One of these days the sky’s gonna break – Bir gün gökyüzü kırılacak And everything will escape and I’ll know – Ve her şey kaçacak ve bileceğim One of these days the mountains – Bir gün dağlar Are gonna fall into the sea and they’ll know – Denize düşecekler ve bilecekler
That you and I were made for this – Sen ve ben bunun için yaratıldık I was made to taste your kiss – Öpücüğünü tatmak için yaratıldım We were made to never fall away – Asla düşmemek için yaratıldık
Never fall away – Asla düşme
One of these days letters are gonna fall – Bu günlerden birinde mektuplar düşecek. From the sky, telling us all – Gökyüzünden, hepimizi anlatıyor To go free – Özgür olmak için But until that day I’ll find a way – Ama o güne kadar bir yolunu bulacağım To let everybody know that you’re coming back – Herkesin geri döneceğini bilmesini sağlamak için Mhmm, you’re coming back for me – Mhmm, benim için geri dönüyorsun
‘Cause even though you left me here – Çünkü beni burada bırakmana rağmen I have nothing left to fear – Korkacak hiçbir şeyim kalmadı. Fears are only walls that hold me here – Korkular sadece beni burada tutan duvarlardır
Hold me here – Beni burada tut
Hold me here – Beni burada tut Hold me here – Beni burada tut Only walls that hold me here – Sadece beni burada tutan duvarlar
One day soon I’ll hold you like the sun – Bir gün yakında seni güneş gibi tutacağım Holds the moon – Ayı tutar And we will hear those planes overhead – Ve o uçakları tepeden duyacağız And we won’t have to be scared – Ve korkmamıza gerek kalmayacak.
‘Cause we won’t have to be – Çünkü olmak zorunda değiliz. Scared, oh – Korkmuş, oh ‘Cause we won’t have to be, yeah, scared, no – Çünkü olmak zorunda değiliz, evet, korkmuş, hayır
You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun.
You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun.
You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. Scared – Korkmuş You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun.
You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. You’re coming back to me – Bana geri dönüyorsun. You’re coming back to me – Bana geri dönüyorsun. You’re coming back for me – Benim için geri dönüyorsun. You’re coming back – Geri geliyorsun
Dur Bey Geri çekil bu kapı kapalı, cebimde hiç yok ne karı kumarı Kim lan yıkabilir bu koca duvarı, boşuna gözünü kaçırma bakmam yaşına, Zorlu virajlar korkutur adamı yaradanı bilirim hep anarım adını Rabbim güç ver kuluna rızan olmasa işler girmez yoluna Tükettiğim 20 sarılı nikotin bu gençliğim harbi yaralı nitekim Adıma demişsiniz beterin beterin kağit üstündemiki yazılı kaderim B*t*rip yine isyan dolu anlar omza çöker bu gece karabasanlar Görüntü ayık ama kalbi façalı tüm Ağızlarda bu yırtık paçalı!. (yirtik pacali)
Yüzümün içine bak gözüme gözüme cepte hiç olmuyo varsa yürekte Belki cezadır belki kader de yazmıştır 2 satır okur ilerde Memleket gerek ekmek ararken düşmek mi gerek bi işi yaparken Kimisi borç verir bi eli cepte bi gözünü yumar ama diğeri peşinde
Sonumuz yine peace otobiyografi 3 5 dostumun hatrına gerisi
Göze batan herşeye bakarlar abisi bu hayat bilgisi sokağın hediyesi En kötü façası hayatla dansı bide yüreğinde kahpenin anısı Küfreder geçmişe bozuktur ağzı ne bakıyosun lan! yarına kaygısı.
Vur kac bi kaç adım sabrı taşırır it iti değil insan insanı ısırır Burada köpek çok, çok yanaşma başına gelenler gitmez hoşuna. Ne bakıyon lan bu facafashion yok para yok yok yok colection Ve aleykum selam her selamına o kanı bozuklar girmez kanına.
Harbiden hayat harbe gebedir bir gün gelir ona noluyo dersin Hayatı dram edip sigara içerken hayata küfredip ne bakıyo dersin. Ben buyum bu güne birkaç kelime ilerde bi cümle belki hazine çok karışığım, ama harbi bi beste hayatla savaşıyom hep silah elde Buraların derbisi karşı zamana doğumla başlar finishi musalla Rüzgarı sollasan yinede sökmez, bir kere düşer o 2 ye güvenmez Kurunun yanında yaşta yanarmış bizim durum biraz sakata kaçmış Haller duman ele gözler veriyor mahalleli bize ondan bakıyor Ve bu filmde başrolu oynayamaz yerimize bir dublor yada canbaz Hayat kumar ve bizler kumarbaz bu dünya ne sana nede bana kalmaz Söyle be kim kimin yolunu gözler kapkara talihimden mat izler Geri gelir hikmet hamallıkta yapar Ne bakıyosun lan halimde bok mu var?
