Cause baby, now we’ve got bad blood¹
– Çünkü bebeğim şu anda dargınız¹
You know it used to be mad love
– Biliyorsun ki bu eskiden çılgın bir aşktı
So take a look what you’ve done
– Bu yüzden ne yaptığına bir bak
Cause baby, now we’ve got bad blood, hey!
– Çünkü bebeğim şu anda dargınız, hey!
I can’t take it back, look where I’m at
– Onu geri alamam, bir bak nerde yaşıyorum
I don’t hate you but I hate to critique, overrate you
– Senden nefret etmiyorum ama eleştiriden ve abartılmandan nefret ediyorum
No I don’t fear no more
– Hayır, daha fazla korkmuyorum
Better yet, respect ain’t quite sincere no more
– Daha da iyisi, saygı çok samimi değil
Oh it so sad to think about the good times
– İyi zamanları düşünmek çok üzücü
You and I
– Sen ve Ben
Cause baby, now we’ve got bad blood¹
– Çünkü bebeğim şu anda dargınız¹
You know it used to be mad love
– Biliyorsun ki bu eskiden çılgın bir aşktı
So take a look what you’ve done
– Bu yüzden ne yaptığına bir bak
Cause baby, now we’ve got bad blood, hey!
– Çünkü bebeğim şu anda dargınız, hey!
Now we’ve got problems
– Problemlerimiz var şimdi
And I don’t think we can solve ’em
– Ve çözebileceğimizi zannetmiyorum
You made a really deep cut
– Gerçekten çok derin bir kesik attın
And baby, now we’ve got bad blood, hey!
– Ve bebeğim şu anda dargınız, hey!
Remember when you tried to write me off?
– Bana yazmayı bırakmayı denediğini hatırla
And you gotta live with the bad blood now
– Ve şimdi dargın yaşamak zorundasın
Oh it so sad to think about the good times
– İyi zamanları düşünmek çok üzücü
You and I
– Sen ve Ben
Cause baby, now we’ve got bad blood¹
– Çünkü bebeğim şu anda dargınız¹
You know it used to be mad love
– Biliyorsun ki bu eskiden çılgın bir aşktı
So take a look what you’ve done
– Bu yüzden ne yaptığına bir bak
Cause baby, now we’ve got bad blood, hey!
– Çünkü bebeğim şu anda dargınız, hey!
Now we’ve got problems
– Problemlerimiz var şimdi
And I don’t think we can solve ’em
– Ve çözebileceğimizi zannetmiyorum
You made a really deep cut
– Gerçekten çok derin bir kesik attın
And baby, now we’ve got bad blood, hey!
– Ve bebeğim şu anda dargınız, hey!
Band aids don’t fix bullet holes
– Yara bantları kurşun deliklerini düzeltmiyor
You say sorry just for show
– Sadece göstermek için özür diliyorsun
If you live like that,
– Eğer bu şekilde yaşıyorsan,
Band aids don’t fix bullet holes
– Yara bantları kurşun deliklerini düzeltmiyor
You say sorry just for show
– Sadece göstermek için özür diliyorsun
If you live like that,
– Eğer bu şekilde yaşıyorsan,
If you live like that,
– Eğer bu şekilde yaşıyorsan
Cause baby, now we’ve got bad blood¹
– Çünkü bebeğim şu anda dargınız¹
You know it used to be mad love
– Biliyorsun ki bu eskiden çılgın bir aşktı
So take a look what you’ve done
– Bu yüzden ne yaptığına bir bak
Cause baby, now we’ve got bad blood, hey!
– Çünkü bebeğim şu anda dargınız, hey!
Now we’ve got problems
– Problemlerimiz var şimdi
And I don’t think we can solve ’em
– Ve çözebileceğimizi zannetmiyorum
You made a really deep cut
– Gerçekten çok derin bir kesik attın
And baby, now we’ve got bad blood, hey!
– Ve bebeğim şu anda dargınız, hey!
Cause baby, now we’ve got bad blood¹
– Çünkü bebeğim şu anda dargınız¹
You know it used to be mad love
– Biliyorsun ki bu eskiden çılgın bir aşktı
So take a look what you’ve done
– Bu yüzden ne yaptığına bir bak
Cause baby, now we’ve got bad blood, hey!
– Çünkü bebeğim şu anda dargınız, hey!
Now we’ve got problems
– Problemlerimiz var şimdi
And I don’t think we can solve ’em
– Ve çözebileceğimizi zannetmiyorum
You made a really deep cut
– Gerçekten çok derin bir kesik attın
And baby, now we’ve got bad blood, hey!
– Ve bebeğim şu anda dargınız, hey!
Blog
-
Taylor Swift – Bad Blood ft. Kendrick Lamar İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi
-
Sia – The Greatest ft. Kendrick Lamar İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi
Uh-oh, running out of breath, but I
– Nefesim kesilmiş haldeyim ama benim
Oh, I, I got stamina
– Dayanma gücüm var
Uh-oh, running now, I close my eyes
– Koşuyorum şimdi, gözlerimi kapatıp
Well, oh, I got stamina
– Dayanma gücüm var
And uh-oh, I see another mountain to climb
– Ve, diğer zor işleri görüyorum
But I, I got stamina
– Ama ben, dayanma gücüne sahibim
And uh-oh, I need another love to be mine
– Ve benim olan başka bir sevgiye ihtiyacım var
Cause I, I got stamina
– Çünkü benim, dayanma gücüm var
Don’t give up; I won’t give up
– Pes etme, ben etmeyeceğim
Don’t give up, no no no
– Pes etme, hayır hayır hayır
Don’t give up; I won’t give up
– Pes etme, ben etmeyeceğim
Don’t give up, no no no
– Pes etme, hayır hayır hayır
I’m free to be the greatest, I’m alive
– En büyük olmak için özgürüm, hala hayattayım
I’m free to be the greatest here tonight, the greatest
– En büyük olmak için bu gece buradayım, en büyük
The greatest, the greatest alive
– En büyük, yaşayan en büyük
The greatest, the greatest alive
– En büyük, yaşayan en büyük
Uh-oh, running out of breath, but I
– Nefesim kesilmiş haldeyim ama ben
Oh, I, I got stamina
– Dayanma gücüne sahibim
Uh-oh, running now, I close my eyes
– Koşuyorum şimdi, gözlerimi kapatıp
Well, oh, I got stamina
– Dayanma gücüm var
And oh yeah, running to the waves below
– Ve evet, dev dalgaların içine dalıyorum
But I, I got stamina
– Ama dayanma gücüm var
And oh yeah, I’m running and I’m just enough
– Ve evet, koşuyorum ama yeteri kadar değil
And uh-oh, I got stamina
– Ve, dayanma gücüne sahibim
Don’t give up; I won’t give up
– Pes etme, ben etmeyeceğim
Don’t give up, no no no
– Pes etme, hayır hayır hayır
Don’t give up; I won’t give up
– Pes etme, ben etmeyeceğim
Don’t give up, no no no
– Pes etme, hayır hayır hayır
I’m free to be the greatest, I’m alive
