M | * Romen rakamlarında 1000 sayısını gösterir. |
m | * Metrenin kısaltması. |
-m | * Fiilden isim türeten ek. |
-m | * Teklik I. kişi iyelik eki. |
-m | * Bazıfiil çekimlerinde teklik 1. kişi eki. |
m, M | * Türk alfabesinin on altıncıharfi. Me adıverilen bu harf, ses bilimi bakımından genizsi çift dudak ünsüzünü gösterir. |
-ma- / -me- | * Fiillerin olumsuzluk çatılarınıkuran vurgusuz ek. |
-ma / -me | * Fiilden isim ve sıfat türeten vurgulu ek. * İşisimleri: oku-ma, yaz-ma, gel-me, git-me vb. * Somut isimler: dol-ma, kaz-ma, kapa-ma, dondur-ma, çek-me vb. * Sıfatlar: as-ma (köprü), em-me bas-ma (tulumba), göm-me (dolap) vb. |
maada | * -den başka, gayri. |
maaile | * Ailece, ev halkıyla birlikte. |
maalesef | * “Üzülerek söylüyorum ki, ne yazık ki” anlamında kullanılır. |
maalmemnuniye | * İsteye isteye, seve seve, memnunlukla, memnuniyetle. |
maarif | * Bilgi ve kültür. * Öğretim ve eğitim sistemi. |
maarifçi | * Öğretim ve eğitim kurum veya kuruluşlarında çalışan kimse. |
maaş | * Aylık. |
maaşalmak | * aylık almak. |
maaş bağlamak | * aylık bağlamak. |
maaş bordrosu | * Çalışanların bir aylık hizmet bedelini, vergi matrahınıve kesintileri ile aylık net ücretini gösterir cetvel, aylık bordro. |
maaşvermek | * aylık vermek. |
maaşa geçmek | * aylığa geçmek. |
maaşlı | * Aylıklı. |
maaşsız | * Aylıksız. |
maatteessüf | * “Üzülerek söylüyorum, ne yazık ki…” anlamında kullanılır. |
maazallah | * Tanrıkorusun, Tanrıesirgesin. |
mabat | * (bitmemişyazı, roman vb. için) Arka, devam, sonra. * Kıç. |
mabet | * Tapınak, ibadet yeri, ibadethane. * Özel bir konuda, sevgi ve saygı ile bağlanmanın ortaya konulduğu yer. |
mabeyin | * Ara. * Eski konaklarda harem ile selâmlık arasındaki daire. * Padişah sarayı. * İki kişi arasındaki soğukluk. |
mabeyinci | * Osmanlıdevletinde padişahların dışarıyla olan ilişkilerine bakan, buyruklarını ilgililere bildiren, bazı kişilerin dileklerini kendisine ileten görevli. |
mabeyincilik | * Mabeyincinin görevi. |
mablak | * Hamur, merhem, boya gibi şeyleri ezip karıştırarak yoğurmak için kullanılan ve bir ucu ele alınacak biçimde saplı, öbür ucu yassı olan alet. * Aşure kazanlarınıkarıştırmakta kullanılan, uzun saplıve yayvan uçlu tahta kepçe. |
mabude | * Çok tanrılıdinlerde kendisine tapınılan dişi tanrı, tanrıça, ilâhe. * Tapınırcasına sevilen kadın, sevgili. |
mabut | * Kendisine tapılan varlık, tapacak, tanrı, ilâh. |
-maca / -mece | * Fiilden isim türeten ek: bul -maca, bil-mece, çek-mece, seç-mece, kes-mece vb. |
Macar | * Macaristan halkından veya bu halkın soyundan olan kimse. * Macaristan veya Macarlarla ilgili olan şey. |
Macar biberi | * Hafif acıkırmızı biber. |
Macar ineği | * İyi besiye gelen, eti ve sütü için beslenen bir tür inek. |
Macar salamı | * Bir tür salam. |
Macarca | * Macar dili. |
Macarlık | * Macar olma durumu. |
-macasına / -mecesine | * Fiilden zarf türeten ek. |
macera | * Baştan geçen ilginç olay veya olaylar zinciri, serüven, sergüzeşt, avantür. * Hiç olmayacak gibi görünen iş. |
macera aramak | * başına geleceklerden habersiz, sonu bilinmeyen, tehlikeli, heyecanlı bir işe girişmek. |
maceracı | * İlginç ve tehlikeli olayları göze alan, maceraperest. |
maceracılık | * Serüvencilik. |
maceralı | * Serüvenli, heyecan veren, karmaşık, olağandışı. |
maceraperest | * Serüvenci, maceracı. |
macerasız | * Serüvensiz, heyecan vermeyen, basit, sıradan. |
maceraya atılmak | * tehlikeli, yorucu, sıkıcıve ne olacağı bilinmeyen bir işe kalkışmak. |
