पहले कभी मैंने सोचा नहीं था – Daha önce hiç düşünmemiştim तेरी तरह कोई देखा नहीं था – Kimse sana benzemiyordu. यूँ तो ना थी ऐसी बेचैनियाँ – Böyle satıcılar yoktu. पाया तुझे, तेरा होने मैं लगा – Seni buldum, seni buldum.
तू बोले, ना बोले – Hayır dedin. तुझ को ही ये दिल सोचे – Sen bu kalbi düşün.
धीरे-धीरे मैंने तेरी आँखों में देखा – Yavaşça gözlerinin içine baktım धीरे-धीरे मेरा सभी तुझे ही दिया – Hepinizi yavaşça verdim. जाने तू ना बातें मेरी – Benim eşyalarımı değil. कहूँ तो मैं भी क्या? कहूँ तो मैं भी क्या? – Ben de ne diyeceğim? Ben de ne diyeceğim?
बैठे-बैठे सोचूँ ये भी कि तू है मेरा – Sanırım sen de burada oturuyorsun. आँखें देखें राहें तेरी, तूने क्या किया? – Gözlerini gördün mü, ne yaptın? जाने तू ना बातें मेरी – Benim eşyalarımı değil. कहूँ तो मैं भी क्या? कहूँ तो मैं भी क्या? – Ben de ne diyeceğim? Ben de ne diyeceğim?
पहले कभी रातें जागी नहीं थी – Daha önce hiç gece olmamıştı. बेवजह गुनगुनाती नहीं थी – Açıklanamaz bir şekilde mırıldanmıyordu तेरी बाँहों में क्यूँ खो गई? – Neden kollarında kayboldu? हुई तेरी, अब जाना ना कहीं – Artık hiçbir yere gitmiyorsun.
ये बातें, मुलाक़ातें – Bunlar, ziyaretler तुझ को ही ये दिल चाहे – Bu kalbi istiyorsun.
धीरे-धीरे मैंने तेरी आँखों में देखा – Yavaşça gözlerinin içine baktım धीरे-धीरे मेरा सभी तुझे ही दिया – Hepinizi yavaşça verdim. जाने तू ना बातें मेरी – Benim eşyalarımı değil. कहूँ तो मैं भी क्या? कहूँ तो मैं भी क्या? – Ben de ne diyeceğim? Ben de ne diyeceğim?
बैठे-बैठे सोचूँ ये भी कि तू है मेरा – Sanırım sen de burada oturuyorsun. आँखें देखें राहें तेरी, तूने क्या किया? – Gözlerini gördün mü, ne yaptın? जाने तू ना बातें मेरी – Benim eşyalarımı değil. कहूँ तो मैं भी क्या? कहूँ तो मैं भी क्या? – Ben de ne diyeceğim? Ben de ne diyeceğim?
I live a lifetime every moment – Her an bir ömür yaşıyorum When I’m holding you close – Seni yakınımda tuttuğumda Lay your head down on my shoulder – Başını omzuma yasla Honey, I won’t ever let go – Tatlım, asla bırakmayacağım Because you pulled me like a magnet – Çünkü beni mıknatıs gibi çektin Now, I’m right where I belong – Şimdi, ait olduğum yerdeyim I’m gonna love you the same for the rest of my days – Seni günlerimin geri kalanında da aynı şekilde seveceğim And on, and on, and on – Ve devam ediyor, ve devam ediyor, ve devam ediyor
‘Cause as long as we keep dancing – Çünkü dans etmeye devam ettiğimiz sürece We’ll stay young at heart – Kalbinde genç kalacağız And every time I hold you in my arms – Ve seni her kollarımda tuttuğumda
You give me deja vu – Bana deja vu veriyorsun. Like l’ve been waiting my whole life to find that view – Sanki hayatım boyunca o manzarayı bulmayı bekliyormuşum gibi ‘Cause when I’m lookin’ at your eyes – Çünkü gözlerine baktığımda I go from California to Timbuktu – Kaliforniya’dan Timbuktu’ya gidiyorum Back to dancing in the living room – Oturma odasında dans etmeye geri dön If I got you, baby, everyday’s a honeymoon – Eğer seni yakaladıysam bebeğim, her gün bir balayıdır
Oh-oh, it’s a honeymoon – Oh-oh, bu bir balayı
Baby, everyday’s a honeymoon – Bebeğim, her gün bir balayı
I wanna spend some time in Paris – Paris’te biraz zaman geçirmek istiyorum. Serenade you on the beach – Sahilde serenat yapın We’ll take a picture for our parents – Ailemiz için bir fotoğraf çekeceğiz. But we’re never gonna leave – Ama asla gitmeyeceğiz. Nobody knows you like I know you – Kimse seni benim tanıdığım gibi tanımıyor Nobody loves you like I do – Kimse seni benim gibi sevmiyor And if I’m never a star, but I’ve got my guitar – Ve eğer asla bir yıldız değilsem, ama gitarımı aldım I’ll be singing songs to you – Sana şarkılar söyleyeceğim
‘Cause as long as we keep dancing – Çünkü dans etmeye devam ettiğimiz sürece We’ll stay young at heart – Kalbinde genç kalacağız And every time I hold you in my arms – Ve seni her kollarımda tuttuğumda
You give me deja vu – Bana deja vu veriyorsun. Like l’ve been waiting my whole life to find that view – Sanki hayatım boyunca o manzarayı bulmayı bekliyormuşum gibi ‘Cause when I’m lookin’ at your eyes – Çünkü gözlerine baktığımda I go from California to Timbuktu – Kaliforniya’dan Timbuktu’ya gidiyorum Back to dancing in the living room – Oturma odasında dans etmeye geri dön If I got you, baby, everyday’s a honeymoon – Eğer seni yakaladıysam bebeğim, her gün bir balayıdır
Oh-oh, it’s a honeymoon – Oh-oh, bu bir balayı
Baby, everyday’s a honeymoon – Bebeğim, her gün bir balayı
Maybe we’ll end up in New York city – Belki sonunda New York’a varırız. Maybe we’ll end up out in L.A – Belki de Los Angeles’a gideriz. Maybe we’ll decide to stay right here forever after – Belki bundan sonra sonsuza kadar burada kalmaya karar veririz. I will love you all the same – Hepinizi aynı şekilde seveceğim
You give me deja vu – Bana deja vu veriyorsun. Like l’ve been waiting my whole life to find that view – Sanki hayatım boyunca o manzarayı bulmayı bekliyormuşum gibi ‘Cause when I’m lookin’ at your eyes – Çünkü gözlerine baktığımda I go from California to Timbuktu – Kaliforniya’dan Timbuktu’ya gidiyorum Back to dancing in the living room – Oturma odasında dans etmeye geri dön If I got you, baby, everyday’s a honeymoon – Eğer seni yakaladıysam bebeğim, her gün bir balayıdır Oh-oh-oh – Oh-oh-oh Oh, it’s a honeymoon – Oh, bu bir balayı Oh-oh-oh – Oh-oh-oh Baby everyday’s a honeymoon with you – Bebeğim her gün seninle bir balayı Oh-oh-oh – Oh-oh-oh Oh, it’s a honeymoon – Oh, bu bir balayı If I got you, baby, everyday’s a honeymoon – Eğer seni yakaladıysam bebeğim, her gün bir balayıdır
내삶을 그냥 내버려 둬 – Hayatımı rahat bırak. 더 이상 간섭하지마 – Artık karışma. 내 뜻대로 살아갈수 있는 나만의 세상으로 – Kendi isteğime göre yaşayabileceğim kendi dünyamda 난 다시 태어나려 해 – Yeniden doğmaya çalışıyorum.
