Waiting for you Anpanman – Seni bekliyorum Anpanman Waiting for you Anpanman – Seni bekliyorum Anpanman 내겐 없지 알통이나 갑빠 – Yığınla kaslarım yok 내겐 없지 super car like Batman – Batman’in ki gibi süper bir arabam yok 되게 멋진 영웅이 내 낭만 – İdealim gerçekten havalı bir kahraman But 줄 수 있는 건 오직 Anpan – Ama sana verebileceğimin hepsi Anpan 꿈꿔왔네 hero like Superman – Süperman gibi bir kahraman olmayı hayal ettim 힘껏 뛰었네 하늘높이 방방 – Tüm gücümle koştum, zıpla zıpla yükseğe havaya 무릎팍 까지는 것 따윈 두렵지 않아 – Dizlerimi kanatmak gibi küçük şeylerden korkuyorum 순수한 내 어릴 적의 망상 – Çocukluk günlerimin masum düşünceleri I’m not a superhero – Ben bir süper kahraman değilim 많은 것을 바라지마 – Benden çok fazla şey bekleme I can be your hero – Senin kahramanın olabilirim 이런 말이 가당키나 – Bu tür kelimeler 한 일인지 모르겠어 정말 – Bunların mantıklı olduğu konusunda bile emin değilim 근데 꼭 해야겠어요 엄마 – Ama anne bunu yapmak zorundayım 내가 아니면 누가할까 – Eğer ben yapmazsam bunu kim yapacak You can call me say Anpan – Beni çağırabilirsin, Anpan de Waiting for you Anpanman – Seni bekliyorum Anpanman Lemme hear ya say – Sesinizi duyayım Lemme hear ya say – Sesinizi duyayım Waiting for you Anpanman – Seni bekliyorum Anpanman Turn it up turn it up turn It up – Sesi aç Sesi aç Sesi aç 좀 더 힘을 내볼래 – Sana daha fazla güç vereceğim
Lemme hear ya say – Sesinizi duyayım lemme hear ya say – Sesinizi duyayım 너의 힘이 돼줄래 – Senin gücün olacağım Turn it up turn it up turn it up – Sesi aç Sesi aç Sesi aç 계속 돌려 돌려 나의 Anpan – Dönmeye dönmeye devam et Anpan’im Keep ballin’ ballin’ still 방탄 – Hala varlık içinde yaşamaya yaşamaya devam et Bangtan 눈 뜨니 hero but still in 미로 – Gözlerimi açtığımda kahramanım ama hala labirentteyim
그 young man young man – Bu genç adam, genç adam Young man – Genç adam 계속 몰래 몰래 상처 만땅 – Gizlice gizlice yaralarla doğruluğunu sınıyor But ballin’ ballin’ still 방탄 – Ama varlık içinde yaşıyor yaşıyor hala Bangtan 아파도 hero 두려움은 뒤로 – Acıtsa da, kahraman, korkularını geriye koy Anpanman panman panman – Anpanman panman panman I’m a new generation Anpanman – Ben yeni bir jenerasyon Anpanman’im I’m a new superhero Anpanman – Ben yeni bir süper kahraman Anpanman’im 내가 가진 건 이 노래 한방 – Tüm sahip olduğum bu şarkı Lemme say All the bad men cop out – Bırakın diyeyim “Tüm kötü adamlar kaçın” I’m a new generation Anpanman – Ben yeni bir jenerasyon Anpanman’im I’m a new superhero Anpanman – Ben yeni bir süper kahraman Anpanman’im 내가 가진 건 이 노래 한방 – Tüm sahip olduğum bu şarkı Lemme say All the bad men cop out – Bırakın diyeyim “Tüm kötü adamlar kaçın” 가끔은 이 모든 게 두렵네 – Bazen bütün bunlardan korkuyorum 사랑하는 게 넘 많이 생겼기에 – Çünkü şimdi sevdiğim çok fazla şey var 누군 말해 너도 이제 꼰대 다 됐으 – Bazıları “Sen şimdi pratiktçe önemini yitirdin” diyorlar 자격 없어 그냥 하던 거나 잘 해 – “Bu hakka sahip değilsin, sadece yaptığın şeyi yapmaya devam et” 그래도 난 영웅이고파 – Ama ben hala bir süper kahraman olmak istiyorum 줄 수 있는 건 단팥빵 – Ama verebileceğim tek şey kırmızı fasulye ezmeli ekmek 과 수고했단 말뿐이다만 – Ve “Sıkı çalıştın” sözleri 부름 바로 날라갈게 – Ama beni çağırırsan sana doğru uçacağım 날 불러줘 – Lütfen çağır beni Waiting for you Anpanman – Seni bekliyorum Anpanman Lemme hear ya say – Sesinizi duyayım Lemme hear ya say – Sesinizi duyayım Waiting for you Anpanman – Seni bekliyorum Anpanman Turn it up turn it up turn it up – Sesi aç Sesi aç Sesi aç 좀 더 힘을 내볼래 – Sana daha fazla güç vereceğim Lemme hear ya say – Sesinizi duyayım Lemme hear ya say – Sesinizi duyayım 너의 힘이 돼줄래 – Senin gücün olacağım Turn it up turn it up turn it up – Sesi aç Sesi aç Sesi aç 계속 돌려 돌려 나의 Anpan – Dönmeye dönmeye devam et Anpan’im Keep ballin’ ballin’ still 방탄 – Hala varlık içinde yaşamaya yaşamaya devam et Bangtan 눈 뜨니 hero but still in 미로 – Gözlerimi açtığımda kahramanım ama hala labirentteyim 그 young man young man – Bu genç adam, genç adam Young man – Genç adam