macun | * Hamur kıvamına getirilmişmadde. * Boyacılıkta çatlak ve aralıklarıkapamak, camcılıkta camlarıtutturmak için kullanılan hamur kıvamında karışım. * Baharlı, tarçınlı, yumuşak ve yapışkan şekerleme. |
Kategori: M
-
Türkçe Sözlük M Sayfa 1
-
Türkçe Sözlük M Sayfa 2
macun çekmek * boyacılıkta, düzgünlük ve dayanıklılık sağlamak için boyanacak yüzeye macun sürmek. macun küreği * Üzerinde macun hazırlanan ve sıva işlerinde kullanılan yardımcıel aleti. macuncu * Macun yapan veya satan kimse. macunculuk * Macun yapmak veya satmak işi. macunlama * Macunlamak işi. macunlamak * Çatlak, delik yerleri veya boyanacak yüzeyleri macun sürerek kapatmak. macunlanma * Macunlanmak işi. macunlanmak * Macunlamak işine konu olmak veya macunlamak işi yapılmak. macunlaşma * Macunlaşmak işi. macunlaşmak * Macun koyuluğuna gelmek. macunluk * İçine macun konulmaya yarayan özel kap. maç * Bazıspor dallarında iki takım, iki kişi, iki taraf arasında yapılan karşılaşma. -maç / -meç * Fiilden isim türeten ek: bula-maç, yırt-maç, de-meç vb. maç maç * Sakız çiğnerken çıkan ses. maç satmak * müsabaka sonucunu belirlemek amacıyla meşru olmayan yollardan veya para karşılığı anlaşmaya varmak. maç yapmak * iki takım veya iki kişi arasında kazanmak amacıyla karşılaşma yapmak. maça * Oyun kâğıtlarında, mızrak ucuna benzer, ayaklısiyah beneklerle oluşan dizi, pik.
* Döküm parçasında, içi boş, kopya elde etmek için kullanılan kum, maden veya erimişdurumdaki döküm
maddesine dayanıklı başka bir maddeden yapılmışdolgu kalıp.maça beyi * İskambil destesinde maça dizisinde yer alan as, birli. maça beyi gibi kurulmak * saygısızca yayılarak oturmak. maça kızı * İskambil destesinde maça dizisinde yer alan kız.
* Bir tür iskambil oyunu.maçuna * İslimle çalışan ağırlık kaldırma makası. Madagaskarlı * Madagaskar halkından olan. madalya * Yararlık gösterenlere, yarışlarda ve sergilerde derece alanlara ödül, bazen de önemli bir olay dolayısıyla
ilgililere hatıra olarak verilen metal nişan.madalya töreni * Yararlılık gösteren birine madalya verilirken yapılan toplantı. madalyalı * Madalya almışolan. madalyanın (veya madalyonun) ters tarafı(veya tersi) * olumlu bir iş, bir durum veya bir olayın düşünülmesi, hesaba katılması gereken olumsuz yönü. madalyasız * Madalyası olmayan. madalyon * İçine küçücük resim, saç teli gibi şeyler konulan, boyna zincirle asılan, genellikle değerli metalden yapılmış,
türlü biçimde süs eşyası.madalyoncu * Madalyon yapan veya satan kimse. madam * Fransa’da evli kadınlara verilen san.
* Türkiye’de Müslüman olmayan evli kadın.madama * Madam. -madan/-meden * Fiilden zarf türeten ek (vurgusuz): oku-madan, sor-madan, bil-meden, öğren-meden vb. madara * Kötü, sevimsiz. madara etmek * kötü duruma düşürmek, yalanını, yanlışınıçıkarmak. madara olmak * kötü duruma düşmek, yalanı, yanlışı ortaya çıkmak. madaralaşma * Madaralaşmak işi. madaralaşmak * Madara durumunda olmak. madde * Duyularla algılanabilen, bölünebilen, ağırlığı olan nesne.
* Öge, unsur.
* Yasa, sözleşme, antlaşma gibi metinlerde, her biri başlı başına bir yargı getiren ve çoğu kez rakamla
belirtilen bölüm.
* Sözlük ve ansiklopedilerde tanımlanan, anlatılan kelime, ad veya konulardan her biri.
* İleri sürülen sorun.
* Para, mal vb. ile ilgili şey.madde başı * Sözlük yapma düzeninde başlı başına bir anlam ifade eden ve siyah olarak yazılan, tanımıverilen sözlük
birimi.maddeci * Materyalist.
* Para, mal vb. ne çok önem veren kimse.maddecilik * Materyalizm.
* Para, mal vb. ne çok önem verme.maddeleşme * Maddeleşmek işi. maddeleşmek * Madde durumuna gelmek. maddesel * Madde ile ilgili, maddî.