ਜੇ ਤੈਨੂੰ ਧੂਪ ਲੱਗਿਆ ਵੇ, ਤਾਂ ਮੈਂ ਛਾਂਵ ਬਣ ਜਾਵਾਂ – Eğer güneşin kokusunu alırsan, ben bir gölge olacağım ਤੇਰੀ ਖ਼ੁਸ਼ੀਓਂ ਕੇ ਖ਼ਾਤਿਰ ਮੈਂ ਸਾਰੇ ਜੱਗ ਸੇ ਲੜ ਜਾਵਾਂ – Senin mutluluğun için savaşacağım
है मेरी यही आरज़ू कि तेरा ही मैं साथ दूँ – है मेरी यही आरज़ू कि तेरा ही मैं साथ दूँ ਤੇਰਾ ਬਣ ਕੇ ਰਹੂੰ ਸਦਾ ਮੈਂ ਪਰਛਾਂਵਾਂ – Her zaman senin olacağım
तू मेरी हीर, मैं तेरा राँझा, करता हूँ मैं तुझसे ये वादा – तू मेरी हीर, मैं तेरा राँझा, करता हूँ मैं तुझसे ये वादा ਤੇਰੇ ਬਗ਼ੈਰ ਨਾ ਕੋਈ ਦੂਜਾ, ਸੋਹਣੀਏ – Senden başka kimse yok तू मेरी हीर, मैं तेरा राँझा, चाहूँ तुझे मैं ख़ुद से भी ज़्यादा – तू मेरी हीर, मैं तेरा राँझा, चाहूँ तुझे मैं ख़ुद से भी ज़्यादा ਮੈਂ ਇੱਕ ਪਿਆਸਾ, ਤੂੰ ਨੀਰ ਬਣ ਜਾ, ਸੋਹਣੀਏ – Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum
शाम-सवेरे मेरे ख़्वाब भी तेरे-तेरे – शाम-सवेरे मेरे ख़्वाब भी तेरे-तेरे नींदों की कर ले चोरियाँ – नींदों की कर ले चोरियाँ ली अंगड़ाई तूने, दिल पे लगाई तूने – ली अंगड़ाई तूने, दिल पे लगाई तूने चाहत की ये डोरियाँ – चाहत की ये डोरियाँ
हाथों में है हाथ तेरे, है जीना हमें साथ तेरे – हाथों में है हाथ तेरे, है जीना हमें साथ तेरे ਨਾਮ ਪੇ ਤੇਰੇ ਯੇ ਜ਼ਿੰਦਗੀ ਕਰ ਜਾਵਾਂ – Hayatını yaşa
तू मेरी हीर, मैं तेरा राँझा, करता हूँ मैं तुझसे ये वादा – तू मेरी हीर, मैं तेरा राँझा, करता हूँ मैं तुझसे ये वादा ਤੇਰੇ ਬਗ਼ੈਰ ਨਾ ਕੋਈ ਦੂਜਾ, ਸੋਹਣੀਏ (ਸੋਹਣੀਏ) – Senden başka kimse yok तू मेरी हीर, मैं तेरा राँझा, चाहूँ तुझे मैं ख़ुद से भी ज़्यादा – तू मेरी हीर, मैं तेरा राँझा, चाहूँ तुझे मैं ख़ुद से भी ज़्यादा ਮੈਂ ਇੱਕ ਪਿਆਸਾ, ਤੂੰ ਨੀਰ ਬਣ ਜਾ, ਸੋਹਣੀਏ – Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum
आँखों को सुकूँ नहीं, सामने जो तू नहीं – आँखों को सुकूँ नहीं, सामने जो तू नहीं चैन फ़िर आता ही नहीं – चैन फ़िर आता ही नहीं
तू जो मेरे पास है, हर लम्हा मेरा ख़ास है – तू जो मेरे पास है, हर लम्हा मेरा ख़ास है ਖ਼ੁਸ਼ੀਓਂ ਸੇ ਫ਼ਿਰ ਮੈਂ ਭਰ ਜਾਵਾਂ – O zaman mutlu olacağım तू मेरी हीर, मैं तेरा राँझा, करता हूँ मैं तुझसे ये वादा – तू मेरी हीर, मैं तेरा राँझा, करता हूँ मैं तुझसे ये वादा ਤੇਰੇ ਬਗ਼ੈਰ ਨਾ ਕੋਈ ਦੂਜਾ, ਸੋਹਣੀਏ (ਸੋਹਣੀਏ) – Senden başka kimse yok तू मेरी हीर, मैं तेरा राँझा, चाहूँ तुझे मैं ख़ुद से भी ज़्यादा – तू मेरी हीर, मैं तेरा राँझा, चाहूँ तुझे मैं ख़ुद से भी ज़्यादा ਮੈਂ ਇੱਕ ਪਿਆਸਾ, ਤੂੰ ਨੀਰ ਬਣ ਜਾ, ਸੋਹਣੀਏ – Seni seviyorum, seni seviyorum, seni seviyorum
조금만 아파도 눈물나요 – Biraz acıyor ama gözyaşı döküyor. 가슴이 소리쳐요 – Göğsüm çığlık atıyor. 그대 앞을 그대 곁을 지나면 – Eğer önünden gidersen, peşinden gideceksin. 온통 세상이 그대인데 그대만 그리는데 – Dünya senin her yerinde ve onu boyayan tek kişi sensin. 그대 앞에선 숨을 죽여요 – Senin önünde nefesimi keseceğim.
내게 그대가 인연이 아닌 것처럼 – Sanki benimle bir ilişkin yokmuşsun gibi. 그저 스치는 순간인 것처럼 – Sanki dokunaklı bir anmış gibi. 쉽게 날 지나치는 그대 곁에 – Beni kolayca geçenlere andolsun 또 다가갈 한걸음 조차 채 뗄 수 없을지라도 – Ona ulaşmak için bir adım bile atamasan bile.
서성이게 해 눈물짓게 해 – Bırak oyalanayım, bırak ağlayayım. 바보처럼 아이처럼 – Çocuk gibi, aptal gibi. 차라리 그냥 웃어 버려 – Sadece gülmeyi tercih ederim. 점점 다가설수록 – Ne kadar yaklaşırsan, o kadar çok yaklaşırsın. 자꾸 겁이 나지만 – Sürekli korkuyorum. 이 사랑은 멈출 수가 없나봐 – Bu aşkı durduramam.
왜 내 사랑만 더딘거죠 – Neden aşkımı kaybettim? 내 사랑만 힘들죠 – Aşkım için zor. 그대 앞에 그대 곁에 있어도 – Senden önce seninle olsam bile. 온통 세상이 그대인데 – Dünya senin. 그대만 보이는데 – Sadece seni görebiliyorum. 그대 앞에선 난 먼 곳만 봐요 – Önünüzde sadece uzak yerler görüyorum.
내게 그대가 꼭 마지막인 것처럼 – Sanki benim için son kişiymişsin gibi. 내겐 마지막 순간인 것처럼 – Benim için son an gibi. 쉽게 날 지나치는 그대 곁에 – Beni kolayca geçenlere andolsun 또 다가갈 한걸음 조차 채 뗄 수 없을지라도 – Ona ulaşmak için bir adım bile atamasan bile.
서성이게 해 눈물짓게 해 – Bırak oyalanayım, bırak ağlayayım. 바보처럼 아이처럼 – Çocuk gibi, aptal gibi. 차라리 그냥 웃어버려 – Sadece gülmeyi tercih ederim. 점점 다가설 수록 – Ne kadar yaklaşırsan, o kadar çok yaklaşırsın. 자꾸 겁이 나지만 – Sürekli korkuyorum. 이 사랑은 멈출 수가 없나봐 – Bu aşkı durduramam.
