Can you hear me calling – Aradığımı duyabiliyor musun Out your name – İsminin dışında You know that I’m falling – Biliyorsun düşüyorum And I don’t know what to say – Ve ne diyeceğimi bilmiyorum I’ll speak a little louder – Biraz daha yüksek sesle konuşacağım I’ll even shout – Bağıracağım bile You know that I’m proud – Gurur duyduğumu biliyorsun And I can’t get the words out – Ve kelimeleri dışarı çıkaramıyorum Oh I… – Oh ben … I want to be with you everywhere – Her yerde seninle olmak istiyorum Oh I… – Oh ben … I want to be with you everywhere – Her yerde seninle olmak istiyorum (Wanna be with you everywhere) – (Her yerde seninle olmak istiyorum) Something’s happening – Bir şeyler oluyor Happening to me – Bana oluyor My friends say I’m acting peculiarly – Arkadaşlarım tuhaf davrandığımı söylüyor C’mon baby – Hadi bebeğim We better make a start -Başlasak iyi olur You better make it soon – Bir an önce yapsan iyi olur Before you break my heart – Sen kalbimi kırmadan önce Oh I… – Oh ben … I want to be with you everywhere – Her yerde seninle olmak istiyorum Oh I… – Oh ben … I want to be with you everywhere – Her yerde seninle olmak istiyorum
(Wanna be with you everywhere) – (Her yerde seninle olmak istiyorum) Can you hear me calling – Aradığımı duyabiliyor musun Out your name – İsminin dışında You know that I’m falling – Biliyorsun düşüyorum And I don’t know what to say – Ve ne diyeceğimi bilmiyorum Come along baby – Gel bebeğim We better make a start – Başlasak iyi olur You better make it soon – Bir an önce yapsan iyi olur Before you break my heart – Sen kalbimi kırmadan önce Oh I… – Oh ben … I want to be with you everywhere – Her yerde seninle olmak istiyorum Oh I… – Oh ben … I want to be with you everywhere – Her yerde seninle olmak istiyorum Oh I… – Oh ben … I want to be with you everywhere – Her yerde seninle olmak istiyorum Oh I… – Oh ben … I want to be with you everywhere – Her yerde seninle olmak istiyorum (Wanna be with you everywhere) – (Her yerde seninle olmak istiyorum)
A shooting star fell down to earth – Kayan bir yıldız yere düştü Lightning cracked the sky – Yıldırım gökyüzünü çatlattı Something weird is happening – Tuhaf bir şeyler oluyor Something I can’t deny – İnkar edemeyeceğim bir şey A strange kind of magic – Tuhaf bir tür sihir Running through my brain – Beynimden geçiyor Feel I’m in heaven – Cennette olduğumu hissediyorum Or going insane – Ya da delirmek ‘Cause everytime we touch – Çünkü her dokunduğumuzda I get this feeling – Bu hisse kapılıyorum And everytime we kiss – Ve her öpüştüğümüzde I swear, I could fly – Yemin ederim uçabilirim Can’t you hear my heart beat fast – Kalbimin hızlı attığını duyamıyor musun I want this to last – Bunun sürmesini istiyorum Need you by my side – Yanımda sana ihtiyacım var ‘Cause everytime we touch – Çünkü her dokunduğumuzda I feel the static – Statik hissediyorum And everytime we kiss – Ve her öpüştüğümüzde I reach for the sky – Gökyüzüne uzanıyorum Can’t you hear my heart beat so – Kalbimin attığını duyamıyor musun