다른건 필요하지 않아 – Başka bir şeye ihtiyacım yok. 음악과 춤이 있다면 – Müzik ve dans varsa 난 이대로 내가 하고픈 대로 날개를 펴는거야 – Kanatlarımı istediğim gibi açıyorum. 내 삶의 주인은 바로 내가 되야만해 – Hayatımın efendisi olmak zorundayım.
이젠알아 진정 나의 인생은 – Artık biliyorum, hayatım gerçekten benim hayatım. 진한 리듬들 속에 언제나 내가 있다는 그것 – Karanlık ritimlerde hep ben varım. 나 또다시 삶을 택한다해도 후회 없어 – Hayatı yeniden seçsem bile pişman değilim. 음악과 함께 가는 곳은 어 디 라 도 좋아 – Müzikle nereye gidilir, Los Angeles’ı severim.
또 다른 길을 가고 싶어 – Başka bir yoldan gitmek istiyorum. 내 속에 다른 날 찾아 – İçimde başka bir gün bul 저 세상의 끝엔 뭐가 있는지 더 멀리 오를 거야 – O dünyanın sonunda ne olduğunu görmek için daha uzağa tırmanacağım. 아무도 내 삶을 대신 살아주진않아 – Onun yerine kimse benim hayatımı yaşayamaz.
이젠알아 진정 나의 인생은 – Artık biliyorum, hayatım gerçekten benim hayatım. 진한 리듬들 속에 언제나 내가 있다는 그것 – Karanlık ritimlerde hep ben varım. 나 또다시 삶을 택한다해도 후회 없어 – Hayatı yeniden seçsem bile pişman değilim. 음악과 함께 가는 곳은 어 디 라 도 좋아 – Müzikle nereye gidilir, Los Angeles’ı severim.
또 다른 길을 가고 싶어 – Başka bir yoldan gitmek istiyorum. 내 속에 다른 날 찾아 – İçimde başka bir gün bul 저 세상의 끝엔 뭐가 있는지 더 멀리 오를 거야 – O dünyanın sonunda ne olduğunu görmek için daha uzağa tırmanacağım. 아무도 내 삶을 대신 살아주진않아 – Onun yerine kimse benim hayatımı yaşayamaz. 아무도 내 삶을 대신 살아주진않아 – Onun yerine kimse benim hayatımı yaşayamaz.
한바탕 휩쓸고 간 폭풍의 잔해 속에 – Büyük bir fırtınanın enkazında 언제 그랬냐는 듯 잔잔한 파도 – Sakin dalgalar sanki ne zaman yaptın? 비치는 내 얼굴, 울렁이는 내 얼굴 – Plaj yüzüm, kıçım yüzüm 너는 바다가 되고, 난 배가 되었네 – Sen denizsin, ben gemiyim.
고독함이 머무는 파란 도화지 속에 – Yalnızlığın mavi çizim kağıdında 죽음이 어색할 만큼 찬란한 빛깔들 – Ölümü garipleştiren renkler 날아가는 생명들 헤엄치는 생명들 – Uçan Hayatlar Yüzen Hayatlar 너는 물감이 되고, 난 붓이 되었네 – Sen bir boyasın, ben bir fırçayım.
너는 꼭 살아서 지푸라기라도 잡아서 – Yaşamak ve bir pipet yakalamak zorundasın. 내 이름을 기억해줘 – Adımı hatırla. 음악을 잘했던 외로움을 좋아했던 – Müziğin yalnızlığına bayıldım. 바다의 한마디 (우리가 노래하듯이) – Denizin bir sözü (şarkı söylerken)
우리가 노래하듯이 – Şarkı söylerken 우리가 말하듯이 – Dediğimiz gibi 우리가 헤엄치듯이 살길 – Yüzdüğümüz gibi Yaşayalım Live like the way we sing (sing) – Şarkı söylediğimiz gibi yaşa (şarkı söyle)
한바탕 휩쓸고 간 폭풍의 잔해 속에 – Büyük bir fırtınanın enkazında 덩그러니 남겨진 마지막 작품 – Ama kalan son iş 독백의 순간을 버티고야 비로소 – Sadece bir anlık monolog. 너는 예술이 되고 또 전설이 되었네 – Bir sanat ve efsane oldun.