먼 발치서 나 잠시라도 – Uzaklarda, bekleyemem. 그대 바라볼 수 있어도 그게 사랑이죠 – Sana bakabilsem bile, bu aşk.
혹시 이 기다림이 이 그리움이 – Eğer bu bekleyiş bu özlemse 닿을 때면 들릴 때면 차라리 모른 척 해줘요 – Ulaştığın zaman, duyduğun zaman, bilmemeni tercih ederim. 그대에게 갈수록 자꾸 겁이 나지만 – Senden ne kadar çok korkarsam, senden o kadar çok korkuyorum. 이 사랑은 멈출 수가 없네요 – Bu aşk duramaz.
나 지금 어디 아파 – Şu an bulunduğum yerden bıktım. 열나나 만져 봐봐 – Açık. Dokun. 어쩌면 내가 지금 – Belki şimdi öyleyim 제정신이 아닌가 봐 – Bence sen delisin. Wanna be in control, – Kontrol altında olmak ister misin, But I’m not in control – Ama kontrol bende değil. 잘 아는 병원으로 나를 데려가 – Beni çok iyi tanıdığın bir hastaneye götür.
근데 이 와중에 참 예뻐 – Ama bu çok hoş. Baby I look good – Bebeğim iyi görünüyorum 말 나온 김에 그냥 한 번 더 안아줘 – At dışarı çıktığında bana bir kez daha sarıl.
Fire in the hole, – Delikte ateş, When you touch me down there – Orada bana dokunduğunda I’m not feeling very well, – Kendimi pek iyi hissetmiyorum., So hot in down there – Aşağıda çok sıcak Fire in the hole, – Delikte ateş, When you come in right there – Tam oraya geldiğinde I’m not feeling very well, – Kendimi pek iyi hissetmiyorum., So love me right here – Bu yüzden beni burada sev
우린 온몸을 다 부딪쳐 – Vücudun her yerine vurduk. 여기저기 다치게 – Her yerim ağrıyor. So warm fire in the hole – Delikte çok sıcak ateş Warm fire in the hole – Delikte sıcak ateş
너는 나란 터널에 갇혀 – Naran tünelinde sıkışıp kaldın. 그 속을 다 어질러 – Hepsi içinde. It’s so warm fire in the hole – Delikte çok sıcak bir ateş var Warm fire in the hole – Delikte sıcak ateş
Fire hot hot, fire in the hole, – Ateş sıcak sıcak, delikte ateş, Fire hot hot – Ateş sıcak sıcak
나 지금 어디가 – Şimdi neredeyim? Oh baby donde vas – Bebeğim donde vas 난 지금 터널 속을 – Şu anda tüneldeyim. 달리는 것 같아 – Sanırım kaçıyorum. 어쩌면 여기가 끝나면 우리가 – Belki de buradayken, biz 또 다른 너와 나 돼 – Bir sen ve ben daha. 버릴 것 같은 밤 – Atmak gibi bir gece
Fire in the hole, – Delikte ateş, When you touch me down there – Orada bana dokunduğunda I’m not feeling very well, – Kendimi pek iyi hissetmiyorum., So hot in down there – Aşağıda çok sıcak Fire in the hole, – Delikte ateş, When you come in right there – Tam oraya geldiğinde I’m not feeling very well, – Kendimi pek iyi hissetmiyorum., So love me right here – Bu yüzden beni burada sev
우린 온몸을 다 부딪쳐 – Vücudun her yerine vurduk. 여기저기 다치게 – Her yerim ağrıyor. So warm fire in the hole – Delikte çok sıcak ateş Warm fire in the hole – Delikte sıcak ateş
너는 나란 터널에 갇혀 – Naran tünelinde sıkışıp kaldın. 그 속을 다 어질러 – Hepsi içinde. It’s so warm fire in the hole – Delikte çok sıcak bir ateş var Warm fire in the hole – Delikte sıcak ateş
Fire in the hole – Delikte ateş Fire hot hot, fire in the hole – Ateş sıcak sıcak, delikte ateş
조금 더 미쳐도 괜찮아 – Biraz delirmek sorun değil. 내일은 사라질 것처럼 – Sanki yarın yok olacakmış gibi
너는 틈만 나면 날 안고 – Mola verdiğinde bana sarıl. 좋은 데로 데려가 – Onu iyi bir yere götür. So warm fire in the hole – Delikte çok sıcak ateş Warm fire in the hole – Delikte sıcak ateş
나는 알고도 네게 잡혀 – Biliyorum ama senin tarafından yakalandım. 너를 따라 어디로든 가 – Seni her yerde takip ederim. It’s so warm fire in the hole – Delikte çok sıcak bir ateş var Warm fire in the hole – Delikte sıcak ateş
Fire hot hot, fire in the hole – Ateş sıcak sıcak, delikte ateş Fire hot hot, fire in the hole – Ateş sıcak sıcak, delikte ateş Fire hot hot, fire in the hole – Ateş sıcak sıcak, delikte ateş Fire hot hot, fire in the hole – Ateş sıcak sıcak, delikte ateş
당신의 오늘 하루가 힘들진 않았나요 – Senin günün zor değildi 나의 하루는 그저 그랬어요 – Benim günüm tam da böyleydi. 괜찮은 척하기가 혹시 힘들었나요 – Sorun yokmuş gibi davranmak zor muydu? 난 그저 그냥 버틸만했어요 – Sadece dayanmak zorundaydım.
솔직히 내 생각보다 세상은 독해요 – Dürüst olmak gerekirse, dünya düşündüğümden daha zehirli. 솔직히 난 생각보다 강하진 못해요 – Dürüst olmak gerekirse, düşündüğümden daha güçlü değilim.
하지만 힘들다고 어리광 부릴 순 없어요 – Ama zor olduğu için aptal olamam. 버틸 거야 견딜 거야 괜찮을 거야 – Ben beklerim. Buna katlanacağım. İyi olacağım. 하지만 버틴다고 계속 버텨지지는 않네요 – Ama dayanmak seni devam ettirmiyor. 그래요 나 기댈 곳이 필요해요 – Evet, dayanacak bir yere ihtiyacım var. 그대여 나의 기댈 곳이 돼줘요 – Yaslanabileceğim bir yer olabilirsin.