계속 몰래 몰래 상처 만땅 – Gizlice gizlice yaralarla doğruluğunu sınıyor But ballin’ ballin’ still 방탄 – Ama varlık içinde yaşıyor yaşıyor hala Bangtan 아파도 hero 두려움은 뒤로 – Acıtsa da, kahraman, korkularını geriye koy Anpanman panman panman – Anpanman panman panman 솔직하게 – Dürüst olmak gerekirse 무서워 넘어지는 게 – Düşmekten korkuyorum 너희들을 실망시키는 게 – Ve seni yüz üstü bırakmaktan 그래도 내 온 힘을 다해서라도 – Ama hala tüm gücümle her zaman senin yanında olacağım 나 꼭 너의 곁에 있을게 – Yeniden düşecek olsam bile 다시 넘어지겠지만 – Yeniden hata yapacak olsam bile 또다시 실수 하겠지만 – Çamurla kaplanacak olsam bile 또 진흙투성이겠지만 – Bana inan 나를 믿어 나는 hero니까 – Çünkü ben bir kahramanım Yeah yeah – Evet evet 돌려 돌려 나의 Anpan – Dönmeye dönmeye devam et Anpan Keep ballin’ ballin’ still 방탄 – Hala varlık içinde yaşamaya yaşamaya devam et Bangtan 눈 뜨니 hero but still in 미로 – Gözlerimi açtığımda kahramanım ama hala labirentteyim 그 young man young man – Bu genç adam, genç adam Young man – Genç adam
계속 몰래 몰래 상처 만땅 – Gizlice gizlice yaralarla doğruluğunu sınıyor But ballin’ ballin’ still 방탄 – Ama varlık içinde yaşıyor yaşıyor hala Bangtan 아파도 hero 두려움은 뒤로 – Acıtsa da, kahraman, korkularını geriye koy Anpanman panman panman – Anpanman panman panman I’m a new generation Anpanman – Ben yeni bir jenerasyon Anpanman’im I’m a new superhero Anpanman – Ben yeni bir süper kahraman Anpanman’im 내가 가진 건 이 노래 한방 – Tüm sahip olduğum bu şarkı Lemme say All the bad men cop out – Bırakın diyeyim “Tüm kötü adamlar kaçın” I’m a new generation Anpanman – Ben yeni bir jenerasyon Anpanman’im I’m a new superhero Anpanman – Ben yeni bir süper kahraman Anpanman’im 내가 가진 건 이 노래 한방 – Tüm sahip olduğum bu şarkı Lemme say All the bad men cop out – Bırakın diyeyim “Tüm kötü adamlar kaçın”
In your eyes I see you’re desperate and in hunger – Gözlerinde çaresiz ve aç olduğunu görüyorum Reclaim your future, your past uncertain – Geleceğini geri al, geçmişin belirsiz See this child is raised in hate and in anger – Bak bu çocuk nefret ve öfkeyle büyümüş His eyes wide open, his rage so focused – Gözleri kocaman açık, öfkesi çok odaklanmış
Torn asunder, our destiny is in sight – Yırtık pırtık, kaderimiz görünürde This is the anthem to celebrate your life – Bu hayatını kutlamak için marş Torn asunder, our destiny is in sight – Yırtık pırtık, kaderimiz görünürde This is the anthem to celebrate your life – Bu hayatını kutlamak için marş A single mother she is strained and she suffers – Bekar bir anne gergin ve acı çekiyor She slaves away her life in turmoil – Kargaşa içinde hayatını köleleştiriyor A homeless man had it all and now has nothing – Evsiz bir adam her şeye sahipti ve şimdi hiçbir şeyi yok His spirit broken, plagued from injustice – Ruhu kırıldı, adaletsizlikten rahatsız oldu
Torn asunder, our destiny is in sight – Yırtık pırtık, kaderimiz görünürde This is the anthem to celebrate your life – Bu hayatını kutlamak için marş Torn asunder, our destiny is in sight – Yırtık pırtık, kaderimiz görünürde This is the anthem to celebrate your life – Bu hayatını kutlamak için marş
We have the power make our lives what they are to be – Hayatlarımızı olması gerektiği gibi yapacak gücümüz var Reconnect with our humanity – İnsanlığımızla yeniden bağlantı kurun Transcend to a higher place, accepting reality – Gerçekliği kabul ederek daha yüksek bir yere geçin You are the key to the life you see – Sen aradığın hayatın anahtarısın
Torn asunder, our destiny is in sight – Yırtık pırtık, kaderimiz görünürde This is the anthem to celebrate your life – Bu hayatını kutlamak için marş Torn asunder, our destiny is in sight – Yırtık pırtık, kaderimiz görünürde This is the anthem to celebrate your life – Bu hayatını kutlamak için marş
The birds they sang – Söyledikleri kuşlar At the break of day – Günün ortasında Start again – Tekrar başla I heard them say – Dediklerini duydum Don’t dwell on what – Neyin üzerinde durma Has passed away – Vefat etti Or what is yet to be. – Ya da henüz olmayacak.
