Blog

  • Susanne Sundfør – When İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Susanne Sundfør – When İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    When can I see you again?
    – Seni bir daha ne zaman görebilirim?
    I’ve been waiting out here for so long
    – Uzun zamandır burada bekliyorum.
    And I don’t seem to find a reason
    – Ve bir sebep bulamıyorum.
    To keep building these castles out of snow
    – Bu kaleleri kardan uzak tutmak için

    They only melt away
    – Sadece eriyip gidiyorlar.
    When spring is arriving and you won’t be here
    – Bahar geldiğinde ve burada olmayacaksın
    Waiting to drag me down into your pond
    – Beni göletine sürüklemek için bekliyor

    You bury me slowly, you bury me slowly
    – Beni yavaşça gömüyorsun, yavaşça gömüyorsun
    Take what you can
    – Alabildiğiniz kadar alın
    Give what you don’t need
    – İhtiyacınız olmayan bir şey verin
    Still I’ll let it be known in every parish
    – Yine de her cemaatte bilinmesine izin vereceğim
    You are loved, you are loved
    – Seviliyorsun, seviliyorsun

    When can I see you again?
    – Seni bir daha ne zaman görebilirim?
    I’ve been waiting out here for so long
    – Uzun zamandır burada bekliyorum.
    And I don’t seem to find a reason
    – Ve bir sebep bulamıyorum.
    To keep building these castles out of snow
    – Bu kaleleri kardan uzak tutmak için

    They only melt away
    – Sadece eriyip gidiyorlar.
    When spring is arriving and you won’t be here
    – Bahar geldiğinde ve burada olmayacaksın
    Waiting to drag me down into your pond
    – Beni göletine sürüklemek için bekliyor

    You bury me slowly, you bury me slowly
    – Beni yavaşça gömüyorsun, yavaşça gömüyorsun
    Take what you can
    – Alabildiğiniz kadar alın
    Give what you don’t need
    – İhtiyacınız olmayan bir şey verin
    Still I’ll let it be known in every parish
    – Yine de her cemaatte bilinmesine izin vereceğim
    You are loved, you are loved
    – Seviliyorsun, seviliyorsun
    You are loved, you are loved
    – Seviliyorsun, seviliyorsun
    You are loved, you are loved
    – Seviliyorsun, seviliyorsun
  • Victor Leksell – Svag İsveçce Sözleri Türkçe Anlamları

    Victor Leksell – Svag İsveçce Sözleri Türkçe Anlamları

    Visa dem hur stark du är
    – Onlara ne kadar güçlü olduğunu göster
    Låt dem aldrig se dig fälla tårar
    – Gözyaşlarını dökerken görmelerine asla izin verme
    Det är så jag växte upp
    – Büyüdüm böyle
    Var bara en man och ta det
    – Sadece bir erkek ol ve al
    Allting är okej om någon frågar
    – Herşey yolunda mı diye herkes soruyor
    Det är så det vart för mig
    – Benim için böyle oldu

    Och jag kan lyfta flera tusen kilo
    – Ve birkaç bin kilogram kaldırabilirim
    Och jag kan ta mig över hav och land
    – Ve denizi ve karayı geçebilirim
    Kan göra nästan allt de ber om
    – İstedikleri hemen hemen her şeyi yapabilir

    Men jag kan inte va i samma rum som dig
    – Ama seninle aynı odada olamam.
    Utan att jag tappar andan
    – Nefesimi kaybetmeden
    Och varje gång du ser på mig
    – Ve bana her baktığında
    Känns som att mitt hjärta stannar
    – Kalbim duruyormuş gibi hissediyorum.
    Försöker spela svår och stå emot
    – Sert oynamak ve direnmeye çalışıyorum
    Men du river mina murar
    – Ama duvarlarımı yıkıyorsun.
    Jag vet inte vad du gör
    – Ne yaptığını bilmiyorum
    Men allting som du gör, det gör mig svag
    – Ama yaptığın her şey beni zayıflatıyor.

    Våga släppa taget nu
    – Şimdi bırakmaya cesaret et
    Sluta vara rädd för att bli sårad
    – İncinmekten korkmayı bırak.
    Det är så det måste va
    – Bu doğru olmalı
    Det är väl bara så det är
    – Sanırım bu sadece böyle
    Kan ändå inte fatta det
    – Hala inanamıyorum buna
    För jag kan göra nästan allt de ber om
    – Çünkü istedikleri her şeyi yapabilirim.

    Men jag kan inte va i samma rum som dig
    – Ama seninle aynı odada olamam.
    Utan att jag tappar andan
    – Nefesimi kaybetmeden
    Och varje gång du ser på mig
    – Ve bana her baktığında
    Känns som att mitt hjärta stannar
    – Kalbim duruyormuş gibi hissediyorum.
    Försöker spela svår och stå emot
    – Sert oynamak ve direnmeye çalışıyorum
    Men du river mina murar
    – Ama duvarlarımı yıkıyorsun.
    Jag vet inte vad du gör
    – Ne yaptığını bilmiyorum
    Men allting som du gör, det gör mig svag
    – Ama yaptığın her şey beni zayıflatıyor.

    Aldrig våga visa mig svag
    – Bana zayıf göstermek için cesaret asla
    Men med dig blir det en annan sak
    – Ama seninle başka bir mesele olacak
    Med dig finns inget annat val
    – Seninle başka seçenek yok.
    Med dig så vill jag vara svag
    – Seninle zayıf olmak istiyorum

    Nu vill jag bara vara i samma rum som dig
    – Şimdi sadece seninle aynı odada olmak istiyorum.
    Och jag vågar tappa andan
    – Ve nefesimi kaybetmeye cesaret ediyorum
    Och varje gång du ser på mig
    – Ve bana her baktığında
    Vill jag ba att tiden stannar
    – Durmak için zaman istiyor muyum

    Men jag kan inte vara i samma rum som dig
    – Ama seninle aynı odada olamam.
    Utan att jag tappar andan
    – Nefesimi kaybetmeden
    Och varje gång du ser på mig
    – Ve bana her baktığında
    Känns som att mitt hjärta stannar
    – Kalbim duruyormuş gibi hissediyorum.
    Försöker spela svår och stå emot
    – Sert oynamak ve direnmeye çalışıyorum
    Men du river mina murar
    – Ama duvarlarımı yıkıyorsun.
    Jag vet inte vad du gör
    – Ne yaptığını bilmiyorum
    Men allting som du gör det gör mig svag
    – Ama yaptığın her şey beni zayıflatıyor.
  • Irene Cara – Fame İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Irene Cara – Fame İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Baby you look at me and tell me what you see
    – Bebeğim bana bak ve ne gördüğünü söyle
    You ain’t seen the best of me yet
    – Daha beni en iyi şekilde görmedin.
    Give me time, I’ll make you forget the rest
    – Bana zaman ver, gerisini unutmanı sağlayacağım.
    I’ve got more in me and you can set it free
    – İçimde daha fazlası var ve onu özgür bırakabilirsin
    I can catch the moon in my hand
    – Elimde ayı yakalayabiliyorum.
    Don’t you know who I am?
    – Sen benim kim olduğumu bilmiyor musun?
    Remember my name
    – Adımı hatırla

    (Fame)
    – (Şöhret)
    I’m gonna live forever
    – Sonsuza kadar yaşayacağım
    I’m gonna learn how to fly
    – Uçmayı öğreneceğim.
    (High)
    – (Yüksek)
    I feel it coming together
    – Bir araya geldiğini hissediyorum.
    People will see me and cry
    – İnsanlar beni görecek ve ağlayacak