– En büyük olmak için özgürüm, hala hayattayım
I’m free to be the greatest here tonight, the greatest
– En büyük olmak için bu gece burdayım, en büyük
The greatest, the greatest alive
– En büyük, yaşayan en büyük
The greatest, the greatest alive
– En büyük, yaşayan en büyük
Oh-oh, I got stamina
– Dayanma gücüm var
Oh-oh, I got stamina
– Dayanma gücüm var
Oh-oh, I got stamina
– Dayanma gücüm var
Oh-oh, I got stamina
– Dayanma gücüm var
Hey, I am the truth
– Hey, ben haklıyım
Hey, I am the wisdom of the fallen; I’m the youth
– Hey, ben yenilmişlerin bilgesiyim; gençlik çağımdayım
Hey, I am the greatest; hey, this is the proof
– Hey, ben en büyüğüm, hey, bu da ıspatı
Hey, I work hard, pray hard, pay dues, hey
– Hey, çok çalışırım, çok dua ederim, bedel öderim, hey
I transform with pressure; I’m hands-on with effort
– Ben baskılarla değiştim, ellerimle çabalayarak
I fell twice before; my bounce back was special
– Daha önce iki kere yıkıldım, kendimi toparlamam çok özeldi
Letdowns will get you, and the critics will test you
– Hayal kırıklıkları seni saracak ve eleştriler seni test edecek
But the strong will survive; another scar may bless you, ah
– Ama atlatacak güçte olacaksın, belki de başka bir yaran seni koruyacak
Don’t give up (no no); I won’t give up (no no)
– Pes etme (hayır hayır); Ben etmeyeceğim (hayır hayır)
Don’t give up, no no no (nah)
– Pes etme, hayır hayır hayır
Don’t give up; I won’t give up
– Pes etme; ben etmeyeceğim
Don’t give up, no no no
– Pes etme, hayır hayır hayır
I’m free to be the greatest, I’m alive
– En büyük olmak için özgürüm, hala hayattayım
I’m free to be the greatest here tonight, the greatest
– En büyük olmak için bu gece buradayım, en büyük
The greatest, the greatest alive (Don’t give up, don’t give up, don’t give up, no no no)
– En büyük, yaşayan en büyük (Pes etme, pes etme, pes etme, hayır hayır hayır)
The greatest, the greatest alive (Don’t give up, don’t give up, don’t give up, no no no)
– En büyük, yaşayan en büyük (Pes etme, pes etme, pes etme, hayır hayır hayır)
The greatest, the greatest alive (Don’t give up, don’t give up, don’t give up; I got stamina)
– En büyük, yaşayan en büyük (Pes etme, pes etme, pes etme; dayanma gücüm var)
The greatest, the greatest alive (Don’t give up, don’t give up, don’t give up; I got stamina)
– En büyük, yaşayan en büyük (Pes etme, pes etme, pes etme; dayanma gücüm var)
The greatest, the greatest alive (Don’t give up, don’t give up, don’t give up; I got stamina)
– En büyük, yaşayan en büyük (Pes etme, pes etme, pes etme; dayanma gücüm var)
The greatest, the greatest alive (Don’t give up, don’t give up, don’t give up; I got stamina)
– En büyük, yaşayan en büyük (Pes etme, pes etme, pes etme; dayanma gücüm var)
The greatest, the greatest alive (Don’t give up, don’t give up, don’t give up; I got stamina)
– En büyük, yaşayan en büyük (Pes etme, pes etme, pes etme; dayanma gücüm var)
The greatest, the greatest alive (Don’t give up, don’t give up, don’t give up; I got stamina)
– En büyük, yaşayan en büyük (Pes etme, pes etme, pes etme; dayanma gücüm var)
The greatest, the greatest alive (Don’t give up, don’t give up, don’t give up; I got stamina)
– En büyük, yaşayan en büyük (Pes etme, pes etme, pes etme; dayanma gücüm var)
The greatest, the greatest alive (Don’t give up, don’t give up, don’t give up; I got stamina)
– En büyük, yaşayan en büyük (Pes etme, pes etme, pes etme; dayanma gücüm var) -
Taylor Swift – Gorgeous İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi
Gorgeous
– Muhteşem
You should take it as a compliment
– İltifat olarak kabul etmelisin
That I got drunk and made fun of the way you talk
– Sarhoşken ve eğlenmek için sana söylediklerimi.
You should think about the consequence
– Sonuç hakkında düşünmelisin
Of your magnetic field being a little too strong
– Manyetik alanının sadece birazcık daha
And I got a boyfriend, he’s older than us
– Ve bir erkek arkadaşım var, o bizden daha büyük
He’s in the club doing I don’t know what
– O şu an kulüpte ve ne yaptığını bilmiyorum
You’re so cool it makes me hate you so much
– Çok hoş biri olman senden daha fazla nefret etmeme neden oluyor
Whiskey on ice, sunset and vine
– Buzlu viski, gün batımı ve şarap
You ruin my life, why not be in mine?
– Hayatımı mahvediyorsun, neden benimkinde olmuyorsun?
You’re so gorgeous
– Muhteşemsin sen
I can’t say anything to your face
– Yüzüne karşı hiçbir şey söyleyemem
‘Cause look at your face
– Çünkü yüzüne baktığım zaman
And I’m so furious
– Çok öfkeleniyorum
At you for making me feel this way
– Bana böyle hissettirdiğin için
But what can I say?
– Ama ne diyebilirim ki
You’re gorgeous
– Sen muhteşemsin
You should take it as a compliment
– İltifat olarak kabul etmelisin
That I’m talking to everyone here but you
– Burada herkesle konuşuyorum ama sen
And you should think about the consequence
– Karanlık odada elime dokunmanın
Of you touching my hand in the darkened room
– Sonucunu düşünmelisin
If you’ve got a girlfriend, I’m jealous of her
– Kız arkadaşın varsa, onu kıskanırım
But if you’re single that’s honestly worse
– Ama yalnızsan, açıkçası bu daha kötü
‘Cause you’re so gorgeous it actually hurts
– Çünkü sen muhteşemsin bu gerçekten acı bir durum
(Honey, it hurts)
– (Tatlım, bu acıtır)
Ocean blue eyes looking in mine
– Okyanus mavisi gözleri bana bakıyor
I feel like I might sink and drown and die
– Eriyip bitiyorum hatta ölüyorum
You’re so gorgeous
– Muhteşemsin sen
I can’t say anything to your face
– Yüzüne karşı hiçbir şey söyleyemem
‘Cause look at your face
– Çünkü yüzüne baktığım zaman
And I’m so furious
– Çok öfkeleniyorum
At you for making me feel this way
– Bana böyle hissettirdiğin için
But what can I say?
