cazipleşme | * Cazipleşmek durumu. |
cazipleşmek | * Cazip duruma gelmek. |
cazipleştirme | * Cazipleştirmek durumu. |
cazipleştirmek | * Cazip duruma getirmek. |
cazipli | * Çekici, alımlı, albenili. |
caziplik | * Cazip olma durumu. |
cazlı | * Cazı olan. |
cazsız | * Cazı olmayan. |
cazur cazur | * Bkz. cazır cazır. |
Cb | * Kolombiyum’un kısaltması. |
cc | * Kemanın sırt ve göğüs tahtasını iki yanından C harfi biçiminde çenten oyuklar. |
Cd | * Kadmiyum’un kısaltması. |
CD | * Yabancıdevlet elçiliklerine ait arabaların plâkalarında kullanılan kısaltma. |
Ce | * Seryum’un kısaltması. |
ce | * Türk alfabesinin üçüncü harfinin adı. |
ce | * Kucak çocuklarını, bebekleri eğlendirmek için çıkarılan ses. |
-ce | * Bkz. -ca / -ce (I). |
-ce | * Bkz. -ca / -ce (II). |
ce demeye mi geldin? | * “Bu kadar az oturmaya mı geldin?” anlamında kullanılır. |
cebbar | * Zorlayıcı, zorba. * Kudret sahibi, Tanrı. * Gökyüzünün güneyinde bulunan bir yıldız kümesi. * Becerikli, açık göz (kadın). |
cebe | * Zırh. * Silâh. |
cebeci | * Yeniçeri ordusunda silâh yapan, onaran ve bakımı ile görevli bulunan; savaşta ordunun silâh ve cephanesini ulaştıran yaya kapıkulu ocaklarından bir sınıf asker. |
cebel | * Dağ. * Sahipsiz, boştoprak. * Ekilmemiştarla, ekime elverişli olmayan yer. |
cebeli | * Osmanlıİmparatorluğu döneminde, savaşsırasında tımar, zeamet sahiplerinin dirlikleri oranına göre yanlarında götürmekle yükümlü bulunduklarıatlıasker. * Aynıdönemde illerdeki atlı inzibat kuvveti. |
cebelleşme | * Cebelleşmek işi. |
cebelleşmek | * Uğraşmak, çekişmek; tartışmak, münakaşa etmek. |
cebellezi | * Hakkı olmayan bir şeyi kendisine mal edip cebine koyma, cebine indirme. |
cebellezi etmek | * cebine indirmek. |
ceberut | * Tanrı’nın her şeyin üstünde olan kudreti. * (tasavvufta) Allah’a varmanın üçüncü basamağı. * (“büyük kudret” anlamından kayarak) Merhametsizlik, zorbalık. * Acımasız, merhametsiz, zorba. |
cebi delik | * Tutumlu olmayan (kimse), savurgan. |
cebi delik (kimse) | * para tutmayan, züğürt, parasız. |
cebi para görmek | * parasıyokken para kazanmaya başlamak. |
cebin | * Korkak. * Alın, yüz. |
cebinden çıkarmak | * ondan çok üstün olmak. |
cebine indirmek (veya atmak) | * (para için) hakkı olmadığıhâlde kendine mal etmek. |
cebini doldurmak | * karşılaştığıelverişli durumlardan yararlanarak bol para kazanmak. |
cebir | * Zor, zorlayış. |
cebir | * Artıve eksi gerçek sayılarla, bunların yerini tutan harfler yardımıyla nicelikler arasında genel bağlantılar kuran matematik kolu. |
cebir kullanmak | * bir işi yaptırmak için zora başvurmak. |
cebire | * Kırık kemikleri yerinde tutmak için kullanılan tahta, mukavva veya tenekeden yapılmış, üzeri bezle kaplanan levha, süyek, koaptör. |
cebirsel | * Cebirle ilgili. |
cebirsel deyim | * Bilinen veya bilinmeyen büyüklük ölçüleri üzerinde, bunlara bağlı bir büyüklük ölçüsünü çıkarmak için gerekli işlemleri gösteren ve birbirine cebirsel işaretlerle bağlanan harf ve sayılar bütünü. |
cebirsel formül | * Cebirsel deyim. |
cebirsel ifade | * Cebirsel deyim. |
cebren | * Zorla, zor kullanarak, zoraki. |
cebretme | * Cebretmek işi. |
cebretmek | * Zorlamak. |
cebrî | * Zorla yapılan; zor kullanılarak yaptırılan. |
cebrî yürüyüş | * Bir yere kuvvet yetiştirmek veya düşmandan önce varmak için yapılan sıkıyürüyüş. |
cebrinefs | * Kendini zorlama, kendini tutma. |
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.