    (Fame)
    – (Şöhret)
    I’m gonna make it to heaven
    – Ben o şehirli
    Light up the sky like a flame
    – Gökyüzünü bir alev gibi aydınlatın
    (Fame)
    – (Şöhret)
    I’m gonna live forever
    – Sonsuza kadar yaşayacağım
    Baby, remember my name
    – Bebeğim adımı unutma
    (Remember, remember, remember, remember)
    – (Hatırla, hatırla, hatırla, hatırla)
    (Remember, remember, remember, remember)
    – (Hatırla, hatırla, hatırla, hatırla)

    Baby hold me tight, ’cause you can make it right
    – Bebeğim, bana sıkıca sarıl, çünkü her şeyi düzeltebilirsin.
    You can shoot me straight to the top
    – Beni doğrudan tepeye vurabilirsin.
    Give me love and take all I’ve got to give
    – Bana sevgi ver ve vermek zorunda olduğum her şeyi al
    Baby I’ll be tough, too much is not enough, no
    – Bebeğim, sert olacağım, çok fazla yeterli değil, hayır
    I’ll grab your heart till it breaks
    – Kırılana kadar kalbini tutacağım.
    You got what it takes
    – Ne alır var mı

    (Fame)
    – (Şöhret)
    I’m gonna live forever
    – Sonsuza kadar yaşayacağım
    I’m gonna learn how to fly
    – Uçmayı öğreneceğim.
    (High)
    – (Yüksek)
    I feel it coming together
    – Bir araya geldiğini hissediyorum.
    People will see me and cry
    – İnsanlar beni görecek ve ağlayacak

    (Fame)
    – (Şöhret)
    I’m gonna make it to heaven
    – Ben o şehirli
    Light up the sky like a flame
    – Gökyüzünü bir alev gibi aydınlatın
    (Fame)
    – (Şöhret)
    I’m gonna live forever
    – Sonsuza kadar yaşayacağım
    Baby, remember my name
    – Bebeğim adımı unutma
    (Remember, remember, remember, remember)
    – (Hatırla, hatırla, hatırla, hatırla)
    (Remember, remember, remember)
    – (Hatırla, hatırla, hatırla)

    (Fame)
    – (Şöhret)
    I’m gonna make it to heaven
    – Ben o şehirli
    Light up the sky like a flame
    – Gökyüzünü bir alev gibi aydınlatın
    (Fame)
    – (Şöhret)
    I’m gonna live forever
    – Sonsuza kadar yaşayacağım
    Baby, remember my name
    – Bebeğim adımı unutma
    (Remember, remember, remember, remember)
    – (Hatırla, hatırla, hatırla, hatırla)
    (Remember, remember, remember, remember)
    – (Hatırla, hatırla, hatırla, hatırla)
    Remember my name
    – Adımı hatırla

    (Fame)
    – (Şöhret)
    I’m gonna live forever
    – Sonsuza kadar yaşayacağım
    (Fame)
    – (Şöhret)
    I’m gonna learn how to fly
    – Uçmayı öğreneceğim.
    (High)
    – (Yüksek)
    I feel it coming together
    – Bir araya geldiğini hissediyorum.
    (Fame)
    – (Şöhret)
    People will see me and cry
    – İnsanlar beni görecek ve ağlayacak
    (Remember my name)
    – (Adımı hatırla)

    (Fame)
    – (Şöhret)
    I’m gonna make it to heaven
    – Ben o şehirli
  • X Ambassadors – Unsteady İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    X Ambassadors – Unsteady İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Hold, hold on, hold onto me
    – Tutun, tutun, tutun beni üzerine
    ‘Cause I’m a little unsteady
    – Çünkü biraz dengesizim.
    A little unsteady
    – Biraz kararsız
    Hold, hold on, hold onto me
    – Tutun, tutun, tutun beni üzerine
    ‘Cause I’m a little unsteady
    – Çünkü biraz dengesizim.
    A little unsteady
    – Biraz kararsız

    Mama, come here
    – Anne, buraya gel
    Approach, appear
    – Yaklaşım, görünür
    Daddy, I’m alone
    – Baba, yalnızım.
    ‘Cause this house don’t feel like home
    – ‘Bu evi neden evde istemiyor

    If you love me, don’t let go
    – Eğer beni seviyorsan, sakın bırakma
    Whoa, if you love me, don’t let go
    – Whoa, eğer beni seviyorsan, bırakma

    Hold, hold on, hold onto me
    – Tutun, tutun, tutun beni üzerine
    ‘Cause I’m a little unsteady
    – Çünkü biraz dengesizim.
    A little unsteady
    – Biraz kararsız
    Hold, hold on, hold onto me
    – Tutun, tutun, tutun beni üzerine
    ‘Cause I’m a little unsteady
    – Çünkü biraz dengesizim.
    A little unsteady
    – Biraz kararsız

    Mother, I know
    – Anne, biliyorum
    That you’re tired of being alone
    – Yalnız kalmaktan yorulduğunu.
    Dad, I know you’re trying
    – Baba, denediğini biliyorum.
    To fight when you feel like flying
    – Uçmak istediğinizde savaşmak için

    But if you love me, don’t let go
    – Ama beni seviyorsan, bırakma.
    Whoa, if you love me, don’t let go
    – Whoa, eğer beni seviyorsan, bırakma

    Hold, hold on, hold onto me
    – Tutun, tutun, tutun beni üzerine
    ‘Cause I’m a little unsteady
    – Çünkü biraz dengesizim.
    A little unsteady
    – Biraz kararsız
    Hold, hold on, hold onto me
    – Tutun, tutun, tutun beni üzerine
    ‘Cause I’m a little unsteady
    – Çünkü biraz dengesizim.
    A little unsteady
    – Biraz kararsız

    Hold, hold on, hold onto me
    – Tutun, tutun, tutun beni üzerine
    ‘Cause I’m a little unsteady
    – Çünkü biraz dengesizim.
    A little unsteady
    – Biraz kararsız
  • Zola Feat. SCH – 9 1 1 3 Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Zola Feat. SCH – 9 1 1 3 Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    AWA the mafia my nigga
    – Ava mafya benim zenci
    9-1, la TN, le bitume, la bécane, le bitume, sur ma vie, ça fait qu’un
    – 9-1, TN, bitüm, bicane, bitüm, hayatımda, bir yapar
    J’veux plus voir ni les choyes, ni les profs, les poucaves
    – Ne şımartılmış ne de öğretmenleri, poucaves’i görmek istiyorum
    Les baltringues, dans nos rues, toutes ces merdes, ça fait qu’un
    – Baltringues, sokaklarımızda, tüm bu bok, sadece bir

    Paname c’est l’enfer en mieux, j’croise les doigts pour les miens
    – Paname cehennem daha iyi, benim için parmaklarımı çapraz
    Tu t’fais arracher ton sac comme tu t’fais endormir ton feu
    – Ateşini uyutuyormuş gibi çantanı kopartırsın.
    Les rapports s’passent au volant, tu passes de reuf à ami
    – Raporlar direksiyonda olur, reuf’tan arkadaşa gidersiniz
    Tu passes de reuf à ami si j’vois trop tеs yeux sur mon biff
    – Eğer ben de görürsem reuf’tan arkadaşa gidersin.
    9-1, la TN, le bitume, la bécanе, le bitume, sur ma vie, ça fait qu’un
    – 9-1, TN, bitüm, bicane, bitüm, hayatımda, bir yapar
    J’veux plus voir ni les choyes, ni les profs, les poucaves
    – Ne şımartılmış ne de öğretmenleri, poucaves’i görmek istiyorum
    Les baltringues, dans nos rues, toutes ces merdes, ça fait qu’un
    – Baltringues, sokaklarımızda, tüm bu bok, sadece bir
    J’ai pas d’cœur sous ma chemise Gucci
    – Gucci gömleğimin altında kalbim yok.
    Sous ma chemise Gucci j’cache encore une autre Gucci, ouais
    – Gucci gömleğimin altında başka bir Gucci saklıyorum, Evet
    Les jours passent et l’mental s’endurcit
    – Günler geçiyor ve zihin sertleşiyor
    J’tire une barre de bouffi, j’tire une barre de pasta et je fuck la vie, les soucis
    – Kabarık bir çubuk çekiyorum, bir makarna çubuğu çekiyorum ve hayatı beceriyorum, endişeler
    École du Parc aux Biches, à jouer avec des balles en mousse
    – Parc aux biches okulu, köpük topları ile oynuyor
    Aujourd’hui, le crime paie donc j’suis dans tout mais pas la douce
    – Bugün suç ödüyor, bu yüzden her şeyde varım ama tatlı değil
    Ennemis, t’es pas chez toi donc désappe-toi, fais une danse
    – Düşmanlar, evde değilsin, bu yüzden bırak, dans et
    J’élimine tout dans l’lavabo l’matin vers 6h10
    – Sabah 6: 10 civarında lavabodaki her şeyi ortadan kaldırıyorum