– Ama ne diyebilirim ki
You’re gorgeous
– Sen muhteşemsin
You make me so happy it turns back to sad, yeah
– Üzgün bir şekilde dönmen beni çok mutlu etti, evet
There’s nothing I hate more than what I can’t have
– Sahip olamadığım şeyler kadar nefret ettiğim bir şey yok
You are so gorgeous it makes me so mad
– Sen muhteşemsin ve bu beni deli ediyor
You make me so happy it turns back to sad, yeah
– Üzgün bir şekilde dönmen beni çok mutlu etti, evet
There’s nothing I hate more than what I can’t have
– Sahip olamadığım şeyler kadar nefret ettiğim bir şey yok
Guess I’ll just stumble on home to my cats
– Sanırım evde kedilerimle uğraşacağım
Alone, unless you wanna come along, oh!
– Yalnız başıma, tabi benimle gelmek istemezsen
You’re so gorgeous
– Muhteşemsin sen
I can’t say anything to your face
– Yüzüne karşı hiçbir şey söyleyemem
‘Cause look at your face
– Çünkü yüzüne baktığım zaman
And I’m so furious
– Çok öfkeleniyorum
At you for making me feel this way
– Bana böyle hissettirdiğin için
But what can I say?
– Ama ne diyebilirim ki
You’re gorgeous
– Sen muhteşemsin
You make me so happy it turns back to sad, yeah
– Üzgün bir şekilde dönmen beni çok mutlu etti, evet
There’s nothing I hate more than what I can’t have
– Sahip olamadığım şeyler kadar nefret ettiğim bir şey yok
You are so gorgeous it makes me so mad
– Sen muhteşemsin ve bu beni deli ediyor
You’re gorgeous
– Sen muhteşemsin
You make me so happy it turns back to sad, yeah
– Üzgün bir şekilde dönmen beni çok mutlu etti, evet
There’s nothing I hate more than what I can’t have
– Sahip olamadığım şeyler kadar nefret ettiğim bir şey yok
You are so gorgeous it makes me so mad
– Sen muhteşemsin ve bu beni deli ediyor
You are so gorgeous it makes me so mad
– Sen muhteşemsin ve bu beni deli ediyor
You’re gorgeous
– Muhteşemsin -
Zayn – I Don’t Wanna Live Forever ft.Taylor Swift İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi
Been sitting eyes wide open behind these four walls, hoping you’d call
– Bu dört duvarın içinde gözlerim açık bekliyorum, arayacağını umarak
It’s just a cruel existence like there’s no point hoping at all
– Biliyorum bu sadece zalim bir durum, hayal kurmanın bir mantığı yokBaby, baby,
– Bebeğim,bebeğim,
I feel crazy, up all night, all night and every day
– Delice hissediyorum,bütün gece,tüm gece ve her gün
Give me something, oh, but you say nothing
– Bana bir şeyler ver,oh,ama hiçbir şey söylemiyorsun
What is happening to me?
– Bana neler oluyor?I don’t wanna live forever, ’cause I know I’ll be living in vain
– Sonsuza kadar yaşamak istemiyorum,biliyorum ki boşluk içinde yaşarım
And I don’t wanna fit wherever
– Ve herhangi bir yere uymak istemiyorum
I just wanna keep calling your name until you come back home
– Sadece, sen eve dönene kadar adını haykırmak istiyorum
I just wanna keep calling your name until you come back home
– Sadece, sen eve dönene kadar adını haykırmak istiyorum
I just wanna keep calling your name until you come back home
– Sadece, sen eve dönene kadar adını haykırmak istiyorumI’m sitting eyes wide open and I got one thing stuck in my mind
– Gözlerim açık bekliyorum ve aklıma takılan bir şey var
Wondering if I dodged a bullet or just lost the love of my life
– Merak ediyorum,acaba bir kurşundan mı kurtuldum yoksa hayatımın aşkını mı kaybettim?Baby, baby,
– Bebeğim,bebeğim,
I feel crazy, up all night, all night and every day
– Delice hissediyorum,bütün gece,tüm gece ve her gün
I gave you something, but you gave me nothing
– Sana çok şey verdim,sense hiçbir şey
What is happening to me?
– Bana neler oluyor?I don’t wanna live forever, ’cause I know I’ll be living in vain
– Sonsuza kadar yaşamak istemiyorum,biliyorum ki boşluk içinde yaşarım
And I don’t wanna fit wherever
– Ve herhangi bir yere uymak istemiyorum
I just wanna keep calling your name until you come back home
– Sadece, sen eve dönene kadar adını haykırmak istiyorum
I just wanna keep calling your name until you come back home
– Sadece, sen eve dönene kadar adını haykırmak istiyorum
I just wanna keep calling your name until you come back home
– Sadece, sen eve dönene kadar adını haykırmak istiyorumI’ve been looking sad in all the nicest places
– Üzgün yüzümle bütün güzel mekanlardayım
Baby, baby, I feel crazy
– Bebeğim,bebeğim,delice hissediyorum
I see you around in all these empty faces
– Bütün bu boş yüzlerde seni görüyorum
All night, all night and every day
– Bütün gece,tüm gece ve her gün
I’ve been looking sad in all the nicest places
– Üzgün yüzümle bütün güzel mekanlardayım
Give me something, oh, but you say nothing
– Bana bir şeyler ver,oh,ama hiçbir şey söylemiyorsun
Now I’m in a cab, I tell ’em where your place is
– Şimdiyse bir takside senin evini söylüyorum
What is happening to me?
