Blog

  • DJ Guuga – Acompanha O Grave  Sözleri Türkçe Anlamları

    DJ Guuga – Acompanha O Grave Sözleri Türkçe Anlamları

    O grave faz tum
    – Ve mezar O m
    E a bunda dela bate, bate, bate
    – Sonunda bu, bu, bu
    Bate, bate, bate, bate, bate
    – Su bardakları, su bardakları, su bardakları, su bardakları, thes

    O grave faz tum
    – Ve mezar O m
    E a bunda dela bate, bate, bate
    – Sonunda bu, bu, bu
    Bate, bate, bate, bate, bate
    – Su bardakları, su bardakları, su bardakları, su bardakları, thes
    Bate, bate, bate
    – Thes, thes, thes

    O Guuga tá tocando e vai começar o combate
    – Socando o Guuga e começar O combate tá van
    O Gege tá tocando e vai começar o combate
    – Socando o começar O combate e tá van Gege
    Quero ver só as que sabem
    – Gui Nehri aque ile Só Quero sakinleri
    Vai, acompanha o grave
    – Van, acompanha o mezar

    Acompanha o grave
    – Acompanha o mezar

    Vai, acompanha o grave
    – Van, acompanha o mezar
    O grave faz bum
    – O mezar ve durum
    E a bunda dela bate, bate, bate
    – Sonunda bu, bu, bu
    Bate, bate, bate, bate, bate
    – Su bardakları, su bardakları, su bardakları, su bardakları, thes

    O grave faz tum
    – Ve mezar O m
    E a bunda dela bate, bate, bate
    – Sonunda bu, bu, bu
    Bate, bate, bate, bate, bate
    – Su bardakları, su bardakları, su bardakları, su bardakları, thes
    Bate, bate, bate
    – Thes, thes, thes

    O Guuga tá tocando e vai começar o combate
    – Socando o Guuga e começar O combate tá van
    O Gege tá tocando e vai começar o combate
    – Socando o começar O combate e tá van Gege
    Quero ver só as que sabem
    – Gui Nehri aque ile Só Quero sakinleri
    Vai, acompanha o grave
    – Van, acompanha o mezar

    Acompanha o grave
    – Acompanha o mezar
    Vai, acompanha o grave
    – Van, acompanha o mezar
  • Lynda – Si tu m’aimes 2 Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Lynda – Si tu m’aimes 2 Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Hey, hey
    – Hey, hey

    J’sais pas, j’ai l’impression d’aimer quand ça fait mal
    – Bilmiyorum, acıttığı zaman hoşuma gidiyor gibi hissediyorum.
    Parfois j’me prends la tête, j’me dis j’suis pas normale
    – Bazen kafamı alıyorum, normal olmadığımı söylüyorum.
    Je n’arrive jamais à prendre mes distances
    – Kendimi asla uzaklaştıramam.
    J’ai l’impression à ses yeux d’être inexistante
    – Ona hiç var olmadığımı hissediyorum.

    Il aura beau me parler, j’veux rien entendre
    – Benimle konuşacak, hiçbir şey duymak istemiyorum.
    Il aura beau me dire que c’est fini
    – Bana bittiğini söyleyecek.
    Qu’il me donne le minimum, j’veux bien le prendre
    – Bana en azını versin, onu alacağım
    Ma tête le sait mais mon cœur a besoin de lui
    – Kafam bunu biliyor ama kalbimin buna ihtiyacı var.

    Je sais que j’me fais du mal, mais bon j’suis piquée
    – Kendimi incittiğimi biliyorum, ama sokuldum.
    La flèche de Cupidon ne m’a pas loupée
    – Cupid’in oku beni özlemedi
    Oui, j’essaye en vain de l’oublier
    – Evet, boş yere unutmaya çalışıyorum.
    Mais ça me bouffe le cœur rien que de l’imaginer
    – Ama sadece hayal etmek için kalbimi yiyor
    Rien que de l’imaginer, ouais, ouais
    – Sadece hayal ediyorum, Evet, Evet

    C’est mort, woh, woh, woh
    – Öldü, woh, woh, woh
    Pour lui je meurs, woh, woh, woh
    – Onun için ölüyorum, woh, woh, woh
    C’est mon plus beau trésor, woh, woh, woh
    – Bu benim en güzel hazinem, woh, woh, woh
    Lui qui vaut de l’or, woh, woh, woh
    – Altın değerinde olan, woh, woh, woh
    C’est ma maladie, c’est aussi mon médicament
    – Bu benim hastalığım, aynı zamanda benim ilacım
    C’est ma maladie, c’est aussi mon médicament
    – Bu benim hastalığım, aynı zamanda benim ilacım
    C’est ma maladie, c’est aussi mon médicament
    – Bu benim hastalığım, aynı zamanda benim ilacım
    C’est ma maladie, c’est aussi mon médicament
    – Bu benim hastalığım, aynı zamanda benim ilacım

    C’est vrai, je l’avoue, je l’aime beaucoup plus
    – Bu doğru, itiraf ediyorum, daha çok seviyorum
    Il m’a fait danser, il m’a mise dedans, puis il m’a dit à plus
    – Beni dans ettirdi, beni içeri soktu, sonra bana daha fazlasını söyledi
    Je n’arrive jamais à suivre la cadence
    – Asla ayak uyduramam
    Dans mes rêves les plus fous, je le vois m’offrir une dernière danse
    – En çılgın rüyalarımda, bana son bir dans teklif ettiğini görüyorum

    Je suis lâche, je m’attache
    – Ben bir korkağım, kendimi bağlıyorum
    Le temps passe et moi j’suis toujours au même stade
    – Zaman geçiyor ve hala aynı aşamadayım
    J’sais pas me détacher, j’suis dans le passé
    – Kendimi nasıl ayıracağımı bilmiyorum, geçmişte kaldım.
    Mon cœur, il n’y a que moi qui peux le réparer
    – Kalbim, sadece ben düzeltebilirim

    On dit qu’il n’faut pas faire d’une personne sa priorité
    – Bir kişinin önceliğini yapmaması gerektiği söylenir
    Si pour elle tu n’es qu’une option
    – Onun için sadece bir seçenek varsa
    Mais il aura beau même changer d’identité
    – Ama kimliğini bile değiştirecek.
    Toute sa vie je serais son ombre, ouais, ouais
    – Tüm hayatı boyunca onun gölgesi olurdum, Evet, Evet
    Je serais son ombre, ouais, ouais
    – Onun gölgesi olurdum, Evet, Evet

    C’est mort, woh, woh, woh
    – Öldü, woh, woh, woh
    Pour lui je meurs, woh, woh, woh
    – Onun için ölüyorum, woh, woh, woh
    C’est mon plus beau trésor, woh, woh, woh
    – Bu benim en güzel hazinem, woh, woh, woh
    Lui qui vaut de l’or, woh, woh, woh
    – Altın değerinde olan, woh, woh, woh
    C’est ma maladie, c’est aussi mon médicament
    – Bu benim hastalığım, aynı zamanda benim ilacım
    C’est ma maladie, c’est aussi mon médicament
    – Bu benim hastalığım, aynı zamanda benim ilacım
    C’est ma maladie, c’est aussi mon médicament
    – Bu benim hastalığım, aynı zamanda benim ilacım
    C’est ma maladie, c’est aussi mon médicament
    – Bu benim hastalığım, aynı zamanda benim ilacım

    Moi j’ai besoin de son attention
    – Dikkatine ihtiyacım var.
    On m’a dit de faire attention
    – Dikkatli olmam söylendi.
    C’est le seul qui me monte ma tension
    – Gerginliğimi artıran tek kişi bu.
    Quand j’le vois j’suis comme un enfant
    – Onu gördüğümde çocuk gibiyim.

    Moi j’ai besoin de son attention
    – Dikkatine ihtiyacım var.
    On m’a dit de faire attention
    – Dikkatli olmam söylendi.
    C’est le seul qui me monte ma tension
    – Gerginliğimi artıran tek kişi bu.
    Quand je le vois je suis comme un enfant
    – Onu gördüğümde çocuk gibiyim.