당신의 고된 하루를 누가 달래주나요 – Zor Gününüzü Kim Yatıştırır 다독여달라고 해도 소용없어요 – Benden her şeyi yapmamı istemenin faydası yok.
솔직히 난 세상보다 한참 부족해요 – Dürüst olmak gerekirse, dünyadan biraz uzağım. 솔직히 난 세상만큼 차갑진 못해요 – Dürüst olmak gerekirse, dünya kadar soğuk değilim.
하지만 힘들다고 어리광 부릴 순 없어요 – Ama zor olduğu için aptal olamam. 버틸 거야 견딜 거야 괜찮을 거야 – Ben beklerim. Buna katlanacağım. İyi olacağım. 하지만 버틴다고 계속 버텨지지는 않네요 – Ama dayanmak seni devam ettirmiyor. 그래요 나 기댈 곳이 필요해요 – Evet, dayanacak bir yere ihtiyacım var. 그대여 나의 기댈 곳이 돼줘요 – Yaslanabileceğim bir yer olabilirsin.
항상 난 세상이 날 알아주길 바래 – Her zaman dünyanın beni tanımasını istiyorum. 실은 나 세상이 날 안아주길 바래 – Aslında dünyanın bana sarılmasını istiyorum.
괜찮은 척하지만 사는 게 맘 같지는 않네요 – İyiymişim gibi davranıyorum ama yaşamaktan hoşlanmıyorum. 저마다의 웃음 뒤엔 아픔이 있어 – Her gülüşün arkasında acı vardır. 하지만 아프다고 소리 내고 싶지는 않아요 – Ama hasta gibi görünmek istemiyorum. 그래요 나 기댈 곳이 필요해요 – Evet, dayanacak bir yere ihtiyacım var. 그대여 나의 기댈 곳이 돼줘요 – Yaslanabileceğim bir yer olabilirsin.
If I had no more time – Eğer daha fazla zamanım olmasaydı No more time left to be here – Burada olmak için daha fazla zaman kalmadı Would you cherish what we had? – Sahip olduklarımıza değer verir misin? Everything that you were lookin’ for – Aradığın her şeyi If I couldn’t feel your touch – Eğer dokunuşunu hissedemeseydim And no longer were you with me – Ve artık benimle değildin I’d be wishin’ you were here – Burada olmanı isterdim. Everything that I’d be lookin’ for – Aradığım her şey
I don’t wanna forget the present, it’s a gift – Hediyeyi unutmak istemiyorum, bu bir hediye I don’t wanna take for granted the time you may have here with me – Burada benimle geçirebileceğin zamanı hafife almak istemiyorum. Lord only knows, another day is not really guaranteed – Tanrı bilir, başka bir gün gerçekten garanti edilmez
So every time you hold me – Bu yüzden beni her tuttuğunda Hold me like this is the last time – Bu son seferki gibi sarıl bana Every time you kiss me – Beni her öptüğünde Kiss me like you’ll never see me again – Beni bir daha göremeyecekmişsin gibi öp beni Every time you touch me – Bana her dokunduğunda Touch me like this is the last time – Bana son kez dokunuyormuş gibi dokun. Promise that you’ll love me – Beni seveceğine söz ver Love me like you’ll never see me again, no – Beni bir daha göremeyecekmişsin gibi sev, hayır
Woah-oh, oh-oh, oh – Woah-oh, oh-oh, oh Woah-oh, oh-oh, oh – Woah-oh, oh-oh, oh Woah-oh, oh-oh – Woah-oh, oh-oh Love me like you’ll never see me again – Beni bir daha göremeyecekmişsin gibi sev
I may not really know what love is – Aşkın ne olduğunu gerçekten bilmiyor olabilirim Millions never will – Milyonlar asla olmayacak Do you know until you lose it? – Kaybedene kadar biliyor musun? Everything that we are lookin’ for – Aradığımız her şey When I wake up in the mornin’ – Sabah uyandığımda And you’re beside me – Ve sen benim yanımdasın I’m so thankful that I found – Bulduğum için çok müteşekkirim Everything that I’ve been lookin’ for – Aradığım her şeyi
I don’t wanna forget the present, it’s a gift – Hediyeyi unutmak istemiyorum, bu bir hediye I don’t wanna take for granted the time you may have here with me – Burada benimle geçirebileceğin zamanı hafife almak istemiyorum. Lord only knows, another day is not really guaranteed – Tanrı bilir, başka bir gün gerçekten garanti edilmez
Every time you hold me – Beni her tuttuğunda Hold me like this is the last time – Bu son seferki gibi sarıl bana Every time you kiss me – Beni her öptüğünde Kiss me like you’ll never see me again – Beni bir daha göremeyecekmişsin gibi öp beni Every time you touch me – Bana her dokunduğunda Touch me like this is the last time – Bana son kez dokunuyormuş gibi dokun. Promise that you’ll love me – Beni seveceğine söz ver Love me like you’ll never see me again, no – Beni bir daha göremeyecekmişsin gibi sev, hayır
Woah-oh, oh-oh, oh – Woah-oh, oh-oh, oh Woah-oh, oh-oh, oh – Woah-oh, oh-oh, oh Woah-oh, oh-oh – Woah-oh, oh-oh Love me like you’ll never see me again – Beni bir daha göremeyecekmişsin gibi sev
Woah-oh, oh-oh, oh – Woah-oh, oh-oh, oh Woah-oh, oh-oh, oh – Woah-oh, oh-oh, oh Woah-oh, oh-oh – Woah-oh, oh-oh Love me like you’ll never see me again – Beni bir daha göremeyecekmişsin gibi sev
(I) can’t – (Ben) yapamam I – İ (I) – (Ben) I say I – Ben diyorum ki I say (I) – Diyorum ki (ben) I say I, I – Ben diyorum ki, ben (I) – (Ben) Nobody else but I – Benden başka kimse yok. Oh woah, I say I – Oh woah, diyorum ki