– Bana neler oluyor?I don’t wanna live forever, ’cause I know I’ll be living in vain
– Sonsuza kadar yaşamak istemiyorum,biliyorum ki boşluk içinde yaşarım
And I don’t wanna fit wherever
– Ve herhangi bir yere uymak istemiyorum
I just wanna keep calling your name until you come back home
– Sadece, sen eve dönene kadar adını haykırmak istiyorum
I just wanna keep calling your name until you come back home
– Sadece, sen eve dönene kadar adını haykırmak istiyorum
I just wanna keep calling your name until you come back home
– Sadece, sen eve dönene kadar adını haykırmak istiyorum
I just wanna keep calling your name until you come back home
– Sadece, sen eve dönene kadar adını haykırmak istiyorum
I just wanna keep calling your name until you come back home
– Sadece, sen eve dönene kadar adını haykırmak istiyorumI just wanna keep calling your name until you come back home
– Sadece, sen eve dönene kadar adını haykırmak istiyorum
Until you come back home
– Sen eve dönene kadar -
Miley Cyrus – Malibu İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi
I never came to the beach or stood by the ocean
– Asla sahile gelmedim ya da okyanusun dibinde durmadım
I never sat by the shore under the sun with my feet in the sand
– Güneşin altında ayaklarım kumdayken hiç oturmadım
But you brought me here and I’m happy that you did
– Ama sen beni buraya getirdin ve bunu yaptığın için mutluyum
‘Cause now I’m as free as birds catching the wind
– Çünkü şimdi ben kuşların rüzgarı yakaladığı gibi özgürüm
I always thought I would sink, so I never swam
– Her zaman batacağımı düşündüm, bu yüzden hiç yüzmedim
I never went boatin’, don’t get how they are floatin’
– Asla kürek çekmeye gitmedim, onların nasıl yüzdüğünü anlayamadım
And sometimes I get so scared of what I can’t understand
– Ve bazen anlayamadığım şeylerden çok korkarım
But here I am
– Ama buradayım
Next to you
– Senin yanında
The sky is more blue
– Gökyüzü daha mavi
In Malibu
– Malibu’da
Next to you
– Senin yanında
In Malibu
– Malibu’da
Next to you
– Senin yanında
We watched the sun go down as we were walking
– Yürürken güneşin batışını izledik
I’d spend the rest of my life just standing here talking
– Hayatımın büyük bir kısmını sadece burada konuşurken geçirdim
You would explain the current, as I just smile
– Geçerli halimi açıklar mısın, sadece gülümsediğim gibi
Hoping I just stay the same and nothing will change
– Sadece aynı kalacağım umuduyla hiçbir şey değişmeyecek
And it’ll be us, just for a while
– Ve bu biz olacağız, sadece bir süreliğine
Do we even exist?
– Var mıyız?
That’s when I make the wish
– Balıklarla birlikte yüzmek için
To swim away with the fish
– Hayal kurmaya başladığımda
Is it supposed to be this hot all summer long?
– Olması gerektiği gibi çok mu sıcaktır hep yaz boyunca?
I never would’ve believed you
– Sana asla inanmazdım
If three years ago you told me
– Eğer üç yıl önce bana deseydin
I’d be here writing this song
– Burada ve bu şarkıyı yazıyor olurdum
But here I am
– Ama buradayım
Next to you
– Senin yanında
The sky is more blue
– Gökyüzü daha mavi
In Malibu
– Malibu’da
Next to you
– Senin yanında
In Malibu
– Malibu’da
Next to you
– Senin yanında
Next to you
– Senin yanında
The sky is more blue
– Gökyüzü daha mavi
In Malibu
– Malibu’da
Next to you
– Senin yanında
We are just like the waves that flow back and forth
– Biz sadece ileri geri akan dalgalara benziyoruz
Sometimes I feel like I’m drowning and you’re there to save me
– Bazen boğuluyormuşum gibi hissediyorum ve beni kurtarmak için oradasın
And I wanna thank you with all of my heart
– Ve ben bütün kalbimle sana teşekkür etmek istiyorum
It’s a brand new start
– Bu yepyeni bir başlangıç
A dream come true
– Bir hayalin gerçekleşmesi
In Malibu
– Malibu’da -
Avicii – Lonely Together ft. Rita Ora İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi
It’s you and your world and I’m caught in the middle
– Sen ve senin dünyan, ikisi arasında kaldım
I caught the edge of a knife and it hurts just a little
– Bıçak sırtındayım ve bu birazcık canımı yaktı
And I know, and I know, and I know, and I know that I can’t be your friend
– Ve biliyorum, biliyorum ki, Arkadaşım olmayacaksın
It’s my head or my heart, and I’m caught in the middle
– Aklım ve kalbim, ikisi arasında kaldım
My hands are tied, but not tied enough
– Ellerim bağlı ama yeterince değil
You’re the high that I can’t give up
– Sen vazgeçemediğim yüksekliğimsin
Oh lord, here we go
– Oh tanrım, işte yine başlıyoruz
I might hate myself tomorrow
– Belki yarın kendimden nefret edebilirim
But I’m on my way tonight
– Ama bu gece yollara düştüm
At the bottom of a bottle
– Şişenin dibindeyim
You’re the poison in the wine
– Sen şaraptaki zehirsin
And I know
– Ve biliyorum
I can’t change you and I
– Seni ve kendimi değiştiremem
I won’t change
– Değiştirmeyeceğim de zaten
I might hate myself tomorrow
– Belki yarın kendimden nefret edebilirim
But I’m on my way tonight
– Ama bu gece yollara düştüm
Let’s be lonely together
– Hadi yalnız kalalım
A little less lonely together
– Birazda birlikte yalnız kalalım
Eyes wide shut and it feels like the first time
– Gözler tamamen kapalı ve sanki ilk kezmiş gibi geliyor
Before the rush to my blood was too much and we flatlined
– Kanım kaynamadan önce aşırıya kaçtık ve kaybettik
And I know, and I know, and I know, and I know just how this ends
– Ve biliyorum, biliyorum nasıl sonlanacağını biliyorum
Now I’m all messed up and it feels like the first time
– Şimdi berbat bir haldeyim ve sanki ilk kez böyle olmuşum gibi geliyor
I might hate myself tomorrow
– Belki yarın kendimden nefret edebilirim
But I’m on my way tonight
– Ama bu gece yollara düştüm
At the bottom of a bottle
– Şişenin dibindeyim
You’re the poison in the wine
– Sen şaraptaki zehirsin
And I know
– Ve biliyorum
I can’t change you and I
– Seni ve kendimi değiştiremem
I won’t change
– Değiştirmeyeceğim de zaten
I might hate myself tomorrow
– Belki yarın kendimden nefret edebilirim
But I’m on my way tonight
– Ama bu gece yollara düştüm
Let’s be lonely together
– Hadi yalnız kalalım
A little less lonely together