    C’est mort, woh, woh, woh
    – Öldü, woh, woh, woh
    Pour lui je meurs, woh, woh, woh
    – Onun için ölüyorum, woh, woh, woh
    C’est mon plus beau trésor, woh, woh, woh
    – Bu benim en güzel hazinem, woh, woh, woh
    Lui qui vaut de l’or, woh, woh, woh
    – Altın değerinde olan, woh, woh, woh
    C’est ma maladie, c’est aussi mon médicament
    – Bu benim hastalığım, aynı zamanda benim ilacım
    C’est ma maladie, c’est aussi mon médicament
    – Bu benim hastalığım, aynı zamanda benim ilacım
    C’est ma maladie, c’est aussi mon médicament
    – Bu benim hastalığım, aynı zamanda benim ilacım
    C’est ma maladie, c’est aussi mon médicament
    – Bu benim hastalığım, aynı zamanda benim ilacım

    Ouais, ouais
    – Evet, Evet
    Mon médicament
    – İlacım
    Ouais, ouais, yeah
    – Evet, Evet, Evet
  • Midas the Jagaban – Party With A Jagaban İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Midas the Jagaban – Party With A Jagaban İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Oya na na na na na
    – Oya na na na na na
    Oya na na na na na
    – Oya na na na na na
    Midas touch, I got the rightest
    – Midas touch, en doğru olanı aldım
    She wanna see the mighty
    – Kudretli görmek istiyor
    It’s got the rightest
    – Bu rightest var
    Said she wanna party with the jagaban (jagaban)
    – Jagaban (jagaban) ile eğlenmek istediğini söyledi)
    Because she never met nobody badder than, baby
    – Çünkü ondan daha kötü biriyle tanışmadı, bebeğim.
    Come party like a jagaban (jagaban)
    – Bir jagaban (jagaban) gibi parti gel)
    I ain’t never seen nobody badder than
    – Bundan daha kötü birini görmedim.
    I say, baby do you wanna be a jagaban (jagaban)
    – Diyorum ki, bebeğim bir jagaban (jagaban) olmak ister misin)
    Are you sure you can party with the jagaban (jagaban)
    – Jagaban (jagaban) ile eğlenebileceğinizden emin misiniz)
    Say she wanna party with the jagaban (jagaban)
    – Jagaban (jagaban) ile eğlenmek istediğini söyle)
    Because she never met nobody badder than (jagaban)
    – Çünkü daha önce hiç kimseyle tanışmadı (jagaban)
    Long long time baby you’ve been on my mind
    – Aklımda oldun uzun uzun zaman bebeğim
    Long long time baby I’ve been on my grind
    – Eziyet benim oldu uzun, uzun zaman bebek istiyorum
    No 419, baby you’ve been on my mind
    – No 419, bebeğim aklımdasın
    No 419, baby I’ve been on my grind
    – No 419, bebeğim benim eziyet oldum
    I’m a jagaban
    – Ben bir jagaban’ım
    Classy, Boujee, Riffraff (riffraff)
    – Klas, Boujee, Riffraff (riffraff)
    Only fuck with good vibes (good vibes)
    – Sadece iyi vibes ile lanet (iyi vibes)
    Hennessy with no chaser
    – Hiçbir kovalayan ile Hennessy
    Only thing I chase is paper
    – Kovaladığım tek şey kağıt.
    I’m a jagaban
    – Ben bir jagaban’ım
    Classy, Boujee, Riffraff
    – Klas, Boujee, Riffraff
    Only fuck with good vibes
    – Sadece iyi vibes ile lanet
    Hennessy with no chaser
    – Hiçbir kovalayan ile Hennessy
    Only thing I chase is paper
    – Kovaladığım tek şey kağıt.
    Only thing I chase is paper
    – Kovaladığım tek şey kağıt.
    Only thing I chase is paper
    – Kovaladığım tek şey kağıt.
    Only thing I chase is paper
    – Kovaladığım tek şey kağıt.
    Because I am a jagabanbanban
    – Çünkü ben bir jagabanbanban’ım.
    A jagaban
    – Bir jagaban
    The only thing I chase is paper
    – Kovaladığım tek şey kağıt.
    Paper na na na na na na
    – Kağıt na na na na na na
    Said she wanna party with the jagaban
    – Jagaban ile parti yapmak istediğini söyledi.
    Because she never met nobody badder, baby
    – Çünkü daha kötü biriyle hiç tanışmadı, bebeğim.
    Come let’s party like a jagaban
    – Hadi bir jagaban gibi eğlenelim.
    I aint never seen nobody badder than
    – Bundan daha kötü birini görmedim.
    I say, baby do you wanna be a jagaban
    – Diyorum ki, bebeğim bir jagaban olmak ister misin
    Are you sure you can party with the jagaban
    – Jagaban ile parti yapabileceğine emin misin
    Say she wanna party with the jagaban
    – Jagaban ile parti yapmak istediğini söyle
    Because she never met nobody badder than
    – Hiç kimse daha kötü bir araya geldi çünkü daha
    Long long time baby you’ve been on my mind
    – Aklımda oldun uzun uzun zaman bebeğim
    Long long time baby I’ve been on my grind
    – Eziyet benim oldu uzun, uzun zaman bebek istiyorum
    No 419, baby you’ve been on my mind
    – No 419, bebeğim aklımdasın
    No 419, baby I’ve been on-
    – No 419, bebeğim-

    Where you dey, where you at
    – Nerede dey, nerede
    When I was on my lane there was nobody
    – Şeridimde kimse yoktu.
    To show me love
    – Bana aşkı göstermek için
    When I was on my lane dey
    – Benim lane dey iken
    Na na na na na na oya na na na na na name
    – Na na na na na na na oya na na na na na adı
    Oya na na na na na
    – Oya na na na na na
    Classy, Boujee, Riffraff
    – Klas, Boujee, Riffraff
    Only fuck with good vibes
    – Sadece iyi vibes ile lanet
    Hennessy with no chaser
    – Hiçbir kovalayan ile Hennessy
    Only thing I chase is paper
    – Kovaladığım tek şey kağıt.
    Only thing I chase is paper
    – Kovaladığım tek şey kağıt.
    Only thing I chase is paper
    – Kovaladığım tek şey kağıt.
    Because I am a jagabanbanban
    – Çünkü ben bir jagabanbanban’ım.
    A jagaban
    – Bir jagaban
    The only thing I chase is paper
    – Kovaladığım tek şey kağıt.
    Paper na na na na na na
    – Kağıt na na na na na na
    Said she wanna party with the jagaban
    – Jagaban ile parti yapmak istediğini söyledi.
    Because she never met nobody badder, baby
    – Çünkü daha kötü biriyle hiç tanışmadı, bebeğim.
    Come let’s party like a jagaban
    – Hadi bir jagaban gibi eğlenelim.
    I aint never seen nobody badder than
    – Bundan daha kötü birini görmedim.
    I say, baby do you wanna be a jagaban
    – Diyorum ki, bebeğim bir jagaban olmak ister misin
    Are you sure you can party with the jagaban
    – Jagaban ile parti yapabileceğine emin misin
    Say she wanna party with the jagaban
    – Jagaban ile parti yapmak istediğini söyle
    Because she never met nobody badder than
    – Hiç kimse daha kötü bir araya geldi çünkü daha
    I’m a jagaban
    – Ben bir jagaban’ım
    Classy, Boujee, Riffraff (riffraff)
    – Klas, Boujee, Riffraff (riffraff)
    Only fuck with good vibes (good vibes)
    – Sadece iyi vibes ile lanet (iyi vibes)
    Hennessy with no chaser
    – Hiçbir kovalayan ile Hennessy
    Only thing I chase is paper
    – Kovaladığım tek şey kağıt.
    Baby do you wanna be a jagaban
    – Bebeğim bir jagaban olmak ister misin
    Oya na na na na na na
    – Oya na na na na na na
  • Heuss L’enfoiré & Vald – Canada Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Heuss L’enfoiré & Vald – Canada Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Han, Heuss L’enfoiré-gué (Heuss L’enfoiré-gué)
    – Han, Heuss piç-Ford (Heuss piç-Ford)
    V.L.A.D-gué (V.L.A.D-gué)
    – V. L. A. D-Ford (V. L. A. D-Ford)