I can’t let you go – Gitmene izin veremem Want you in my life – Seni hayatımda istiyorum The wind was like a hurricane – Rüzgar bir kasırga gibiydi Storm clouds filled the sky – Fırtına bulutları gökyüzünü doldurdu I heard a crash of thunder – Bir gök gürültüsü duydum The earth shook in reply – Dünya cevapla sallandı A strange kind of magic – Tuhaf bir tür sihir Running through my brain – Beynimden geçiyor Feel like I’m in heaven – Cennetteymişim gibi hissediyorum Or going insane – Ya da delirmek ‘Cause everytime we touch – Çünkü her dokunduğumuzda I get this feeling – Bu hisse kapılıyorum And everytime we kiss – Ve her öpüştüğümüzde I swear, I could fly – Yemin ederim uçabilirim Can’t you hear my heart beat fast – Kalbimin hızlı attığını duyamıyor musun I want this to last – Bunun sürmesini istiyorum Need you by my side – Yanımda sana ihtiyacım var ‘Cause everytime we touch – Çünkü her dokunduğumuzda I feel the static – Statik hissediyorum And everytime we kiss – Ve her öpüştüğümüzde
I reach for the sky – Gökyüzüne uzanıyorum Can’t you hear my heart beat so – Kalbimin attığını duyamıyor musun I can’t let you go – Gitmene izin veremem Want you in my life – Seni hayatımda istiyorum ‘Cause everytime we touch – Çünkü her dokunduğumuzda I get this feeling – Bu hisse kapılıyorum And everytime we kiss – Ve her öpüştüğümüzde I swear, I could fly – Yemin ederim uçabilirim Can’t you hear my heart beat fast – Kalbimin hızlı attığını duyamıyor musun I want this to last – Bunun sürmesini istiyorum Need you by my side – Yanımda sana ihtiyacım var ‘Cause everytime we touch – Çünkü her dokunduğumuzda I feel the static – Statik hissediyorum And everytime we kiss – Ve her öpüştüğümüzde I reach for the sky – Gökyüzüne uzanıyorum Can’t you hear my heart beat so – Kalbimin attığını duyamıyor musun I can’t let you go – Gitmene izin veremem
I still hear your voice, when you sleep next to me. – Sen yanımda uyurken hala sesini duyuyorum. I still feel your touch in my dreams. – Hala rüyalarımda dokunuşlarını hissediyorum. Forgive me my weakness, but I don’t know why. – Affet beni düşkünlüğüm, ama nedenini bilmiyorum Without you it’s hard to survive. – Sensiz hayatta kalmak çok zor.
Cause everytime we touch, I get this feeling. – Çünkü her zaman dokunuruz, bu hissi biliyorum. And everytime we kiss I swear I can fly. – Ve her zaman öpüşürüz, yemin ederim uçabiliyorum. Can’t you feel my heart beat fast, – Kalbimin hızlıca çarptığını hissedemiyor musun? I want this to last. – Bunun hep sürmesini istiyorum. Need you by my side. – Yanımda, sana ihtiyacım var. Cause everytime we touch, I feel this static. – Çünkü biz hep dokunuruz, bu dengeyi hissediyorum. And everytime we kiss, I reach for the sky. – Ve hep öpüşürüz, gökyüzüne uzanırım ben. Can’t you hear my heart beat so – Kalp atışımın sesini duyamıyor musun? I can’t let you go. – Gitmene izin veremem. Want you in my life. – Hayatımda istiyorum seni.
Your arms are my castle, your heart is my sky. – Kolların benim kalem, kalbin benim gökyüzüm. They wipe away tears that I cry. – Akıttığım gözyaşlarını siliyor onlar. The good and the bad times, we’ve been through them all. – İyi ve kötü zamanlar, hepsini yaşadık biz. You make me rise when I fall. – Düştüğümde beni kaldırırsın sen.
Cause everytime we touch, I get this feeling. – Çünkü her zaman dokunuruz, bu hissi biliyorum. And everytime we kiss I swear I can fly. – Ve her zaman öpüşürüz, yemin ederim uçabiliyorum. Can’t you feel my heart beat fast, – Kalbimin hızlıca çarptığını hissedemiyor musun? I want this to last. – Bunun hep sürmesini istiyorum. Need you by my side. – Yanımda, sana ihtiyacım var. Cause everytime we touch, I feel this static. – Çünkü biz hep dokunuruz, bu dengeyi hissediyorum. And everytime we kiss, I reach for the sky. – Ve hep öpüşürüz, gökyüzüne uzanırım ben. Can’t you hear my heart beat so – Kalp atışımın sesini duyamıyor musun? I can’t let you go. – Gitmene izin veremem. Want you in my life. – Hayatımda istiyorum seni.