– Birazda birlikte yalnız kalalım
Let’s be lonely together
– Hadi yalnız kalalım
A little less lonely together
– Birazda birlikte yalnız kalalım
My hands are tied, but not tied enough
– Ellerim bağlı ama yeterince değil
You’re the high that I can’t give up
– Sen vazgeçemediğim yüksekliğimsin
Oh lord, here we go
– Oh tanrım, işte yine başlıyoruz
I might hate myself tomorrow
– Belki yarın kendimden nefret edebilirim
But I’m on my way tonight
– Ama bu gece yollara düştüm
At the bottom of a bottle
– Şişenin dibindeyim
You’re the poison in the wine
– Sen şaraptaki zehirsin
And I know
– Ve biliyorum
I can’t change you and I
– Seni ve kendimi değiştiremem
I won’t change
– Değiştirmeyeceğim de zaten
I might hate myself tomorrow
– Belki yarın kendimden nefret edebilirim
But I’m on my way tonight
– Ama bu gece yollara düştüm
Let’s be lonely together
– Hadi yalnız kalalım
A little less lonely together
– Birazda birlikte yalnız kalalım
Let’s be lonely together
– Hadi yalnız kalalım
A little less lonely together
– Birazda birlikte yalnız kalalım
A little less lonely now
– Şimdi biraz yalnızlaşalım
A little less lonely now
– Şimdi biraz yalnızlaşalım
A little less lonely now
– Şimdi biraz yalnızlaşalım -
Major Lazer – Run Up ft. Nicki Minaj İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi
They thought that you was a shy girl
– Evet, uyangaç bir kız olduğumu düşündüler
Until I made you my girl
– Ta ki seni kızım(sevgilim) yapana kadar
Girl you pushed me like a big button
– Kızım bana büyük bir buton gibi bastın
‘Til I cuffed you like you did somethin’
– Seni kelepçeleyene kadar, sanki bir şey yapmışsın gibi
You ain’t gotta wait for it
– Bunu beklemek zorunda değilsin
You ain’t gotta wait for me to give you my love
– Sana benim aşkımı vermem için beklemek zorunda değilsin
You ain’t gotta wait for it
– Bunu beklemek zorunda değilsinThings are gettin’ sticky, girl I think that I’m stuck
– İşler sarpa sarıyor, kızım bence saplanıp kaldım
I’ll admit I’m wrong when I know that you gon’ come for me
– Kabul ediyorum, “benim için geleceğini biliyorum” dediğimde yanılmışım
When you gon’ come for me, yeah
– Benim için geleceğini, evet
Never gonna not not hit that, your lovin’ is drugs to me
– Aşkın asla ama asla kullanmayacağım bir uyuşturucudur bana
When you gon’ come to me, yeah
– Beni için geleceğini evet
And every time you hit my phone, when you say you need company, oh
– Ve arkadaşlığına ihtiyacım var deyip beni her aradığında
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
Girl you used to bein’ quiet
– Kız eskiden sessiz kalıyordun
‘Til I brought that loud
– Ta ki ben seslenene kadar
You say your dollars is a mountain
– Dolarlarının bir dağ oldu derdin
And your mama your accountant
– Ve annen de muhasebecin
You watch your figure ’cause you a big deal
– Figürünü izle çünkü bu büyük bir anlaşma
Got your fresh prince and a big whip
– Geç bir prens’in ve büyük bir kırbacın var
Polo mink coat, that’s a big kill
– Kürk modası büyük bir katliam
Put you on a phone like a windshield
– Kendini ön cam gibi bir telefona koy
I’ll admit I’m wrong when I know that you gon’ come for me
– Kabul ediyorum, “benim için geleceğini biliyorum” dediğimde yanılmışım
When you gon’ come for me, yeah
– Benim için geleceğini, evet
Never gonna not not hit that, your lovin’ is drugs to me
– Aşkın asla ama asla kullanmayacağım bir uyuşturucudur bana
When you gon’ come to me, yeah
– Beni için geleceğini evet
And every time you hit my phone, when you say you need company, oh
– Ve arkadaşlığına ihtiyacım var deyip beni her aradığında
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
Major keys, I’m the boss
– Majör perdesi, patron benim
Don’t Griselda go off?
– Griselda gitmedi mi?
Left from the loft and went to Bergdorf
– Çatıdan ayrılıp Bergdorf’a gitti
Most of these dudes is really quite soft
– Bu çocukların çoğu gerçekten yumuşak
45 special, this is my cloth
– Özel 45, tam benim kumaşım
‘Bout to drop a album, this is my fourth
– ‘Albüm çıkarmak üzereyim, bu benim dördüncü
I don’t put sugar in my spaghetti sauce
– Benim spagetti sosuna şeker koymuyorum
Drop a freestyle and get these hoes parched
– Serbest uçuş yapın ve ayaklarımı sıkıca tutun
Fire burn the obea man church
– Büyülü adam kilisesini yak
Pretty girls, when my girls get right
– Kızlarım doğru yere gelince çok tatlılar
‘Cause it’s another day, let ya light shine bright
– Çünkü bu başka bir gün, ışığın parlamasına izin ver
Ain’t none of them in your lane
– Hiçbiri senin yolunda değil
Just link wit some hot gyal out ah road
– Sadece yoldan biraz ateşli kızla bağlantı kur
True mi have di waist small, pretty, bus whine
– Doğru benim belim var küçük, güzel, otobüs sızlaması
Rolex nah deh pon uno dutty gyal time?
– Rolex Nah Deh Pon Nuno Dutti Gayal Saati?
Yo, I told ’em pull up on me faster than Danica
– Beni Danica’dan daha hızlı çekmelerini söyledim
That’s on the low I’m tryna blow him like harmonicas
– Bu düşük seviyede Ben, ona mızakacı gibi üflemeyi deniyorum.
He call me queen, he know “Nicki” is the moniker
– Bana kraliçe diyor, “Nicki”nin lakap olduğunu biliyor
He want a mix between Hillary and Monica
– Hillary ve Monica arasında bir karışım istiyor.
I switch it up, I switch it up
– Değiştiriyorum, değiştiryorum
Rip the beat, then I, I stitch it up
– Canlandır, sonra ben, değiştiririm
Travel, then I bounce, I ball-Sinead, Sir
– Seyahat,
Barbie a link up Major Lazer
– Barbi, Major Lazer bağlantısı
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım
I’ma run up on you
– Sana koşacağım -
Lady Gaga – Til It Happens To You İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi
You tell me, it gets better
– Bana diyorsun ki, daha iyi olacak
It gets better in time
– Zamanla daha iyi olacak
You say to pull myself together
– Kendime çekidüzen vermemi söylüyorsun
Pull it together, you’ll be fine
– Kendine çekidüzen ver, iyi olacaksın
Tell me, what the hell do you know?
– Söyle bana, nesini biliyorsun?
What do you know?
– Ne biliyorsun?
Tell me, how could you know?
– Söyle bana, neyi bilebilirdin?
How could you know?
– Ne bilebilirdin?