    Contre vents et marées sous une pluie de pétrole, un torrent de groupies
    – Yağ yağmurunda rüzgarlara ve gelgitlere karşı, hayranların akışı
    J’suis dans cette merde comme la weed dans le cookie
    – Bu bokun içindeyim, kurabiyedeki ot gibi.
    J’vais t’faire faire des loopings, le savoir est dans le silence
    – Seni döngüler yapmaya zorlayacağım, bilgi sessizlik içinde
    Ferme-la même si t’as pas tout dit
    – Her şeyi söylemesen bile kapa çeneni.
    J’taffe comme une fourmi, ma sacoche est fournie
    – Bir karınca gibi j’taffe, benim çantası sağlanır
    L’argent vient dе partout, ça me donne le tournis
    – Para her yerden geliyor, bana bir bükülme veriyor
    Chеf d’orchestre en tournée, ton cadavre entouré
    – Şef turda, cesedin kuşatıldı
    D’vant l’complément d’enquête, j’suis complètement bourré (oui, oui)
    – D’vant soruşturma tamamlayıcısı, tamamen sarhoşum (Evet, Evet)

    Zeg P on the track, bitch
    – Yolda Zeg P, kaltak

    Concert au Canada, tu m’as déjà vu là-bas
    – Kanada’da konser, beni daha önce orada gördün mü
    Khapta, stenda, Artistocrate et la Moulaga
    – Khapta, stenda, Artistocrates ve La Moulaga
    Ils dépensent c’qu’ils ont pas, ils font la Malaga (yeah)
    – Sahip olmadıkları şeyleri harcıyorlar, Malaga’yı yapıyorlar (Evet)
    Laisse-les parler-gué, j’reviens du Panama (oh, oh)
    – Konuşmalarına İzin Ver-Ford, Panama’dan geri döndüm (oh, oh)
    J’suis pas matinal (nan), j’lis pas ton journal (nan)
    – Sabah değilim (nan), gazeteni okumam (nan)
    Pas d’match amical (nan), on joue la finale (ouais)
    – Dostluk maçı yok (nan), final oynuyoruz (Evet)
    Esprit hooligan (ouais), dans la capitale (nan)
    – Holigan ruhu (Evet), başkentte (nan)
    Nan, nan, j’suis pas matinal (matinal)
    – Hayır, Hayır, sabah değilim (sabah)
    La juge a dit non, elle veut que j’donne des noms
    – Yargıç Hayır dedi, isim vermemi istiyor.
    Mais j’connais ma mission (nan, nan)
    – Ama görevimi biliyorum (hayır, hayır)
    Que le Ciel nous bénisse, je le remercie
    – Tanrı bizi korusun, ona teşekkür ederim
    J’enfile mes Gucci (-ssima)
    – Gucci’yi giydim (- ssima)

    J’m’en irai dormir dans ce paradis mais c’est pas facile d’en bas
    – Bu cennette uyuyacağım ama aşağıdan kolay değil.
    J’m’en irai dormir dans ce paradis mais c’est pas facile d’en bas
    – Bu cennette uyuyacağım ama aşağıdan kolay değil.
    J’remets ça tous les soirs, ressers-moi à boire
    – Her gece geri koydum, tekrar içmemi sağla
    Un Mexicain notoire assis au fond du bar
    – Kötü şöhretli Meksikalı barın arkasında oturuyor
    J’remets ça tous les soirs, ressers-moi à boire
    – Her gece geri koydum, tekrar içmemi sağla
    Un Mexicain notoire assis au fond du bar
    – Kötü şöhretli Meksikalı barın arkasında oturuyor
    J’m’en irai dormir dans ce paradis mais c’est pas facile d’en bas
    – Bu cennette uyuyacağım ama aşağıdan kolay değil.
    J’m’en irai dormir dans ce paradis mais c’est pas facile d’en bas
    – Bu cennette uyuyacağım ama aşağıdan kolay değil.

    J’prends un maxi best of et ça y est, j’suis regénéré (yeah)
    – Maxi’yi en iyi şekilde alıyorum ve hepsi bu, rejenere oldum (Evet)
    Si tu m’vois réveillé, j’crois c’est l’moment d’célébrer (yeah)
    – Beni uyanık görürsen, kutlama zamanı olduğuna inanıyorum (Evet)
    Mon public n’a pas de race, y a qu’des dégénérés (yeah)
    – İzleyicilerimin ırkı yok, sadece dejeneratlar var (Evet)
    Si je saute dans la foule, j’vole au-d’ssus d’un nid d’coucous
    – Kalabalığa atlarsam, guguk kuşu yuvasının ötesine uçarım
    Tu serres pas la main, tu dis pas bonjour
    – El sıkışmıyorsun, Merhaba demiyorsun.
    Comme si tu connaissais pas l’morceau “Bonjour” (wah)
    – Sanki “Merhaba” şarkısını bilmiyormuşsun gibi (wah)
    Tu passes ton chemin, j’te fais pas la cour (wah)
    – Sen kendi yoluna git, sana bakmıyorum (wah)
    En coulisses, ça sent la pisse, y a pas d’amour
    – Sahnelerin arkasında, işemek gibi kokuyor, aşk yok
    Dis-moi exactement combien on fait ce soir
    – Bu gece tam olarak ne kadar yapacağımızı söyle.
    J’ai plus de cons’ sur moi, j’suis obligé de boire
    – Üzerimde daha fazla amcık var, içmeliyim
    Pourquoi tu tires dans l’eau, tu gaspilles des balles
    – Neden suya ateş ediyorsun, mermileri boşa harcıyorsun
    Mes démons viennent d’en haut, en enfer ici-bas (woh-oh, oh)
    – Şeytanlarım yukarıdan geliyor, cehennemde burada (woh-oh, oh)

    J’m’en irai dormir dans ce paradis mais c’est pas facile d’en bas
    – Bu cennette uyuyacağım ama aşağıdan kolay değil.
    J’m’en irai dormir dans ce paradis mais c’est pas facile d’en bas
    – Bu cennette uyuyacağım ama aşağıdan kolay değil.
    J’remets ça tous les soirs, ressers-moi à boire
    – Her gece geri koydum, tekrar içmemi sağla
    Un Mexicain notoire assis au fond du bar
    – Kötü şöhretli Meksikalı barın arkasında oturuyor
    J’remets ça tous les soirs, ressers-moi à boire
    – Her gece geri koydum, tekrar içmemi sağla
    Un Mexicain notoire assis au fond du bar
    – Kötü şöhretli Meksikalı barın arkasında oturuyor
    J’m’en irai dormir dans ce paradis mais c’est pas facile d’en bas
    – Bu cennette uyuyacağım ama aşağıdan kolay değil.
    J’m’en irai dormir dans ce paradis mais c’est pas facile d’en bas
    – Bu cennette uyuyacağım ama aşağıdan kolay değil.
  • Ben Mazué – Quand je marche Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Ben Mazué – Quand je marche Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Houla
    – Houla
    Faut que j’envoie ces lettres
    – Bu mektupları göndermeliyim.
    Faut que je rappelle mon père d’abord
    – Önce babamı aramalıyım.
    Faut que je prévoie cette fête
    – Bu partiyi planlamalıyım.
    Que j’ai promis de faire pour le disque d’or
    – Altın disk için yapacağıma söz verdim.

