irtica | * Gericilik. |
irticaî | * Gericilikle ilgili gerici (davranış, tutum). |
irtical | * Bir manzumeyi veya sözü birdenbire düşünmeden, içine doğduğu gibi söyleme, doğaç. |
irticalen | * İçine doğduğu gibi söyleyerek, doğaçtan. |
irtifa | * Yükseklik. * Yükselti. |
irtifak | * Dayanma. |
irtifak hakkı | * Başkasının arsa, yol, bahçe gibi taşınmaz bir malından belirli bir yolda yararlanma hakkı. |
irtihal | * (öbür dünyaya) Göçme, ölme. |
irtihal etmek | * ölmek. |
irtikâp | * (kötü iş) Yapma, kötülük etme. * Yiyicilik, rüşvet alma. * Yalan söyleme, hile yapma. |
irtisam | * Resmi çıkma, resmi çizilme. * İz düşümü. |
irtişa | * Rüşvet alma, rüşvet yeme. |
is | * Dumanın değdiği yerde bıraktığıkara leke. * Sürme. |
isabet | * (bir yöne doğru atılan şey için) Hedefe varma, hedefi vurma. * (piyango vb.) Şans oyunlarında, kazanma, çıkma, vurma. * (öneri, düşünce, söz için) Yerinde olma, yanılmazlık. * Güzel rastlantı. * “Çok güzel”, “iyi oldu!” gibi anlamlarda kullanılır. |
isabet almak | * vurulmak, yaralanmak. |
isabet etmek | * nişan alınan yere değmek, rastlamak. * çıkmak. * yerinde işgörmüşolmak. |
isabet oldu | * yerinde, tam isteğe uygun. |
isabetli | * Yerine düşmüş, yerinde, uygun. |
isabetsiz | * Yerinde olmayan, uygun olmayan, yersiz. |
isaf | * (bir dileği, isteği) Yerine getirme. |
isal | * Ulaştırma. |
isale | * Akıtma. |
is’at | * Kutlama. |
is’at etmek | * kutlamak. |
İsa’yıküstürdü, Muhammed’i memnun edemedi | * iyilik edeyim derken kimseyi memnun edemedi. ise |
ise tutmak | * dumana tutup karartmak. |
İsevî | * Hz. İsa’ nın yaydığıdinden olan, Hristiyan. |
İsevîlik | * Hristiyanlık. |
isfendan | * Akçaağaç. * Akçaağaçtan yapılmışolan. |
isfenks | * Bkz. Sfenks. |
ishak kuşu | * Bataklık baykuşu. |
ishal | * Sürgün, iç sürme, ötürük, amel. |
ishal olmak | * amel olmak, sürgün olmak. |
ishalli | * İshali olan. |
isilik | * Terlemekten veya sıcaktan vücutta meydana gelen küçük pembe kabartılar, ısırgın. |
isim | * Ad. * Kişi, insan. * Canlıve cansız varlıkları, duygu ve düşünceleri, çeşitli durumları bildiren kelime. |
isim cümlesi | * Yüklemi isim soyundan olan veya ek fiile kurulan cümle. |
isim çekimi | * İsimlere iyelik eklerinin getirilmesi. |
isim durumu | * İsim hâli. |
isim gövdesi | * İsim ve fiil köklerinden yapım ekleriyle türetilen ve isim olarak kullanılan gövde. |
isim hakkı | * Bir ticarethanenin veya malın adınıkullanma karşılığında talep edilen hak, patent hakkı. |
isim hâli | * Başka bir kelime ile ilgi kurmak için, ismin yalın olarak veya ek olarak girdiği durum. |
isim koymak | * ad koymak, tesmiye etmek. |
isim kökü | * Bir ismin eklerine bölünemeyen anlamlıen küçük parça. |
isim tabanı | * İsim kök ve gövdelerinin çekim eki almamışhâli. |
isim tamlaması | * İki veya daha çok isim soyundan kelime ile kurulmuşolan tamlama. |
isim vermek | * ad vermek. |
isim yapmak | * bir alanda ün kazanmak, ün almak. |
isimcilik | * Adcılık. |
isimden türeme fiil | * İsim kökünden fiil yapım ekiyle yapılmışfiil gövdesi. |
Kategoriler