Till it happens to you
– Başına gelene dek
You don’t know how it feels, how it feels
– Nasıl hissettirdiğini bilemezsin
Till it happens to you
– Başına gelene dek
You won’t know, it won’t be real
– Anlayamayacaksın, gerçekçi olmayacak
No, it won’t be real
– Hayır, gerçekçi olmayacak
Won’t know how it feels
– Nasıl hissettirdiğini bilemeyeceksin
You tell me, hold your head up
– Bana diyorsun ki, başını dik tut
Hold your head up and be strong
– Başını dik tut ve güçlü ol
‘Cause when you fall, you gotta get up
– Çünkü düşersen, ayağa kalkman gerek
You gotta get up and move on
– Kalkman ve ilerlemen gerek
Tell me, how the hell could you talk?
– Söyle bana, nasıl konuşabilirdin?
How could you talk?
– Nasıl konuşabilirdin?
‘Cause until you walk where I’ve walked
– Çünkü sen benim geçtiğim yerden yürüyene dek..
It’s just no joke
– Bu şaka yapılacak bir şey değil
Till it happens to you
– Başına gelene dek
You don’t know how it feels, how it feels
– Nasıl hissettirdiğini bilemezsin
Till it happens to you
– Başına gelene dek
You won’t know, it won’t be real
– Anlayamayacaksın, gerçekçi olmayacak
(How could you know?)
– (Nasıl bilebilirdin?)
No, it won’t be real
– Hayır, gerçekçi olmayacak
(How could you know?)
– (Nasıl bilebilirdin?)
Won’t know how I feel
– Nasıl hissettiğimi bilemeyeceksin
Till your world burns and crashes
– Dünyan yanana ve parçalanana dek
Till you’re at the end, the end of your rope
– İdam halatının sonuna gelene dek
Till you’re standing in my shoes
– (Sen) nasıl hissettiğimi anlayana dek
I don’t wanna hear anything from you,
– Senden bir kelime bile duymak istemiyorum
From you, from you
– Senden, senden
‘Cause you don’t know
– Çünkü (nasıl hissettiğimi) bilmiyorsun
Till it happens to you
– Başına gelene dek
You don’t know how I feel, how I feel, how I feel
– Nasıl hissediyorum, anlayamazsın
Till it happens to you
– Başına gelene dek
You won’t know, it won’t be real
– Anlayamayacaksın, gerçekçi olmayacak
(How could you know?)
– (Nasıl bilebilirdin?)
No, it won’t be real
– Hayır, gerçekçi olmayacak
(How could you know?)
– (Nasıl bilebilirdin?)
Won’t know how it feels
– Nasıl hissettirdiğini bilemeyeceksin
Till it happens to you
– Başına gelene dek
Happens to you
– Başına gelene dek
Happens to you
– Başına gelene dek
Happens to you
– Başına gelene dek
Happens to you
– Başına gelene dek
Happens to you
– Başına gelene dek
Till it happens to you
– Başına gelene dek
You won’t know how I feel
– Nasıl hissettiğimi bilemezsin -
Justin Bieber – Life Is Worth Living İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi
Ended up on a crossroad
– Bir kavşak sona erdi
Tried to figure out which way to go
– Ne yapmak gerektiğini anlamaya çalıştım
It’s like you’re stuck on a treadmill
– Bir koşu bandının üzerinde takılmışa benziyorsun
Running in the same place
– Aynı yerde koşuyorsun
You got your hazard lights on now
– Kabul etmek zorundasın ki şimdi tehlike ışıkların yanıyor
Hoping that somebody would slow down
– Umarım biri (seni) yavaşlatabilir.
Praying for a miracle
– Bir mucize için dua ediyorum
Ooh show you grace
– Oh nezaket göstereyim
Had a couple dollars and a quarter tank of gas
– Bir kaç dolar ve bir çeyrek depo benzin almalısın
With a long journey ahead
– Önümüzdeki uzun yolculuk için
Seen a truck pull over
– Bir kamyonun kenara yanaştığını görünce
God sent an angel to help you out
– Tanrı size yardım etmek için bir melek gönderdi
He gave you direction
– O seni yönlendirdi
Showed you how to read a map
– Bir haritayı nasıl okuyacağını gösterdi
For the long journey ahead
– Önümüzdeki uzun yolculuk için
Said it ain’t over
– Dedi ki: bu bitmedi
Oh, even in the midst of doubt
– Oh, Şüphelerin tam ortasında bile
Life is worth living
– Hayat yaşamaya değer
Life is worth living, so live another day
– Hayat yaşamaya değer, öyleyse başka bir günü yaşa
The meaning of forgiveness
– Bağışlayıcılığın anlamı
People make mistakes, doesn’t mean you have to give in
– İnsanlar hatalar yapar, bu pes ettiğin anlamına gelmez
Life is worth living again
– Hayat yine de yaşamaya değer
Relationship on a ski slope
– İlişkimiz bir kayak pisti üzerinde
Avalanche comin’ down slow
– Çığ yavaş yavaş geliyor
Do we have enough time to salvage this love?
– Bu ilişkiyi kurtarmak için yeterli vaktimiz var mı?
Feels like a blizzard in April
– Nisan ayında bir kar fırtınası gibi hissediyorum
Cause my heart, it’s just that cold
– Çünkü kalbüm, o kadar soğuk
Skating on thin ice
– İnce buz üzerinde kayıyor
But it’s strong enough to hold us up
– Ama o (buz) bizi tutacak kadar güçlü
Seen her scream and holler
– Kızın çığlığını ve haykırışını gördüm
Put us both on blast
–??Büyük patlamaya ikimizi de koy
Tearing each other down When I thought it was over
– Her şeyin bittiğini düşündüğüm zaman diğerinin düşüşüne ağlıyoruz.
God sent an angel to help you out
– Tanrı size yardım etmek için bir melek gönderdi
He gave us direction,
– O bizi yönlendirdi
Showed us how to make it last
– Nasıl dayanacağımızı gösterdi
For the long journey ahead
– Önümüzdeki uzun yolculuk için
Said it ain’t over
– Dedi ki: bu bitmedi
Oh, even in the midst of doubt
– Oh, Şüphelerin tam ortasında bile
Life is worth living
– Hayat yaşamaya değer
Life is worth living, so live another day
– Hayat yaşamaya değer, öyleyse başka bir günü yaşa
The meaning of forgiveness
– Bağışlayıcılığın anlamı
People make mistakes, doesn’t mean you have to give in
– İnsanlar hatalar yapar, bu pes ettiğin anlamına gelmez
Life is worth living again
– Hayat yine de yaşamaya değer
Life is worth living again
– Hayat yine de yaşamaya değer
What I get from my reflection
– Yansımamdan ne alırım
Is a difference in perception?