Cause everytime we touch, I get this feeling. – Çünkü her zaman dokunuruz, bu hissi biliyorum. And everytime we kiss I swear I can fly. – Ve her zaman öpüşürüz, yemin ederim uçabiliyorum. Can’t you feel my heart beat fast, – Kalbimin hızlıca çarptığını hissedemiyor musun? I want this to last. – Bunun hep sürmesini istiyorum. Need you by my side. – Yanımda, sana ihtiyacım var.
You’re a falling star, you’re the get away car. – Sen kayan bir yıldızsın,bir kaçış arabasısın You’re the line in the sand when I go too far. – Kumsalda uzun yürüyüşümün ardındaki bıraktığım çizgisin You’re the swimming pool, on an August day. – Bir yüzme havuzusun Ağustos ayında And you’re the perfect thing to say. – Ve sen söylenecek en mükemmel şeysin.
And you play it coy but it’s kinda cute. – Ve sen cilveli oynuyorsun ama bu çok sevimli. Ah, when you smile at me you know exactly what you do. – Ah,bana gülümsediğinde kesinlikle ne yaptığını biliyorsun Baby don’t pretend that you don’t know it’s true. – Bebeğim bunun doğru olduğunu bilmiyormuş gibi davranma ’cause you can see it when I look at you. – Çünkü sana baktığımda bunu görebilirsin.
And in this crazy life, and through these crazy times – Ve bu çılgın hayatta, ve bu deli zamanlar boyunca It’s you, it’s you, you make me sing. – Sensin,sensin, bana şarkı söyleten You’re every line, you’re every word, you’re everything. – Her bir satırsın, her bir sözcüksün, sen herşeysin.
You’re a carousel, you’re a wishing well, – Sen bir atlıkarıncasın, bir dilek kuyususun And you light me up, when you ring my bell. – Ve beni aydınlatıyorsun, zilimi çaldığında You’re a mystery, you’re from outer space, – Sen bir sırsın, sen uzaydansın You’re every minute of my everyday. – Sen günümün her bir dakikasısın
And I can’t believe, uh that I’m your man, – Ve ben inanamıyorum, ah ben senin erkeğinim And I get to kiss you baby just because I can. – Ve seni öpmem gerek bebeğim çünkü bunu yapabilirim Whatever comes our way, ah we’ll see it through, – Yolumuza ne çıkarsa çıksın, ah bunu göreceğiz And you know that’s what our love can do. – Ve biliyorsun aşkımızın neler yapabileceğini
So, la, la, la, la, la, la, la – So, la, la, la, la, la, la, la
And in this crazy life, and through these crazy times – Ve bu çılgın hayatta, ve bu deli zamanlar boyunca It’s you, it’s you, you make me sing. – Sensin,sensin, bana şarkı söyleten You’re every line, you’re every word, you’re everything. – Her bir satırsın, her bir sözcüksün, sen herşeysin. You’re every song, and I sing along. – Her bir şarkısın, ve beraber söylerim ‘Cause you’re my everything. – Çünkü sen benim herşeyimsin
So, la, la, la, la, la, la, la – So, la, la, la, la, la, la, la
I can be an asshole of the grandest kind – Ben görkemli birinin g*tdeliği olabilirim I can withhold like it’s going out of style – Stilin dışına gider gibi saklayabilirim I can be the moodiest baby and you’ve never met anyone – En kaprisli bebek olabilirim ve asla başkasıyla tanışmazsın Who is as negative as I am sometimes – Kim benim bazı zamanlarda olduğum gibi negetiftir?
I am the wisest woman you’ve ever met. – Ben senin şimdiye kadar tanıdığın en akıllı kadınım I am the kindest soul with whom you’ve connected. – Ben seninle baglantı kurmuş en sevecen ruhum. I have the bravest heart that you’ve ever seen – Bende senin şimdiye kadar gördüğün en cesur kalp var And you’ve never met anyone – Ve sen kimseyi tanımadın Who’s as positive as I am sometimes. – Kim benim bazı zamanalrda odluğum gibi pozitiftir?
You see everything, you see every part – Herşeyi görüyorsun, her parçayı görüyorsun You see all my light and you love my dark – Bütün ışığımı görüyorsun ve karanlığımı seviyorsun You dig everything of which I’m ashamed – Sen beni utadıran herşeyi seviyorsun There’s not anything to which you can’t relate – Sana anlatamadığım bir şey yok ortada And you’re still here. – Ve sen ala buradasın.