    On rentre chargés, mets dix ‘teilles, blanc de blanc (blanc de blanc)
    – Biz yüklü eve gitmek, on ‘ teilles koymak, Beyaz Beyaz (Beyaz Beyaz)
    La Phantom est mal garée sur les Champs
    – Hayalet tarlalarda kötü park edilmiş
    9-1, 1-3, 9-1, 1-3
    – 9-1, 1-3, 9-1, 1-3
    Des grosses ‘teilles (‘teilles, ‘teilles) j’les envoie (skurr)
    – Büyük ‘ teilles (‘teilles,’ teilles) onları gönderiyorum (skurr)
    Ramène un bavard, on le laisse sans voix (sans voix)
    – Bir konuşmacı geri getir, onu suskun bırakıyoruz (suskun)
    S’il faut le refaire, on l’refait cent fois (cent fois, brr, brr)
    – Tekrar yapmak zorunda kalırsanız, tekrar yüz kez yaparsınız (yüz kez, brr, brr)
    Mon pétard n’a pas de sang-froid (skurr)
    – Havai fişeğimin soğukkanlılığı yok (skurr)

    1-3, béton, réseau, KX, T-Max, R1, RR
    – 1-3, beton, ağ, KX, T-Max, R1, RR
    Les locations, grosses gammes, les RS
    – Kiralama, geniş aralıklar, RS
    Les sacoches, les CZ, les lasers ça fait qu’un
    – Saddlebags, CZS, lazerler fait
    Tu connais, mes gâtés, QH1, QH2
    – Biliyorsun, ganimetlerim, QH1, QH2
    On a l’shit et la beuh, trop bien conditionnés
    – Bok ve bok var, çok iyi şartlandırılmış
    Des pythons sur des fronts, des couteaux sous la gorge
    – Cephelerde pitonlar, boğazın altındaki bıçaklar
    Moi, j’veux mettre dix minutes du portail à la porte
    – Kapıdan kapıya on dakika koymak istiyorum.
    T’sais qu’on fait pas ble3ani quand faut ouvrir un box et sortir des outils
    – Bir kutu açıp aletleri çıkarmamız gerektiğinde ble3ani yapmayacağımızı biliyorsun.
    J’trouve pas qu’on est maudits, 10K dans un Blue Jean
    – Lanetlendiğimizi sanmıyorum, mavi bir Jean’de 10K
    Ça dit “donne-moi la caisse”
    – “Bana sandığı ver” yazıyor.”
    Cagoulés dans la boutique
    – Dükkanda kapüşonlu

    On rentre chargés, mets dix ‘teilles, blanc de blanc (blanc de blanc)
    – Biz yüklü eve gitmek, on ‘ teilles koymak, Beyaz Beyaz (Beyaz Beyaz)
    La Phantom est mal garée sur les Champs
    – Hayalet tarlalarda kötü park edilmiş
    9-1, 1-3, 9-1, 1-3
    – 9-1, 1-3, 9-1, 1-3
    Des grosses ‘teilles (‘teilles, ‘teilles), j’les envoie (skurr)
    – Büyük ‘ teilles (‘teilles,’ teilles), onları gönderiyorum (skurr)
    Ramène un bavard, on le laisse sans voix (sans voix)
    – Bir konuşmacı geri getir, onu suskun bırakıyoruz (suskun)
    S’il faut le refaire, on l’refait cent fois (cent fois, brr, brr)
    – Tekrar yapmak zorunda kalırsanız, tekrar yüz kez yaparsınız (yüz kez, brr, brr)
    Mon pétard n’a pas de sang-froid (skurr)
    – Havai fişeğimin soğukkanlılığı yok (skurr)

    S’il le faut ton four j’le lave rien qu’j’le relave (brr)
    – Eğer fırın gerekiyorsa (yani relave ben hiç yıkamam )
    Des tonnes de Hach’ sur la ble-ta d’la cave (poh, poh, poh)
    – Kiler katta hach ‘ ton (poh, poh, poh)
    Les condés collent aux fesses comme le PQ quand j’me relève (gang)
    – Condés ayağa kalktığımda PQ gibi kalçalara yapışıyor (çete)
    Après nous c’est mort, y a qu’des mythos, y a plus d’relève
    – Bizden sonra öldü, sadece efsaneler var, daha fazla ardıl var
    Marseille Nord, autoroute A7, tout l’monde aux assiettes
    – Marsilya Nord, A7 otoyolu, herkes plakalara.
    Tu nous dis qu’tu as la re-pu mais c’est d’la 0-7
    – Geri aldığını söyle ama saat 0-7.
    C’est d’la 0-7, vitesse aux palettes
    – 0-7, paletlere hız
    Hein, Marseille Nord, autoroute A7
    – Hein, Marsilya Nord, A7 otoyolu

    On rentre chargés, mets dix ‘teilles, blanc de blanc (blanc de blanc)
    – Biz yüklü eve gitmek, on ‘ teilles koymak, Beyaz Beyaz (Beyaz Beyaz)
    La Phantom est mal garée sur les Champs
    – Hayalet tarlalarda kötü park edilmiş
    9-1, 1-3, 9-1, 1-3
    – 9-1, 1-3, 9-1, 1-3
    Des grosses ‘teilles (‘teilles, ‘teilles), j’les envoie (skurr)
    – Büyük ‘ teilles (‘teilles,’ teilles), onları gönderiyorum (skurr)
    Ramène un bavard, on le laisse sans voix (sans voix)
    – Bir konuşmacı geri getir, onu suskun bırakıyoruz (suskun)
    S’il faut le refaire, on l’refait cent fois (cent fois, brr, brr)
    – Tekrar yapmak zorunda kalırsak, tekrar yüz kez yaparız (yüz kez, brr, brr)
    Mon pétard n’a pas de sang-froid (skurr)
    – Havai fişeğimin soğukkanlılığı yok (skurr)
  • Vinai & Le Pedre – I Was Made İspanyolca Sözleri Türkçe Anlamları

    Vinai & Le Pedre – I Was Made İspanyolca Sözleri Türkçe Anlamları

    Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    Do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do
    Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    Do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do

    I was made for loving you, baby
    – Seni sevmek için yaratıldım bebeğim.
    You were made for loving me
    – Sevmek için sen de beni
    And I can’t get enough of you, baby
    – Ve o kadar olabilirim canım
    Can you get enough of me?
    – Benden yeterince alabilir misin?

    Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    Do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do

    And I can’t get enough of you, baby
    – Ve o kadar olabilirim canım
    Can you get enough of me?
    – Benden yeterince alabilir misin?