Ah the wars they will – Ah yapacakları savaşlar Be fought again – Yeniden savaşmak The holy dove – Kutsal güvercin She will be caught again – Tekrar yakalanacak Bought and sold – Aldı ve sattı And bought again – Ve tekrar satın aldım The dove is never free. – Güvercin asla özgür değildir.
Ring the bells that still can ring – Hala çalan çanları çal Forget your perfect offering – Mükemmel teklifinizi unutun There is a crack in everything – Her şeyde bir çatlak var That’s how the light gets in. – Işık böyle içeri girer.
We asked for signs – İşaretler sorduk The signs were sent: – İşaretler gönderildi: The birth betrayed – İhanete uğrayan doğum The marriage spent – Evlilik harcandı Yeah the widowhood – Evet dulluk Of every government – Her hükümetin – Signs for all to see. – Herkesin görmesi için işaretler.
I can’t run no more – Daha fazla koşamam With that lawless crowd – Bu kanunsuz kalabalıkla While the killers in high places – Katiller yüksek mevkilerdeyken Say their prayers out loud. – Dualarını yüksek sesle söyle. But they’ve summoned, they’ve summoned up – Ama çağırdılar, çağırdılar A thundercloud – Bir gök gürültüsü And they’re going to hear from me. – Ve benden haber alacaklar.
Ring the bells that still can ring … – Hala çalabilen çanları çalın …
You can add up the parts – Parçaları toplayabilirsin But you won’t have the sum – Ama meblağa sahip olmayacaksın You can strike up the march, – Yürüyüşü başlatabilirsin, There is no drum – Davul yok Every heart, every heart – Her kalp, her kalp To love will come – Aşk gelecek But like a refugee. – Ama bir mülteci gibi.
Ring the bells that still can ring – Hala çalan çanları çal Forget your perfect offering – Mükemmel teklifinizi unutun There is a crack, a crack in everything – Her şeyde bir çatlak var, bir çatlak var That’s how the light gets in. – Işık böyle içeri girer.
Ring the bells that still can ring – Hala çalan çanları çal Forget your perfect offering – Mükemmel teklifinizi unutun There is a crack, a crack in everything – Her şeyde bir çatlak var, bir çatlak var That’s how the light gets in. – Işık böyle içeri girer. That’s how the light gets in. – Işık böyle içeri girer. That’s how the light gets in. – Işık böyle içeri girer.
My friends, they wanna take me to the movies – Arkadaşlarım, beni sinemaya götürmek istiyorlar I tell them that I’m far from holding hands with my depression – Onlara depresyonumla el ele tutuşmaktan uzak olduğumu söylüyorum And right when I think I’ve overcome it – Ve evet üstesinden geldiğimi düşündüğümde Anxiety starts kicking in to teach us a lesson – Anksiyete bize ders vermek için ortaya çıkıyor Oh, I try my best just to be social – Oh, sosyal olmak için en iyimi deniyorum I make all these plans with friends, and hope they call and cancel – Arkadaşlarım ile planlar yapıp onların arayıp iptal etmelerini umuyorum Then I overthink about the things I’m missing – Sonra kaçırdığım şeyler için fazla düşünüyorum Now I’m wishing – Şimdi diyorum ki I was with them – Keşke onlarla olsam
Feel like I’m always apologizing for feeling – Duygularım için özür diliyor gibi hissediyorum Like I’m out of my mind – Delirmiş gibi (hissediyorum) When I’m doing just fine – Fena olmadığımda But my exes all say that I’m hard to deal with – Ama tüm eski sevgililerim benim başa çıkmaya zor olduğumu söylüyorlar And I admit, I admit – Ve kabul ediyorum, kabul ediyorum
But all my friends, they don’t know – Ama tüm arkadaşlarım, bilmiyorlar What it’s like, what it’s like – Nasıl olduğunu, nasıl olduğunu They don’t understand why – Nedenini anlamıyorlar I can’t sleep through the night – Gece uyuyamadığımın(nedenini) I’ve been told that I could take something to fix it – Düzeltmek için birşey almam gerektiğini söylendi Damn, I wish it – Lanet, keşke I wish it was that simple, ah – Keşke o kadar kolay olsa But all my friends, they don’t know – Ama tüm arkadaşlarım, bilmiyorlar What it’s like – Nasıl olduğunu
I’ve always wanted to be one of those people in the room that says something and everyone puts their hand up – Ben her zaman, bir şey söylediğinde herkesin elini kaldırdığı kişi olmak istemişimdir Like, if you’re sad put your hand up – Mesela, üzgünsen elini kaldır If you hate someone, put your hand up – Birinden nefret ediyorsan, elini kaldır And if you’re scared, put your hand up – Ve korkmuşsan, elini kaldır
Feel like I’m always apologizing for feeling – Duygularım için özür diliyor gibi hissediyorum Like I’m out of my mind – Delirmiş gibi (hissediyorum) When I’m doing just fine – Fena olmadığımda But my exes all say that I’m hard to deal with – Ama tüm eski sevgililerim benim başa çıkmaya zor olduğumu söylüyorlar And I admit, I admit – Ve kabul ediyorum, kabul ediyorum