I blame everyone else, not my own partaking – Herkesi suçlarım, benim kendi yemeğim değil My passive-aggressiveness can be devastating – Pasif agresifliğim yıkıcı olabilir I’m terrified and mistrusting – Korkuncum ve güvenmiyorum And you’ve never met anyone as, – Ve hiçkimseyle tanışmadın As closed down as I am sometimes. – Benim bazı zamanlarda olduğum gibi kapalı biriyle.
You see everything, you see every part – Herşeyi görüyorsun, her parçayı görüyorsun You see all my light and you love my dark – Bütün ışığımı görüyorsun ve karanlığımı seviyorsun You dig everything of which I’m ashamed – Sen beni utadıran herşeyi seviyorsun There’s not anything to which you can’t relate – Sana anlatamadığım bir şey yok ortada And you’re still here… – Ve hala buradasın’
What I resist, persists, and speaks louder than I know – Ne karşı koyuyorum, inat ediyorum, ve bildiğimden yüksek sesle konuşuyorum What I resist, you love, no matter how low or high I go – Ne karşı koyuyorum, seviyorsun, önemi yok nekadar yükseğe yada alçağa gittiğimin.
I’m the funniest woman that you’ve ever known – Ben senin şimdiye kadar tanıdığın en komik kadınım I’m the dullest woman that you’ve ever known – Ben senin şimdiye kadar tanıdığın en soluk kadınım I’m the most gorgeous woman that you’ve ever known – Ben, senin şimdiye kadar bildiğin en harikulade kadınım And you’ve never met anyone – Ve hiçkimseyi tanımadın Who is as everything as I am sometimes – Kim benim bazen herşey olduğumdur?
(You see everything, you see every part) – (Herşeyi görüyorsun, her parçayı görüyorsun) And you’re still here – Ve hala buradasın You see all my light and you love my dark – Bütün ışığımı görüyorsun ve karanlığımı seviyorsun And you’re still here – Ve hala buradasın (You dig everything of which I’m ashamed) – (Sen beni utadıran herşeyi seviyorsun) And you’re still here – Ve hala buradasın (There’s not anything to which you can’t relate) – (Sana anlatamadığım bir şey yok ortada) And you’re still here… – Ve hala buradasın’
(You see everything, you see every part) – (Herşeyi görüyorsun, her parçayı görüyorsun) And you’re still here – Ve hala buradasın You see all my light and you love my dark – Bütün ışığımı görüyorsun ve karanlığımı seviyorsun And you’re still here – Ve hala buradasın (You dig everything of which I’m ashamed) – (Sen beni utadıran herşeyi seviyorsun) And you’re still here – Ve hala buradasın (There’s not anything to which you can’t relate) – (Sana anlatamadığım bir şey yok ortada) And you’re still here… – Ve hala buradasın’
When you got nothing – Hiçbirşeyin olmadığında Freewheeling and free falling you go – Serbest dönmek ve serbest düşmek gitmek When you got nothing you’ve got something to prove – Kanıtlamanız gereken bir şey bulabileceğiniz bir şey olduğunda Then you get something – Sonra birşeyler alırsın Something that you’ve always dreamed about – Her zaman hayalini kurduğun birşeyler When you got something you’ve got something to lose – Birşeylerin olduğunda kaybedecek birşeylerin vardır They take everything – Onlar herşeyi alır They take your spark – Onlar parıltını alır They take everything – Onlar herşeyi alır They break your heart – Onlar kalbini kırar They take everything – Onlar herşeyi alır Oh cause nothing’s ever something – Çünkü hiçbir şey hiç bir şey Until you lose everything – Herşeyi kaybedene kadar Before you got everything – Herşeye sahip olmadan önce You’re flying high, you don’t wanna come down – Yüksekte uçuyorsun, aşağı inmek istemiyorsun But something stirs down in your soul – Fakat bir şey ruhunu karıştırıyor If everything is nothing – Eğer herşey hiçbirşeyse Til you got someone to share it with – Sen birileriyle paylaşana kadar
