altından Çapanoğlu çıkmak | * girişilen işte başa dert olacak bir durumla karşılaşmak. |
altından çapanoğlu çıkmak | * bir işte başa dert olacak bir durumla, bir sorunla karşılaşmak. |
altından girip üstünden çıkmak | * malı, parayıdüşüncesizce harcayıp tüketmek. |
altından kalkamamak | * bir işi başaramamak, becerememek, üstesinden gelememek. * kendini savunamamak. |
altından kalkmak | * bir güçlüğü yenmek, başarmak. |
altınıçizmek | * (bir sözün) önemini belirtmek, üzerine dikkati çekmek; vurgulamak. |
altınııslatmak | * yatağına veya donuna küçük abdestini etmek. |
altınıüstüne getirmek | * söz veya tutumuyla çevreyi birbirine düşürmek, karmakarışık etmek. * bir şey bulmak için aramadık yer bırakmamak. |
altınlaşma | * Altınlaşmak işi veya durumu. |
altınlaşmak | * Altın durumu veya görünümü almak. |
altınoluk | * İşlemeli kadın şalvarı. * Altın sırma veya kılaptanla işlenmişçizgili ipek kumaşve bu cins kumaşların üstünde bulunan sırma işlemeli yollar. * Sarıkların üstüne sarılan sırma şerit. |
altıntop | * Turunçgillerden, sıcak bölgelerde yetişen bir meyve ağacı, greyfrut (Citrus decumana). * Bu ağacın kanarya sarısırenginde, tadıacımsımeyvesi, kız memesi, greyfrut. |
altıntop | * İki çeneklilerden, uzun, dikenli ve kürecikler hâlinde sapları olan bir kaktüs türü (Trollius ranunculoides). |
altıparmak | * Ellerinde veya ayaklarında altışar parmağı olan (kimse). * İri bir tür palamut balığı. * Ayrırenkte altıyolu olan kumaş. * Bu kumaştan yapılan gelin giysisi. |
altıpatlar | * Altıtane fişek alan toplu tabanca, revolver. |
altışar | * Altısayısının üleştirme biçimi; her birine altı, her seferinde altısı bir arada olan. |
altız | * Bir doğumda dünyaya gelen altı(kardeş). |
altimetre | * Yükseklikölçer. |
altlama | * Altlamak işi. |
altlamak | * Özel diye alınan bir şeye, genel bir kavramın altında yer vermek. |
altlı | * Altı olan. |
altlıüstlü | * Altıve üstü birlikte. * Alt ve üst katta olmak üzere, birlikte. |
altlık | * Tabak veya bardak altı. * Hayvanların altına yayılan ot veya saman. * Arabaya koşulan atların yollarıkirletmemesi için kuyruğunun altına yerleştirilen torba. |
altmış | * Elli dokuzdan sonra gelen sayının adıve bu sayıyı gösteren rakam, 60, LX. * Altıkere on, elli dokuzdan bir artık. |
altmışaltı | * Altmışaltısayıalmakla kazanılan bir çeşit iskambil oyunu. |
altmışaltıya bağlamak | * temelli olmayan bir çözümle durumu kurtarmışgörünmek. |
altmışdörtlük | * Bir notanın altmışdörtte biri değerinde olan nota. |
altmışar | * Altmışsıfatının üleştirme biçimi, her birine altmış, her defasında altmışı bir arada olan. |
altmışıncı | * Altmışsıfatının sıra bildiren biçimi, sırada elli dokuzuncudan sonra gelen. |
altmışlık | * İçinde altmıştane bulunan. * Altmışyaşında olan veya görünen. |
alto | * Kemanla viyolonsel arası büyük keman, viyola. * Kontralto. |
altta kalanın canıçıksın | * “herkes başının çaresine baksın, gücü yetmeyen ne olursa olsun” anlamında kullanılır. |
altta kalmak | * herhangi bir çatışmada, çekişmede yenilmek. |
altta yok üstte yok | * yoksul, fakir. |
alttan (veya aşağıdan) almak | * sert konuşan birine karşıyumuşak, olumlu davranmak. |
alttan alta | * gizlice, el altından. |
alttan güreşmek | * gizli gizli yenme yollarınıkollamak. |
altunî | * Altın renginde olan. |
alüfte | * İffetsiz, oynak, cilveli (kadın). |
alüftelik | * Alüfte olma durumu. |
alümin | * Suda çözünmeyen, 20500 C de eriyen, beyaz bir toz olan alüminyum oksit (Al2O3). |
alümina | * Bkz. alümin. |
alüminyum | * Atom numarası13, atom ağırlığı26,98 olan, gümüşparlaklığında, beyaz, 6600 C de eriyen hafif bir element. KısaltmasıAl. * Alüminyumdan yapılmış. |
alüminyum taşı | * Boksit. |
alüvyon | * Akarsuların taşıyıp yığdıkları balçık, kil gibi çok ince taneli şeylerin kum ve çakılla karışmasıyla oluşan yığın, lığ. |
alveol | * Torba biçiminde küçük boşluk veya genişlemişkısım. |
alvere tulumbası | * Emme basma tulumba. |
alyans | * Nişan yüzüğü. |
alyon | * Para babası. |
alyuvar | * Kana al rengini veren, çekirdeksiz, yuvarlak, küçük hücre, eritrosit. |
Kategoriler