* Madde niteliğinde olan, maddî.maddesel nokta * Bir maddenin, üç boyuttan soyutlanmışvar sayılan çok küçük parçası. maddeten * Madde bakımından, maddî bakımdan, manen karşıtı. maddî * Madde ile ilgili, maddesel, manevî karşıtı.
* Maddeden oluşan.
* Nesnelerle ilgili olan.
* Paraya, mala çok önem veren (kimse).maddîleşme * Maddîleşmek işi. maddîleşmek * Maddeye önem verir duruma gelmek. maddîlik * Maddî olma durumu. -
Türkçe Sözlük M Sayfa 3
maddiyat * Madde ile ilgili şeyler. maddiyet * Maddîlik, nesnel varlık. madem * “Değil mi ki…, -diği için,… -diğine göre” anlamlarında sebep göstermek için, başına getirildiği cümleyi daha
sonraki cümleye bağlar.mademki * Madem. maden * Yer kabuğunun bazı bölgelerinde çeşitli iç ve dışdoğal etkenlerle oluşan, ekonomik yönden değer taşıyan
mineral.
* Metal.
* Maden ocağıveya maden işletmesi.
* Çok değerli şeyleri kapsayan kaynak.
* Kolay ve iyi kazanç sağlayan işveya parasıelinden kolaylıkla alınan kimse.
* Madenden yapılmış.
* Uyuşturucu, esrar, eroin.maden bilimi * Mineraloji. maden cevheri * İçindeki maden oranı işletilmeye elverişli miktarda olan filiz. maden damarı * Maden cevherinin yoğun olarak bulunduğu bölüm. maden devri * Tarihten önceki zamanların ayrıldığıüç çağdan sonuncusu olan ve madenlerin kullanılmaya başladığı
zaman kesimine verilen ad.maden filizi * Maden cevheri. maden gazı * Madende oluşan gaz. maden kirası * Maden işletilsin veya işletilmesin verilen para. maden kömürü * Taşkömürü. maden kuyusu * Maden ocağı. maden mavisi * Kül rengine çalan parlak mavi. maden ocağı * Kazılarak maden cevheri çıkarılan yer. maden sodası * Maden suyu içine sıkıştırılmışgaz doldurulduktan sonra elde edilen şişe suyu. maden suyu * İçinde, erimişmineraller bulunan ve bazıhastalıkların tedavisinde kullanılan kaynak suyu. maden yatağı * Maden filizi katmanlarının bulunduğu alan. maden yünü * Yalıtkan olarak kullanılan bir madde. madenci * Maden işleten kimse.
* Maden ocaklarında çalışan işçi.madencilik * Yer altındaki madenlerin araştırılması, çıkarılmasıve işletilmesiyle ilgili teknik ve yöntemlerin bütünü.
* Madencinin yaptığı iş.madenî * Madensel, madenle ilgili. madenî para * Altın, gümüş, bakır, bronz, alüminyum vb. maddelerin alaşımından yapılan para, demir para. madenî yağ * Madensel ürünlerden elde edilen yağ. madenî yün * Maden yünü. madenkırmız * Antimon birleşimlerinden al renkte bir madde. madensel * Madenle ilgili veya madene özgü olan, madenî, metalik.
* Madenden yapılmış.madenselleşmek * Maden durumuna girmek, madensel özellik kazanmak. madensi * Maden gibi olan.
* Metalsi.mader * Ana, anne. maderşahî * Anaerkil, matriarkal. maderşahîlik * Anaerki. maderzat * Anadan doğma. madımak * İlkbaharda kırlarda yetişen, ufak yeşil yapraklı, ıspanak gibi yenilen bir bitki. madik * Miskete fiske vurarak oynanan zıpzıp oyunu.
* Dolap, hile.madik atmak (etmek veya oynamak) * dolap çevirmek, hile yapmak. madikçi * Hile yapan, hileci kimse. madikleme * Madiklemek işi veya durumu. madiklemek * Hile yapmak, dolap çevirmek. madlen * Bir marka olmakla beraber çikolata anlamında kullanılır. madrabaz * Hayvan, balık, sebze, meyve gibi yiyecekleri, yerinden getirerek toptan satan kimse.
* Hile yapan, hileci.madrabazlık * Madrabaz olma durumu.
* Madrabaza yakışır davranış.madreporlar * Mercanlar sınıfının kalkerli hayvanları içine alan bir takımı. madrup * Dövülmüş(kimse).
* Çarpılan.madun * Alt aşamada bulunan.
* Ast.maestoso * Bir parçanın görkemli ve ağır tempoyla çalınacağınıanlatır.
* Bu tempo ile çalınan parça.maestro * Besteci.
* Orkestra şefi.mafevk * Üst aşamada bulunan.
* Üst, yukarı.mafiş * Yok, kalmadı.
* Bir çeşit yumurtalıve hafif hamur tatlısı.