너는 꼭 살아서 죽기 살기로 살아서 – Yaşaman, ölmen, yaşaman, yaşaman, yaşaman, yaşaman, yaşaman, yaşaman, yaşaman gerekiyor. 내가 있었음을 음악 해줘 – Bana eski müziğimi ver. 그는 동경했던 – Özlemini çekmişti 기어코 물을 만나서 물고기처럼 떠나야 했네 – Suyla buluşup onu balık gibi bırakmak zorundaydım.
우리가 노래하듯이 – Şarkı söylerken 우리가 말하듯이 – Dediğimiz gibi 우리가 예언하듯이 살길 – Kehanet Ettiğimiz gibi yaşayalım Live like the way we sing – Şarkı söyleme şeklimiz gibi yaşa
우리가 노래하듯이 – Şarkı söylerken 우리가 말하듯이 – Dediğimiz gibi 우리가 예언하듯이 살길 – Kehanet Ettiğimiz gibi yaşayalım Live like the way we sing (같이 불러요) – Şarkı söyleme şeklimiz gibi yaşa
I don’t like the person that I am when I hurt you – Seni incittiğimde olduğum kişiden hoşlanmıyorum. ‘Cause in those moments I desert you – Çünkü o anlarda seni terk ediyorum And I realize I don’t deserve you, no I don’t deserve you, but – Ve seni hak etmediğimin farkındayım, hayır seni hak etmiyorum, ama
I’m praying on my knees begging that you won’t leave me – Dizlerimin üzerinde dua ediyorum beni bırakmaman için yalvarıyorum But you can do so much better, please, believe me (yeah) – Ama çok daha iyisini yapabilirsin, lütfen, inan bana (evet) So I won’t blame you if you leave me, leave me, ’cause I – Beni terk edersen seni suçlamayacağım, beni terk et, çünkü ben
I made a promise on the day we said vows – Yemin ettiğimiz gün bir söz verdim I swore to love you and to never let you down – Seni seveceğime ve seni asla hayal kırıklığına uğratmayacağıma yemin ettim I told your father I’d protect you from the pain – Babana seni acıdan koruyacağımı söyledim. I told your mother I would shelter you from rain – Annene seni yağmurdan koruyacağımı söyledim.
You were the only one that I have ever dreamed of – Hayalini kurduğum tek kişi sendin. My perfect truth that I’ve hidden with every lie – Her yalanla sakladığım kusursuz gerçeğim If only I was less concerned about our future – Keşke geleceğimiz hakkında daha az endişelenseydim. I might have noticed you needed me by your side – Bana yanında ihtiyacın olduğunu fark etmiş olabilirim.
And after all of those days, you kept it inside – Ve onca günden sonra onu içeride tuttun Don’t know how I missed every tear that you cried – Ağladığın her gözyaşını nasıl özledim bilmiyorum I love you enough to let you be free – Seni özgür olmana izin verecek kadar seviyorum So I can’t blame you, baby, it started with me – Seni suçlayamam bebeğim, her şey benimle başladı
‘Cause I loved you, but left you in moments of need – Çünkü seni sevdim ama seni zor anlarda bıraktım We broke like a promise to heavy to keep – Tutmak için ağır bir söz gibi kırdık And baby, it kills me lately – Ve bebeğim, son zamanlarda beni öldürüyor ‘Cause maybe I’m the reason why – Çünkü belki de sebebi benim
I don’t like the person that I am when I hurt you – Seni incittiğimde olduğum kişiden hoşlanmıyorum. ‘Cause in those moments I desert you – Çünkü o anlarda seni terk ediyorum And I realize I don’t deserve you, no, I don’t deserve you, but – Ve seni hak etmediğimin farkındayım, hayır, seni hak etmiyorum, ama
I’m praying on my knees begging that you won’t leave me – Dizlerimin üzerinde dua ediyorum beni bırakmaman için yalvarıyorum But you can do so much better, please, believe me – Ama çok daha iyisini yapabilirsin, lütfen, inan bana So I won’t blame you if you leave me, leave me, ’cause I – Beni terk edersen seni suçlamayacağım, beni terk et, çünkü ben
I’m so sorry for the way things went down – İşlerin gidişatı için çok üzgünüm. You deserve a King and I’m not wearing no crown – Sen bir Kralı hak ediyorsun ve ben taç giymiyorum There’s tears welling up in your eyes – Gözlerinde yaşlar yükseliyor And I’d be lying through my teeth if I told you I was surprised – Ve eğer sana şaşırdığımı söyleseydim dişlerimin arasından yalan söylüyor olurdum
What did I think – Ne düşündüm Would happen after all of this time? – Bunca zamandan sonra olur mu? It’s like you blink and seven years just passes you by – Sanki göz kırpıyorsun ve yedi yıl geçip gidiyor I wish that I could run it back and right my wrongs – Keşke geri dönüp yanlışlarımı düzeltebilseydim. Maybe you wouldn’t be gone if I wasn’t chasing these songs – Belki de bu şarkıların peşinde olmasaydım gitmezdin.