But all my friends, they don’t know – Ama tüm arkadaşlarım, bilmiyorlar What it’s like, what it’s like – Nasıl olduğunu, nasıl olduğunu They don’t understand why – Nedenini anlamıyorlar I can’t sleep through the night – Gece uyuyamadığımın(nedenini) I’ve been told that I could take something to fix it – Düzeltmek için birşey almam gerektiğini söylendi Damn, I wish it – Lanet, keşke I wish it was that simple, ah – Keşke o kadar kolay olsa But all my friends, they don’t know – Ama tüm arkadaşlarım, bilmiyorlar What it’s like – Nasıl olduğunu
I have all these thoughts – Böyle düşüncelerim var Running through my mind – Aklımda gezen All the damn time – Her lanet zamanda And I can’t seem to shut it off – Onu kapatacak gibi durmuyorum I think I’m doing fine – Bence iyiyim Most of the time – Zamanın çoğunda I say that I’m alright – Iyi olduğumu söylüyorum But I can’t seem to shut it off – Ama onu kapatacak gibi durmuyorum
But all my friends, they don’t know – Ama tüm arkadaşlarım, bilmiyorlar What it’s like, what it’s like – Nasıl olduğunu, nasıl olduğunu They don’t understand why – Nedenini anlamıyorlar I can’t sleep through the night – Gece uyuyamadığımın(nedenini) I’ve been told that I could take something to fix it – Düzeltmek için birşey almam gerektiğini söylendi Damn, I wish it – Lanet, keşke I wish it was that simple, ah – Keşke o kadar kolay olsa But all my friends, they don’t know – Ama tüm arkadaşlarım, bilmiyorlar What it’s like – Nasıl olduğunu
What it’s like, what it’s like – Nasıl olduğunu, nasıl olduğunu What it’s like, what it’s like – Nasıl olduğunu, nasıl olduğunu
Middle fingers up, if you don’t give a fuck! – Eğer umursamıyorsanız, orta parmaklar havaya! I’m sick to death of swallowing, every single thing I’m fed. – Beslendiğim her şeyden ölümüne bıktım Middle fingers up, if you don’t give a fuck! – Eğer umursamıyorsanız, orta parmaklar havaya! You think you’re changing anything? – Bir şeyleri değiştireceğini mi düşünüyorsun? Question everything! – Her şeyi sorgula!
The world is a shit tip, your children are fucked – Dünya bir pislik, çocukların becerilmiş The ones you think guard you are out for your blood – Seni koruyacağını düşündüklerin kanın için dışarıdalar When minds are battered and washed out with static – Zihinler hırpalanıp parazitlerle yıkandığında But what exactly do you think you’re gonna do? – Tam olarak ne yapacağını düşünüyorsun?
United, we’ll fail. – Birleşmiş, yanılacağız Divided, we’ll fall. – Bölünmüş, düşeceğiz We’re fucked, but you’re makin’ it worse. – Boku yedik, ama sen bunu daha kötü yapıyorsun United, we’ll fail. – Birleşmiş, yanılacağız Divided, we’ll fall. – Bölünmüş, düşeceğiz Give up, ’cause you’re makin’ it so much worse. – Vazgeç, çünkü bunu daha kötü hale getiriyorsun
Middle fingers up, if you don’t give a fuck! – Eğer umursamıyorsanız, orta parmaklar havaya! I’m sick to death of swallowing, every single thing I’m fed. – Beslendiğim her şeyden ölümüne bıktım Middle fingers up, if you don’t give a fuck! – Eğer umursamıyorsanız, orta parmaklar havaya! You think you’re changing anything? – Bir şeyleri değiştireceğini mi düşünüyorsun? Question everything! – Her şeyi sorgula!
Oh, give me a break you deluded, ill-informed, self-serving prick. – Oh, bana biraz izin ver seni aldatılmış, kötü bilgilendirilmiş, kendine hizmet eden kalleş If you really believe in the words that you preach, – Verdiğin vaazlara gerçekten inanıyorsan eğer, Get off your screens, and onto the streets. – Ekranlarından kurtul ve caddelere in
There will be no peaceful revolution! – Huzurlu bir devrim olmayacak! No war without blood! – Kansız bir savaş olmayacak! You can say I’m just a fool, that stands for nothing. – Hiçbir şey için uğraşan bir aptal olduğumu söyleyebilirsin Well, to that, – Peki öyleyse, I say you’re a cunt! – Ben de sana bir am diyorum!
United, we’ll fail. – Birleşmiş, yanılacağız Divided, we’ll fall. – Bölünmüş, düşeceğiz United, we’ll fail. – Birleşmiş, yanılacağız We’re fucked, but you’re makin’ it worse. – Boku yedik, ama sen bunu daha kötü yapıyorsun
Middle fingers up, if you don’t give a fuck! Middle fingers up, if you don’t give a fuck! – Eğer umursamıyorsanız, orta parmaklar havaya! I’m sick to death of swallowing, every single thing I’m fed. – Beslendiğim her şeyden ölümüne bıktım
You think you’re changing anything? – Bir şeyleri değiştireceğini mi düşünüyorsun? Question everything! – Her şeyi sorgula!
