bebekleşme | * Bebekleşmek işi. |
bebekleşmek | * Şımarıkça davranışlarda bulunmak. |
bebeklik | * Bebek olma durumu. * Yeni doğan yavrunun yetişkinlerin bakımına sürekli olarak bağımlı olduğu dönem. * Bebek gibi davranışlarda bulunma. |
bebeklik etmek | * bebek gibi davranışlarda bulunmak. |
Beberuhi | * Karagöz oyunundaki kambur cücenin adı. * (küçük b ile) Sevimsiz, budala, bücür erkek. |
becayiş | * Yer değişme, karşılıklıyer değiştirme. |
becayişetmek | * değişik yerdeki görevliler, karşılıklıyer değiştirmek. |
becelleşme | * Becelleşmek işi. |
becelleşmek | * Cebelleşmek. |
beceri | * Elinden işgelme durumu, ustalık, maharet. * Kişinin yatkınlık ve öğrenime bağlı olarak bir işi başarma ve bir işlemi amaca uygun olarak sonuçlandırma yeteneği, maharet. * Vücudun, yapılması güç alıştırmalara yatkın olmasıdurumu. |
becerikli | * Becerisi olan, elinden işgelen, usta, maharetli, mahir. |
beceriklilik | * Becerikli olma durumu, ustalık, maharet. |
beceriksiz | * Becerisi olmayan, usta olmayan. |
beceriksizlik | * Beceriksiz olma durumu. |
becerme | * Becermek işi. |
becermek | * Güç görünen bir işveya duruma çözüm bulmak, üstesinden gelmek. * Bir şeyi kullanılmaz duruma getirmek, bozmak, kirletmek. * Irzına geçmek, kirletmek. * Birini öldürmek. |
becet | * Serçegillerden, küçük bir kuş(Passer). |
becit | * Gerekli, lüzumlu. * İvedi, acele. |
Beç tavuğu | * Tavukgillerden, başıküçük ve çıplak, tüyü mavimtırak kül renginde, tavuk büyüklüğünde, evcil bir hayvan (Numida meleagris). |
Beçene | * Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri. |
bedahet | * Besbelli, apaçık olma durumu. * Bir konuda hazırlıksız konuşabilme yeteneği. |
bedaheten | * Birdenbire, ansızın, düşünmeksizin. |
bedava | * Karşılıksız, parasız, emeksiz. |
bedava sirke baldan tatlıdır | * masrafsız veya emeksiz elde edilen şeylere herkes istek gösterir. |
bedavacı | * Her şeyi bedavadan sağlamaya çalışan (kimse). |
bedavacılık | * Bedavacı olma durumu. |
bedavadan | * Bedava olarak. |
bedavadan ucuz | * çok ucuz. |
bedavalaşma | * Bedavalaşmak durumu. |
bedavalaşmak | * Bedava duruma gelmek. |
bedavasına | * Bkz. bedavadan. |
bedavaya | * Çok ucuza. |
bedayi | * Estetik yönü ağır basan güzellikler. |
bedbaht | * Mutsuz, bahtsız, talihsiz. |
bedbaht etmek | * üzmek. |
bedbaht olmak | * üzülmek. |
bedbahtlık | * Mutsuzluk, bahtsızlık. |
bedbin | * Kötümser, karamsar, pesimist. |
bedbin etmek | * üzmek, karamsarlığa sokmak, ümitsizliğe düşürmek. |
bedbin olmak | * ümitsizliğe düşmek, kötümserliğe kapılmak. |
bedbinleşme | * Bedbinleşmek işi. |
bedbinleşmek | * Kötümserleşmek, kötümser olmak, karamsar olmak. |
bedbinleştirme | * Bedbinleştirmek işi. |
bedbinleştirmek | * Kötümser, karamsar duruma getirmek. |
bedbinlik | * Kötümserlik, karamsarlık, pesimizm. |
bedçehre | * Kötü yüzlü. * Asık suratlı, lânetlenmiş, suratsız. |
beddua | * İlenme, ilenç. |
beddua etmek | * ilenmek, intizar etmek. |
beddua sinmek | * ilencin tutmasıyüzünden, birinin işi sürekli ters gitmek. |
bedduasıtutmak | * ilenci yerine gelmek. |
Kategoriler