    I was made for loving you, baby
    – Seni sevmek için yaratıldım bebeğim.
    You were made for loving me
    – Sevmek için sen de beni
    And I can’t get enough of you, baby
    – Ve o kadar olabilirim canım
    Can you get enough of me?
    – Benden yeterince alabilir misin?

    You were made for loving me
    – Sevmek için sen de beni
    Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    Do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do
    Can you get enough of me?
    – Benden yeterince alabilir misin?
    Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    Do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do
    Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    Do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do
    Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    Do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do

    I was made for loving you, baby
    – Seni sevmek için yaratıldım bebeğim.
    You were made for loving me
    – Sevmek için sen de beni
    And I can’t get enough of you, baby
    – Ve o kadar olabilirim canım
    Can you get enough of me?
    – Benden yeterince alabilir misin?
    I was madе for loving you, baby
    – Seni sevmek için yaratıldım bebeğim.
    You were made for loving mе
    – Sevmek için sen de beni
    And I can give it all to you, baby
    – Ve hepsini sana verebilirim, bebeğim
    Can you give it all to me?
    – Hepsini bana verebilir misin?

    You were made for loving me
    – Sevmek için sen de beni
    Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    Do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do
    Can you get enough of me?
    – Benden yeterince alabilir misin?
    Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    – Do, do, do, do, do, do, do, do, do
    And I can give it all to you, baby
    – Ve hepsini sana verebilirim, bebeğim
    I was made for loving you, baby
    – Seni sevmek için yaratıldım bebeğim.
  • Nat King Cole – Smile İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Nat King Cole – Smile İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

    Smile, though your heart is aching
    – Gülümseme, kalbini görüyorum.
    Smile, even though it’s breaking
    – Gülümse, kırılsa bile
    When there are clouds in the sky, you’ll get by
    – Gökyüzünde bulutlar olduğunda, üstesinden geleceksin

    If you smile through your fear and sorrow
    – Eğer korku ve üzüntü ile gülümsersen
    Smile, and maybe tomorrow
    – Gülümse ve belki yarın
    You’ll see the sun come shining through for you
    – Güneş gökyüzünde parlıyor gel sen de göreceksin
    Light up your face with gladness
    – Yüzünü neşeyle aydınlat
    Hide every trace of sadness
    – Üzüntünün her izini Sakla
    Although a tear may be ever so near
    – Her ne kadar bir gözyaşı çok yakın olsa da

    That’s the time you must keep on trying
    – İşte denemeye devam etmen gereken zaman
    Smile, what’s the use of crying?
    – Gülümse, ağlamanın ne faydası var?
    You’ll find that life is still worthwhile
    – O hayat bulursun yine de faydalıdır
    If you just smile
    – Eğer sadece gülümsersen

    That’s the time you must keep on trying
    – İşte denemeye devam etmen gereken zaman
    Smile, what’s the use of crying?
    – Gülümse, ağlamanın ne faydası var?
    You’ll find that life is still worthwhile
    – O hayat bulursun yine de faydalıdır
    If you just smile
    – Eğer sadece gülümsersen
  • Jul Feat. Sch – Mother F**k Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Jul Feat. Sch – Mother F**k Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    C’est le J, c’est le S, 1.3 (mathafack)
    – Bu J, bu s, 1.3 (mathafack)
    J’suis qu’avec des têtes cassées dans la loc’
    – Ben sadece loc kırık kafaları ile’
    J’les baise, j’les baise, j’les baise (mathafack)
    – Onları beceriyorum, onları beceriyorum, onları beceriyorum (mathafack)
    J’les buzze, j’les buzze, j’les buzze (mathafack)
    – J’les buzze, J’les buzze, j’les buzze (mathafack)

    C’est le J, c’est le S, 1.3 (mathafack)
    – Bu J, bu s, 1.3 (mathafack)
    J’suis qu’avec des têtes cassées dans la loc’
    – Ben sadece loc kırık kafaları ile’
    J’les baise, j’les baise, j’les baise (mathafack)
    – Onları beceriyorum, onları beceriyorum, onları beceriyorum (mathafack)
    J’les buzze, j’les buzze, j’les buzze (mathafack)
    – J’les buzze, J’les buzze, j’les buzze (mathafack)

    Enculé d’ta mère (hein), j’suis en fond d’sept sur la A7, j’suis vers là si y a du fric à faire
    – Orospu çocuğu (eh), a7’de yedinin altındayım, yapacak para varsa oradayım
    Hey, quel régal (quel régal), remontada, “crick” le bruit du métal, j’vise du Multistrada (oh)
    – Hey, ne bir tedavi (ne bir tedavi), remontada,” crick ” metal sesi, J’vise du Multistrada (oh)
    Et en ville pas d’garde du corps, hein, trois sacoches (oh), plus vite, c’est plus tard
    – Ve şehirde hiçbir koruma, eh, üç heybe (oh), daha hızlı, daha sonra
    Voie d’gauche, appels de phares, han
    – Sol şerit, Deniz Feneri çağrıları, han
    Matrix, Matrix, et j’me casse à Benidorm (oh), Malaga (‘ga)
    – Matris, matris ve J’me casse içinde Benidorm (oh), Malaga (‘ga)
    Paraît qu’tu es un bandito (oh, ah, ah) et va là-bas
    – Bir haydut olduğunu duydum (oh, ah, ah) ve oraya git
    Cortège de motos (‘tos), tres-uncho
    – Konvoy (‘tos), tres-uncho
    Fais l’signe Jul, crie “mathafack” (‘fack, ‘fack), mon poto
    – Temmuz işareti yapın, ” mathafack “(‘fack,’ fack), dostum bağırın
    Ouais, et l’taff, ça fait mal au dos (han)
    – Evet, ve taff, sırtını acıtıyor (han)
    Ouais, les sous, ça vous monte à la tête (han)
    – Evet, pennies, kafana gidiyor (han)
    Ouais, et tu vends ta daronne pour un plot, petit puto
    – Evet, ve daronne’unu bir komplo için satıyorsun, küçük orospu

    C’est le J, c’est le S, 1.3 (mathafack)
    – Bu J, bu s, 1.3 (mathafack)
    J’suis qu’avec des têtes cassées dans la loc’
    – Ben sadece loc kırık kafaları ile’
    J’les baise, j’les baise, j’les baise (mathafack)
    – Onları beceriyorum, onları beceriyorum, onları beceriyorum (mathafack)
    J’les buzze, j’les buzze, j’les buzze (mathafack)
    – J’les buzze, J’les buzze, j’les buzze (mathafack)

    C’est le J, c’est le S, 1.3 (mathafack)
    – Bu J, bu s, 1.3 (mathafack)
    J’suis qu’avec des têtes cassées dans la loc’
    – Ben sadece loc kırık kafaları ile’
    J’les baise, j’les baise, j’les baise (mathafack)
    – Onları beceriyorum, onları beceriyorum, onları beceriyorum (mathafack)
    J’les buzze, j’les buzze, j’les buzze (mathafack)
    – J’les buzze, J’les buzze, j’les buzze (mathafack)

