Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 59

altından Çapanoğlu çıkmak * girişilen işte başa dert olacak bir durumla karşılaşmak.
altından çapanoğlu çıkmak * bir işte başa dert olacak bir durumla, bir sorunla karşılaşmak.
altından girip üstünden çıkmak * malı, parayıdüşüncesizce harcayıp tüketmek.
altından kalkamamak * bir işi başaramamak, becerememek, üstesinden gelememek.
* kendini savunamamak.
altından kalkmak * bir güçlüğü yenmek, başarmak.
altınıçizmek * (bir sözün) önemini belirtmek, üzerine dikkati çekmek; vurgulamak.
altınııslatmak * yatağına veya donuna küçük abdestini etmek.
altınıüstüne getirmek * söz veya tutumuyla çevreyi birbirine düşürmek, karmakarışık etmek.
* bir şey bulmak için aramadık yer bırakmamak.
altınlaşma * Altınlaşmak işi veya durumu.
altınlaşmak * Altın durumu veya görünümü almak.
altınoluk * İşlemeli kadın şalvarı.
* Altın sırma veya kılaptanla işlenmişçizgili ipek kumaşve bu cins kumaşların üstünde bulunan sırma
işlemeli yollar.
* Sarıkların üstüne sarılan sırma şerit.
altıntop * Turunçgillerden, sıcak bölgelerde yetişen bir meyve ağacı, greyfrut (Citrus decumana).
* Bu ağacın kanarya sarısırenginde, tadıacımsımeyvesi, kız memesi, greyfrut.
altıntop * İki çeneklilerden, uzun, dikenli ve kürecikler hâlinde sapları olan bir kaktüs türü (Trollius ranunculoides).
altıparmak * Ellerinde veya ayaklarında altışar parmağı olan (kimse).
* İri bir tür palamut balığı.
* Ayrırenkte altıyolu olan kumaş.
* Bu kumaştan yapılan gelin giysisi.
altıpatlar * Altıtane fişek alan toplu tabanca, revolver.
altışar * Altısayısının üleştirme biçimi; her birine altı, her seferinde altısı bir arada olan.
altız * Bir doğumda dünyaya gelen altı(kardeş).
altimetre * Yükseklikölçer.
altlama * Altlamak işi.
altlamak * Özel diye alınan bir şeye, genel bir kavramın altında yer vermek.
altlı * Altı olan.
altlıüstlü * Altıve üstü birlikte.
* Alt ve üst katta olmak üzere, birlikte.
altlık * Tabak veya bardak altı.
* Hayvanların altına yayılan ot veya saman.
* Arabaya koşulan atların yollarıkirletmemesi için kuyruğunun altına yerleştirilen torba.
altmış * Elli dokuzdan sonra gelen sayının adıve bu sayıyı gösteren rakam, 60, LX.
* Altıkere on, elli dokuzdan bir artık.
altmışaltı * Altmışaltısayıalmakla kazanılan bir çeşit iskambil oyunu.
altmışaltıya bağlamak * temelli olmayan bir çözümle durumu kurtarmışgörünmek.
altmışdörtlük * Bir notanın altmışdörtte biri değerinde olan nota.
altmışar * Altmışsıfatının üleştirme biçimi, her birine altmış, her defasında altmışı bir arada olan.
altmışıncı * Altmışsıfatının sıra bildiren biçimi, sırada elli dokuzuncudan sonra gelen.
altmışlık * İçinde altmıştane bulunan.
* Altmışyaşında olan veya görünen.
alto * Kemanla viyolonsel arası büyük keman, viyola.
* Kontralto.
altta kalanın canıçıksın * “herkes başının çaresine baksın, gücü yetmeyen ne olursa olsun” anlamında kullanılır.
altta kalmak * herhangi bir çatışmada, çekişmede yenilmek.
altta yok üstte yok * yoksul, fakir.
alttan (veya aşağıdan) almak * sert konuşan birine karşıyumuşak, olumlu davranmak.
alttan alta * gizlice, el altından.
alttan güreşmek * gizli gizli yenme yollarınıkollamak.
altunî * Altın renginde olan.
alüfte * İffetsiz, oynak, cilveli (kadın).
alüftelik * Alüfte olma durumu.
alümin * Suda çözünmeyen, 20500 C de eriyen, beyaz bir toz olan alüminyum oksit (Al2O3).
alümina * Bkz. alümin.
alüminyum * Atom numarası13, atom ağırlığı26,98 olan, gümüşparlaklığında, beyaz, 6600 C de eriyen hafif bir
element. KısaltmasıAl.
* Alüminyumdan yapılmış.
alüminyum taşı * Boksit.
alüvyon * Akarsuların taşıyıp yığdıkları balçık, kil gibi çok ince taneli şeylerin kum ve çakılla karışmasıyla oluşan yığın,
lığ.
alveol * Torba biçiminde küçük boşluk veya genişlemişkısım.
alvere tulumbası * Emme basma tulumba.
alyans * Nişan yüzüğü.
alyon * Para babası.
alyuvar * Kana al rengini veren, çekirdeksiz, yuvarlak, küçük hücre, eritrosit.

Bir yanıt yazın