She confessed her love to me – Bana aşkını itiraf etti Then she vanished on the breeze – Sonra bit meltemle gözden kayboldu. Trying to hold on to that was just impossible – Ona tutunmaya çalışmak imkansızdı She was more than beautiful – Güzelden de öteydi Closer to etherial – Kırılgandı With a kind of down to earth flavor – Gerçekçi bir tatla Close my eyes – Gözlerimi kapatıyorum Its three in the afternoon – Saat öğleden sonra üç.
Then I realize – Sonradan farkediyorum ki, That shes really gone for good – Gerçekten iyi olabilmek için gitmiş Anybody seen my baby – Birisi benim bebeğimi gördü mü? Anybody seen her around – Onu buralarda gören var mı? Love has gone and made me blind – Aşk gitti ve beni kör etti Ive looked but I just cant find – Baktım ama bulamadım She has gotten lost in the crowd – Kalabalıkta kayboldu I was flippin magazines – Dergilerde kendimi kaybediyordum In that place on mercer street – Mercer caddesindeki o yerde When I thought I spotted her – Onu farkettiğimi düşündüğümde Getting on a motor bike – Motoruna binerken
Looking rather lady like – Daha çok bir kadın gibi görünürken Didnt she just give me a wave? – Bana bi el sallamadı mı? Salty tears – Gözyaşları tuzlu Its three in the afternoon – Saat öğleden sonra üç Has she disappeared – Gözden kayıp mı oldu Is she really gone for good – Gerçekten iyi olabilmek için gitmiş Anybody seen my baby – Bebeğimi kimse gördü mü Anybody seen her around – Onu buralarda gören var mı If I just close my eyes – Eğer gözlerimi kapatırsam I reach out and touch the prize – O hediyeye ulaşacak ve dokunabileceğim
Anybody seen her around – Onu buralarda gören var mı Anybody seen my baby – Bebeğimi kimse görmedi mi Anybody seen her around – Onu buralarda gören var mı If I just close my eyes – Eğer gözlerimi kapatırsam I reach out and touch the prize – O hediyeye ulaşacak ve dokunabileceğim Anybody seen her around – Onu buralarda gören var mı Anybody seen her around – Onu kimse görmedi mi
Lost, lost and never found – Kaybettim kaybettim bir daha asla bulamayacağım. I must have called her a thousand times – Belki de yüzbinlerce kez seslenmeliydim Sometimes I think shes just in my imagination – Bazen sadece hayal gücümde olduğunu düşünüyorum Lost in the crowd – Kalabalıklarda kayboldu.
Anyone – Kimse Anyone – Kimse Anyone – Kimse Anyone – Kimse
You can blame me – Beni suçlayabilirsin Try to shame me – Beni utandırmaya çalış And still I’ll care for you – Ve hala seninle ilgileneceğim
You can run around – Etrafta koşabilirsin Even put me down – Beni yere bile indir Still I’ll be there for you – Yine de senin için orada olacağım
The world – Dünya May think I’m foolish – Aptal olduğumu düşünebilir They can’t see you – Seni göremezler Like I can – Yapabildiğim gibi Oh but anyone – Oh ama kimse Who knows what love is – Aşkın ne olduğunu kim bilir Will understand – Anlayacak
Anyone – Kimse Anyone – Kimse Anyone – Kimse
I just feel so sorry (anyone) – Sadece çok üzülüyorum (kimse) For the ones – Olanlar için Who pity me – Bana acıyan
(Anyone) ‘Cause they just don’t know – (Herkes) Çünkü bilmiyorlar (Anyone) Oh they don’t what happiness in love can be – (Herkes) Ah, aşkta mutluluk ne olabilir bilmiyorlar
I know – Biliyorum I won’t ever let you go – Gitmene asla izin vermeyeceğim It’s more – Daha fazlası Than I – Benden Could ever stand – Hiç dayanabilir Oh but anyone – Oh ama kimse Who knows what love is – Aşkın ne olduğunu kim bilir Will understand – Anlayacak
Oh (anyone) they’ll understand – Oh (herkes) anlayacaklar (Anyone) If they try love they’ll understand (anyone) – (Herkes) Aşkı denerlerse anlayacaklar (herhangi biri) (Anyone) Oh try to understand (anyone) – (Herkes) Oh anlamaya çalış (herkes) (Anyone) – (Kimse)
Stripped to the waist – Beline sıyırılmış We fall into the river – Nehre düşüyoruz Cover your eyes – Gözlerini koru So you don’t know the secret – Yani sırrı bilmiyorsun I’ve been trying to hide – Saklamaya çalışıyorum We held our breath – Nefesimizi tuttuk To see our names are written – İsimlerimizin yazıldığını görmek için On the wreck of ’86 – 86’nın enkazında That was the year – O yıldı I knew the panic was over – Paniğin bittiğini biliyordum
Yes since we found out – Evet, anladığımızdan beri Since we found out That anything could happen – Her şeyin olabileceğini anladığımızdan beri Anything could happen – Her şeyin olabileceğini Anything could happen – Her şeyin olabileceğini Anything could happen – Her şeyin olabileceğini Anything could happen – Her şeyin olabileceğini Anything could happen – Her şeyin olabileceğini Anything could – Olabileceğini..