    Faut que je pense à l’été
    – Yaz hakkında düşünmeliyim.
    Trouver des colos pour les gamins
    – Çocuklar için colos bulma
    Demander quand est-ce que je les ai
    – Onlara ne zaman sahip olduğumu sor
    Et puis pour qu’ils voient leurs cousins
    – Ve sonra kuzenlerini görmeleri için

    Faut que je sache ce que mes sœurs ont prévu
    – Kız kardeşlerimin ne planladığını bilmem gerek.
    Avant de dire qu’elles me l’ont déjà dit
    – Söylemeden önce bana zaten söylediler.
    Je vais répondre oui mais que j’sais plus
    – Evet cevabını vereceğim ama daha fazlasını biliyorum
    Puis faudra que je pense à samedi
    – O zaman Cumartesi günü düşünmem gerekecek.
    J’aimerais les emmener à la mer loin de ces humeurs grisâtres
    – Onları bu grimsi ruh hallerinden uzak denize götürmek istiyorum
    Et dimanche on ira voir mon père
    – Pazar günü babamı görmeye gideceğiz.
    On regardera le match tous les quatre
    – Dördümüz de maçı izleyeceğiz.

    Pour ça faut que je l’appelle d’abord lui
    – Bu yüzden önce onu aramalıyım.
    Et puis cette fille à qui j’avais promis
    – Ve sonra söz verdiğim kız.
    Déjà y a cinq jours que demain je la contacterai c’est certain
    – Yarın onunla iletişime geçeceğim beş gün var.
    Et que je lui donnerai mon avis sur ce truc-là qu’elle a sorti
    – Ve onun çıkardığı şey hakkında ona fikrimi vereceğim.
    Un podcast sur les interdits, que j’ai trouvé d’ailleurs très bien
    – Yasak hakkında bir podcast, çok iyi buldum

    Et puis faut que je poste un beau contenu
    – Ve sonra güzel bir içerik yayınlamam gerekiyor
    J’sais pas, un truc nouveau
    – Bilmiyorum, yeni bir şey.
    Et vu le temps que je passe dessus
    – Ve zamanla bunu harcamak istiyorum
    Beaucoup trop peu pour que ce soit beau
    – Güzel olmak için çok az
    Ça va être nul et le pire
    – Bu berbat ve en kötüsü olacak
    C’est que je vais réussir à trouver un autre que moi
    – Benden başka birini bulmayı başaracağım.
    À qui en vouloir pour ça
    – Bunun için kim suçlanacak

    Stop ça y est
    – Orada dur
    J’arrête de penser
    – Düşünmeyi bırakırım
    J’vais courir, j’vais marcher
    – Koşacağım, yürüyeceğim.
    Stop, allez
    – Durma, hadi
    J’arrête de me presser
    – Acele etmeyi bırakıyorum.
    J’vais courir, j’vais marcher, j’vais sourire
    – Koşacağım, yürüyeceğim, gülümseyeceğim

    Stop ça y est
    – Orada dur
    J’arrête de penser
    – Düşünmeyi bırakırım
    J’vais courir, j’vais marcher
    – Koşacağım, yürüyeceğim.
    Stop, allez
    – Durma, hadi
    J’arrête de me presser
    – Acele etmeyi bırakıyorum.
    J’vais courir, j’vais marcher, j’vais sourire
    – Koşacağım, yürüyeceğim, gülümseyeceğim
    J’vais me relever
    – Kalkarım

    À côté de ça y a le silence de mes amis
    – Yanında arkadaşlarımın sessizliği var.
    À qui j’ai renoncé par amour
    – Aşk için vazgeçtiğim
    Et qui me rappelle qu’aujourd’hui je n’ai plus ni elle ni le temps pour
    – Bugün ne onu ne de vaktim var o aklıma geldi de
    Ne serait ce que les reconquérir
    – Sadece onları geri kazanırdı
    Et puis plus on vieillit, moins on comprend les gens qui nous entoure
    – Ve sonra yaşlandıkça, çevremizdeki insanları daha az anlıyoruz
    Plus on vieillit, moins on comprend tout court
    – Yaşlandıkça, daha az anlıyoruz

    Alors, y a l’amour des enfants, avec ça tu manques plus de rien
    – Yani, çocukların sevgisi var, bununla daha fazla bir şey yok
    Moi je les aime tellement justement
    – Onları çok seviyorum
    Que j’ai tout le temps peur de pas faire bien
    – Her zaman iyi olmamaktan korkuyorum.
    Faut dire qu’on parle des blessures faites par le regard d’un père
    – Bir babanın bakışları tarafından yapılan yaralardan bahsettiğimiz söylenmelidir
    La moitié des gens malheureux sur cette terre le sont de cette manière
    – Bu dünyadaki talihsiz insanların yarısı bu şekilde

    À quoi sert vraiment l’exigence, pourquoi on souhaite être excellent
    – Gerçekten gereklilik nedir, Neden mükemmel olmak ister
    Quand on voit dans quelle deshérence, se retrouve les génies souvent
    – Ne ilgisizlik içinde gördüğümüzde, Dahiler genellikle kendilerini bulurlar
    Moi je voudrais leur apprendre à être heureux avant d’être brillant
    – Onlara parlak olmadan önce mutlu olmayı öğretmek istiyorum
    Je voudrais leur apprendre à être heureux souvent, souvent
    – Onlara sık sık mutlu olmayı öğretmek istiyorum

    Parce que je veux pour être ce que je veux
    – Çünkü istediğim gibi olmak istiyorum.
    C’est bien moins important que ce que je suis
    – Kim olduğumdan çok daha az önemli.
    Les gamins c’est “faites ce que je fais”, pas “faites ce que je veux”
    – Çocuklar ” istediğimi yap “değil,” yaptığımı yap ” dır”
    Et encore moins “faites ce que je dis”
    – Yalnız ben gibi yapalım ” demek”
    Dans ce cas-là tant mieux pour la musique
    – Bu durumda müzik için daha iyi
    Tant mieux pour l’énergie, tant mieux pour les envies
    – Enerji için çok daha iyi, arzular için çok daha iyi
    Et pour le reste, pardon, tant pis
    – Ve geri kalanı için, üzgünüm, çok kötü
    Pardon, tant pis, pardon, tant pis, pardon, tant pis
    – Üzgünüm, Üzgünüm, Üzgünüm, Üzgünüm, Üzgünüm, Üzgünüm

    Stop ça y est
    – Orada dur
    J’arrête de penser
    – Düşünmeyi bırakırım
    J’vais courir, j’vais marcher
    – Koşacağım, yürüyeceğim.
    Stop, allez
    – Durma, hadi
    J’arrête de me presser
    – Acele etmeyi bırakıyorum.
    J’vais courir, j’vais marcher, j’vais sourire
    – Koşacağım, yürüyeceğim, gülümseyeceğim

    Stop ça y est
    – Orada dur
    J’arrête de penser
    – Düşünmeyi bırakırım
    J’vais courir, j’vais marcher
    – Koşacağım, yürüyeceğim.
    Stop, allez
    – Durma, hadi
    J’arrête de penser
    – Düşünmeyi bırakırım
    J’vais courir, j’vais marcher, j’vais sourire
    – Koşacağım, yürüyeceğim, gülümseyeceğim
    J’vais me relever
    – Kalkarım

    Avancer, se rassembler, sans flancher enjamber
    – İleriye taşımak, toplamak, üzerinde kanat adım olmadan
    Le chantier des pensées qui semblaient emmêlées
    – Kafa karıştırıcı görünen düşüncelerin şantiyesinde
    Je m’y colle et sans délais, mes soucis prenez-les
    – Ona sadık kalıyorum ve gecikmeden endişelerim onları alıyor
    Et l’angoisse tenez-la bien, j’vais shooter dedans comme elle vient
    – Ve acı onu sıkı tut, o geldiğinde ateş edeceğim

    Faut que je marche parce que je comprends quand je marche
    – Yürümek zorundayım çünkü yürürken anlarım.
    Faut que je marche parce que j’apprends quand je marche
    – Yürümek zorundayım çünkü yürürken öğreniyorum.
    Faut que je marche parce que je pense quand je marche
    – Yürümek zorundayım çünkü yürürken düşünüyorum.
    Parce que j’avance quand je marche
    – Çünkü yürüdüğümde ilerliyorum.
    Parce que je rêve quand je marche
    – Çünkü yürürken hayal kuruyorum.
  • Trois Cafés Gourmands – On t’emmène Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Trois Cafés Gourmands – On t’emmène Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    On a tous des hauts, on a tous des bas
    – Hepimizin inişleri var, hepimizin inişleri var
    On a tous le cœur le chaud quand on s’prend dans les bras
    – Birbirimizi kollarımıza aldığımızda hepimizin sıcak bir kalbi var.
    On s’est tous sentis seul au moins une fois
    – Hepimiz en az bir kez yalnız hissettik
    Quand on aime pas sa gueule, quand il n’y a rien qui va
    – Yüzünü sevmediğinde, hiçbir şey olmadığı zaman
    Dis-toi que c’est la même rengaine
    – Kendine bunun aynı şey olduğunu söyle.
    Que t’es pas tout seul avec ta peine
    – Acınla yalnız değilsin.