    Tu as des trucs à dire (eh, eh), on a des trucs à faire, frère
    – Söyleyecek bir şeyin var (eh, eh), yapacak bir şeyimiz var, kardeşim
    Dans le coin, ça tire (grr, grr, grr), histoire de ter-ter
    – Köşede, çeker (grr, grr, grr), ter-ter tarihi
    Ils auraient pu finir comme Lewandowski
    – Lewandowski gibi olabilirlerdi.
    Mais les jeunes, ils veulent des sous, maintenant, ils vendent au ski
    – Ama gençler, pennies istiyorlar, şimdi kayak için satıyorlar
    Sous whisky, qui c’est qui fait le fou, ce soir, j’arrose qui
    – Viski altında, kim aptal yapar, bu gece kim su
    Dans le secteur, y a des bandits, y a des petits qui ont grandi
    – Sektörde haydutlar var, büyümüş küçük olanlar var
    Y a des voyous, y a des bandits, y a des grosses peines, des repentis
    – Haydutlar var, haydutlar var, büyük üzüntüler var, tövbe edenler var
    Et des fils de qu’j’avais sentis
    – Ve hissettiğim oğullar
    Sur le Vieux-Port, on est samedi, y a le COVID, y a le convié, y a les copines, y a les cousines
    – Eski limanda, bugün Cumartesi, COVİD var, misafir var, kız arkadaşlar var, kuzenler var
    Y a les voisines, la limousine, ma voix, un Uzi, je les bousille, je les bousille
    – Komşular var, limuzin, sesim, Uzi, onları beceriyorum, onları beceriyorum
    C’coup-ci, pas de scusi, trop d’buzz, j’peux pas sortir l’arme de Russie
    – C’cut-ci, hayır scusi, çok fazla vızıltı, ben Rusya’dan silah alamaz
    J’te mets le pied au menton comme Boucif, c’est nocif, dans la zone, ça sent le roussi
    – J’de bacağını çeneye koy, boucif gibi, zararlı, bölgede, Rus kokuyor
    Quand j’arrive dans la zone, c’est atroce, ça sort les CZ, les bolides et les cross
    – Bölgeye girdiğimde, acı verici, CZ, arabalar ve Haç çıkıyor
    Et les frères, ils attendent des grâces, plus elle est bonne, plus l’embrouille, elle est grosse
    – Ve kardeşler, lütuf bekliyorlar, ne kadar iyi olursa, o kadar kafa karıştırıcı olur, yağdır

    C’est le J, c’est le S, 1.3 (mathafack)
    – Bu J, bu s, 1.3 (mathafack)
    J’suis qu’avec des têtes cassées dans la loc’
    – Ben sadece loc kırık kafaları ile’
    J’les baise, j’les baise, j’les baise (mathafack)
    – Onları beceriyorum, onları beceriyorum, onları beceriyorum (mathafack)
    J’les buzze, j’les buzze, j’les buzze (mathafack)
    – J’les buzze, J’les buzze, j’les buzze (mathafack)

    C’est le J, c’est le S, 1.3 (mathafack)
    – Bu J, bu s, 1.3 (mathafack)
    J’suis qu’avec des têtes cassées dans la loc’
    – Ben sadece loc kırık kafaları ile’
    J’les baise, j’les baise, j’les baise (mathafack)
    – Onları beceriyorum, onları beceriyorum, onları beceriyorum (mathafack)
    J’les buzze, j’les buzze, j’les buzze (mathafack)
    – J’les buzze, J’les buzze, j’les buzze (mathafack)

    C’est le J, c’est le S, 1.3 (mathafack)
    – Bu J, bu s, 1.3 (mathafack)
    J’suis qu’avec des têtes cassées dans la loc’
    – Ben sadece loc kırık kafaları ile’
    J’les baise, j’les baise, j’les baise (mathafack)
    – Onları beceriyorum, onları beceriyorum, onları beceriyorum (mathafack)
    J’les buzze, j’les buzze, j’les buzze (mathafack)
    – J’les buzze, J’les buzze, j’les buzze (mathafack)

    C’est le J, c’est le S, 1.3 (mathafack)
    – Bu J, bu s, 1.3 (mathafack)
    J’suis qu’avec des têtes cassées dans la loc’
    – Ben sadece loc kırık kafaları ile’
    J’les baise, j’les baise, j’les baise (mathafack)
    – Onları beceriyorum, onları beceriyorum, onları beceriyorum (mathafack)
    J’les buzze, j’les buzze, j’les buzze (mathafack)
    – J’les buzze, J’les buzze, j’les buzze (mathafack)
  • Grand Corps Malade & Louane – Derrière le brouillard Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Grand Corps Malade & Louane – Derrière le brouillard Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Et dans le noir, derrière le brouillard, j’entends ce piano chanter
    – Ve karanlıkta, sisin arkasında, bu piyanonun şarkı söylediğini duyuyorum
    Chanter l’espoir, l’envie de croire, qu’on peut tout réinventer
    – Şarkı söyleme umudu, her şeyi yeniden icat edebileceğimize inanma arzusu

    Alors je joins ma voix encore une fois pour tenir dans l’orage
    – Bu yüzden fırtınada durmak için tekrar sesime katılıyorum
    Je joins ma voix encore une fois pour trouver le courage
    – Cesaretimi bulmak için bir kez daha sesime katılıyorum

    Y a pas d’recette, pour supporter les épreuves
    – Denemelere katlanmak için bir reçete yok
    Remonter l’cours des fleuves, quand les tragédies pleuvent
    – Trajediler yağmur yağdığında nehirlerin akışına çıkmak
    Y a pas d’recette, pour encaisser les drames
    – Dramaları bozdurmak için bir reçete yok
    Franchir les mers à la rame, quand l’horreur te fait du charme
    – Korku sizi büyüleyici hale getirdiğinde denizleri kürekle geçin
    Y a pas de recette, quand t’en avais pas non plus
    – Sen de yokken tarif yok.
    Personne t’avait prévenu, tu t’es battu comme t’as pu
    – Kimse seni uyarmadı, elinden geldiğince sıkı savaştın.

    Y a pas de recette, quand l’enfer te sers la main
    – Cehennem size yardımcı olduğunda tarif yok
    Abandonner c’est humain, l’avenir c’est loin
    – Vazgeçmek insandır, gelecek çok uzaktır
    Mais tu t’es mise à chanter, même pas par choix
    – Ama şarkı söylemeye başladın, kendi isteğinle bile değil
    Comme à chaque chute, à chaque fois, ça c’est imposé à toi
    – Her sonbaharda olduğu gibi, her zaman, bu size empoze edilir
    Chanter, comme un enfant surpris, comme un instinct d’survie, comme un instant d’furie
    – Şaşkın bir çocuk gibi şarkı söylemek, hayatta kalma içgüdüsü gibi, bir öfke anı gibi
    Chanter pour accepter, exprimer, résister, avancer, progresser, exister
    – Kabul etmek, şarkı söylemek, ifade, karşı, önceden, ilerleme var
    Chanter comme une résilience, une délivrance
    – Bir esneklik, bir kurtuluş olarak şarkı söylemek
    Chanter comme une évidence
    – Bir no-brainer gibi şarkı

    Et dans le noir, derrière le brouillard, j’entends ce piano chanter
    – Ve karanlıkta, sisin arkasında, bu piyanonun şarkı söylediğini duyuyorum
    Chanter l’espoir, l’envie de croire, qu’on peut tout réinventer
    – Şarkı söyleme umudu, her şeyi yeniden icat edebileceğimize inanma arzusu

    Alors je joins ma voix encore une fois pour tenir dans l’orage
    – Bu yüzden fırtınada durmak için tekrar sesime katılıyorum
    Je joins ma voix encore une fois pour trouver le courage
    – Cesaretimi bulmak için bir kez daha sesime katılıyorum
    À quel moment, tu comprends qu’c’est ton truc?
    – Bunun senin işin olduğunu hangi noktada anlıyorsun?
    Que la musique revient pour t’relever de chaque chute
    – Müzik her sonbaharda sizi kaldırmak için geri dönsün
    À quel moment, tu sais qu’elle est ta boussole?
    – Pusulan olduğunu ne zaman biliyorsun?
    Quand la vie te punis, la musique te console
    – Hayat seni cezalandırdığında, müzik seni rahatlatır
    À quel moment, ce piano a chanté?
    – O piyano ne zaman şarkı söyledi?
    Ses accords t’ont hanté, ont choyé ta santé
    – Anlaşmaları sizi rahatsız etti, sağlığınızı şımarttı
    À quel moment, il est ta respiration?
    – Nefesin hangi noktada?
    Et à quel moment, on en fait une chanson?
    – Ve ne zaman bir şarkı yapacağız?