And I spent my energy trying to actually be a better man – Ve enerjimi daha iyi bir adam olmak için harcadım Lost my centerpiece, and I don’t think you understand – Merkezimi kaybettim ve anladığını sanmıyorum. What you meant to me, our love was deeper than ration – Benim için ne ifade ettiysen, aşkımız rasyondan daha derindi But never loved you enough to set you free from my passion, I – Ama seni asla tutkumdan kurtaracak kadar sevmedim, ben
I don’t like the person that I am when I hurt you – Seni incittiğimde olduğum kişiden hoşlanmıyorum. ‘Cause in those moments I desert you – Çünkü o anlarda seni terk ediyorum And I realize I don’t deserve you, no, I don’t deserve you, but – Ve seni hak etmediğimin farkındayım, hayır, seni hak etmiyorum, ama
I’m praying on my knees begging that you won’t leave me – Dizlerimin üzerinde dua ediyorum beni bırakmaman için yalvarıyorum But you can do so much better, please, believe me – Ama çok daha iyisini yapabilirsin, lütfen, inan bana So I won’t blame you if you leave me, leave me, ’cause I – Beni terk edersen seni suçlamayacağım, beni terk et, çünkü ben
But maybe we had to break to grow – Ama belki de büyümek için kırılmak zorundaydık Maybe I had to lose to learn – Belki öğrenmek için kaybetmek zorundaydım But when I hear your name I feel the pain – Ama adını duyduğumda acıyı hissediyorum In my heart still burns – Kalbimde hala yanıyor
Maybe this is my sacrifice – Belki de bu benim fedakarlığımdır. Maybe I’ll love you my whole life – Belki seni hayatım boyunca seveceğim But I’ll lay down my pride – Ama gururumu bırakacağım And hope you find me on the other side – Ve umarım beni diğer tarafta bulursun
I don’t like the person that I am when I hurt you – Seni incittiğimde olduğum kişiden hoşlanmıyorum. ‘Cause in those moments I desert you – Çünkü o anlarda seni terk ediyorum And I realize I don’t deserve you, no, I don’t deserve you, but – Ve seni hak etmediğimin farkındayım, hayır, seni hak etmiyorum, ama
I’m praying on my knees begging that you won’t leave me – Dizlerimin üzerinde dua ediyorum beni bırakmaman için yalvarıyorum But you can do so much better, please, believe me – Ama çok daha iyisini yapabilirsin, lütfen, inan bana So I won’t blame you if you leave me, leave me, ’cause I… – Beni terk edersen seni suçlamayacağım, beni terk et, çünkü ben…
어쩜 살아가다 보면 한번은 날 찾을지 몰라 – Yaşadıktan sonra beni nasıl bulacağını bilmiyorum. 난 그 기대 하나로 오늘도 힘겹게 버틴걸 – Bugün bu beklentiyle mücadele ediyorum. 난 참 기억력도 좋지 않은데 왜 너에 관한건 – İyi bir hafızam yok ama neden seninle ilgili? 그 사소한 추억들 까지도 생각이 나는지 – O küçük hatıralar bile hatırlatıyor bana
너를 잊을순 없지만 붙잡고 싶지만 – Seni unutamam ama seni yakalamak istiyorum. 이별 앞에선 할 수 있는건 – Ayrılmadan önce yapabileceğin tek şey 좋은 기억이라도 남도록 편히 보내주는 일 – İyi bir hafızaya sahip olmak iyi bir şeydir. 혼자 남아도 괜찮아 가도 괜찮아 – Yalnız kalmak sorun değil. Gitmekte sorun yok. 세상에 제일 자신 있는건 – Dünyadaki en emin şey 내가 언제나 그래 왔듯이 너를 기다리는 일 – Seni bekliyorum, her zaman yaptığım gibi
부디 하루빨리 좋은 사람과 행복하길 바래 – İyi bir insanla çabucak mutlu olmanı istiyorum. 그래야만 내 마음 속에서 널 보낼것 같아 – Sanırım seni kalbimden göndereceğim.
너를 잊을순 없지만 붙잡고 싶지만 – Seni unutamam ama seni yakalamak istiyorum. 이별 앞에서 할 수 있는건 – Ayrılmadan önce yapabileceğin tek şey 좋은 기억이라도 남도록 편히 보내주는 일 – İyi bir hafızaya sahip olmak iyi bir şeydir. 이젠 멀어져가지만 잠시였지만 – Şimdi taşınıyorum ama uzun zaman oldu. 태어나 처음 잘한듯 한건 – İlk kez doğuyorum. 내겐 아무리 생각 해봐도 너를 사랑했던 일 – Benim hakkımda ne kadar düşünürsen düşün, seni sevdim.
서로가 하나씩 이별의 선물을 나눠간거잖아 – Ayrılık hediyelerini birbirleriyle tek tek paylaştılar. 난 마음을 준대신 넌 내게 추억을 준거야 – Bana kalbimi vermek yerine, bana hatıralar verdin. 다시 또 나를 살아가게 할거야 – Beni tekrar yaşatacaksın. Never ending, Never falling, Never mind – Hiç bitmeyen, Hiç düşmeyen, boşver Ooh, My boy – Ooh, oğlum 날 아프게 했지만 울게 했지만 – Beni hasta etti, ağlattı. 이것 하나만큼은 고마워 – Bunun için teşekkür ederim. 눈감는 그날 내가 가져갈 – O gün alacağım. 추억 만들어줘서 – Sana anılar yaptım.
I’m pretty tough but you don’t know how scared I am – Oldukça güçlüyüm ama ne kadar korktuğumu bilmiyorsun. Scared I am to lose you – Seni kaybetmekten korkuyorum Oh – Ey I’m pretty tough but you don’t know how scared I am – Oldukça güçlüyüm ama ne kadar korktuğumu bilmiyorsun. Scared I am to lose you – Seni kaybetmekten korkuyorum
I won’t judge your story – Hikayeni yargılamayacağım. Oh – Ey I’m pretty nuts but you don’t know how glad I am – Çok deliyim ama ne kadar mutlu olduğumu bilmiyorsun. Glad I am to know you – Seni tanıdığıma sevindim. Oh – Ey
Life’s pretty rough, but you don’t know how glad I am – Hayat oldukça zor, ama ne kadar mutlu olduğumu bilmiyorsun. Glad I am to have you – Sana sahip olduğum için mutluyum. Oh – Ey
Please be my best friend – Lütfen en iyi arkadaşım ol Please be my best friend – Lütfen en iyi arkadaşım ol Please be my best friend – Lütfen en iyi arkadaşım ol Be my hold me back when I fight against my world – Benim ol, dünyama karşı savaşırken beni geri tut Please be my best friend – Lütfen en iyi arkadaşım ol Be my hold me down when I fight against myself – Kendime karşı savaşırken benim ol beni tut Please be my best friend – Lütfen en iyi arkadaşım ol Be my hold me back while I fight against the world – Dünyaya karşı savaşırken beni geri tut Please be my best friend – Lütfen en iyi arkadaşım ol Please be my best friend – Lütfen en iyi arkadaşım ol Be my hold me up while I fight against the world – Dünyaya karşı savaşırken benim ol beni tut Stay in my corner – Köşemde kal Stay in my corner – Köşemde kal
Oh – Ey Won’t you please be my best friend? – Lütfen en iyi arkadaşım olmaz mısın? Be my hold me up while I fight against the world – Dünyaya karşı savaşırken benim ol beni tut Please be my best friend – Lütfen en iyi arkadaşım ol Be my hold me down when I fight against myself – Kendime karşı savaşırken benim ol beni tut Won’t you stay in my corner? – Köşemde kalmayacak mısın? Won’t you stay in my corner? – Köşemde kalmayacak mısın?