Somebody to have somebody to hold – Tutacak biri olması gereken biri. Give ’em everything – Onlara herşeyini ver Give ’em light and dark – Onlara ışığı ve karanlığı ver Give ’em everything – Onlara herşeyini ver Give ’em all your heart – Onlara bütün kalbini ver Give ’em everything – Onlara herşeyini ver Oh cause nothing’s ever something – Çünkü hiçbir şey hiç bir şey Until you give everything – Herşeyi verene kadar Cause nothing’s lost forever – Çünkü hiçbir şey sonsuza dek kaybolmaz Yeah when some things never change – Evet birşeyler asla değişmediğinde You know that anything is better – Her şeyin daha iyi olduğunu biliyorsun When you’ve got love – Sevgiye sahip olduğunda You’ve got everything – Herşeye sahip olursun You’ve got everything – Herşeye sahip olursun Oh oh, everything – Oh oh, herşey Oh oh, everything – Oh oh, herşey Oh cause nothing’s ever something – Çünkü hiçbir şey hiç bir şey Until you give everything – Herşeyi verene kadar
Find me here – Beni burada bul And speak to me – Ve konuş benimle I want to feel You – Seni hissetmek istiyorum I need to hear You – Seni duymaya ihtiyacım var You are the light – Sen ışıksın That’s leading me – Bana yol gösteren To the place – Yere Where I find peace again – Tekrar huzurumu bulduğum yere
You are the strength – Sen kuvvetsin That keeps me walking – Beni yürümeye devam ettiren You are the hope – Sen umutsun That keeps me trusting – Beni inanmaya devam ettiren You are the life – Sen hayatsın To my soul – Ruhuma You are my purpose – Sen benim amacımsın You’re everything – Sen herşeysin
And how can I stand here with You – Ve nasıl seninle burada durabilirim And not be moved by You – Ve senin tarafından gönderilmem Would You tell me how could it be – Bana bunun nasıl olabileceğini söyler misin Any better than this – Bundan daha iyi
You calm the storms – Sen fırtınaları yatıştırıyorsun And You give me rest – Ve bana huzur veriyorsun You hold me in your hands – Beni ellerinde tutuyorsun You won’t let me fall – Düşmeme izin vermeyeceksin You steal my heart – Kalbimi çalıyorsun And You take my breath away – Ve nefesimi kesiyorsun Would You take me in – Beni içeri alır mısın Would You take me deeper, now – Beni daha derine alır mısın, şimdi
And how can I stand here with You – Ve nasıl seninle burada durabilirim And not be moved by You – Ve senin tarafından gönderilmem Would You tell me how could it be – Bana bunun nasıl olabileceğini söyler misin Any better than this – Bundan daha iyi
And how can I stand here with You – Ve nasıl seninle burada durabilirim And not be moved by You – Ve senin tarafından gönderilmem Would You tell me how could it be – Bana bunun nasıl olabileceğini söyler misin Any better than this – Bundan daha iyi
Cause you’re all I want – Çünkü sen tüm istediğimsin You’re all I need – Sen tüm ihtiyaç duyduğumsun You’re everything, everything – Sen herşeysin, herşey You’re all I want – Sen tüm istediğimsin You’re all I need – Sen tüm ihtiyaç duyduğumsun You’re everything, everything – Sen herşeysin, herşey You’re all I want – Sen tüm istediğimsin You’re all I need – Sen tüm ihtiyaç duyduğumsun You’re everything, everything – Sen herşeysin, herşey You’re all I want – Sen tüm istediğimsin You’re all I need Everything, everything… – Herşey, herşey…
And how can I stand here with You – Ve nasıl seninle burada durabilirim And not be moved by You – Ve senin tarafından gönderilmem Would You tell me how could it be – Bana bunun nasıl olabileceğini söyler misin Any better than this – Bundan daha iyi
Oh And how can I stand here with You – Ve nasıl seninle burada durabilirim And not be moved by You – Ve senin tarafından gönderilmem Would You tell me how could it be – Bana bunun nasıl olabileceğini söyler misin Any better any better than this – Bundan bundan daha iyi
And how can I stand here with You – Ve nasıl seninle burada durabilirim And not be moved by You – Ve senin tarafından gönderilmem Would You tell me how could it be – Bana bunun nasıl olabileceğini söyler misin Any better than this – Bundan daha iyi
Would You tell me how could it be – Bana bunun nasıl olabileceğini söyler misin Any better than this… – Bundan daha iyi….