    Et qu’on t’emmène là-bas oublier tout ça
    – Ve tüm bunları unutmak için seni oraya götürelim
    Les coups durs, les chagrins, ça nous fait un point commun
    – Sert darbeler, acılar, bizi ortak bir nokta yapar
    On t’emmène chez nous pour oublier tout
    – Her şeyi unutmak için seni eve götürüyoruz.
    S’ils sont durs les réveils, c’est qu’on est un peu pareils
    – Eğer onlar sert uyanışlarsa, o zaman biz biraz aynıyız

    Allez, chante un peu, ça va déjà mieux
    – Hadi, biraz şarkı söyle, zaten daha iyi
    On t’emmène à l’abri retrouver de l’énergie
    – Enerji bulmak için sizi barınağa götürüyoruz
    Allez, viens chez nous pour oublier tout
    – Hadi, her şeyi unutmak için bize gel
    Allez, viens chez nous, on t’emmène, on t’emmène, on t’emmène
    – Hadi, bize gel, seni alacağız, seni alacağız, seni alacağız
    On t’emmène
    – Seni alacağız

    On est tous en colère quand l’avenir nous ment
    – Gelecek bize yalan söylediğinde hepimiz kızgınız
    On a tous des galères qu’on vit injustement
    – Hepimizin haksız bir şekilde yaşadığımız Kadırga var
    Des passages à vide, des marques du temps
    – Boş pasajlar, zaman işaretleri
    On a tous l’air de rien, mais on aime passionnément
    – Hepimiz hiçbir şeye benzemiyoruz, ama tutkuyla seviyoruz
    Dis-toi que c’est la même histoire
    – Kendine aynı hikaye olduğunu söyle.
    Que t’es pas seul à broyer du noir
    – Siyah taşlamada yalnız değilsin.

    Et qu’on t’emmène là-bas oublier tout ça
    – Ve tüm bunları unutmak için sizi oraya götürmemize izin verin
    Les coups durs, les chagrins, ça nous fait un point commun
    – Sert darbeler, acılar, bizi ortak bir nokta yapar
    On t’emmène chez nous pour oublier tout
    – Her şeyi unutmak için seni eve götürüyoruz.
    S’ils sont durs les réveils, c’est qu’on est un peu pareils
    – Eğer onlar sert uyanışlarsa, o zaman biz biraz aynıyız

    Allez, chante un peu, ça va déjà mieux
    – Hadi, biraz şarkı söyle, zaten daha iyi
    On t’emmène à l’abri retrouver de l’énergie
    – Enerji bulmak için sizi barınağa götürüyoruz
    Allez, viens chez nous pour oublier tout
    – Hadi, her şeyi unutmak için bize gel
    Allez, viens chez nous, on t’emmène, on t’emmène, on t’emmène
    – Hadi, bize gel, seni alacağız, seni alacağız, seni alacağız
    On t’emmène
    – Seni alacağız

    Si tu t’sens un peu amer
    – Eğer biraz acı hissediyorsan
    Dis-toi qu’y a pas d’joie sans peine, les ennuis ça va, ça vient
    – Kendinize acı olmadan sevinç olmadığını söyleyin, sorun gider, gelir
    T’es pas seul avec ta colère
    – Öfkenle yalnız değilsin.
    Tends-moi la main, prends la mienne, la vie ça tient à rien
    – Bana ulaş, benimkini al, hayat hiçbir şey için değil

    Et qu’on t’emmène là-bas oublier tout ça
    – Ve tüm bunları unutmak için seni oraya götürelim
    Les coups durs, les chagrins, ça nous fait un point commun
    – Sert darbeler, acılar, bizi ortak bir nokta yapar
    On t’emmène chez nous pour oublier tout
    – Her şeyi unutmak için seni eve götürüyoruz.
    S’ils sont durs les réveils, c’est qu’on est un peu pareils
    – Eğer onlar sert uyanışlarsa, o zaman biz biraz aynıyız

    Allez, chante un peu, ça va déjà mieux
    – Hadi, biraz şarkı söyle, zaten daha iyi
    On t’emmène à l’abri retrouver de l’énergie
    – Enerji bulmak için sizi barınağa götürüyoruz
    Allez, viens chez nous pour oublier tout
    – Hadi, her şeyi unutmak için bize gel
    Allez, viens chez nous, on t’emmène, on t’emmène, on t’emmène
    – Hadi, bize gel, seni alacağız, seni alacağız, seni alacağız
    On t’emmène
    – Seni alacağız
    On t’emmène
    – Seni alacağız
    On t’emmène
    – Seni alacağız
    On t’emmène
    – Seni alacağız
  • Damso – 911 İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Damso – 911 İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Eh, eh
    – Eh, eh
    Tombé love
    – Tombé aşk
    Eh
    – Ha

    J’me ramollis, j’suis tombé love
    – J’me ramollis, j’suis tombé love
    Fais le 911, j’crois qu’un gangster est tombé love
    – Fais le 911, j’crois qu’un gangster est tombé love
    Evidemment, tu poses des questions, tu dis que Dems jamais, O.G. fume, fait de l’argent
    – Evidemment, tu poses des questions, tu dis que Dems jamais, O. G. fume, fait de l’argent
    D’la moula, pense à rien d’autre, mais
    – D’la moula, pense à rien d’autre, mais
    J’me ramollis, j’suis tombé love
    – J’me ramollis, j’suis tombé love
    Fais le 911, j’crois qu’un gangster est tombé love
    – Fais le 911, j’crois qu’un gangster est tombé love
    Hollywood, j’me fais des films, j’rêve les yeux grands ouverts, j’plane oh god, non, j’pars en vrai
    – Hollywood, j’me fais des films, j’rêve les yeux grands ouverts, j’plane oh god, non, j’pars en vrai
    La drogue est visser, un bédo, j’tire une grosse taff
    – La drogue est visser, un bédo, j’tire une grosse taff

    Oh God, j’crois qu’j’me ramollis, j’suis tombé love
    – Oh Tanrım, j’crois qu’j’me ramollis, j’suis tombé love
    Fais le 911, j’crois qu’un gangster est tombé love
    – Fais le 911, j’crois qu’un gangster est tombé love
    J’me ramollis, j’suis tombé love
    – J’me ramollis, j’suis tombé love
    Fais le 911, j’crois qu’un gangster est tombé love
    – Fais le 911, j’crois qu’un gangster est tombé love

    Love, love
    – Aşk, aşk
    Love, love
    – Aşk, aşk
    Love, love
    – Aşk, aşk
    Love, love
    – Aşk, aşk

    Ok, va dire à mama qu’t’as rencontré l’homme de ta vie
    – Tamam, va dire à mama qu’t’as rencontré l’Homme de ta vie
    P’tite punchline zarma romantique, j’crois qu’ça y est
    – P’tite punchline zarma romantique, j’crois qu’ça y est
    Eclaboussure sur des lèvres, enchanté de revivre
    – Eclaboussure sur des lèvres, enchanté de revivre
    Mon lifestyle, gicler sur des ‘tasses dans l’palais
    – Mon lifestyle, gicler sur des ‘ tasses dans l’palais
    Pour toi, j’pourrais même revendre du te-shi, ouais
    – Pour toi, j’pourrais même revendre du te-shi, ouais
    Pour toi j’pourrais même parler aux keufs, non, j’mens (non)
    – Pour toi j’pourrais même parler aux keufs, non, j’mens (non)
    Pour toi, j’arrêtai d’mettre dans les sses-fe (ouais)
    – Pour toi, j’arrêtai d’mettre dans les sses-fe (ouais)
    Pour toi, j’crois qu’j’pourrais dire qu’t’es ma meuf quand j’sors
    – Pour toi, j’crois qu’j’pourrais dire qu’t’es ma meuf quand j’sors