(I, can’t, give up) – (Yapamam, vazgeçemem) Give in (now) – Teslim ol (şimdi) No-no – Hayır-hayır (I, can’t, give up) – (Yapamam, vazgeçemem) No, no, no – Hayır, hayır, hayır Give in (now) – Teslim ol (şimdi) No no – Hayır hayır
I can’t give up now oh oh – Şimdi vazgeçemem oh oh (I, can’t, give up) – (Yapamam, vazgeçemem) No, no – Hayır, hayır No, no (now) – Hayır, hayır (şimdi) No, no, no, no-no, I, no – Hayır, hayır, hayır, hayır-hayır, ben, hayır (I, can’t, give up) – (Yapamam, vazgeçemem) I can’t give up (now) – Vazgeçemiyorum (şimdi) No-no-no, no, oh no – Hayır-hayır-hayır, hayır, oh hayır
(I, can’t, give up) – (Yapamam, vazgeçemem) I’ve got it in me no – İçimde var hayır Oh yeah (now) – Oh evet (şimdi) I can’t give up no-no, no-no – Vazgeçemem hayır-hayır, hayır-hayır (I, can’t, give up) – (Yapamam, vazgeçemem) I refuse to give up (now) – Vazgeçmeyi reddediyorum (şimdi) I refuse to give up – Vazgeçmeyi reddediyorum I refuse to give up, yeah yeah – Vazgeçmeyi reddediyorum, evet evet I refuse to give up – Vazgeçmeyi reddediyorum
Get real – Gerçek ol (I) I can’t – (İ) Yapamam (Can’t give up) can’t – (Vazgeçemem) yapamam Hey yeah (now) – Hey evet (şimdi) I can’t give up, give up, give up, give up – Pes edemem, pes edemem, pes edemem, pes edemem (I can’t give up) – (Vazgeçemem) I refuse, I refuse (now) – Reddediyorum, reddediyorum (şimdi) I refuse, I refuse, I refuse – Reddediyorum, reddediyorum, reddediyorum Woah oh – Woah oh Yeah yeah – Evet evet
(I) I, I can’t, give up – (I) I, I can’t, pes etmek The devil is a liar – Şeytan yalancıdır The devil is a liar, I say (I) – Şeytan bir yalancıdır, diyorum ki (Ben) The devil is a liar, The devil is a liar yeah – Şeytan yalancıdır, şeytan yalancıdır evet The devil is a liar yeah, The devil is a liar yeah – Şeytan yalancıdır evet, şeytan yalancıdır evet Fire (I) – Ateş (I) Can’t give up – Pes edemem The devil is a liar, fire – Şeytan yalancıdır, ateş The devil is a liar, fire – Şeytan yalancıdır, ateş The devil is a liar, fire – Şeytan yalancıdır, ateş The devil is a liar, fire – Şeytan yalancıdır, ateş
The devil is a liar (I) – Şeytan yalancıdır (I) I, I can’t give up (can’t give up) – Ben, vazgeçemem (vazgeçemem) I can’t give up, no-no-no – Pes edemem, hayır-hayır-hayır I can’t give up, I can’t give up, a no-no-no (now) – Vazgeçemem, vazgeçemem, hayır-hayır-hayır (şimdi) I can’t give up, I can’t give up yeah – Vazgeçemem, vazgeçemem evet Can’t (I) – Yapamam (Ben) (Can’t) I can’t give up – (Yapamam) Vazgeçemem (Give up) I can’t give up – (Vazgeç) Vazgeçemem Come on somebody, say it with me – Hadi biri benimle söylesin. And say it (now) – Ve söyle (şimdi) Now-now, I can’t give up, can’t give up – Şimdi-şimdi, pes edemem, pes edemem I can’t give up yeah, woah – Vazgeçemiyorum evet, woah
I, I can’t – Ben, yapamam. I can’t give up no (I, can’t, give up) – Vazgeçemem hayır (vazgeçemem, vazgeçemem) I refuse, I refuse (now) – Reddediyorum, reddediyorum (şimdi) No-no – Hayır-hayır Come on somebody help me say – Hadi biri söylememe yardım etsin Oh woah – Oh woah (I can’t give up) I, I, I – (Vazgeçemem) Ben, ben, ben Come on say it like you mean it! – Ciddiymişsin gibi söyle hadi! Oh yeah (now) – Oh evet (şimdi) Now-now – Şimdi-şimdi You can do better than that – Bundan daha iyisini yapabilirsin. You can do better than that! – Bundan daha iyisini yapabilirsin!
Come on say (I, can’t, give up) – Hadi söyle (yapamam, pes ediyorum) Give up, give up, give up (now) – Vazgeç, vazgeç, vazgeç (şimdi) (I, can’t, give up) – (Yapamam, vazgeçemem) We’ve come too far, we’ve come too far (now) – Çok ileri geldik, çok ileri geldik (şimdi) We’ve come too far to give up – Vazgeçmek için çok ileri geldik
I say I – Ben diyorum ki Can’t – Yapamam Give up – Pes etmek I refuse, I refuse, I refuse – Reddediyorum, reddediyorum, reddediyorum No-no, no-no say – Hayır-hayır, hayır-hayır demek I – İ Can’t – Yapamam Give up – Pes etmek No-no, no-no, no-no, now-now-now – Hayır-hayır, hayır-hayır, hayır-hayır, şimdi-şimdi-şimdi No, no, no, uhm I – Hayır, hayır, hayır, uhm ben
Una furtiva lagrima – Sinsi bir gözyaşı damlası Negli occhi suoi spunto’ – Gözlerinde işaret’ Quelle festose Giovani – Bu şenlikli genç Invidiar sembro – Enviar bakıyorum Che piu cercando io vo – Daha ne arıyorum M’ama lo vedo – Beni seviyor Onu görüyorum Un solo istante i palpiti – Tek bir an zonklama Co suoi sospir confondere – Co iç çekişleri kafasını karıştırıyor Per poco i miei sospir – Bir süreliğine iç çekimlerim Cielo si puo’ morir – Cennet ölebilir misin Di piu’ non chiedo – Daha fazlasını istemiyorum.
