Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 47

çopurina * İzmarite benzer bir balık.
çopurlaşma * Çopurlaşmak işi.
çopurlaşmak * Çopur duruma gelmek.
çopurlaştırma * Çopurlaştırmak işi.
çopurlaştırmak * Çopur duruma getirmek.
çopurluk * Çiçek bozuğu olma durumu.
çor * Hastalık, dert.
* Sığır vebası.
çorak * Bitkisi iyi olmayan veya hiç bitki vermeyen, verimli olmayan.
* (su için) Acı.
* Toprak damlara çekilen su geçirmeyen killi toprak.
* Bazıtoprakların yüzünde beyaz bir katman durumunda toplanan ve eskiden barut yapmakta kullanılan
potaslı, sutlu tuz.
* Verimsiz, kısır, bakımsız, yoksul.
çoraklaşma * Çoraklaşmak işi.
çoraklaşmak * Çorak duruma gelmek.
çoraklaştırma * Çoraklaştırmak işi.
çoraklaştırmak * Çorak duruma getirmek.
çoraklık * (toprak için) Verimli olmama durumu.
* (su için) Acılık.
çorap * Çeşitli ipliklerden örülen, ayağa giyilen giyecek.
çorap kaçmak * çorabın bir teli kopup örgüsü uzunlamasına açılmak.
çorap örmek * Bkz. başına çorap örmek.
çorap söküğü gibi gitmek (veya gelmek) * başlayan bir işveya birbirine bağlı birçok işarka arkaya ve kolayca sürüp gitmek.
çorapçı * Çorap ören veya satan kimse.
çorapçılık * Çorap yapma işi.
* Çorap alıp satma işi.
çorba * Sebzeyle veya etle hazırlanan sıcak, sulu içecek.
çorba etmek * karıştırmak.
çorba gibi * pek sulu (yemek).
çorba içmeye çağırmak * yemek yemeye çağırmak.
çorba kaşığı * Yemek yerken kullanılan tatlıkaşığından büyük kaşık.
çorba olmak * Bkz. çorbaya dönmek.
çorba tabağı * Çorba konmak için yapılan özel tabak.
çorbacı * Çorba pişirip satan kimse.
* Taşrada halkın Hristiyan ileri gelenlerine verdiği unvan.
* Yeniçerilerde bir birlik komutanı.
* Tayfaların gemi sahibine verdikleri ad.
çorbacılık * Çorba pişirip satma işi.
çorbada tuzu (veya maydanozu) bulunmak * bir işveya görevde az da olsa emeği geçmişolmak.
çorbalık * Çorba pişirmeye yarar.
çorbaya dönmek * karmakarışık duruma gelmek, içinden çıkılmaz bir durum almak.
çorbaya sinek düşmek * işin tadıkaçmak, yeteri kadar iyi ve güzel olmadığı anlaşılmak.
çorlu * Hastalıklı, dertli.
çorman * Bkz. karman çorman.
çotanak * Üzerinde birçok fındık bulunan dal.
çotira * Çotiragillerden, dikenli, sert pullu, kısa ve geniş, siyaha yakın esmer bir balık (Balistes capriscus).
çotiragiller * Örnek hayvanıçotira olan kemikli balıklar familyası.
çotra * Ağaçtan yapılmışküçük su kabı.
çotuk * Dışarda kalmışağaç kökü.
* Kesilen ağacın topraktan yukarıda kalan bölümü.
* Asma kütüğü, tevek.
çöğdürme * Çöğdürmek işi.
çöğdürmek * İşemek.
* İleri doğru fışkırtmak.
çöğmek * Alçalmak, aşağıya inmek.
çöğüncek * Dayanma noktası ortada olan kaldıraç, tahterevalli.
çöğünme * Çöğünmek işi.
çöğünmek * Bir yanı inerken öbür yanıkalkmak.
çöğür * İri gövdeli, kısa saplı bir tür halk sazı.
çöğür * Maydanozgillerden bir çeşit dikenli yaban bitkisi.
* Tohumdan yetişmişküçük fidan.
çöğürcü * Çöğür (I) çalan kimse.
çökek * Çukur yer.
* Bataklık, sazlık.
çökel * Taşan bir suyun çekildikten sonra bıraktığıtortu.
* Çökelti, rüsup.

Bir yanıt yazın