    Merde, j’me ramollis, j’suis tombé love
    – Merde, j’me ramollis, j’suis tombé love
    Fais le 911, j’crois que le gangster est tombé love
    – Fais le 911, j’crois que le gangster est tombé love
    J’me ramollis, j’suis tombé love
    – J’me ramollis, j’suis tombé love
    Fais le 911, j’crois qu’un gangster est tombé love
    – Fais le 911, j’crois qu’un gangster est tombé love

    Love, love
    – Aşk, aşk
    Love, love
    – Aşk, aşk
    Love, love
    – Aşk, aşk
    Love, love
    – Aşk, aşk

    (Merde, j’me ramollis, j’suis tombé love)
    – (Merde, j’me ramollis, j’suis tombé love)
  • M. Pokora – Si on disait Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    M. Pokora – Si on disait Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Ce matin j’ai pas les mots, c’est difficile
    – Bu sabah hiçbir kelimem yok, bu çok zor
    Les réponses à tes questions je les ai pas
    – Sorularınızın cevaplarını bilmiyorum
    Moi aussi j’ai peur du temps, du temps qui file
    – Ben de zamanın geçmesinden korkuyorum.
    Et le passé ne nous aide pas
    – Ve geçmiş bize yardım etmiyor

    Tant de soir, on n’se parle pas
    – O kadar çok akşam, birbirimizle konuşmuyoruz
    On oublie tout, on recommence là
    – Her şeyi unutuyoruz, burada tekrar başlıyoruz

    Si on disait
    – Eğer söylersek
    Qu’on a le temps
    – Zaman var
    Qu’on rêve encore
    – Hala hayal ettiğimiz şey
    Pas comme les grands
    – Büyük olanlar gibi değil
    Si on pensait
    – Eğer düşündüysek
    Comme des enfants
    – Çocuklar gibi
    Qu’on est plus fort, le dire vraiment
    – Daha güçlüyüz, gerçekten söyle
    Je ferai tout pour te retenir
    – Tutmak için bir şey yapacağım
    Si tu tombes, te soutenir
    – Eğer düşersen, kendini destekle
    J’ai dit le meilleur et le pire
    – En iyisini ve en kötüsünü söyledim.
    Je ne jouerais pas
    – Hiç oynamazdım
    Si on disait
    – Eğer söylersek
    Qu’on a le temps
    – Zaman var
    Se retrouver
    – Kendini bulma
    Sans faire semblant
    – Rol yapmadan
    Comme avant
    – Daha önce olduğu gibi

    Des images qui se mélangent dans ma tête
    – Kafamda karışan görüntüler
    Les nuages qui défilent, tu ne les vois pas
    – Geçen bulutlar, onları görmüyorsun
    Je te vois, la nuit, assise à la fenêtre
    – Seni geceleri pencerede otururken görüyorum.
    Moi je t’appelle, tu ne réponds pas
    – Seni çağırıyorum, cevap vermiyorsun.

    Tant de soir, on n’se parle pas
    – O kadar çok akşam, birbirimizle konuşmuyoruz
    On oublie tout, on recommence là
    – Her şeyi unutuyoruz, burada tekrar başlıyoruz

    Si on disait
    – Eğer söylersek
    Qu’on a le temps
    – Zaman var
    Qu’on rêve encore
    – Hala hayal ettiğimiz şey
    Pas comme les grands
    – Büyük olanlar gibi değil
    Si on pensait
    – Eğer düşündüysek
    Comme des enfants
    – Çocuklar gibi
    Qu’on est plus fort, le dire vraiment
    – Daha güçlüyüz, gerçekten söyle
    Je ferai tout pour te retenir
    – Tutmak için bir şey yapacağım
    Si tu tombes, te soutenir
    – Eğer düşersen, kendini destekle
    J’ai dit le meilleur et le pire
    – En iyisini ve en kötüsünü söyledim.
    Je ne jouerais pas
    – Hiç oynamazdım
    Si on disait
    – Eğer söylersek
    Qu’on a le temps
    – Zaman var
    Se retrouver
    – Kendini bulma
    Sans faire semblant
    – Rol yapmadan
    Comme avant
    – Daha önce olduğu gibi

    Comme avant
    – Daha önce olduğu gibi
    Ce matin j’ai pas les mots, c’est difficile
    – Bu sabah hiçbir kelimem yok, bu çok zor
    Les réponses à tes questions je ne les ai pas
    – Sorularınızın cevaplarına sahip değilim
  • Aya Nakamura Feat. Stormzy – Plus Jamais Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Aya Nakamura Feat. Stormzy – Plus Jamais Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    J’t’ai donné mon cœur, j’le referai plus jamais
    – Sana kalbimi verdim, bir daha asla yapmayacağım.
    Oh, no, no, no
    – Oh, hayır, hayır, hayır

    J’devais l’accepter, ça fait mal mais j’tourne la page
    – Bunu kabul etmek zorunda kaldım, acıyor ama sayfayı çeviriyorum
    J’suis tentée, j’dois l’avouer, j’pensais à nous tous les jours
    – Günaha yenik düştüm, itiraf etmeliyim ki, her gün bizi düşündüm
    C’est logique, y’a aucun retour, tout ça c’est relou, yeah
    – Mantıklı, geri dönüş yok, hepsi relou, Evet
    Parfois, j’suis dans l’excès, ma folie m’joue des tours
    – Bazen aşırıyım, Çılgınlığım bana oyun oynuyor
    J’sais même pas pourquoi, j’voulais pas y croire
    – Nedenini bile bilmiyorum, inanmak istemedim.
    C’était notre histoire (histoire)
    – Bu bizim hikayemizdi (hikaye)
    On est devenus si distants, et c’est le triste prix
    – Çok uzaklaştık ve bu üzücü bir fiyat

    J’t’ai donné mon cœur, j’le referai plus jamais (jamais)
    – Sana kalbimi verdim, bir daha asla yapmayacağım (asla)
    J’ai trop de rancœur, ça n’arrivera plus jamais (jamais)
    – Çok fazla kinim var, bir daha asla olmayacak (asla)
    J’ai déjà donné, j’le refеrai plus jamais
    – Zaten verdim, bir daha asla yapmayacağım
    Ouais, j’ai déjà donné, ça m’arrivera plus jamais (jamais, jamais)
    – Evet, zaten verdim, bir daha asla bana olmayacak (asla, asla)
    J’t’ai donné mon cœur, j’le refеrai plus jamais (jamais)
    – Sana kalbimi verdim, bir daha asla yapmayacağım (asla)
    J’ai trop de rancœur, ça n’arrivera plus jamais (jamais)
    – Çok fazla kinim var, bir daha asla olmayacak (asla)
    J’ai déjà donné, j’le referai plus jamais (eh, eh)
    – Zaten verdim, bir daha asla yapmayacağım (eh, eh)
    Ouais, j’ai déjà donné, j’le referai plus jamais (eh, eh)
    – Evet, zaten verdim, bir daha asla yapmayacağım (eh, eh)

    Lately, I’ve been holding on to things you said
    – Son zamanlarda söylediğin şeylere tutunuyorum.
    Heartbreak’s a dark place, shouldn’t have to be at us
    – Heartbreak karanlık bir yer, bize olmak zorunda olmamalı
    If I gave you space (you space)
    – Eğer sana bir yer verseydim (sen bir yersin)
    Someone’s gonna take my place (place)
    – Biri yerimi alacak.)
    All because of my mistakes (mistakes)
    – Ve hepsi hatalarım yüzünden (hatalar)
    Girl, I gotta say this, don’t think I can take this, no
    – Kızım, bunu söylemeliyim, bunu kaldırabileceğimi sanma, hayır