    Si je me sens comme une enfant, j’ai déjà eu plusieurs vies
    – Eğer bir çocuk gibi hissedersem, o zaman zaten birkaç hayatım vardı
    Je peux regarder devant, en chantant ce qu’on m’a pris
    – Benden Alınanları söyleyerek sabırsızlıkla bekleyebilirim.

    Moi aussi, j’ai connu une sorte brouillard et j’ai entendu ce piano au loin
    – Ben de bir tür sis yaşadım ve bu piyanoyu uzaktan duydum
    Et moi aussi, sans vraiment le prévoir, naturellement ma voix la rejoint
    – Ve ben de, gerçekten öngörmeden, doğal olarak sesim ona katılır
    On a pas du tout les mêmes histoires, mais finalement quelques points communs
    – Aynı hikayelere sahip değiliz, ama sonunda bazı ortak noktalarımız var
    Comme un air de force oratoire, j’écris, tu chantes, le brouillard est bien loin
    – Hitabet gücünün havası gibi, yazıyorum, şarkı söylüyorsun, sis çok uzakta

    Et dans le noir, derrière le brouillard, j’entends ce piano chanter
    – Ve karanlıkta, sisin arkasında, bu piyanonun şarkı söylediğini duyuyorum
    Chanter l’espoir, l’envie de croire, qu’on peut tout réinventer
    – Şarkı söyleme umudu, her şeyi yeniden icat edebileceğimize inanma arzusu
    Alors je joins ma voix encore une fois pour tenir dans l’orage
    – Bu yüzden fırtınada durmak için tekrar sesime katılıyorum
    Je joins ma voix encore une fois pour trouver le courage
    – Cesaretimi bulmak için bir kez daha sesime katılıyorum
  • Ninho – Tout en Gucci Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Ninho – Tout en Gucci Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Comme j’suis un taulier, taulier
    – Ben bir gardiyanım, gardiyanım
    J’m’endormirai au Hilton (Lil (Lil) Ben (Ben))
    – Hilton’da uyuyacağım (Lil (Lil) Ben (Ben))
    Eh hey
    – Hey hey
    Binks
    – Binks

    Y aura plus jamais d’anonymat (hum nan)
    – Bir daha asla anonimlik olmayacak (hum nan)
    Même si j’dépose le tablier (hum ouais)
    – Önlüğü düşürsem bile (um Evet)
    Comme la boule noire au billard on s’ra sur l’rain-ter
    – Havuzda siyah bir top gibi, yağmurda bir s’ra-ter
    On t’remplacera si tu t’fais péter (direct)
    – Osurursanız sizi değiştireceğiz (doğrudan)
    J’ai une famille trop grande à nourrir
    – Beslenemeyecek kadar büyük bir ailem var.
    Many j’peux pas mourir pour l’nom d’ma rue (jamais)
    – Çoğu sokağımın adı için ölemem (asla)
    Pété, j’ai v’-esqui la flicaille, sors à la prochaine, à Porte Maillot (ah)
    – Osuruk, ben V ‘ – esqui polis, Porte Maillot için, bir sonraki dışarı çıkmak (ah)
    J’ai planté le pommier, pommier, ils m’ont même pas laissé une pomme (yah)
    – Elma ağacını diktim, elma ağacı, bana bir elma bile bırakmadılar (yah)
    Mais comme j’suis un taulier, taulier, je m’endormirai au Hilton
    – Ama gardiyan olduğum için, gardiyan, Hilton’da uyuyakalırım.
    Tenu ce putain de sac, j’mе barrais dans la soirée
    – Bu lanet çantayı tuttum, akşam J’me barrais
    J’revenais à midi si la vеille tout s’était bien passé
    – Bir gün herşey çok güzel gitmişti önce öğle saatlerinde ise geldim
    Tenu ce putain de sac, j’me barrais dans la soirée (binks)
    – Bu lanet çantayı tuttum, akşam kendimi engelliyordum (binks)
    J’revenais à midi si la veille tout s’était bien passé
    – Bir gün herşey çok güzel gitmişti önce öğle saatlerinde ise geldim
    Bédo, bédo, G13, j’suis dans l’réseau (binks)
    – Bédo, bédo, G13, ben ağdayım (binks)
    Couteau, sans dents, appartement, là-haut (binks)
    – Bıçak, dişsiz, Daire, orada (binks)
    Bédo, bédo, G13, j’suis dans l’réseau (binks)
    – Bédo, bédo, G13, ben ağdayım (binks)
    Couteau, sans dents, appartement, là-haut (binks)
    – Bıçak, dişsiz, Daire, orada (binks)
    Numéro 10, j’distribue comme Léo, Léo, Léo Messi, j’suis dans l’ghetto (dans l’ghetto)
    – 10 numara, Leo, Leo, Leo Messi olarak dağıtıyorum, gettodayım (gettoda)
    Woh-oh
    – Woh-oh

    Et j’m’habillerai tout en Gucci (tout en Gucci, tout en Gucci)
    – Ve hepsini Gucci’de giyeceğim (hepsi Gucci’de, hepsi Gucci’de)
    Devant l’miroir j’me trouve BG, un peu gêné, un peu gêné
    – Aynanın önünde J’me BG’Yİ bulur, biraz utanmış, biraz utanmış
    Quand la famille demande le prix (un peu gêné quand la famille demande le prix)
    – Aile fiyat sorduğunda (aile fiyat sorduğunda biraz utandım)
    En face ils sont jaloux, jaloux de qui, jaloux de nous, qui j’dois, ah
    – Önünde kıskanıyorlar, kimi kıskanıyorlar, bizi kıskanıyorlar, kimim var, ah

    On commence par qui (on commence par qui, par vous)
    – Kiminle başlıyoruz (kiminle başlıyoruz, seninle)
    Devant l’miroir j’me trouve BG, un peu gêné, un peu gêné
    – Aynanın önünde J’me BG’Yİ bulur, biraz utanmış, biraz utanmış
    Quand la famille demande le prix (un peu gêné quand la famille demande le prix)
    – Aile fiyat sorduğunda (aile fiyat sorduğunda biraz utandım)
    En face ils sont jaloux, jaloux de qui, jaloux de nous, qui j’dois, ah
    – Önünde kıskanıyorlar, kimi kıskanıyorlar, bizi kıskanıyorlar, kimim var, ah
    On commence par qui (oh)
    – Kim ile başlıyoruz (oh)
    Faudra être têtu et borné pour réussir à monter, monter, monter (oh)
    – Tırmanma, tırmanma, tırmanma (oh) başarılı olmak için inatçı ve sınırlı olmak zorunda kalacak)
    J’ai besoin d’personne pour compter, 20 billets d’50 font 1 000, c’est carré
    – Sayacak kimseye ihtiyacım yok, 50’nin 20 notu 1000, bu Kare