Won’t you be my best friend? – En iyi arkadaşım olmayacak mısın? Won’t you stay in my corner? – Köşemde kalmayacak mısın? Oh, oh – Oh, oh Oh, oh, oh – Oh, oh, oh Oh, won’t you stay in my corner? – Köşemde kalmayacak mısın?
Any money wey I get (wey I get), I dey flex (I dey flex) – Aldığım herhangi bir para (wey I get), I dey flex (I dey flex) I dey ball (I dey ball), you dey vex (you dey vex) – Ben dey topu (Ben dey topu), sen dey vex (sen dey vex) I dey shop (shop), Patek (Patek) – I dey dükkanı (dükkan), Patek (Patek) Shey you see flyboy in the jet? (Inside jet) – Jette uçan çocuğu görüyor musun? (Jetin içinde) My baby, my pet (my pet) – Bebeğim, evcil hayvanım (evcil hayvanım) Shey na pussycat? (pussycat) – Kedicik mi? (kedi) See back (back), see the yansh (yansh) – Geriye bak (geri), yansh’a bak (yansh) Free pass (pass), me be that (that) – Serbest geçiş (geçiş), ben o ol (o) She go whine am well when she see the cash (see the cash) – Parayı görünce sızlanmaya başladı (parayı görünce)
Cash (cash), cash (cash), cash (sing it) – Nakit (nakit), nakit (nakit), nakit (söyle) Cash (go-go), cash (ga-ga), cash – Nakit (go-go), nakit (ga-ga), nakit She go whine am well when she see the cash – Parayı görünce sızlanmaya başladı. (Let’s go, Yenko, Aba) – (Gidelim, Yenko, Aba) (Go-go, sing it, sing it) – (Git-git, söyle, söyle) (Cash, cash) – (Nakit, nakit)
Deh-deh (deh-deh) – Deh-deh (deh-deh) (Comment tu t’appelle? Je m’appеlle urgent oh) – (Yorum tu t’appelle? Je m’appelle acil oh) Deh-deh – Deh-deh (Commеnt tu t’appelle? Je m’appelle urgent oh) – (Yorum tu t’appelle? Je m’appelle acil oh)
Any money wey I get (wey I get), flenjo (flenjo) – Aldığım herhangi bir para (aldığım para), flenjo (flenjo) Money, I dey count, census (census) – Para, sayım, sayım (sayım) Hot girls, mentos (mentos) – Seksi kızlar, mentos (mentos) I dey fuck well-well, censor (censor) – İyi sikeyim diyorum-iyi, sansür (sansür) She go whine am when she see the cash (see the ca’-cash) – Parayı görünce sızlanmaya başlar (bkz. ca’-cash) If I Hushpuppi, she go fit detach? (fit deta’-tach?) – Eğer ben susarsam, o da ayrılır mı? (deta ‘-tach’a uyuyor musun?) If I hide the money, she go see the cash? – Parayı saklarsam, gidip parayı görecek mi? Bend down well when you see the cash – Parayı görünce iyice eğil.
(Go-go) cash, (Yenko) cash, (Aba) cash – (Go-go) nakit, (Yenko) nakit, (Aba) nakit (Go-go) cash, (sing it) cash, (sing it) cash – (Go-go) nakit, (şarkı söyle) nakit, (şarkı söyle) nakit (Cash) – (Nakit) Bend down well when you see the cash (cash) – Parayı gördüğünüzde iyice eğilin (nakit) (Let’s go, Yenko, Aba) – (Gidelim, Yenko, Aba) (Go-go) deh-deh, (sing it, sing it) – (Go-go) deh-deh, (söyle, söyle) (Cash, cash) – (Nakit, nakit) I dey flex, eh – Ben esnekim, eh (Let’s go, Yenko, Aba) – (Gidelim, Yenko, Aba) (Go-go, sing it, sing it) – (Git-git, söyle, söyle) (Cash, cash) – (Nakit, nakit) (Let’s go, Yenko, Aba) – (Gidelim, Yenko, Aba) (Go-go, sing it, sing it) – (Git-git, söyle, söyle) (Cash, cash) – (Nakit, nakit)
She go whine am well when she see the cash – Parayı görünce sızlanmaya başladı.