After the war we said we’d fight together – Savaştan sonra biz birlikte savaşırız dedik I guess we thought that’s just what humans do – Sanırım biz insanoğlunun böyle yaptığını sandık Letting darkness grow – Karanlığın büyümesine izin veren bizim As if we need its palette and we need its colour – Palete ve renklere ihtiyacımız var güya But now I’ve seen it through – Ama şimdi anlayabiliyorum And now I know the truth – Şimdi gerçeği biliyorum
That anything could happen – Her şey olabilir Anything could happen – Herşey olabilir Anything could happen – Herşey olabilir Anything could happen – Herşey olabilir Anything could happen – Herşey olabilir Anything could happen – Herşey olabilir Anything could – Her şey olabilir
Baby, I’ll give you everything you need – Bebeğim, sana ihtiyacın olan ne varsa vereceğim I’ll give you everything you need, oh – İhtiyacın olan ne varsa vereceğim, ah I’ll give you everything you need – İhtiyacın olan ne varsa vereceğim But I don’t think I need you – Ama benim sana ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum
I know it’s gonna be – Biliyorum, olacak I know it’s gonna be – Biliyorum, olacak I know it’s gonna be – Biliyorum, olacak I know it’s gonna be – Biliyorum, olacak I know it’s gonna be – Biliyorum, olacak I know it’s gonna be – Biliyorum, olacak I know it’s gonna be – Biliyorum, olacak I know it’s gonna be – Biliyorum, olacak Oh, whoa – Ah
But I don’t think I need you – Ama benim sana ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum But I don’t think I need you – Ama benim sana ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum But I don’t think I need you – Ama benim sana ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum
I won’t lie to you – Yalan söylemeyeceğim I know he’s just not right for you – Biliyorum o senin için doğru adam değil And you can tell me if I’m off – Eğer ben ayrıysam bana anlatabilirsin But I see it on your face when you say that he’s the one that you want – Ama sen “o benim istediğim tek şey” dediğinde onu suratında görebiliyorum And you’re spending all your time in this wrong situation – Sen zamanını yanlış yerde harcıyorsun And anytime you want it to stop. – Ve buna son vermek istiyorsun
I know I can treat you better than he can – Biliyorum ki sana onun sana davrandığından daha iyi davranabilirim And any girl like you deserves a gentleman – Ve sende her kız gibi bir centilmen erkeği hak ediyorsun Tell me why are we wasting time – Anlat bana neden hala boşa zaman harcıyoruz On all on your wasted crime – Neden seninle ilgili olan her şeyi boşa suçluyorsun When you should be with me instead – Sen yanımda olduğun zaman I know I can treat you better – Biliyorum ki onun sana davrandığından daha iyi davranabilirim Better than he can. – Onun sana davrandığından daha iyi
I’ll stop time for you – Zamanı durduracağım The second you say you’d like me too – İkinci defa beni sevdiğini söylediğin zaman I just wanna give you the loving that you’re missing – Sadece sana o özlediğin şefkati vermek istiyorum Baby, just to wake up with you – Bebeğim, sadece seninle uyanmak istiyorum Would be everything I need and this could be so different – Eğer bunlar olmasaydı, ihtiyacımız olan her şeye sahip olacaktık Tell me what you want to do. – Bana ne yapmak istediğini söyle
Cause I know I can treat you better than he can – Biliyorum ki sana onun sana davrandığından daha iyi davranabilirim And any girl like you deserves a gentleman – Ve sende her kız gibi bir centilmen erkeği hak ediyorsun Tell me why are we wasting time – Anlat bana neden hala boşa zaman harcıyoruz And all on your wasted crime – Ve neden seninle ilgili olan her şeyi boşa suçluyorsun When you should be with me instead – Sen yanımda olduğun zaman I know I can treat you better – Biliyorum ki onun sana davrandığından daha iyi davranabilirim Better than he can. – Onun sana davrandığından daha iyi
Better than he can – Onun sana davrandığından daha iyi Better than he can. – Onun sana davrandığından daha iyi
Give me a sign – Bana bir işaret ver Take my hand, we’ll be fine – Elimi tut, iyi olacağız Promise I won’t let you down – Söz veriyorum, hayal kırıklığına uğratmayacağm Just know that you don’t – Sadece senin bilmediklerini biliyorum Have to do this alone – Bunu yalnız yapmak zorundayım Promise I’ll never let you down. – Söz veriyorum, seni asla hayal kırıklığına uğratmayacağm
Cause I know I can treat you better than he can – Biliyorum ki sana onun sana davrandığından daha iyi davranabilirim And any girl like you deserves a gentleman – Ve sende her kız gibi bir centilmen erkeği hak ediyorsun Tell me why are we wasting time – Anlat bana neden hala boşa zaman harcıyoruz And all on your wasted crime – Ve neden seninle ilgili olan her şeyi boşa suçluyorsun When you should be with me instead – Sen yanımda olduğun zaman I know I can treat you better – Biliyorum ki onun sana davrandığından daha iyi davranabilirim Better than he can. – Onun sana davrandığından daha iyi