Trudging slowly over wet sand – Yorgun argın ıslak kumda yürüyorum Back to the bench – Banklara geri Where your clothes were stolen – Kıyafetlerinin çalındığı yere This is the coastal town – Bu sahil şehri That they forgot to close down – Kapamayı unuttukları Armageddon – come Armageddon! – Mahşer günü gelsin! Come Armageddon! Come! – Gelsin mahşer günü! Everyday is like Sunday – Her gün pazar günü gibi Everyday is silent and grey – Her gün sessiz ve gri Hide on the promenade – Gezintide gizlen Scratch out a postcard – Kartpostal kap “How I dearly with I was not here” – “Burada değildm nasıl da içten”
İn the seaside town – Deniz kenarında …That they forgot to bomb – Patlatmayı unuttular Come! Come! Come – nuclear bomb! – Gel! Gel! Nükleer bomba! Everyday is like Sunday – Her gün pazar günü gibi Everyday is silent and grey – Her gün sessiz ve gri Trudging back over pebbles and sand – Çakıl taşları ve kumda yorgun argın yürüyorum And a strange dust lands on your hands – Ve garip bir toz ellerime geliyor (And on your face) – (Ve yüzüne) Everyday is like Sunday – Her gün pazar günü gibi “Win Yourself A Cheap Tray” – “Ucuz bir tepsi kazan kendine” Share some greased tea with me – Benimle yağlı çay paylaş Everyday is silent and grey – Her gün sessiz ve gri
I don’t know, but I believe – Bilmiyorum,ama inanıyorum That some things are meant to be – Bazı şeylerin ne anlama geldiğini And that you’ll make a better me – Ve beni daha iyi yapacağını Everyday I love you – Hergün seni seviyorum
I never thought that dreams came true – Rüyaların gerçek olacağını düşünmezdim hiç But you showed me that they do – Ama sen bana gerçek olacağıı gösterdin You know that I learn something new – Yeni birşeyler öğrendim Everyday I love you – Seni hergün seviyorum
‘Cus I believe that destiny – Çünkü ben kadere inanıyorum Is out of our control (don’t you know that I do) – Kontrolümüzü mü kaybettik(ne yaptığımı bilmiyor musun?) And you’ll never live until you love – Ve sen aşık olana kadar asla yaşamayacaksın With all your heart and soul. – Kalbinle ve ruhunla
It’s a touch when I feel bad – Kötü hissettiğimde o bir dokunuş It’s a smile when I get mad – Sinirlendiğimde o bir gülümseme All the little things I am – Olduğum her küçük şey Everyday I love you – Seni hergün seviyorum
Everyday I love you more – Hergün seni daha fazla seviyorum Everyday I love you – Seni hergün seviyorum
‘Cus I believe that destiny – Çünkü ben kadere inanıyorum Is out of our control (don’t you know that I do) – Kontrolümüzü mü kaybettik(ne yaptığımı bilmiyor musun?)
And you’ll never live until you love – Ve sen aşık olana kadar asla yaşamayacaksın With all your heart and soul. – Kalbinle ve ruhunla
If I asked would you say yes? – Eğer sorsaydım evet dermiydin? Together we’re the very best – Bereber biz en iyiyiz I know that I am truly blessed – Kutsandığımı biliyorum Everyday I love you – Seni hergün seviyorum And I’ll give you my best – Ve sana elimden gelenin en iyisini vereceğim Everyday I love you – Seni hergün seviyorum
Anytime I’m alone, I can’t help thinking about you… – Ne zaman yalnız olsam, seni düşünmeden edemiyorum … (All I want, all I need, honestly, it’s just me and you) – (Tek istediğim, tek ihtiyacım olan, dürüst olmak gerekirse, sadece ben ve sen)
He giving me that good shit – Bana o güzel şeyi veriyor That make me not quit, that good shit! – Bu beni bırakmıyor, o güzel bok! He giving me that good shit – Bana o güzel boku veriyor That make me not quit, that good shit! – Bu beni bırakmıyor, o güzel bok!