Any money wey I get (wey I get), I dey flex (I dey flex) – Aldığım herhangi bir para (wey I get), I dey flex (I dey flex) Common tu t’appelles? Je m’appelle urgent eh (urgent eh) – Ortak tu t’appelles? Je m’appelle acil eh (acil eh) Any money wey I get (wey I get), I dey flex (I dey flex) – Aldığım herhangi bir para (wey I get), I dey flex (I dey flex) Common tu t’appelles? Je m’appelle urgent eh (urgent eh) – Ortak tu t’appelles? Je m’appelle acil eh (acil eh)
Dali wena umuhle, umuhle – Dali Yo, yo-yo ilçesinde bir köy Uy’ shandapha, aw yeh shandapha – J ‘ shandapha, aw yeh shandapha Dali wena umuhle, ay umuhle – Dali sen güzelsin, Aya sen güzelsin Uy’ shandapha, ay yeh shandapha – Ay’ shandapha, ay ‘ shandapha Ntombi wena umuhle, umuhle – Senin güzel kızın, güzel Uy’ shandapha aw yeh shandapha – Y’shandapha aw yeh shandapha Dali wena umuhle, ay umuhle – Dali sen güzelsin, Aya sen güzelsin Uy’ shandapha aw yeh shandapha – Y’shandapha aw yeh shandapha
Dali wena umuhle – Dali çok güzelsin Wenz’ umcabango wami uvele ujule – Wenz ‘ müziğim Jule’de göründü Ungithathi ungibeka ijuba lam nguwe – Jübilemi yanına alma. Aw ngibon’ islender nesdudla – A. W. ince ve Sdudla Lapha kuwe uyikho konke dali – İşte senin için hepiniz dali’siniz Ngoba maungekho ekasi tjo – Maung kasi tjo için Akekho ofana nawe, siyak’linda ubuye – Senin gibisi yok, bekleriz Ngoba maungekho ekasi tjo – Maung kasi tjo için Akekho ofana nawe siyalinda ubuye – Senin gibisi yok bekleyip geri döneceğiz
Dali wena umuhle, umuhle – Dali Yo, yo-yo ilçesinde bir köy Uy’ shandapha, aw yeh shandapha – J ‘ shandapha, aw yeh shandapha Dali wena umuhle, ay umuhle – Dali sen güzelsin, Aya sen güzelsin Uy’ shandapha, ay yeh shandapha – Ay’ shandapha, ay ‘ shandapha Ntombi wena umuhle, umuhle – Senin güzel kızın, güzel Uy’ shandapha, aw yeh shandapha – J ‘ shandapha, aw yeh shandapha
Dali wena umuhle, umuhle – Dali Yo, yo-yo ilçesinde bir köy Uy’ shandapha, aw yeh shandapha – J ‘ shandapha, aw yeh shandapha Dali wena umuhle, ay umuhle – Dali sen güzelsin, Aya sen güzelsin Uy’ shandapha, ay yeh shandapha – Ay’ shandapha, ay ‘ shandapha Ntombi wena umuhle, umuhle – Senin güzel kızın, güzel Uy’ shandapha aw yeh shandapha – Y’shandapha aw yeh shandapha Dali wena umuhle (muhle), ay umuhle – Dali Yeung (m um um), Aya Yeung Uy’ shandapha, aw yeh shandapha – J ‘ shandapha, aw yeh shandapha
Avuka amahloni nginawo uma nginawe – Ayıp sana geldi Smomondiya, ndonyamanzi awukhathali – Smomondia, noctuidae familyasının bir güve cinsi Ukuba muhle insuku zonke – Her gün çok güzel Effortlessly take my breath away – Yangtze ilçesindeki Yangtze Nehri’nin bir koludur Khuzani labafana be dlala ngawe – Hakkınızda AI adamları için arayış Abosoyenza lento – Bunu yapmayacaklar. Abosoyenza lento – Bunu yapmayacaklar. Shandapha pha pha ziyaqhuma ibamu – Shandapha pha PHA bombalama Bamu Ngeke bek’thathe kimi – Kimi Takahashi rolü Kimi Takahashi Ngeke bak’suse kimi, yoh – Bak’suse kimi, John
Dali wena umuhle, umuhle – Dali Yo, yo-yo ilçesinde bir köy Uy’ shandapha, aw yeh shandapha – J ‘ shandapha, aw yeh shandapha Dali wena umuhle, ay umuhle – Dali sen güzelsin, Aya sen güzelsin Uy’ shandapha, ay yeh shandapha – Ay’ shandapha, ay ‘ shandapha Ntombi wena umuhle, umuhle – Senin güzel kızın, güzel Uy’ shandapha, aw yeh shandapha – J ‘ shandapha, aw yeh shandapha Dali wena umuhle, ay umuhle – Dali sen güzelsin, Aya sen güzelsin Uy’ shandapha, aw yeh shandapha – J ‘ shandapha, aw yeh shandapha
J’écris des mots que j’t’enverrai pas – Sana göndermeyeceğim kelimeler yazıyorum J’me vide la tête mais je pense qu’à toi – Kafamı temizliyorum ama sadece seni düşünüyorum Je cherche mon cœur, j’sais pas où il bat – Kalbimi arıyorum, nerede attığını bilmiyorum Et je t’attends, tu viens quand déjà? – Ve seni bekliyorum, ne zaman geliyorsun?
Regarder la mer – Denize bakmak Ah, tout, tout, tout, tout, tout est si loin – Ah, her şey, her şey, her şey, her şey, her şey çok uzakta J’veux oublier la Terre – Dünyayı unutmak istiyorum Ah, tout, tout, tout, tout, tout ira bien – Ah, her şey, her şey, her şey, her şey, her şey yoluna girecek
Mais tu sais, je pleure quand tu me souris – Ama biliyorsun, bana gülümsediğinde ağlıyorum Le soleil se couche, je veux toucher ta bouche – Güneş batıyor, ağzına dokunmak istiyorum Et je pleure, car tu m’as menti – Ve ağlıyorum, çünkü bana yalan söyledin Le soleil se couche même quand la nuit est louche – Gece gölgeli olsa bile güneş batar
Ouh-ouh-uh, ouh-ouh-uh, ah-ah – Ooh-ooh-uh, ooh-ooh-uh, ah-ah Viens voir le Sunset – Gel ve gün batımını gör Ouh-ouh-uh, ouh-ouh-uh, ah-ah – Ooh-ooh-uh, ooh-ooh-uh, ah-ah J’te pardonne, je suis bête – Seni affediyorum, aptalım. (Ah, tout, tout, tout, tout, tout ira bien) – (Ah, her şey, her şey, her şey, her şey iyi olacak)
Horizon rouge, on n’se parle pas – Kızıl ufuk, birbirimizle konuşmuyoruz J’voulais du temps d’m’éloigner de toi – Senden uzaklaşmak için biraz zaman istedim À c’faire du mal, j’suis tombée trop bas – Seni incitmek için çok düştüm Mais finalement, tu viens quand déjà? – Ama sonunda, ne zaman geliyorsun?