Better than he can – Onun sana davrandığından daha iyi Better than he can – Onun sana davrandığından daha iyi
I got one more problem with you girl – Seninle bir sorunum var kızım Aye – Aye
Baby, even though I hate ya – Bebeğim,senden nefret ettiğimi düşünsem de I wanna love ya – Seni sevmek istiyorum I want you-u-u – Seni istiyorum And even though I can’t forgive ya – Seni affetmeyeceğimi düşünsem de I really want to – Gerçekten affetmek istiyorum I want you-u-u – Seni istiyorum
Tell me, tell me baby – Söyle bana,söyle bana bebeğim Why did you leave me – Beni neden terk ettin ‘Cuz even though I shouldn’t want it – Çünkü istememem gerektiğine rağmen I gotta have it – Ona sahip olmalıyım I want you-u-u – Seni istiyorum
Head in the clouds – Aklım bir karış havada Got no weight on my shoulders – Omuzlarımı hissetmiyorum I should be wiser – Zeki olmalı And realize that I’ve got – Ve anlamalıyım
One less problem without ya – Sensiz bir sorun eksik oluyor (daha az sorunum oluyor) I got one less problem without ya (again) – Sensiz bir sorun eksik oluyor I got one less, one less problem – Sensiz bir sorun eksik oluyor,bir sorun eksik
One less problem without ya – Sensiz bir sorun eksik oluyor I got one less problem without ya (again) – Sensiz bir sorun eksik oluyor I got one less, one less problem – Sensiz bir sorun eksik oluyor,bir sorun eksik I got one less problem without ya (again) – Sensiz bir sorun eksik oluyor
I know you’re never gonna wake up – Asla uyanmayacağını biliyorum I gotta give up – Seni kaldırmalıyım But it’s you-u-u – Ama bu sensin I know I shouldn’t ever call back – Asla geri aramamam gerektiğini biliyorum Or let you come back – Yada geri gelmene izin vermemem gerektiğini But it’s you-u-u – Ama bu sensin
Every time you touch me – Bana her dokunuşunda And say you love me – Ve her sevdiğini söyleyişinde I get a little bit breathless – Birazcık daha nefesim kesiliyor I shouldn’t want it – İstememeliyim But it’s you – Ama bu sensin
One less problem without ya – Sensiz bir sorun eksik oluyor I got one less problem without ya (again) – Sensiz bir sorun eksik oluyor I got one less, one less problem – Sensiz bir sorun eksik oluyor,bir sorun eksik I got one less problem without ya – Sensiz bir problemim daha azaldı (agai It’s iggy iggz, uh – Ben iggy iggz,ah What you got? – Neyin var? Smart money bettin’? – Zekice,iyi paran var? I’ll be better off without you – Sensiz daha iyi olacağım In no time – Hiç bir zaman I’ll be forgettin’ all about you – Senin hakkındaki her şeyi unutmayacağım You sayin’ that you know – Bunu bildiğini söylüyorsun But I really doubt you – Ama senden şüpheleniyorum Understand my life is easy easy – Anlasana,hayatım daha kolay When I ain’t around you – Sen olmayınca
Iggy iggy, too biggie to be here stressing – Iggy iggy,stres için fazla büyüğüm I’m thinkin’ I love the thought of you – Senin hakkında düşünmenin More than I love your presence – Varlığından daha güzel olduğunu düşünüyorum And the best thing now – Ve şimdi en iyi şey Is probably for you to exit – Muhtemelen çıkman için I let you go – Seni serbest bırakıyorum I let you back – Seni geri gönderiyorum I finally learned my lesson – Sonunda dersimi aldım Either you want it or you just playinI’m listening to you knowing – Yada istiyor veya oyun oynuyormuş gibi I can’t believe what you’re sayinThere’s a million you’s, baby boy – Milyonlarca sen var,küçük çocuk So don’t be dumb – Aptal olma I got 99 problems – 99 sorunum var But you won’t be one – Ama sende onlardan biri olamazsın One less, one less problem – Bir eksik,bir eksik sorun One less, one less problem – Bir eksik,bir eksik sorun
Head in the clouds – Aklım bir karış havada Got no weight on my shoulders – Omuzlarımı hissetmiyorum I should be wiser – Zeki olmalı And realize that I’ve got – Ve anlamalıyım One less problem without ya – Sensiz bir sorun eksik oluyor (daha az sorunum oluyor) I got one less problem without ya (again) – Sensiz bir sorun eksik oluyor I got one less, one less problem – Sensiz bir sorun eksik oluyor,bir sorun eksik One less problem without ya – Sensiz bir sorun eksik oluyor I got one less problem without ya (again) – Sensiz bir sorun eksik oluyor I got one less, one less problem – Sensiz bir sorun eksik oluyor,bir sorun eksik I got one less problem without ya (again) – Sensiz bir sorun eksik oluyor
I ain’t worried ’bout nothin’ – Hiçbir şey için endişelenmiyorum I ain’t wearin’ na nada – Ben nada giymiyorum I’m sittin’ pretty, impatient, but I know you gotta – Güzel, sabırsız oturuyorum ama yapman gerektiğini biliyorum Put in them hours, I’mma make it hotter – Onlara saatler koy, daha sıcak yapacağım I’m sending pic after picture, I’mma get you fired – Resim üstüne resim gönderiyorum, seni kovduracağım
