Grand Corps Malade & Leila Bekhti – Le sens de la famille Fransızca Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

J’ai un peu d’mal à imaginer la vie sans mes proches
– Sevdiklerim olmadan hayatı hayal etmeyi biraz zor buluyorum.
Quand j’dis un peu d’mal en fait j’l’imagine pas du tout
– Biraz kötü dediğimde aslında hiç hayal bile edemiyorum.
Ils sont mes repères, mes bases, mes compliments, mes reproches
– Onlar benim yer işaretlerim, üslerim, övgülerim, suçlamalarım
Sans eux j’suis pas entière, j’les veux pas loin souvent partout
– Onlar olmadan ben bütün değilim, onları her yerde sık sık uzak istemiyorum

Avec eux, on n’a pas peur du silence, on n’a rien à s’prouver
– Onlarla birlikte sessizlikten korkmuyoruz, endişelenecek bir şeyimiz yok
Une sorte d’équipe sans remplaçant, sans capitaine
– Yerine yenisi olmayan, kaptanı olmayan bir takım.
Dans cette équipe tu ris, tu râles, tu progresses, tu veux rester
– Bu takımda gülüyorsun, rant ediyorsun, ilerliyorsun, kalmak istiyorsun
Très loin du star-système où tu restes tard, si t’aimes
– İsterseniz geç kaldığınız yıldız sisteminden çok uzak

Si jamais j’devais tout perdre, si la roue faisait demi-tour
– Eğer her şeyimi kaybetmek zorunda kalsaydım, eğer tekerlek dönseydi
J’n’aurais besoin que d’leur présence pour que la vie reste facile
– Hayatı kolaylaştırmak için onların varlığına ihtiyacım var.
Peu importe c’qu’il y a sur la table, c’qui compte c’est qui il y a autour
– Masada ne olduğu önemli değil, önemli olan etrafta kim olduğudur
C’que j’ressens, je veux leur dire, j’crois qu’j’ai l’sens de la famille
– Ne hissettiğimi, onlara söylemek istiyorum, sanırım kendimi bir aile gibi hissediyorum.

J’ai un peu d’mal à imaginer la vie sans mes proches
– Sevdiklerim olmadan hayatı hayal etmeyi biraz zor buluyorum.
Quand j’dis un peu d’mal en fait j’l’imagine pas du tout
– Biraz kötü dediğimde aslında hiç hayal bile edemiyorum.
C’est avec eux qu’j’avance de la sérénité plein les poches
– Onlarla birlikte huzur dolu cepleri ilerletiyorum
S’ils ne l’partagent pas avec moi, aucun bonheur ne vaut l’coup
– Eğer benimle paylaşmazlarsa, hiçbir mutluluk buna değmez

Et à l’inverse, il n’y a rien qui n’me fasse plus de peine
– Ve tam tersine, artık bana acı vermeyen hiçbir şey yok
Qu’imaginer leur visage au moment où ils ont appris
– Öğrendikleri anda yüzlerini hayal etmek için ne
Que mes 20 ans seraient cruels, que mon avenir s’annonçait terne
– 20’li yaşlarımın acımasız olacağını, geleceğimin sıkıcı göründüğünü
Le drame ça s’partage, mais ça n’apaise pas l’esprit
– Drama paylaşılır, ancak zihni sakinleştirmez

Ils m’ont transmis tout c’que j’aimerais transmettre à mon tour
– Sırayla iletmek istediğim her şeyi bana ilettiler.
C’est grâce à eux si j’suis en paix et que j’pars pas en vrille
– Onlar sayesinde huzur içindeyim ve bir dönüşe girmeyeceğim.
Leur humanité est sans trompette, leur bienveillance sans détour
– İnsanlıkları trompetsiz, yardımseverlikleri dolambaçsız
C’que j’leur dois, je veux leur dire, j’crois qu’j’ai l’sens de la famille
– Onlara bunu borçluyum, onlara söylemek istiyorum, sanırım aile duygum var.