Carolina (Caro’), j’suis pété, saoul (j’suis pété, saoul) – Carolina (Caro’), Osurdum, sarhoşum (Osurdum, sarhoşum) Dehors, j’suis drogue dealer (dehors, c’est nous) – Dışarıda, ben bir uyuşturucu satıcısıyım (dışarıda, biziz) J’ai quelques rendez-vous (oh-oh-oh-oh) – Birkaç randevum var (oh-oh-oh-oh) J’suis trop ter-ter mais j’sais qu’elle m’aime à mort – Ben fazla ter-terimim ama beni ölümüne sevdiğini biliyorum J’irais crosser tout l’monde pour qu’nos jours soient meilleurs (grr) – Günlerimizin daha iyi olması için herkesi geçerdim (grr) J’suis trop ter-ter, je sais qu’elle m’aime à mort – Ben çok ter-terimim, beni ölümüne sevdiğini biliyorum J’irais crosser tout l’monde pour qu’nos jours soient meilleurs – Günlerimizin daha iyi olması için herkesi geçerdim
VIP, VIP, VIP, avec mes mauvais brothers (brothers) – VİP, VİP, VİP, kötü kardeşlerimle (kardeşler) Elles sont onze à vouloir boire mais bon, j’les mets au beurre (au beurre) – İçmek isteyen on bir kişi var ama hey, onları tereyağına koydum (tereyağı) VIP, VIP, VIP, avec mes mauvais brothers (brothers) – VİP, VİP, VİP, kötü kardeşlerimle (kardeşler) Elles sont onze à vouloir boire mais bon, j’les mets au beurre (au beurre) – İçmek isteyen on bir kişi var ama hey, onları tereyağına koydum (tereyağı) Touloum, chicos, j’parle avec les chicanos (hum) – Touloum, chicos, chicano’larla konuşuyorum (um) Audi sur l’sol quand j’ouvre la porte du gamos (hum) – Gamos’un kapısını açtığımda Audi yerde (um) Touloum, chicos, j’parle avec les chicanos (hum) – Touloum, chicos, chicano’larla konuşuyorum (um) Audi sur l’sol quand j’ouvre la porte du gamos (hum) – Gamos’un kapısını açtığımda Audi yerde (um) Grosses fesses dans l’booking, j’marche avec El Mucho – Rezervasyonda büyük popo, El Mucho ile yürüyorum Une SACEM de baisé, j’fais la guerre la noche – Sikilmiş bir SACEM, noche’ye savaş açıyorum Ça joue les milliardaires mais bon, wari bana – Milyarderleri oynuyor ama hey, wari bana On peut faire les crèmes, on peut aussi t’niquer ta race (pah) – Kremleri yapabiliriz, ırkını da becerebiliriz (pah) Sur un contrôle, j’finis menotté – Bir çekte kelepçelenmiştim. Oh la la, on a des gros casiers à tout moment – Oh la la, her zaman büyük dolaplarımız var On peut ber-tom, on peut s’en aller – Ber-tom yapabiliriz, gidebiliriz. C’est toujours nous, les méchants – Hep biziz, kötü adamlar Tah le fond d’l’allée (hey, hey, hey, hey) – Koridorun arkası (hey, hey, hey, hey)
Carolina (Caro’), j’suis pété, saoul (pété, saoul) – Carolina (Caro’), Osurdum, sarhoşum (osurdum, sarhoşum) Dehors, j’suis drogue dealer (dehors, c’est nous) – Dışarıda, ben bir uyuşturucu satıcısıyım (dışarıda, biziz) J’ai quelques rendez-vous (oh-oh-oh-oh) – Birkaç randevum var (oh-oh-oh-oh) J’suis trop ter-ter mais j’sais qu’elle m’aime à mort – Ben fazla ter-terimim ama beni ölümüne sevdiğini biliyorum J’irais crosser tout l’monde pour qu’nos jours soient meilleurs (grr) – Günlerimizin daha iyi olması için herkesi geçerdim (grr) J’suis trop ter-ter, je sais qu’elle m’aime à mort – Ben çok ter-terimim, beni ölümüne sevdiğini biliyorum J’irais crosser tout l’monde pour qu’nos jours soient meilleurs – Günlerimizin daha iyi olması için herkesi geçerdim
Bloquée (bloquée), elle fait que bloquer (elle fait que bloquer) – Engellendi (engellendi), yalnızca engeller (yalnızca engeller) Les reins, elle est trop bonne et elle le sait (et elle le sait) – Böbrekler, o çok iyi ve bunu biliyor (ve bunu biliyor) OP (OP), t’sais qu’on est refait (qu’on est refait) – OP (OP), biliyorsun yine işimiz bitti (yine işimiz bitti) On est frais, on pèse des tonnes et elle le sait (elle twerk) – Tazeyiz, tonlarca ağırlığımız var ve o bunu biliyor (twerk yapıyor) Bloquée (hein?), elle fait que bloquer (elle fait que bloquer) – Engellendi (ha?), sadece engelliyor (sadece engelliyor) Les reins, elle est trop bonne et elle le sait (elle m’cherche) – Böbrekler, o çok iyi ve bunu biliyor (beni arıyor) OP (hein?), t’sais qu’on est refait (et ouais) – OP (ha?), biliyorsun yine işimiz bitti (ve evet) On est frais, on pèse des tonnes et elle le sait (hey) – Tazeyiz, tonlarca ağırlığımız var ve o bunu biliyor (hey)
Carolina (Carolina) – Karolina (Karolina) Rien qu’elle pillave (rien qu’elle pillave) – Yağmaladığı hiçbir şey (yağmaladığı hiçbir şey) Hermès et maquillage (et maquillage) – Hermes ve makyaj (ve makyaj) Elle veut ton cœur et la liasse (et la liasse) – Kalbini ve tomarını istiyor (ve tomar) Elle veut ton cœur et la liasse (elle veut ton cœur et la liasse) – Kalbini ve tomarını istiyor (kalbini ve tomarını istiyor) Si y a walou, elle m’oubliera (si y a walou, elle m’oubliera) – Eğer walou varsa beni unutacak (eğer walou varsa beni unutacak) Elle veut mener la vie d’Zidane (elle veut mener la vie d’Zidane) – Zidane’nin hayatına liderlik etmek istiyor (Zidane’nin hayatına liderlik etmek istiyor) Sans avoir soulevé la pe-cou (sans avoir soulevé la pe-cou) – Boynunu kaldırmadan (boynunu kaldırmadan)
Elle est bonne, mais elle est re-lou (elle est bonne mais elle est re-lou, Carolina) – O iyi, ama o yeniden lou (o iyi ama o yeniden lou, Carolina) Quand c’est paré, elle, c’est ba-lou (c’est ba-lou, c’est ba-lou) – Bittiğinde, o ba-lou (bu ba-lou, bu ba-lou) Eh, eh (pété, saoul, yah) – Eh, eh (osuruk, sarhoş, yah)
Carolina (Caro’), j’suis pété, saoul (pété, saoul) – Carolina (Caro’), Osurdum, sarhoşum (osurdum, sarhoşum) Dehors, j’suis drogue dealer (dehors, c’est nous) – Dışarıda, ben bir uyuşturucu satıcısıyım (dışarıda, biziz) J’ai quelques rendez-vous (oh-oh-oh-oh) – Birkaç randevum var (oh-oh-oh-oh) J’suis trop ter-ter mais j’sais qu’elle m’aime à mort – Ben fazla ter-terimim ama beni ölümüne sevdiğini biliyorum J’irais crosser tout l’monde pour qu’nos jours soient meilleurs (grr) – Günlerimizin daha iyi olması için herkesi geçerdim (grr) J’suis trop ter-ter, je sais qu’elle m’aime à mort – Ben çok ter-terimim, beni ölümüne sevdiğini biliyorum J’irais crosser tout l’monde pour qu’nos jours soient meilleurs – Günlerimizin daha iyi olması için herkesi geçerdim
C’est comme une machine (Ouh) à fond de train – Bir trenin dibinde bir makine (Ooh) gibi Une locomotive qui foncerait sans fin – Sonu olmayan bir lokomotif Des coups des secousses (Ouh ouh), je m’habitue pas – Darbeler, gerizekalılar (Ooh ooh), buna alışmıyorum Qui conduit, qui pousse ce train, qui sait où il va? – Kim sürüyor, bu treni kim itiyor, nereye gittiğini kim bilebilir?