    J’t’ai donné mon cœur, j’le referai plus jamais (jamais) (oh, no)
    – Sana kalbimi verdim, bir daha asla yapmayacağım (asla) (oh, hayır)
    J’ai trop de rancœur, ça n’arrivera plus jamais (jamais)
    – Çok fazla kinim var, bir daha asla olmayacak (asla)
    J’ai déjà donné, j’le referai plus jamais (jamais)
    – Zaten verdim, bir daha asla yapmayacağım (asla)
    Ouais, j’ai déjà donné, ça m’arrivera plus jamais (jamais) (oh, no, no, no)
    – Evet, zaten verdim, bir daha asla bana olmayacak (asla) (oh, hayır, hayır, hayır)
    J’t’ai donné mon cœur, j’le referai plus jamais (jamais)
    – Sana kalbimi verdim, bir daha asla yapmayacağım (asla)
    J’ai trop de rancœur, ça n’arrivera plus jamais (jamais)
    – Çok fazla kinim var, bir daha asla olmayacak (asla)
    J’ai déjà donné, j’le referai plus jamais (jamais)
    – Zaten verdim, bir daha asla yapmayacağım (asla)
    Ouais, j’ai déjà donné, j’le referai plus jamais (oh no, oh no)
    – Evet, zaten verdim, bir daha asla yapmayacağım (oh hayır, oh hayır)

    J’me prends plus la tête (non)
    – J’me prises artı la tête (hayır)
    En vrai, c’était le destin, t’étais mon moteur
    – Gerçek şu ki, bu kaderdi, sen benim motorumdun
    T’es plus à la hauteur, ouste
    – Sen daha iyisin, oust
    T’es plus à la hauteur, hauteur
    – Daha yüksektesin, daha yüksektesin

    No, no
    – Hayır, hayır
    No, no, no
    – Hayır, hayır, hayır
    No, no, no
    – Hayır, hayır, hayır
    No, no
    – Hayır, hayır
    No, no, no
    – Hayır, hayır, hayır
    No, no
    – Hayır, hayır
    (‘Cause if I gave you space)
    – (Çünkü sana yer verseydim)
    (Someone’s gonna take my place)
    – (Birisi benim yerimi alacak)
    (‘Cause if I gave you space)
    – (Çünkü sana yer verseydim)
    (Someone’s gonna take my, take my)
    – (Birisi benimkini alacak, benimkini alacak)
  • Kimberose – Back on My Feet İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Kimberose – Back on My Feet İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    Ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh
    Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    Ooh, ooh
    – Ooh, ooh

    All I know, I’ve been there before
    – Tek bildiğim, daha önce de oradaydım.
    But I ain’t sorry, it’s plain to see
    – Ama üzgün değilim, görmek çok açık
    I just let go, let go
    – Sadece bıraktım, bıraktım.
    This time for sure
    – Bu sefer kesin
    And in a blink of an eye
    – Ve bir göz açıp kapayıncaya kadar
    And yeah, I’ve made my mistakes
    – Ve evet, hatalarımı yaptım
    Time to escape
    – Kaçma zamanı
    Please come and give it a try
    – Lütfen gelin ve bir deneyin

    Oh, oh oh, oh, oh, oh
    – Oh, oh, oh, oh, oh, oh
    Back on my feet
    – Ayaklarımın üzerinde
    I hit the street
    – Sokağa çarptım.
    I finally found a way out
    – Sonunda bir çıkış yolu buldum
    Back on my feet
    – Ayaklarımın üzerinde
    I’m off my knees
    – Dizlerimin gidiyorum
    See I’m only in to break free
    – Bak, sadece özgür olmak için buradayım.

    It was a moment in time
    – Zaman içinde bir an oldu
    I got a new star in line
    – Sırada yeni bir yıldız var.
    Ba-ba-ba-ba-ba-ba
    – Ba-ba-ba-ba-ba-ba
    Back on my feet
    – Ayaklarımın üzerinde
    It feels so sweet
    – Çok tatlı geliyor
    Oh, oh, oh
    – Oh, oh, oh

    Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    Ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh
    Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    Ooh, ooh
    – Ooh, ooh

    Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    Ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh
    Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh

    Cried today, I ain’t afraid
    – Bugün ağladım, korkmuyorum
    ‘Cause it’s up to me to find a new way
    – Çünkü yeni bir yol bulmak bana kalmış.
    To breathe
    – Solumak
    I just let go, let go
    – Sadece bıraktım, bıraktım.
    Out on my on
    – Dışarı üzerinde benim üzerinde
    Watch me, enjoy the ride
    – Beni izle, yolculuğun tadını çıkar
    And while the twists and the turns
    – Ve dönüşler ve dönüşler
    I’m gonna learn
    – Öğreneceğim
    I’m the only one to decide
    – Tek karar verecek olan kişi benim

    Oh, oh, oh, oh
    – Oh, oh, oh, oh
    Oh, oh, oh, oh
    – Oh, oh, oh, oh
    Oh, oh, oh, oh, oh, oh, oh
    – Oh, oh, oh, oh, oh, oh, oh

    Back on my feet
    – Ayaklarımın üzerinde
    I hit the street
    – Sokağa çarptım.
    I finally found a way out
    – Sonunda bir çıkış yolu buldum
    Back on my feet
    – Ayaklarımın üzerinde
    I’m off my knees
    – Dizlerimin gidiyorum
    See I’m only in to break free
    – Bak, sadece özgür olmak için buradayım.

    It was a moment in time
    – Zaman içinde bir an oldu
    I got a new star in line
    – Sırada yeni bir yıldız var.
    Ba-ba-ba-ba-ba-ba
    – Ba-ba-ba-ba-ba-ba
    Back on my feet
    – Ayaklarımın üzerinde
    It feels so sweet
    – Çok tatlı geliyor
    Oh, oh, oh
    – Oh, oh, oh

    Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    Ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh
    Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    Ooh, ooh (everything’s all right)
    – Ooh, ooh (her şey yolunda)

    Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh
    Ooh, ooh, ooh, ooh
    – Ooh, ooh, ooh, ooh
    Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh (fine)
    – Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh (iyi)

    (Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh)
    – (Ooh, ooh, ooh, ooh, ooh)
    (Ooh, ooh, ooh, ooh)
    – (Ooh, ooh, ooh, ooh)
    Back on my feet (ooh, ooh, ooh, ooh)
    – Ayaklarımın üzerine geri dön (ooh, ooh, ooh, ooh)
    It feels so sweet (ooh, ooh, ooh, ooh)
    – Çok tatlı hissediyor (ooh, ooh, ooh, ooh)
    Back on my feet (ooh, ooh, ooh, ooh)
    – Ayaklarımın üzerine geri dön (ooh, ooh, ooh, ooh)
    Back on my feet
    – Ayaklarımın üzerinde
  • GIMS – JUSQU’ICI TOUT VA BIEN Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    GIMS – JUSQU’ICI TOUT VA BIEN Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Malgré le temps qui passe, j’espère
    – Zamanın geçmesine rağmen, umarım
    Pourquoi je gagne et puis je perds?
    – Neden kazanıp sonra kaybediyorum?
    Comme un enfant à qui l’on raconte une histoire
    – Bir hikaye anlatılan bir çocuk gibi
    Je dois y croire
    – Buna inanıyorum, inanmak zorundayım
    Malgré les hauts, les bas, je sais
    – İniş ve çıkışlara rağmen, biliyorum

    M’accorder un dernier essai
    – Bana son bir deneyin
    Je vois la vie me faire un signe
    – Hayatın beni bir işaret haline getirdiğini görüyorum
    J’ai lutté pour en être digne
    – Buna layık olmak için mücadele ettim.