Regarder la mer – Denize bakmak Ah, tout, tout, tout, tout, tout près de moi – Ah, her şey, her şey, her şey, her şey, bana çok yakın J’veux oublier la Terre – Dünyayı unutmak istiyorum Ah, tout, tout, tout, tout, tout est fuchsia – Ah, her şey, her şey, her şey, her şey, her şey fuşya
Mais tu sais, je pleure quand tu me souris – Ama biliyorsun, bana gülümsediğinde ağlıyorum Le soleil se couche, je veux toucher ta bouche – Güneş batıyor, ağzına dokunmak istiyorum Et je pleure, car tu m’as menti – Ve ağlıyorum, çünkü bana yalan söyledin Le soleil se couche même quand la nuit est louche – Gece gölgeli olsa bile güneş batar
Ouh-ouh-uh, ouh-ouh-uh, ah-ah – Ooh-ooh-uh, ooh-ooh-uh, ah-ah Viens voir le Sunset – Gel ve gün batımını gör Ouh-ouh-uh, ouh-ouh-uh, ah-ah – Ooh-ooh-uh, ooh-ooh-uh, ah-ah J’te pardonne, je suis bête – Seni affediyorum, aptalım. (Ah, tout, tout, tout, tout, tout ira bien) – (Ah, her şey, her şey, her şey, her şey iyi olacak)
Mais j’peux pas t’laisser à côté – Ama seni burada bırakamam. Mais tu me manques, c’est vrai, fais chier – Ama seni özlüyorum, bu doğru, defol git Et j’vois le ciel se déchirer – Ve gökyüzünün parçalandığını görüyorum Dans les calanques ou dans la mer – Derelerde veya denizde
Mais tu sais je pleure quand tu me souris – Ama bana gülümsediğinde ağladığımı biliyorsun Le soleil se couche, je veux toucher ta bouche – Güneş batıyor, ağzına dokunmak istiyorum Et je pleure, car tu m’as menti – Ve ağlıyorum, çünkü bana yalan söyledin Le soleil se couche même quand la nuit est louche – Gece gölgeli olsa bile güneş batar
Ouh-ouh-uh, ouh-ouh-uh, ah-ah – Ooh-ooh-uh, ooh-ooh-uh, ah-ah Viens voir le Sunset – Gel ve gün batımını gör Ouh-ouh-uh, ouh-ouh-uh, ah-ah – Ooh-ooh-uh, ooh-ooh-uh, ah-ah J’te pardonne, je suis bête – Seni affediyorum, aptalım.
On a tout fait sous tes néons rouges – Bir tout fait sous tes néons rouges hakkında On a tout fait sous tes néons rouges – Bir tout fait sous tes néons rouges hakkında Ce serait dommage qu’on reste encore lit – Ce seraıt dommage qu’on reste encore lıt Paris est tellement jolie aujourd’hui – Paris est tellement jolie aujourd’hui Pourquoi pas le musée du Louvre? – Louvre Müzesi nasıl?
Mais toi tu reste accrochée – Mais toi tu reste accrochée À tes putains de télé crochets – Tığ işi tığ işi tığ işi tığ işi tığ işi tığ işi tığ işi tığ işi tığ işi tığ işi tığ işi tığ işi tığ işi Et j’ai du mal à chaque fois que tu l’ouvres – Et j’ai du mal à chaque fois que tu l’ouvres À chaque fois qu’tu l’ouvres – À chaque fois qu’tu l’ouvres J’ai l’impression d’être sur NRJ12 – J’ai l’ımpression d’être sur NRJ12
Moi j’en ai rien à foutre – Moi j’en ai rien à foutre Du gosse de Kylie Jenner – Du gosse de Kylie Jenner De l’héritage de Johnny – De l’héritage de Johnny De qui s’fait soulever dans Secret Story – De qui s’fait soulever dans Gizli Hikaye
Du mariage princier – Du mariage princier De la fashion week – Moda haftası Des dernières photos de la chatte de Kim – Sohbet odaları fotoğrafları Kim Pourquoi t’essayes de lui ressembler? – Tekrar bir araya gelmek ister misin? De la tournée de Jay-Z et de Beyoncé – De la tournée de Jay-Z et de Beyoncé Par contre pour Jay-Z tout seul j’veux bien des places s’te plait – Par contre pour Jay-Z tout seul j’veux bien des places s’de örgü Pendant qu’il mène la belle vie – Pendant qu’il mène la belle vie Demain à la même heure on sera dans le même lit en train de – Demain à la même heure on sera dans le même lit en train de
Ce serait dommage qu’on reste encore lit – Ce seraıt dommage qu’on reste encore lıt Paris est tellement jolie aujourd’hui – Paris est tellement jolie aujourd’hui
Allô? – Hepsi mi? Eh mais toi que tu forces – Eh mais toi que tu kuvvetleri J’te dit d’arrêter de m’appeler mais que tu forces – J’te dit d’arrêter de m’appeler mais que tu forces Wesh tu comprends pas ou quoi? – Ne demek istiyorsun? J’suis enceinte – J’suis enceinte
Il est où? il est où le garçon? – İl est où? garçon nerede? Celui qui fait les belles chansons? – Belles chansons’ı nasıl buldun? Rongé par les remords dans le fond – Rongé par les remords dans le fond Il ne trouve plus son bonheur dans le son – Il ne trouve plus oğlu bonheur dans le oğlu Et c’est tellement con – Et c’est tellement con Il est tellement doué – Il est tellement doué Plongé dans le noir, il n’écrivait plus de couplets – Plongé dans le noir, ıl n’écrivait plus de couplets Ne pouvait plus se voir et ne pouvait plus s’écouter – Ne pouvait plus se voir et ne pouvait plus s’écouter Comme étouffé par le secret – Bu gizli bir sır.