J’ai mal à la tête (Ouh ouh), j’ai mal au coeur – Başım ağrıyor (Ooh ooh), kalbim ağrıyor Faîtes que l’on arrête, appelez-moi le contrôleur – Durdur şunu, bana kontrolör de. Je veux qu’on m’explique (Ouh ouh), je veux quelqu’un – Birinin bana açıklamasını istiyorum (Ooh ooh), birini istiyorum En cas de panique c’est écrit là – Panik durumunda orada yazılır Oh, tirez sur le frein à main – El frenini çek.
Et toi qu’est-ce que tu fous là? (Toi qu’est-ce que tu fous là?) – Peki burada ne işin var? (Burada ne arıyorsun?) Sur ton sofa (Sur ton sofa) – Koltuğunuzda (Koltuğunuzda) À côté de moi (Yeah yeah) – Yanımda (Evet evet) Tu vois pas que j’crêve (Non non) – Yazdığımı göremiyor musun (Hayır hayır) Que j’suis vidée (vidée) – Gutted olduğumu (gutted) Que j’ai plus de sève (plus de sève) – Daha fazla özsuyum (daha fazla özsuyum) Que je vais lâcher – Bırakacağımı.
Regarde-moi (yeah) – Bana bak (evet) Dis-moi les mots tendres (yeah) – Bana ihale sözlerini söyle (evet) Ces mots tout bas (yeah) – Bu alçak sözler (evet) Fais-moi redescendre, oui, loin de tout, loin de tout ça (yeah) – Beni tekrar aşağı indir, evet, her şeyden uzak, her şeyden uzak (evet) Je veux, je commande (yeah) – İstiyorum, sipariş ediyorum (evet) Regarde-moi (yeah) – Bana bak (evet) J’ai besoin de tes yeux – Gözlerine ihtiyacım var C’est le miroir où j’existe sans eux – Bu onlarsız var olduğum ayna Je ne me vois pas – Kendimi göremiyorum.
(Regarde-moi) – (Bana bak) Mais tout nous aspire (Hou hou), petits écrans – Ama her şey bizi içine çekiyor (Hoo hoo), küçük ekranlar Faut montrer le pire ailleurs – En kötüsünü başka yerde göstermeliyiz Pour accepter nos néants (Hou hou) – Hiçliğimizi kabul etmek (Hou hou)
Si t’y prends pas garde (Hou hou) – Eğer ilgilenmezsen (Hou hou) Avec le temps (Hou hou) – Zamanla (Hoo hoo) Tu te fous des gares et jamais plus tu ne redescends (Hou hou) – İstasyonları umursamıyorsun ve bir daha asla aşağı inmiyorsun (Hou hou) Les tempes qui cognent (Yeah yeah), ça me reprend (Yeah yeah) – Çalan tapınaklar (Evet evet), beni geri alıyor (Evet evet) Ou tu te raisonnes ou tu prends des médicaments (Yeah yeah) – Yoksa kendine mi akıl yürütüyorsun yoksa ilaç mı alıyorsun (Evet evet)
Mais je voudrais savoir (Yeah yeah), une fois seulement (Yeah yeah) – Ama bilmek istiyorum (Evet evet), sadece bir kez (Evet evet) La fin de l’histoire et pourquoi, où et comment – Hikayenin sonu ve neden, nerede ve nasıl Qui sont les bons et les méchants? – İyi adamlar ve kötü adamlar kim?