Évidemment quand t’es maman, ton cœur explose et pour toujours
– Belli ki anne olduğun zaman kalbin patlıyor ve sonsuza dek
On t’confie le rôle ultime, celui qui t’change viscéralement
– Size nihai rolü veriyoruz, sizi içsel olarak değiştiren rolü
Tu savais pas qu’c’était possible de générer autant d’amour
– Bu kadar sevgi üretmenin mümkün olduğunu bilmiyor muydun?
J’trouve pas d’mots assez forts, c’est tellement, tellement
– Yeterince güçlü kelimeler bulamıyorum, öyle, öyle

Évidemment quand t’es daron, toutes les cartes sont redistribuées
– Belli ki daron olduğunda tüm kartlar tekrar dağıtılacak.
Ils sont dans ma tête, dans mon ventre, dans mon sang chaque seconde
– Her saniye kafamda, karnımda, kanımdalar.
J’n’ai plus qu’eux comme certitude, il va falloir m’habituer
– Onlara sadece kesin olarak sahibim, buna alışmam gerekecek.
J’ai découvert les liens invisibles et les plus solides du monde
– Dünyadaki görünmez ve en güçlü bağları keşfettim

Les enfants c’est des galères qu’on pouvait même pas concevoir
– Çocuklar hayal bile edemeyeceğimiz zorluklardır.
Ils nous rendent complètement ou-f, mais en un sourire, on vacille
– Bizi tamamen ou-f yapıyorlar, ama bir gülümsemeyle titriyoruz
T’as qu’une envie, c’est qu’ils s’endorment et dès qu’ils dorment tu veux les voir
– Tek istediğin uykuya dalmaları ve uyudukları anda onları görmek istemen.
Eh ouais on est devenus ceux qu’on chambrait, j’crois qu’on a l’sens de la famille
– Evet, aradığımız kişi olduk, sanırım aile anlayışımız var.

Et le sens de la famille, c’est aussi l’sens de l’amitié
– Ve ailenin anlamı da dostluğun anlamıdır
Je peux t’présenter des frères et sœurs qui n’ont pas l’même sang
– Seni aynı kanı taşımayan kardeşlerimle tanıştırabilirim.
Frères d’espoir, sœurs de cœur, frères de galère ou d’quartier
– Umudun kardeşleri, kalbin kızkardeşleri, zorluğun veya mahallenin kardeşleri
Faire des projets d’adultes dans des cerveaux d’adolescents
– Genç beyinlerde yetişkin projeleri yapmak

La famille c’est aussi ceux qui sont devenus essentiels
– Aile aynı zamanda gerekli hale gelenlerdir
Ceux qui t’connaissent, te révèlent, te soutiennent et te protègent
– Seni tanıyanlar, açığa çıkaranlar, destekleyenler ve koruyanlar
Ceux qui t’parlent la bouche fermée parce que l’cœur s’en mêle
– Kalp karıştığı için ağızları kapalı seninle konuşanlar
Si tu veux signer avec moi, faut signer avec tout l’cortège
– Benimle imzalamak istiyorsan, tüm alayla imzalaman gerekiyor.

D’abord un dessin animé? (Repose-toi bien ma chérie, à bientôt)
– Önce çizgi film mi? (İyi dinlen canım, yakında görüşürüz)
Et ça que tu veux dire? (Sœur, rappelle s’te plait)
– Peki bununla ne demek istiyorsun? (Rahibe, lütfen tekrar arayın)
Bonjour parrain, merci pour le cadeau
– Merhaba vaftiz babası, hediye için teşekkür ederim
Tu vas manger, vas-y viens, j’t’attends
– Yemek yiyeceksin, hadi, seni bekliyorum.
Salut on est en voiture (on arrive, bisous bisous)
– Merhaba arabadayız (geliyoruz, öpücükler öpücükler)
J’suis trop heureuse pour toi ma sœur
– Senin için çok mutluyum kardeşim.
C’est toi qui m’emmènes au foot mercredi?
– Çarşamba günü beni futbola mı götüreceksin?
Rentre vite s’te plait, j’ai trop envie d’voir le dernier épisode
– Çabuk dön lütfen, son bölümü gerçekten görmek istiyorum.
Ouais frère, rappelle-moi j’crois qu’j’ai trouvé une bonne idée pour le clip
– Evet kardeşim, hatırlat bana klip için iyi bir fikir bulduğumu düşünüyorum.
Les sales cons passent mon reuf
– Kirli amcıklar benim reuf geçmek

T’aime, tiens mon cœur (moi je t’aime, t’aime)
– Seni seviyorum, kalbimi tut (Seni seviyorum, seni seviyorum)
D’abord on va à la séance de 19h30 et après on mange
– Önce 19:30 seansına gidiyoruz ve sonra yemek yiyoruz
Ma sœur, t’es où?
– Rahibe, neredesin?
Papa, on peut manger devant la télé ce soir?
– Baba, bu akşam televizyon karşısında yiyebilir miyiz?
Que, j’ai froid
– Bu, üşüyorum




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir yanıt yazın