    Qu’est ce qu’ils connaissent eux
    – Ve ne biliyorlar
    Ils sont bons qu’à dire “bang-bang” dans les sons (dans les sons)
    – Seslerde “bang-bang” demekte iyidirler (seslerde)
    Mais quand ça bang-bang vraiment, y a peu d’soldats au front (aïe aïe)
    – Ama bang-bang olduğunda, ön tarafta birkaç asker (ahh ahh)
    Mais qu’est ce qu’ils connaissent eux
    – Ama ne biliyorlar
    Ils sont bons qu’à dire “bang-bang” dans les sons (dans les sons)
    – Seslerde “bang-bang” demekte iyidirler (seslerde)
    Mais quand ça bang-bang vraiment, y a peu d’soldats au front (aïe aïe)
    – Ama bang-bang olduğunda, ön tarafta birkaç asker (ahh ahh)
    Tout en coste-La, mi corazón est toujours aussi black (aussi black)
    – Coste-La’da iken, mi corazón hala siyah (ayrıca siyah)
    J’me suis acheté un toka, j’suis pas everyday avec les bodyguards (bodyguards)
    – Bir toka aldım, her gün korumalarla (korumalarla) değilim)
    Connu comme les Rolling Stones, connu comme Lady Gaga (comme Lady Di)
    – Rolling Stones olarak bilinen, Lady Gaga olarak bilinen (Lady Di olarak)
    Ce putain d’monde est stone, j’ai baissé les tarots d’la frappe, ah
    – Bu lanet dünya taş gibi, grevin tarotlarını düşürdüm, ah

    Et j’m’habillerai tout en Gucci (tout en Gucci, tout en Gucci)
    – Ve hepsini Gucci’de giyeceğim (hepsi Gucci’de, hepsi Gucci’de)
    Devant l’miroir j’me trouve BG, un peu gêné, un peu gêné
    – Aynanın önünde J’me BG’Yİ bulur, biraz utanmış, biraz utanmış
    Quand la famille demande le prix (un peu gêné quand la famille demande le prix)
    – Aile fiyat sorduğunda (aile fiyat sorduğunda biraz utandım)
    En face ils sont jaloux, jaloux de qui, jaloux de nous, qui j’dois, ah
    – Önünde kıskanıyorlar, kimi kıskanıyorlar, bizi kıskanıyorlar, kimim var, ah

    On commence par qui (on commence par qui, par vous)
    – Kiminle başlıyoruz (kiminle başlıyoruz, seninle)
    Devant l’miroir j’me trouve BG, un peu gêné, un peu gêné
    – Aynanın önünde J’me BG’Yİ bulur, biraz utanmış, biraz utanmış
    Quand la famille demande le prix (un peu gêné quand la famille demande le prix)
    – Aile fiyat sorduğunda (aile fiyat sorduğunda biraz utandım)
    En face ils sont jaloux, jaloux de qui, jaloux de nous, qui j’dois, ah
    – Önünde kıskanıyorlar, kimi kıskanıyorlar, bizi kıskanıyorlar, kimim var, ah
    On commence par qui (oh)
    – Kim ile başlıyoruz (oh)
    Faudra être têtu et borné pour réussir à monter, monter, monter (oh)
    – Tırmanma, tırmanma, tırmanma (oh) başarılı olmak için inatçı ve sınırlı olmak zorunda kalacak)
    J’ai besoin d’personne pour compter, 20 billets d’50 font 1 000, c’est carré (c’est carré)
    – Sayacak kimseye ihtiyacım yok, 50’nin 20 notu 1000, Kare (Kare)

    En face ils sont jaloux, jaloux de qui, jaloux de nous, qui j’dois, ah
    – Önünde kıskanıyorlar, kimi kıskanıyorlar, bizi kıskanıyorlar, kimim var, ah
    On commence par qui
    – Kim ile başlıyoruz
    Faudra être têtu et borné pour réussir à monter, monter, monter
    – Tırmanma, tırmanma, tırmanma konusunda başarılı olmak için inatçı ve sınırlı olmak zorunda kalacak
    Johnny, tout pour la qualité, bordel
    – Johnny, kalite için her şey, lanet olsun
    Tiens, tiens, retiens bien ça mon pote
    – Bekle, bekle, dostum.
    Binks, hey hey
    – Binks, hey hey
  • Dadju Feat. Tiakola – Dieu merci Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Dadju Feat. Tiakola – Dieu merci Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Ma chérie, fais tes valises, on va quitter la street
    – Tatlım, bavullarını topla, caddeyi terk edeceğiz.
    J’ai fait du bénéf’ qu’on va investir en Afrique
    – Afrika’ya yatırım yapacağımız bir kar elde ettim.
    J’sais c’que c’est d’avoir la dalle, aujourd’hui, j’dis “Dieu merci”
    – Levha var, biliyorum, bugün, “şükürler olsun ki “
    C’est pas Paris mais la carte de crédit qui est magique, hum
    – Paris değil ama kredi kartı sihirli.

    J’ai donné mes premiers llets-bi à mes tantines, Western au Congo
    – Ben teyzelerime ilk llets-bi verdi, Kongo Batı
    Après, j’ai changé d’habits, Louis Vui’, Gucci, pour me sentir beau
    – Sonra, Ben giysi değişti, Louis Vui’, Gucci, güzel hissetmek için
    J’en rêvais depuis petit donc j’ai pété le dernier Merco’
    – Yaşımdan küçük yani beri bunun hayalini kurardım Son Merco’osurdum
    Monte un peu dans le bolide, y aura toujours ta place à té-cô
    – Arabada biraz Ride, her zaman té-cô yeriniz olacak

    Comme le patron du four, on a les femmes, on a deux bigos
    – Fırının patronu gibi, kadınlar var, iki bigos var
    T’as beau être le plus fort mais pour t’éteindre, on a la méthode
    – Belki de en güçlüsünüz, ama sizi söndürmek için bir yöntemimiz var
    Elle veut la bague au doigt, si j’ai plus rien, elle va m’tourner l’dos
    – Parmağında bir yüzük istiyor, Eğer hiçbir şeyim kalmazsa, arkamı dönecek
    J’leur donne sans oublier, pas rancunier, j’suis c’genre de négro
    – Onları unutmadan veriyorum, kırgın değilim, ben bir tür zenciyim

    Ma chérie, fais tes valises, on va quitter la street
    – Tatlım, bavullarını topla, caddeyi terk edeceğiz.
    J’ai fait du bénéf’ qu’on va investir en Afrique
    – Afrika’ya yatırım yapacağımız bir kar elde ettim.
    J’sais c’que c’est d’avoir la dalle, aujourd’hui, j’dis “Dieu merci”
    – Levha var, biliyorum, bugün, “şükürler olsun ki “
    C’est pas Paris mais la carte de crédit qui est magique, hum
    – Paris değil ama kredi kartı sihirli.

    À la base, y avait dalle-que, on s’captait que pour taper l’ballon
    – Tabanda, levha vardı-o, biz sadece topa vurmak için aldı
    Maintenant, ça fait plus la queue, j’enfile 1000 eu’, c’est mon pantalon
    – Şimdi daha fazla kuyruk, 1000 AB giydim, bu benim pantolonum
    Quand je dis que j’ai fait d’l’oseille, c’est qu’tout est bon
    – Kuzukulağı yaptığımı söylediğimde, her şey iyi
    Va briefer tous les baqueux, lui demander si c’est mon gamos
    – Tüm serserileri bilgilendirin, ona benim gamos’um olup olmadığını sorun

    Ah, quand y a pas l’oseille, je me sens mal, je me sens faible
    – Ah, kuzukulağı olmadığında, kendimi kötü hissediyorum, zayıf hissediyorum
    Pour oublier tout ça, du Jack au miel, remets dans l’verre
    – Tüm bunları unutmak için, Jack tatlım, bardağa geri koy
    Ils veulent ma SACEM, ils veulent mon buzz, ils veulent me faire
    – SACEM’İMİ istiyorlar, vızıltımı istiyorlar, beni yapmak istiyorlar
    Non, j’suis pas tout seul, y a tous mes srabs, y a tous mes frères
    – Hayır, yalnız değilim, tüm srab’larım var, tüm kardeşlerim var