Laisse, il va pas revenir – Laisse, ıl va pas revenir Il est entrain de devenir celui qu’il a rêvé d’être – Devenir celui qu’il a rêvé d’être adlı est Entrain de devenir – De devenir’i Il est entrain de devenir celui qu’il a rêve d’être – Devenir celui qu’il a rêve d’être adlı est entrain adlı est devenir celui qu’il a rêve d’être adlı est
Entrain de devenir – De devenir’i Il est entrain de devenir celui qu’il a rêve d’être – Devenir celui qu’il a rêve d’être adlı est entrain adlı est devenir celui qu’il a rêve d’être adlı est Entrain de devenir – De devenir’i Il est entrain de devenir celui qu’il a rêve d’être – Devenir celui qu’il a rêve d’être adlı est entrain adlı est devenir celui qu’il a rêve d’être adlı est
Il est où legarçon? – Legarçon nasıl? Celui qui fait les belles chansons? – Belles chansons’ı nasıl buldun? Il est où? – İl est où? Il est où le garçon? – Garçon nerede? Celui qui fait les belles chansons? – Belles chansons’ı nasıl buldun?
Ninho – Ninho’nun N.I – N.I. Zifukoro – Zifukoro’nun Ils le savent très bien – Bunu çok iyi biliyorlar. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor.
Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Je la tue – Onu öldürüyorum. Je la démonte – Parçalara ayırıyorum. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor.
Koro des koro, tu connais la choré’ – Koro’nun korosu, koroyu biliyorsun J’ai trop picolé, la petite est collée – Çok fazla içtim, ufaklık sıkıştı. No pain, no gain – Acı yok, kazanç yok Elle est en dessous des abdomens – Karnın altında Beuh, shit, crack, cocaïne: c’est la rue ça, pas la noblesse – Beuh, kahretsin, kokain, kokain: bu sokak, asalet değil On ne va jamais retourner nos vestes – Ceketlerimizi asla ters çevirmeyeceğiz. Les poings levés comme Jesse Owens – Jesse Owens gibi yumruklar yükseldi
Ganté, cagoulé, tout est elaboré – Eldivenli, kapüşonlu, her şey yolunda Je suis venu faire du sale, pas là pour décorer – Kirli şeyler yapmaya geldim, süslemek için değil. Zifu des zifu, koro des koro – Zifu’dan Zifu, koro’dan koro Je vais péter le million si je bicrave mes cojo’ – Cojo’mu batırırsam bir milyon dolar kazanacağım’ Bicrave les coins – Köşeleri ikiye katlayın Je vais péter le million si je bicrave mes cojo’ – Cojo’mu batırırsam bir milyon dolar kazanacağım’ Le gang est deep que des bourreaux – Çete sadece işkencecilerden daha fazlasıdır On tolère pas trop les peureux – Korkuyu çok fazla tolere etmiyoruz
Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Je la tue – Onu öldürüyorum. Je la démonte – Parçalara ayırıyorum. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor.
Tiens, hey – İşte, hey Je suis BG, je suis refait, je suis bien sapé – Ben bg’yim, yeniden yapıldım, çok zayıfladım J’ai sorti la méduse de Versace – Versace’den denizanasını çıkardım. Je suis BG, je suis refait, je suis bien sapé – Ben bg’yim, yeniden yapıldım, çok zayıfladım Aujourd’hui je suis connu, elle veut snaper – Bugün tanınıyorum, çırpmak istiyor Olala olala – Olala olala Olala olala olala – Olala olala olala Olala olala – Olala olala Olala olala olala – Olala olala olala Olala olala – Olala olala Olala olala olala – Olala olala olala Olala olala – Olala olala Olala olala olala – Olala olala olala
Je la démonte démonte, elle a mal aux reins – Onu parçalara ayırıyorum, böbrekleri ağrıyor. Démonstration de force comme un bout-mara – Bir popo gibi güç gösterisi-mara Olala – Olala’nın Olala – Olala’nın Olala – Olala’nın Olala – Olala’nın Je récupère tous les ballons comme Makélélé – Makélélé gibi tüm balonları topluyorum
Gros j’ai dalle-le-le tout est local-le-le – Büyük ben slab-the-her şey yerel-the-the var Chez nous les meilleurs pilons font la queue-leu-leu – Bizimle en iyi bagetler sırada bekliyor-leu-leu Elle a la da-la-la-lle – Onun da-la-la-lle’si var. Elle veut ma queue-leu-leu – Sikimi istiyor-leu-leu Quatre tes-pa direct en leu-leu – Leu-leu’da dört doğrudan test Quand le chat n’est pas là les souris twerkent – Kedi orada olmadığında fareler twerk yapar
La dignité ne tient qu’à un fil – Haysiyet bir iplikle asılır Elle veut se recoudre l’hymen – Kızlık zarını dikmek istiyor Elle twerk comme jamais – Daha önce hiç olmadığı gibi twerk yapıyor J’ai la barre comme jamais – Dümen daha önce hiç olmadığı gibi bende Encore deux trois verres et je la tue sur une bej’ aux toilettes – İki üç içki daha içersem onu tuvalette öldürürüm.
Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Je la tue – Onu öldürüyorum. Je la démonte – Parçalara ayırıyorum. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor. Elle a mal aux reins quand je la démonte – Onu parçalara ayırdığımda böbrekleri ağrıyor.
Tiens, hey – İşte, hey Je suis BG, je suis refait, je suis bien sapé – Ben bg’yim, yeniden yapıldım, çok zayıfladım J’ai sorti la méduse de Versace – Versace’den denizanasını çıkardım. Je suis BG, je suis refait, je suis bien sapé – Ben bg’yim, yeniden yapıldım, çok zayıfladım Aujourd’hui je suis connu, elle veut snaper – Bugün tanınıyorum, çırpmak istiyor Olala olala – Olala olala Olala olala olala – Olala olala olala Olala olala – Olala olala Olala olala olala – Olala olala olala Olala olala – Olala olala Olala olala olala – Olala olala olala Olala olala – Olala olala Olala olala olala – Olala olala olala