Oh, he give it to me – Oh, onu bana verdi Everyday, everyday, everyday – Hergün, her gün, her gün He give it to me – Onu bana verdi Everyday, everyday, everyday – Hergün, her gün, her gün Oh, he give it to me – Oh, onu bana verdi Everyday, everyday, everyday – Hergün, her gün, her gün He give it to me – Onu bana verdi Everyday, everyday, everyday… – Her gün, her gün, her gün …
Anytime, anywhere, baby boy, I can misbehave – Her zaman, her yerde, bebeğim, yaramazlık yapabilirim Breathe me in, breathe me out, fill me up, running through your veins – Beni nefes al, nefes ver beni, doldur beni, damarlarından koşarak
He giving me that good shit – Bana o güzel boku veriyor That make me not quit, that good shit – Bu beni bırakmamamı sağlıyor, bu iyi bok He giving me that good shit – Bana o güzel boku veriyor That make me not quit, that good shit – Bu beni bırakmamamı sağlıyor, bu iyi bok
Oh, he give it to me – Oh, onu bana verdi Everyday, everyday, everyday – Hergün, her gün, her gün He give it to me – Onu bana verdi Everyday, everyday, everyday – Hergün, her gün, her gün Oh, he give it to me – Oh, onu bana verdi Everyday, everyday, everyday – Hergün, her gün, her gün He give it to me – Onu bana verdi Everyday, everyday, everyday – Hergün, her gün, her gün
Make me go…. – Gitmemi sağla …. La, la, la, la, la, la, la, la – La, la, la, la, la, la, la, la La, la, la, la, la, la – La, la, la, la, la, la Everyday, everyday – Hergün, her gün La, la, la, la, la, la, la, la – La, la, la, la, la, la, la, la La, la, la, la, la, la – La, la, la, la, la, la Everyday, everyday – Hergün, her gün
I put that work on you everyday – Bu işi sana her gün koyuyorum When the night fall ’til the sun come – Güneş doğana kadar gece düştüğünde You done fell in love with a bad guy – Kötü bir adama aşık oldun I don’t compromise my passion – Tutkumdan ödün vermiyorum It’s not what you do for me, I’m doing the same for you – Benim için yaptığın şey değil, aynısını senin için yapıyorum I don’t be tripping or making mistakes – Hata yapmıyorum ya da hata yapmıyorum I made too many in my past (that’s right) – Hata yapmıyorum ya da hata yapmıyorum I fight for the things you believe in – İnandığın şeyler için savaşıyorum I got your body and put it on drive and – Vücudunu aldım ve sürücüye koydum ve I got the keys and – Anahtarları aldım ve We about to take us a vacation – Bizi tatile çıkarmak üzereyiz I’m about to put all this vintage loving on you – Tüm bu eski aşkı sana koymak üzereyim Baby like it was the late 80s – Bebeğim sanki 80’lerin sonu gibiydi When you ride on me, baby rotate it – Bana bindiğinde, bebeğim onu döndür
He giving me that good shit – Bana o güzel boku veriyor That make me not quit, that good shit – Bu beni bırakmamamı sağlıyor, bu iyi bok He giving me that good shit – Bana o güzel boku veriyor That make me not quit, that good shit – Bu beni bırakmamamı sağlıyor, bu iyi bok
Oh, he give it to me – Oh, onu bana verdi Everyday, everyday, everyday – Hergün, her gün, her gün He give it to me – Onu bana verdi Everyday, everyday, everyday – Hergün, her gün, her gün Oh, he give it to me – Oh, onu bana verdi Everyday, everyday, everyday – Hergün, her gün, her gün He give it to me – Onu bana verdi Everyday, everyday, everyday – Hergün, her gün, her gün
Make me go…. – Gitmemi sağla …. La, la, la, la, la, la, la, la – La, la, la, la, la, la, la, la La, la, la, la, la, la – La, la, la, la, la, la Everyday, everyday – Hergün, her gün La, la, la, la, la, la, la, la – La, la, la, la, la, la, la, la La, la, la, la, la, la – La, la, la, la, la, la Everyday, everyday – Hergün, her gün
Give it to me, to me – Onu bana ver bana (She got me on it…) – (Beni ondan aldı …)