Et toi qu’est-ce que tu fous là? (Toi qu’est-ce que tu fous là?) – Peki burada ne işin var? (Burada ne arıyorsun?) Sur ton sofa (Sur ton sofa) – Koltuğunuzda (Koltuğunuzda) À côté de moi (Yeah yeah) – Yanımda (Evet evet) Tu vois pas que j’crêve (Non non) – Yazdığımı göremiyor musun (Hayır hayır) Que j’suis vidée (vidée) – Gutted olduğumu (gutted) Que j’ai plus de sève (plus de sève) – Daha fazla özsuyum (daha fazla özsuyum) Rien à donner (Yeah yeah) – Verecek bir şey yok (Evet evet)
Regarde-moi (yeah) – Bana bak (evet) Dis-moi les mots tendres (yeah) – Bana ihale sözlerini söyle (evet) Ces mots tout bas (yeah) – Bu alçak sözler (evet) Fais-moi redescendre, oui, loin de tout, loin de tout ça (yeah) – Beni tekrar aşağı indir, evet, her şeyden uzak, her şeyden uzak (evet) Je veux, je commande (yeah) – İstiyorum, sipariş ediyorum (evet) Regarde-moi (yeah) – Bana bak (evet) J’ai besoin de tes yeux – Gözlerine ihtiyacım var C’est le miroir où j’existe sans eux – Bu onlarsız var olduğum ayna Je ne me vois pas (yeah) – Kendimi göremiyorum (evet) Regarde-moi (yeah) – Bana bak (evet) Je ne me vois pas (yeah) – Kendimi göremiyorum (evet) Regarde-moi (yeah) – Bana bak (evet) Regarde-moi (yeah) – Bana bak (evet) Regarde-moi (yeah) – Bana bak (evet) J’ai besoin de tes yeux – Gözlerine ihtiyacım var C’est le miroir où j’existe sans eux – Bu onlarsız var olduğum ayna Je ne me vois pas – Kendimi göremiyorum. Me vois pas, me vois pas (yeah) – Beni görme, beni görme (evet) Me vois pas, me vois pas, me vois pas (yeah) – Beni görme, beni görme, beni görme (evet) Me vois pas, me vois pas, me vois pas (yeah) – Beni görme, beni görme, beni görme (evet) Fais-moi redescendre loin de tout, loin de tout ça (yeah) – Beni her şeyden uzaklaştır, her şeyden uzaklaştır (evet) Tout ça (yeah) – Bütün bunlar (evet) Me vois pas (yeah) – Beni görme (evet) Regarde-moi (Hou hou) – Bana bak (Hoo hoo) Regarde-moi (Hou hou) – Bana bak (Hoo hoo) (Yeah yeah) – (Evet evet)
¿Chica, cómo estás? C’est les bandits des cités – Kızım, nasılsın? Haydutlar şehri Guitare accordée, tu vas chanter la Marseillaise – Guitare accordée, tu vas chanter la Marseillaise ¿Chica, cómo estás? C’est les bandits des cités – Kızım, nasılsın? Haydutlar şehri Guitare accordée, tu vas chanter – Guitare accordée, tu vas chanter
Allons enfants de la patrie – Allons enfants de la patrie Y’a du bon jaune qu’est arrivé – Bon jaune Qu’est Arrivé’den J’entends “Arthéna”, ça crie – J’entends “Arthéna”, ça crie Le gérant fait que d’trafiquer – Le gérant fait que d’trafiquer C’est les cités d’France – C’est les cités D’fransızca La moumou’, les cités d’Frangance – La moumou’, Fransa şehir merkezi C’est les cités d’France – C’est les cités D’fransızca C’est la moumou’, les cités d’Frangance – C’est la moumou, les cités d’frangance C’est les cités d’France – C’est les cités D’fransızca La moumou’, les cités d’Frangance – La moumou’, Fransa şehir merkezi C’est les cités d’France – C’est les cités D’fransızca C’est la moumou’, les cités d’Frangance – C’est la moumou, les cités d’frangance
Elle est stringuée, elle est bonne, elle fait que des problèmes – Elle est stringuée, elle est bonne, elle fait que des problèmes Cinq, six verres d’alcool, et j’lui écrit des poèmes – Cinq, six verres d’alcool, et j’lui écrit des poèmes yakınlarında yapılacak şeyler Elle veut qu’j’la marie en Espagne, en esprit, j’connais l’bail – Elle veut qu’j’la marie en Espagne, en esprit, j’onnais l’bail J’connais l’prix mais j’l’achète, j’ai la maille, hey, hey, hey – J’onnais l’prix mais j’l’achète, j’ai la maille, hey, hey, hey
¿Chica, cómo estás? C’est les bandits des cités – Kızım, nasılsın? Haydutlar şehri Guitare accordée, tu vas chanter la Marseillaise – Guitare accordée, tu vas chanter la Marseillaise ¿Chica, cómo estás? C’est les bandits des cités – Kızım, nasılsın? Haydutlar şehri Guitare accordée, tu vas chanter – Guitare accordée, tu vas chanter
Allons enfants de la patrie – Allons enfants de la patrie Y’a du bon jaune qu’est arrivé – Bon jaune Qu’est Arrivé’den J’entends “Arthéna”, ça crie – J’entends “Arthéna”, ça crie Le gérant fait que d’trafiquer – Le gérant fait que d’trafiquer C’est les cités d’France – C’est les cités D’fransızca La moumou’, les cités d’Frangance – La moumou’, Fransa şehir merkezi C’est les cités d’France – C’est les cités D’fransızca C’est la moumou’, les cités d’Frangance – C’est la moumou, les cités d’frangance C’est les cités d’France – C’est les cités D’fransızca La moumou’, les cités d’Frangance – La moumou’, Fransa şehir merkezi C’est les cités d’France – C’est les cités D’fransızca C’est la moumou’, les cités d’Frangance – C’est la moumou, les cités d’frangance
Elle est bonne, elle est conne – Elle est bonne, elle est conne Elle rend pas la monnaie – Elle rend pas la monnaie Elle veut la clé du Porsche, un gosse plus le poney – Elle veut la clé du Porsche, un gosse plus le poney J’casse ma puce Lebara, allez bon débarras – J’casse ma puce Lebara, allez bon Débarras Appelle ton bout-mara, le meilleur de ta cité – Appelle ton bout-mara, le meilleur de ta cité
¿Chica, cómo estás? C’est les bandits des cités – Kızım, nasılsın? Haydutlar şehri Guitare accordée, tu vas chanter la Marseillaise – Guitare accordée, tu vas chanter la Marseillaise ¿Chica, cómo estás? C’est les bandits des cités – Kızım, nasılsın? Haydutlar şehri Guitare accordée, tu vas chanter – Guitare accordée, tu vas chanter
Allons enfants de la patrie – Allons enfants de la patrie Y’a du bon jaune qu’est arrivé – Bon jaune Qu’est Arrivé’den J’entends “Arthéna”, ça crie – J’entends “Arthéna”, ça crie Le gérant fait que d’trafiquer – Le gérant fait que d’trafiquer C’est les cités d’France – C’est les cités D’fransızca La moumou’, les cités d’Frangance – La moumou’, Fransa şehir merkezi C’est les cités d’France – C’est les cités D’fransızca C’est la moumou’, les cités d’Frangance – C’est la moumou, les cités d’frangance C’est les cités d’France – C’est les cités D’fransızca La moumou’, les cités d’Frangance – La moumou’, Fransa şehir merkezi C’est les cités d’France – C’est les cités D’fransızca C’est la moumou’, les cités d’Frangance (eh, eh) – C’est la moumou’, les cités d’frangance (eh, eh)