– Algılamada bir farklılık var mı?
From what the world may see
– Dünyayı görebildiğimiz kadarıyla
They tried to crucify me
– Onlar beni çarmıha germeye çalıştı
I ain’t perfect, won’t deny
– Mükemmel değilim, inkar etmiyorum
My reputation’s on the line
– Benim şöhretim çizgi üzeride
So I’m working on a better me
– Yani kendimi geliştirmek için çalışıyorum
Life is worth living
– Hayat yaşamaya değer
Life is worth living, so live another day
– Hayat yaşamaya değer, öyleyse başka bir günü yaşa
The meaning of forgiveness
– Bağışlayıcılığın anlamı
People make mistakes
– İnsanlar hatalar yapar
Only God can judge me
– Beni sadece Tanrı yargılayabilir
Life is worth living again
– Hayat yine de yaşamaya değer
Another day
– Başka bir gün
Life is worth living again
– Hayat yine de yaşamaya değer -
Ariana Grande – Side To Side İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi
I’ve been here all night, Ariana
– Bütün gece buradaydım,Ariana
I’ve been here all day, Nicki Minaj
– Bütün gece buradaydım,Nicki Minaj
And boy, got me walkin’ side to side
– Ve oğlum,beni bir oraya bir buraya yürüttürüyorsun
Let them hoes know
– Bırak o sürtükler bilsinler
I’m talkin’ to ya
– Sana söylüyorum
See you standing over there with your body
– Vücudunla orada dururken görüyorum
Feeling like I wanna rock with your body
– Vücudunla sarsılmak istiyormuşum gibi hissediyorum
And we don’t gotta think ’bout nothin’ (’bout nothin’)
– Ve hiç bir şey hakkında düşünmek zorunda değiliz (hiçbir şey hakkında)
I’m comin’ at ya
– Sana geliyorum
Cause I know you got a bad reputation
– Çünkü biliyorum kötü bir şöhretin var
Doesn’t matter, cause you give me temptation
– Ama fark etmez çünkü beni ayartıyorsun
And we don’t gotta think ’bout nothin’ (’bout nothin’)
– Ve hiç bir şey hakkında düşünmek zorunda değiliz (hiçbir şey hakkında)
These friends keep talkin’ way too much
– Bu arkadaşlar çok fazla konuşuyor
Saying I should give you up
– Senden vazgeçmem gerektiğini söylüyorlar
Can’t hear them no, cause I…
– Onları duyamam hayır, çünkü ben…
I’ve been here all night
– Bütün gece buradaydım
I’ve been here all day
– Bütün gün buradaydım
And boy, got me walkin’ side to side
– Ve oğlum,beni bir oraya bir buraya yürütüyorsun
I’ve been here all night
– Bütün gece buradayım
I’ve been here all day
– Bütün gün buradaydım
And boy, got me walkin’ side to side (side to side)
– Ve oğlum, beni bir oraya bir buraya yürütüyorsun (yan yana)
Been tryna hide it
– Bunu saklamaya çalışıyorum
Baby what’s it gonna hurt if they don’t know?
– Bebeğim eğer onlar bilmezse bizi ne incitebilir ki?
Makin’ everybody think that we solo
– Herkese yalnızmışız gibi düşündürelim
Just as long as you know you got me (you got me)
– Bana sahip olduğunu bildiğin sürece (bana sahipsin)
And boy I got ya
– Ve oğlum bende sana sahibim
Cause tonight I’m making deals with the devil
– Çünkü bu gece şeytanla bir anlaşma yapıyorum
And I know it’s gonna get me in trouble
– Ve biliyorum bu başımı belaya sokacak
Just as long as you know you got me
– Bana sahip olduğunu bildiğin sürece
These friends keep talkin’ way too much
– Bu arkadaşlar çok fazla konuşuyor
Saying I should give you up
– Senden vazgeçmem gerektiğini söylüyorlar
Can’t hear them no, cause I…
– Onları duyamam hayır,çünkü ben…
I’ve been here all night
– Bütün gece buradaydım
I’ve been here all day
– Bütün gün buradaydım
And boy, got me walkin’ side to side
– Ve oğlum,beni bir oraya bir buraya yürütüyorsun
I’ve been here all night
– Bütün gece buradayım
I’ve been here all day
– Bütün gün buradaydım
And boy, got me walkin’ side to side (side to side)
– Ve oğlum, beni bir oraya bir buraya yürütüyorsun (yan yana)
This the new style with the fresh type of flow
– Bu canlı bir akımla yeni bir tarz
Wrist icicle, ride dick bicycle
– Bilek tutucu, pislik bisikletine bin
Come true yo, get you this type of blow
– Gerçeğe dönüşüyor,seni bu tür bir darbeyle alıyorum
If you wanna menage I got a tricycle
– Ev işi istiyorsan, üç tekerlekli bisikletim var
All these bitches, flows is my mini-me
– Bütün bu sürtükler,küçük ben’e akıyorlar
Body smoking, so they call me young Nicki chimney
– Vücut yanıyor, böylece bana genç Nicki bacası diyebilirler
Rappers in they feelings cause they feelin’ me
– Rapçiler duyguya giriyorlar çünkü beni anlıyorlar
Uh, I-I give zero fucks and I got zero chill in me
– Ah,hiç umrumda değil ve içim çok rahat
Kissing me, copped the blue box that say Tiffany
– Beni öperken, Tifanny diyen mavi kutunun orada yakaladın
Curry* with the shot, just tell ’em to call me Stephanie
– Curry* atışıyla, onlara bana Stephanie demelerini söyle
Gun pop and I make my gum pop
– Mantar tabancasını ve sakızımı patlatırım
I’m the queen of rap, young Ariana run pop
– Ben Rap’in kraliçesiyim, genç Ariana da Pop’u yönetiyor
These friends keep talkin’ way too much
– Bu arkadaşlar çok fazla konuşuyor
Saying I should give you up
– Ondan vazgeçmem gerektiğini söylüyorlar
Can’t hear them no, cause I…
– Onları duyamam hayır,çünkü ben…
I’ve been here all night
– Bütün gece buradaydım
I’ve been here all day
– Bütün gün buradaydım
And boy, got me walkin’ side to side
– Ve oğlum,beni bir oraya bir buraya yürütüyorsun
I’ve been here all night
– Bütün gece buradayım
(Been here all night baby)
– (Bütün gece buradayım bebeğim)
I’ve been here all day
– Bütün gün buradaydım
(Been here all day baby)
– (Bütün gün buradayım bebeğim)
And boy, got me walkin’ side to side (side to side)
– Ve oğlum, beni bir oraya bir buraya yürütüyorsun (yan yana)
This the new style with the fresh type of flow
– Bu canlı bir akımla yeni bir tarz