I know you’re always on the night shift – Her zaman gece vardiyasında olduğunu biliyorum But I can’t stand these nights alone – Ama bu gecelere tek başıma dayanamıyorum And I don’t need no explanation – Ve açıklamaya ihtiyacım yok ‘Cause baby, you’re the boss at home – Çünkü bebeğim, evde patron sensin
You don’t gotta go to work, work, work, work, work, work, work – İşe, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya gitmenize gerek yok But you gotta put in work, work, work, work, work, work, work – Ama işe koymalısın, çalışmalısın, çalışmalısın, çalışmalısın, çalışmalısın, çalışmalısın, çalışmalısın You don’t gotta go to work, work, work, work, work, work, work – İşe, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya gitmenize gerek yok Let my body do the work, work, work, work, work, work, work, work – Bedenim işi yapsın, çalışsın, çalışsın, çalışsın, çalışsın, çalışsın, çalışsın We can work from home, oh, oh, oh oh – Evden çalışabiliriz, oh, oh, oh oh We can work from home, oh, oh, oh oh meaning  byAmandaH , – Evden çalışabiliriz, oh, oh, oh oh anlamıyla  byAmandaH,  Editör  Editor Fifth Harmony member Camille Cabello spoke with SPIN – Fifth Harmony üyesi Camille Cabello, SPIN dergisine “Work From Magazine on why “Work From Home” resonated with all five members of the group. âThatâs something⦠See all – Evden grubun beş üyesinin hepsinde neden yankı uyandırdığını anlattı. “Bu bir şey” Tümüne bakın
Let’s put it into motion – Hadi onu harekete geçirelim I’mma give you a promotion – Sana bir terfi vereceğim I’ll make it feel like a vacay, turn the bed into an ocean – Bir tatil gibi hissettireceğim, yatağı bir okyanusa çevireceğim We don’t need nobody, I just need your body – Kimseye ihtiyacımız yok, sadece vücuduna ihtiyacım var Nothin’ but sheets in between us, ain’t no getting off early – Hiçbir şey ama aramızdaki çarşaflar, erken kalkmak yok
I know you’re always on the night shift – Her zaman gece vardiyasında olduğunu biliyorum But I can’t stand these nights alone – Ama bu gecelere tek başıma dayanamıyorum And I don’t need no explanation – Ve açıklamaya ihtiyacım yok ‘Cause baby, you’re the boss at home – Çünkü bebeğim, evde patron sensin
You don’t gotta go to work, work, work, work, work, work, work – İşe, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya gitmenize gerek yok But you gotta put in work, work, work, work, work, work, work – Ama işe koymalısın, çalışmalısın, çalışmalısın, çalışmalısın, çalışmalısın, çalışmalısın, çalışmalısın You don’t gotta go to work, work, work, work, work, work, work – İşe, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya gitmenize gerek yok Let my body do the work, work, work, work, work, work, work, work – Bedenim işi yapsın, çalışsın, çalışsın, çalışsın, çalışsın, çalışsın, çalışsın We can work from home, oh, oh, oh-oh – Evden çalışabiliriz, oh, oh, oh-oh We can work from home, oh, oh, oh-oh – Evden çalışabiliriz, oh, oh, oh-oh
Girl, go to work for me – Kızım, benim için işe git Can you make it clap, no hands for me? – Beni alkışlatabilir misin, ellerim yok mu? Take it to the ground, pick it up for me – Onu yere götür, benim için al Look back at it all over me – Her yerime bak Put in work like my timesheet – Zaman çizelgem gibi işe koy She ride it like a ’63 – 63 gibi sürüyor I’mma buy her no Celine – Ona Celine almayacağım Let her ride in a foreign with me – Benimle bir yabancıya binmesine izin ver Oh, she the bae, I’m her boo – Oh, o bae, ben onun boo’suyum And she down to break the rules – Ve kuralları çiğnemek için aşağı indi Ride or die, she gon’ go – Sür ya da öl, gidecek I’m won’t judge, she finesse – Ben yargılamayacağım, o incelikli I pipe up, she take that – Ben boruyu alıyorum Putting overtime on your body – Vücudunuza fazla mesai yapmak
You don’t gotta go to work, work, work, work, work, work, work – İşe, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya gitmenize gerek yok But you gotta put in work, work, work, work, work, work, work – Ama işe koymalısın, çalışmalısın, çalışmalısın, çalışmalısın, çalışmalısın, çalışmalısın, çalışmalısın You don’t gotta go to work, work, work, work, work, work, work – İşe, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya, çalışmaya gitmenize gerek yok Let my body do the work, work, work, work, work, work, work, work – Bedenim işi yapsın, çalışsın, çalışsın, çalışsın, çalışsın, çalışsın, çalışsın We can work from home, oh, oh, oh-oh – Evden çalışabiliriz, oh, oh, oh-oh We can work from home, oh, oh, oh-oh – Evden çalışabiliriz, oh, oh, oh-oh
Yeah, we can work from home – Evet, evden çalışabiliriz Yeah, we can work from home – Evet, evden çalışabiliriz Yeah – Evet