– Vücudumuzun yandığını görebiliyorum ama korku duymuyorum.
And your mouth tastes like sunshine, baby, but your eyes are all cool buried in my arms
– Ağzının tadı güneş ışığı gibi bebeğim ama gözlerin kollarıma gömülmüş harika
And everything matters for a second as we fall to the floor
– Ve yere düştüğümüzde her şey bir saniyeliğine önemli

The Rumour Said Fire – The Balcony İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.