Türkçe Sözlük C Sayfa 9

cazipleşme * Cazipleşmek durumu.
cazipleşmek * Cazip duruma gelmek.
cazipleştirme * Cazipleştirmek durumu.
cazipleştirmek * Cazip duruma getirmek.
cazipli * Çekici, alımlı, albenili.
caziplik * Cazip olma durumu.
cazlı * Cazı olan.
cazsız * Cazı olmayan.
cazur cazur * Bkz. cazır cazır.
Cb * Kolombiyum’un kısaltması.
cc * Kemanın sırt ve göğüs tahtasını iki yanından C harfi biçiminde çenten oyuklar.
Cd * Kadmiyum’un kısaltması.
CD * Yabancıdevlet elçiliklerine ait arabaların plâkalarında kullanılan kısaltma.
Ce * Seryum’un kısaltması.
ce * Türk alfabesinin üçüncü harfinin adı.
ce * Kucak çocuklarını, bebekleri eğlendirmek için çıkarılan ses.
-ce * Bkz. -ca / -ce (I).
-ce * Bkz. -ca / -ce (II).
ce demeye mi geldin? * “Bu kadar az oturmaya mı geldin?” anlamında kullanılır.
cebbar * Zorlayıcı, zorba.
* Kudret sahibi, Tanrı.
* Gökyüzünün güneyinde bulunan bir yıldız kümesi.
* Becerikli, açık göz (kadın).
cebe * Zırh.
* Silâh.
cebeci * Yeniçeri ordusunda silâh yapan, onaran ve bakımı ile görevli bulunan; savaşta ordunun silâh ve
cephanesini ulaştıran yaya kapıkulu ocaklarından bir sınıf asker.
cebel * Dağ.
* Sahipsiz, boştoprak.
* Ekilmemiştarla, ekime elverişli olmayan yer.
cebeli * Osmanlıİmparatorluğu döneminde, savaşsırasında tımar, zeamet sahiplerinin dirlikleri oranına göre
yanlarında götürmekle yükümlü bulunduklarıatlıasker.
* Aynıdönemde illerdeki atlı inzibat kuvveti.
cebelleşme * Cebelleşmek işi.
cebelleşmek * Uğraşmak, çekişmek; tartışmak, münakaşa etmek.
cebellezi * Hakkı olmayan bir şeyi kendisine mal edip cebine koyma, cebine indirme.
cebellezi etmek * cebine indirmek.
ceberut * Tanrı’nın her şeyin üstünde olan kudreti.
* (tasavvufta) Allah’a varmanın üçüncü basamağı.
* (“büyük kudret” anlamından kayarak) Merhametsizlik, zorbalık.
* Acımasız, merhametsiz, zorba.
cebi delik * Tutumlu olmayan (kimse), savurgan.
cebi delik (kimse) * para tutmayan, züğürt, parasız.
cebi para görmek * parasıyokken para kazanmaya başlamak.
cebin * Korkak.
* Alın, yüz.
cebinden çıkarmak * ondan çok üstün olmak.
cebine indirmek (veya atmak) * (para için) hakkı olmadığıhâlde kendine mal etmek.
cebini doldurmak * karşılaştığıelverişli durumlardan yararlanarak bol para kazanmak.
cebir * Zor, zorlayış.
cebir * Artıve eksi gerçek sayılarla, bunların yerini tutan harfler yardımıyla nicelikler arasında genel bağlantılar
kuran matematik kolu.
cebir kullanmak * bir işi yaptırmak için zora başvurmak.
cebire * Kırık kemikleri yerinde tutmak için kullanılan tahta, mukavva veya tenekeden yapılmış, üzeri bezle
kaplanan levha, süyek, koaptör.
cebirsel * Cebirle ilgili.
cebirsel deyim * Bilinen veya bilinmeyen büyüklük ölçüleri üzerinde, bunlara bağlı bir büyüklük ölçüsünü çıkarmak için
gerekli işlemleri gösteren ve birbirine cebirsel işaretlerle bağlanan harf ve sayılar bütünü.
cebirsel formül * Cebirsel deyim.
cebirsel ifade * Cebirsel deyim.
cebren * Zorla, zor kullanarak, zoraki.
cebretme * Cebretmek işi.
cebretmek * Zorlamak.
cebrî * Zorla yapılan; zor kullanılarak yaptırılan.
cebrî yürüyüş * Bir yere kuvvet yetiştirmek veya düşmandan önce varmak için yapılan sıkıyürüyüş.
cebrinefs * Kendini zorlama, kendini tutma.

Yorumlar

Bir yanıt yazın