    Ma chérie, fais tes valises, on va quitter la street
    – Tatlım, bavullarını topla, caddeyi terk edeceğiz.
    J’ai fait du bénéf’ qu’on va investir en Afrique
    – Afrika’ya yatırım yapacağımız bir kar elde ettim.
    J’sais c’que c’est d’avoir la dalle, aujourd’hui, j’dis “Dieu merci” (aujourd’hui)
    – Bunun bir levhaya sahip olması gerektiğini biliyorum, bugün ” tanrıya şükür “diyorum (bugün)
    C’est pas Paris mais la carte de crédit qui est magique, hum (Dieu merci)
    – Bu Paris değil, ama kredi kartı sihir, um (tanrıya şükür)

    Y a plus rien à faire ici, j’ai déjà fait mon fe-bi
    – Burada yapacak başka bir şey yok, zaten fe-bi yaptım
    Ma chérie a joli physique, vacances en CDI
    – Tatlım CDI güzel fiziği, tatil var
    C’est l’scénario, eh, quitter l’bendo, eh
    – Bu senaryo, eh, bendo’yu bırak, eh
    Le bendo, eh, c’est l’scénario, eh
    – Bendo, eh, senaryo bu, eh

    Ma chérie, fais tes valises, on va quitter la street
    – Tatlım, bavullarını topla, caddeyi terk edeceğiz.
    J’ai fait du bénéf’ qu’on va investir en Afrique
    – Afrika’ya yatırım yapacağımız bir kar elde ettim.
    J’sais c’que c’est d’avoir la dalle, aujourd’hui, j’dis “Dieu merci”
    – Levha var, biliyorum, bugün, “şükürler olsun ki “
    C’est pas Paris mais la carte de crédit qui est magique, hum
    – Paris değil ama kredi kartı sihirli.

    Tiako’ la mélodie
    – Tiako ‘ melodi
    Dadju
    – Dadju.
    Seysey
    – Seysey.
    Tiako’ la mélodie
    – Tiako ‘ melodi
    Dadju
    – Dadju.
    Oh, oh, ah
    – Oh, oh, ah
  • Lartiste & Lyna Mahyem – Bolingo Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Lartiste & Lyna Mahyem – Bolingo Fransızca Sözleri Türkçe Anlamları

    Juste quelques minutes, j’ai capté
    – Sadece birkaç dakika, ben yakalandı
    Tous ses petits vices démasqué toutes ses mimiques
    – Tüm küçük ahlaksızlıkları tüm taklitlerini açığa çıkardı
    J’ai sorti la pilule, t’as capté
    – Hapı aldım, sen aldın.
    Qu’ j’ai chanté les refrains, les couplets, et les gimmick
    – Koroları, ayetleri ve Hileleri söylediğimi

    Bolingo motéma na nga eh
    – Bolingo Motema na nga eh
    C’est toi et moi sur la plage besoin de rien
    – Sen ve ben sahilde hiçbir şeye ihtiyacımız yok
    Bolingo, motéma na nga eh
    – Bolingo, Motema na nga eh
    Je ne vois que la beauté intérieure
    – Sadece iç güzelliği görüyorum

    T’es tellement kitoko t’as le droit au scandal
    – O kadar kitoko’sun ki skandal yapma hakkın var.
    Tu parles au directeur c’est pas le standard
    – Müdürle konuş, standart bu değil.
    J’ai tellement besoin de voir ton tanga
    – Tanganı görmek için çok ihtiyacım var.
    Ouais j’ai l’impression que tu ne m’entends pas
    – Evet, beni duyamıyormuşsun gibi hissediyorum.

    Elle a trouvé son boss elle peut plus faire la maline
    – Patronunu buldu, artık akıllı olamaz.
    Je l’ai piqué elle disait qu’elle n’était pas libre
    – Özgür olmadığını söyledi
    J’lui ai mis la pilule comme dans les sons de Fally
    – Fally’nin seslerinde olduğu gibi ona hap koydum.
    Ma chérie doucement je sens que tu paniques
    – Sevgilim yavaşça paniklediğini hissediyorum.

    J’ai pris son numéro, mais je l’ai pas appelé d’la semaine
    – Numarasını aldım ama bir haftadır aramadım.
    Je fais le mec distant, j’laisse des vus, mais j’veux la connaître
    – Uzaktan kumandayı yapıyorum, Suv’ları bırakıyorum, ama onu tanımak istiyorum

    Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    – Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    – Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    – Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    Oh mamy, mamy
    – Ah, büyükanne, büyükanne

    Monter c’est ce que je voulais, j’crois que t’es dans le faux
    – Binmek istediğim şey, sanırım sahtesin
    Quel téléphone eh, j’ai pas besoin d’un mytho
    – Hangi telefon eh, bir efsaneye ihtiyacım yok
    Est-ce-que tu sais que je peux être la femme qu’il te faut
    – Olabilir ben bu kadına ihtiyacın var mı
    Acolyte comme toi, dans ma vie est-ce-que ça vaut
    – Senin gibi Sidekick, hayatımda buna değer mi

    Si tu pensais être ma destinée, c’est raté
    – Eğer kaderim olduğunu düşündüysen, kaçırdın.
    Quand fallait te décider t’as raté
    – Ne zaman karar vermek zorunda kaldın
    Tu n’avais qu’à l’avouer
    – Sadece bunu itiraf ettin
    حبي fallait l’avouer
    – حبي bunu itiraf etmek zorunda kaldı

    ما يفهمش هو القدر أنا واياه
    – ما يفهمش هو القدر أنا واياه
    قلبك يقلك أنا واياك
    – قلبك يقلك أنا واياك
    راني نستنى فيك، نستنى فيك
    – راني نستنى فيك، نستنى فيك
    قلبك يقلك أنا واياك
    – قلبك يقلك أنا واياك

    Elle a trouvé son boss elle peut plus faire la maline
    – Patronunu buldu, artık akıllı olamaz.
    Je l’ai piqué elle disait qu’elle n’était pas libre
    – Özgür olmadığını söyledi
    J’lui ai mis la pilule comme dans les sons de Fally
    – Fally’nin seslerinde olduğu gibi ona hap koydum.
    Ma chérie doucement je sens que tu paniques
    – Sevgilim yavaşça paniklediğini hissediyorum.

    J’ai pris son numéro, mais je l’ai pas appelé d’la semaine
    – Numarasını aldım ama bir haftadır aramadım.
    Je fais le mec distant, j’laisse des vus, mais j’veux la connaître
    – Uzaktan kumandayı yapıyorum, Suv’ları bırakıyorum, ama onu tanımak istiyorum

    Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    – Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    – Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    – Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    – Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)

    ما يفهمش هو القدر أنا واياه
    – ما يفهمش هو القدر أنا واياه
    قلبك يقلك أنا واياك
    – قلبك يقلك أنا واياك
    راني نستنى فيك، نستنى فيك
    – راني نستنى فيك، نستنى فيك
    قلبك يقلك أنا واياك
    – قلبك يقلك أنا واياك

    Elle a trouvé son boss elle peut plus faire la maline
    – Patronunu buldu, artık akıllı olamaz.
    Je l’ai piqué elle disait qu’elle n’était pas libre
    – Özgür olmadığını söyledi
    J’lui ai mis la pilule comme dans les sons de Fally
    – Fally’nin seslerinde olduğu gibi ona hap koydum.
    Ma chérie doucement je sens que tu paniques
    – Sevgilim yavaşça paniklediğini hissediyorum.

    J’ai pris son numéro, mais je l’ai pas appelé d’la semaine
    – Numarasını aldım ama bir haftadır aramadım.
    Je fais le mec distant, j’laisse des vus, mais j’veux la connaître
    – Uzaktan kumandayı yapıyorum, Suv’ları bırakıyorum, ama onu tanımak istiyorum

    Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    – Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    – Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    – Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)
    – Oh mamy, mamy (mamy, mamy, mamy, mamy, mamy)