    Je crois qu’tout va bien jusqu’ici
    – Bence şu ana kadar her şey yolunda
    Quitté par un cœur indécis
    – Kararsız bir kalp tarafından bırakıldı
    L’impression qu’y a pas d’raccourci
    – Kısayol olmadığı izlenimi
    La course est finie, j’reprends mes esprits
    – Yarış bitti, ruhumu geri alıyorum.
    Je crois qu’tout va bien jusqu’ici
    – Bence şu ana kadar her şey yolunda
    Quitté par un cœur indécis
    – Kararsız bir kalp tarafından bırakıldı
    L’impression qu’y a pas d’raccourci
    – Kısayol olmadığı izlenimi
    La course est finie, j’reprends mes esprits (j’reprends mes esprits)
    – Yarış bitti, J’reprends mes Esprit (J’reprends mes Esprit)

    Quand j’suis sûr, je fais l’effort et qu’importe à qui les torts
    – Eminim ki, ne zaman, kimler yanlışlar için çaba olursa olsun yaparım
    On finit par tomber d’accord
    – Kabul sonumuz
    Parfois, j’y vais un peu fort, j’me méfie de l’eau qui dort
    – Bazen biraz sert gidiyorum, uyuyan suya dikkat ediyorum

    Et si c’était un coup du sort?
    – Ya bu bir kader darbesiyse?
    Malgré les doutes, je prends sur moi
    – Şüphelere rağmen, bunu kendime alıyorum
    Tu sais, les coups, je n’les sens pas
    – Bilirsin, darbeler, onları hissetmiyorum
    Je me relève, je n’tremble pas
    – Kalkıyorum, titremiyorum
    Je vis, je vois, ne t’en fais pas
    – Yaşıyorum, anlıyorum, endişelenme

    Je crois qu’tout va bien jusqu’ici
    – Bence şu ana kadar her şey yolunda
    Quitté par un cœur indécis
    – Kararsız bir kalp tarafından bırakıldı
    L’impression qu’y a pas d’raccourci
    – Kısayol olmadığı izlenimi
    La course est finie, j’reprends mes esprits
    – Yarış bitti, ruhumu geri alıyorum.
    Je crois qu’tout va bien jusqu’ici
    – Bence şu ana kadar her şey yolunda
    Quitté par un cœur indécis
    – Kararsız bir kalp tarafından bırakıldı
    L’impression qu’y a pas d’raccourci
    – Kısayol olmadığı izlenimi
    La course est finie, j’reprends mes esprits (j’reprends mes esprits)
    – Yarış bitti, J’reprends mes Esprit (J’reprends mes Esprit)

    Suis-moi, suis-moi, oh, oh, oh
    – Beni takip et, beni takip et, oh, oh, oh
    Suis-moi, suis-moi, oh, oh, oh
    – Beni takip et, beni takip et, oh, oh, oh

    Suis-moi, suis-moi, oh, oh, oh
    – Beni takip et, beni takip et, oh, oh, oh
    Suis-moi, suis-moi, oh, oh, oh
    – Beni takip et, beni takip et, oh, oh, oh

    Malgré les doutes, je prends sur moi
    – Şüphelere rağmen, bunu kendime alıyorum
    Tu sais, les coups, je n’les sens pas
    – Bilirsin, darbeler, onları hissetmiyorum
    Je me relève, je n’tremble pas
    – Kalkıyorum, titremiyorum
    Je vis, je vois, ne t’en fais pas
    – Yaşıyorum, anlıyorum, endişelenme

    Je crois qu’tout va bien jusqu’ici (jusqu’ici)
    – Şimdiye kadar her şeyin yolunda olduğuna inanıyorum (şimdiye kadar)
    Quitté par un cœur indécis (oh oh)
    – Kararsız bir kalp tarafından sol (oh oh)
    L’impression qu’y a pas d’raccourci
    – Kısayol olmadığı izlenimi
    La course est finie, j’reprends mes esprits
    – Yarış bitti, ruhumu geri alıyorum.
    Je crois qu’tout va bien jusqu’ici
    – Bence şu ana kadar her şey yolunda
    Quitté par un cœur indécis
    – Kararsız bir kalp tarafından bırakıldı
    L’impression qu’y a pas d’raccourci
    – Kısayol olmadığı izlenimi
    La course est finie, j’reprends mes esprits (j’reprends mes esprits)
    – Yarış bitti, J’reprends mes Esprit (J’reprends mes Esprit)

    Suis-moi, suis-moi, oh, oh, oh
    – Beni takip et, beni takip et, oh, oh, oh
    Suis-moi, suis-moi, oh, oh, oh
    – Beni takip et, beni takip et, oh, oh, oh
    Suis-moi, suis-moi, oh, oh, oh
    – Beni takip et, beni takip et, oh, oh, oh
    Suis-moi, suis-moi, oh, oh, oh
    – Beni takip et, beni takip et, oh, oh, oh

    Je crois qu’tout va bien jusqu’ici
    – Bence şu ana kadar her şey yolunda
    J’reprends mes esprits
    – Ruhlar geri alıyorum
    Je crois qu’tout va bien jusqu’ici
    – Bence şu ana kadar her şey yolunda
    J’reprends mes esprits
    – Ruhlar geri alıyorum
  • Kygo & Donna Summer – Hot Stuff İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Kygo & Donna Summer – Hot Stuff İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Sittin’ here eatin’ my heart out waitin’
    – Burada oturuyor ve yemek yiyor. kalbim bekliyor
    Waitin’ for some lover to call
    – Bir sevgilinin aramasını bekliyorum.
    Dialed about a thousand numbers lately
    – Son zamanlarda yaklaşık bin numarayı çevirdi
    Almost rang the phone off the wall
    – Neredeyse duvardan telefon çaldı

    Lookin’ for some hot stuff, baby, this evenin’
    – Sıcak şeyler arıyorum, bebeğim, bu akşam
    I need some hot stuff, baby, tonight
    – Bu akşam bazı sıcak şeyler bebek istiyorum
    I want some hot stuff, baby, this evenin’
    – Sıcak bir şeyler istiyorum, bebeğim, bu akşam
    Gotta have some hot stuff
    – Bazı sıcak şeyler olmalı
    Gotta have some love tonight
    – Bu gece biraz aşk olmalı

    Hot stuff
    – Sıcak şeyler
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)
    I need hot stuff
    – Sıcak şeylere ihtiyacım var
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)
    I want some hot stuff
    – Bazı sıcak şeyler istiyorum
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)
    I need hot stuff
    – Sıcak şeylere ihtiyacım var
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)

    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)

    Lookin’ for a lover who needs another
    – Bir başkasına ihtiyacı olan bir sevgiliyi arıyorum
    Don’t want another night on my own
    – Tek başıma bir gece daha istemiyorum.
    Wanna share my love with a warm blooded lover
    – Aşkımı sıcak kanlı bir sevgiliyle paylaşmak ister misin
    Wanna bring a wild man back home
    – Vahşi bir adamı eve getirmek ister misin

    Gotta have some hot love, baby, this evenin’
    – Sıcak bir aşk olmalı, bebeğim, bu akşam
    I need some hot stuff, baby, tonight
    – Bu akşam bazı sıcak şeyler bebek istiyorum
    I want some hot stuff, baby, this evenin’
    – Sıcak bir şeyler istiyorum, bebeğim, bu akşam
    Got to have some lovin’
    – Var sevilmeye
    Got to have love tonight
    – Bu gece aşk var

    Hot stuff
    – Sıcak şeyler
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)
    I need hot stuff
    – Sıcak şeylere ihtiyacım var
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)
    I want some hot stuff
    – Bazı sıcak şeyler istiyorum
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)
    I need hot stuff
    – Sıcak şeylere ihtiyacım var
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)

    Looking for some hot stuff
    – Bazı sıcak şeyler arıyorum
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)
    I need some hot stuff
    – Sıcak bir şeye ihtiyacım var
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)
    Looking for some hot stuff
    – Bazı sıcak şeyler arıyorum
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)
    I need hot stuff
    – Sıcak şeylere ihtiyacım var
    Baby, baby
    – Bebeğim, bebeğim
    Baby, baby (tonight)
    – Bebeğim, bebeğim (bu gece)