Kategori: SÖZLÜK

  • Türkçe Sözlük A Sayfa 1

    a * Seslenme bildirir.
    a * (a:) Şaşma, hatırlama, sevinme, acıma, üzülme, kızma gibi duyguları güçlendirir, cümlenin başında veya
    sonunda kullanılır.
    a / e * Çekimli fiilin sonuna gelerek anlamıpekiştirir.
    -a- / -e- * İsimden fiil türeten ek.
    -a / -e * Yönelme durumu eki: dağa, eve, yola, öne. Ünlü ile biten isimlerden sonra araya y sesi girer.
    -a / -e * Fiilden zarf türeten ek: yaza yaza, gide gide, koşa koşa, düşe kalka, güle oynaya. Ünlü ile biten fiillerden
    sonra araya y sesi girer: yaşaya yaşaya, bekleye bekleye, okuya okuya, yürüye yürüye. Bu ek göre, kala, geçe, sapa
    örneklerinde kalıplaşmıştır.
    a, A * Türk alfabesinin birinci harfi, ses bilimi bakımından kalın ünlülerin düz ve geniş olanını gösterir.
    * Nota işaretlerini harflerle gösterme yönteminde lâ sesini bildirir.
    ab * Su.
    aba * Yünden, dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş.
    * Bu kumaştan yapılmışyakasız ve uzun üstlük.
    * Bu kumaştan yapılmış olan.
    * Eskiden dervişlerin giydiği abadan yapılmış, önü açık hırka.
    * Abla.
    * Anne.
    aba altından değnek (sopa) göstermek * yumuşak görünmekle birlikte yine de gözünü korkutmak.
    aba gibi * (kumaşiçin) kaba ve kalın.
    aba güreşi * Aba giyilerek ve bele kuşak bağlanarak yapılan bir tür güreş.
    aba vakti yaba, yaba vakti aba * kişi, ihtiyaçlarınıvaktinden önce ve ucuz olduğu zaman karşılamalıdır.
    abacı * Aba yapan veya satan kimse.
    * Abadan giyecek yapan veya satan kimse.
    * Bedavacı, asalak.
    abacıkebeci, ara yerde sen neci? * “anlamadığın bu işe ne karışıyorsun?” anlamında kullanılan bir söz.
    abacılık * Aba yapma veya satma işi.
    * Abadan giyecek yapma veya satma işi.
    abadî * Kalınca ve açık saman renginde, yarımat bir yazı kâğıdı türü.
    abajur * Işığı bir yere toplamak, doğrudan doğruya gözlere vurmasını önlemek için kullanılan lâmba siperi.
    * Genellikle üzeri siperli masa lâmbasıveya ayaklı lâmba.
    abajurcu * Abajur yapan veya satan kimse.
    abajurculuk * Abajurcunun işi veya mesleği.
    abajurlu * Abajuru olan.
    abaküs * Sayı boncuğu, çörkü.
    abalı * Abası olan, aba giymişolan.
    abandırma * Abandırmak işi.
    abandırmak * Bir kimsenin bir yere abanmasını sağlamak.
    * Bir hayvanıyere çöktürmek.
    abandone * Dövüşemeyecek duruma gelen (boksör).
    abandone etmek * dövüşemeyecek duruma getirmek.
    abandone olmak * dövüşemeyecek duruma gelmek.
    abanî * Sarımtırak dallınakışlarla işlenmiş bir tür beyaz, ipek kumaş.
    * Bu kumaştan yapılmış.
    abanma * Abanmak işi.
    abanmak * Eğilerek bir şeyin, bir kimsenin üzerine kapanmak.
    * Bir yere veya bir kimseye yaslanmak, dayanmak.
    * Bir şeyin veya bir kimsenin üzerine çöküp çullanmak.
    * Birine yük olarak onun sırtından geçinmeye bakmak.
    abanoz * Abanozgillerin ağır, sert ve siyah renkli tahtası.
    abanoz gibi * çok sert.
    abanoz kesilmek * sertleşerek dayanıklılığı artmak.
    * kirden matlaşmak, rengini kaybetmek.
    abanozgiller * İki çeneklilerden, sıcak ülkelerde yetişen ve kerestesine abanoz denilen bir bitki familyası.
    abanozlaşma * Abanozlaşmak durumu alma.
    abanozlaşmak * Ağaç ve benzeri maddeler uzun süre suda kalarak kararmak.
    * (insan) uzun süre güneşte kalarak kararmak, yanmak.
    abartı * Abartma, mübalâğa.
    abartıcı * Bir şeyi olduğundan büyük veya çok gösterme huyunda olan (kimse), abartmacı, mübalâğacı.
    abartıcılık * Abartıcı olma durumu, abartmacılık, mübalâğacılık.
    abartılı * Olduğundan fazla gösterilen, mübalâğalı.
    abartılma * Abartılmak işi.
    abartılmak * Abartmak işine konu olmak, mübalâğa edilmek.
    abartısız * Olduğundan fazla gösterilmeyen, mübalâğasız.
    abartış * Abartmak işi veya biçimi.
    abartma * Abartmak işi, mübalâğa.
    abartmacı * Abartıcı, mübalâğacı.
    abartmacılık * Abartıcılık, mübalâğacılık.