Wrist icicle, ride dick bicycle
– Bilek tutucu, pislik bisikletine bin
Come true yo, get you this type of blow
– Gerçeğe dönüşüyor,seni bu tür bir darbeyle alıyorum
If you wanna menage I got a tricycle
– Ev işi istiyorsan, üç tekerlekli bisikletim var -
Macklemore – Growing Up Ed Sheeran, Ryan Lewis İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi
They say boys don’t cry
– Erkekler ağlamaz diyorlar
But your dad has shed a lot of tears
– Ama baban bir sürü gözyaşı dökmüştür
They say I should be a strong man
– Güçlü bir adam olmam gerektiğini söylüyorlar
But baby, I’m still filled with fear
– Ama bebeğim, ben hala korkuyla doluyum
Sometimes I don’t know who I am
– Bazen kim olduğumu bilmiyorum
Sometimes I question why I’m here
– Bazen neden burada olduğumu soruyorum
I just wanna be a good dad
– Sadece iyi bir baba olmak istiyorum
Will I be? I have no idea
– Olabilecek miyim? Hiçbir fikrim yok
They say girls shouldn’t be tough
– Kızlar güçlü olmamalı diyorlar
And moms should raise their kids at home
– Ama annelerin evde çocuklarını yetiştirmeleri gerekiyor
But baby, I know that that isn’t true
– Ama bebeğim, bunun doğru olmadığını biliyorum
Cause your momma’s the toughest person I know
– Çünkü Annen tanıdığım en güçlü insan
I wanna raise you to be like her
– Ben seni onun gibi olman için yetiştirmek istiyorum
And watch you show the world how to do it on your own
– Ve Kendi başına bunu nasıl yaptığını dünyaya göstermeni izle
I’m still tryna figure out who I am
– Hala kim ollduğumu çözmeye çalışıyorum
I don’t wanna mess this up or do this wrong
– Bunu mahvetmek istemiyorum ya da yanlış yapmak
I’m gonna be there for your first breath
– Senin ilk öpücüğün için orada olacağım
I don’t know if I’ll be there for your first step
– İlk adımın için orda olup olmayacağımı bilmiyorum
I can promise you that I’ll try to work less
– Daha az çalışacağıma sana söz verebilirim
But the tour’s routed, and I got this album
– Ama tur güzergahında ilerledi ve ben bu albümü aldım
Put in so many hours, and
– Çok fazla saatharcadığım
To be something that I can look back and I can be proud of
– Geriye dönüp bakabileceğim ve gurur duyabileceğim
Don’t wanna be a dad that’s living in FaceTime
– Yüz yüze yaşayacağım bir baba olmak istemiyorum
I won’t spoil you, you can trust that
– Seni mahvetmeyeceğim, buna güvenebilirsin
For your sweet 16, you get a bus pass
– Sen 16 yaşında olduğun için, otobüse biniş kartın var
Had your heart broken? Been there, done that
– Kalbin mi kırıldı, ordasın, yaptın
I love you and I can’t give you enough of that
– Seni seviyorum ve sana bunu yeterince veremiyorum
Get back to community that raised you up
– Seni büyüten çevreye geri dön
You put the work in, don’t worry about the praise, my love
– Bu işi al, övgüyü dert etme, sevgilim
Don’t try to change the world, find something that you love
– Dünyayı değiştirmeye çalışma, sevdiğin bir şey bul
And do it every day
– Ve her gün onu yap
Do that for the rest of your life
– Hayatın geri kalanı için bunu yap
And eventually, the world will change
– Ve sonunda, dünya değişecek
I’ll be patient, one more month
– Sabırlı olacağım, bir ay daha
You’ll wrap your fingers round my thumb
– Parmaklarını başparmağının etrafınca sar
Times are changing, I know, but who am I if
– Zaman değişiyor, biliyorum, ama ben kimim
I’m the person you become
– Senin olduğun kişiyim
If I’m still growing up, up, up, up
– Eğer hala büyüyorsam
If I’m still growing up, up, up, up
– Eğer hala büyüyorsam
I’m still growing up
– Hala büyüyorum
Listen to your teachers, but cheat in calculus
– Öğretmenlerini dinle, ama hesap makinesiyle kopya çek
Tell the truth, regardless of the consequence
– Doğruları söyle, sonucunu umursamadan
And every day, give your momma a compliment
– Ve her gün, annene bir övgü ver
Take your girl to the prom
– Kızını geziye götür
But don’t get too drunk hanging out the limo
– Limuzin şoförüyle takılacak kadar çok içme
Slow dance with your woman in your arms
– Kollarındaki kadınlarla yavaş dans et
Sneak her in after but boy, you better tiptoe
– Ona gizlice sokul ama sonra oğlum, parmak uçlarında yürüsen iyi olur
Don’t wake your mom up, do yoga,
– Anneni uyandırma, yoga yap,
The quickest way to happiness? Learning to be selfless
– Mutluluğun en çabuk yolu ne biliyor musun? özverili olmayı öğrenmek
Ask more questions, talk about yourself less
– Daha fazla soru sor, kendin hakkında az konuş
Watch the sun set with best friends from a rooftop
– Çatıdan en iyi arkadaşlarınla güneşin batışını seyret
Wear a helmet, don’t be stupid
– Bir başlık tak, aptal olma
Jaywalk, but look before you do it
– Dikkatsizce yürü ama onu yapmadan önce bir bak
If it snows, go outside, build a jump, get some help
– Eğer kar yağarsa,dışarı çık, bir atlayış yap, biraz yardım al
Go to festivals, camp, fall in love and dance
– Festivallere, kampa git, aşık ol ve dans et
You’re only young once, my loved one, this is your chance
– Sadece bir kere genç olacaksın, benim sevdiğim, bu senin şansın
Take risks, cause life moves so fast
– Riskler al, çünkü hayat çok hızlı ilerliyor
I’ll be patient, one more month
– Sabırlı olacağım, bir ay daha
You’ll wrap your fingers round my thumb
– Parmaklarını başparmağının etrafınca sar
Times are changing, I know, but who am I if
– Zaman değişiyor, biliyorum, ama ben kimim
I’m the person you become
– Senin olduğun kişiyim
If I’m still growing up, up, up, up
– Eğer hala büyüyorsam
I’m still growing up, up, up, up
– Hala büyüyorum
I’ll be patient, one more month
– Sabırlı olacağım, bir ay daha
You’ll wrap your fingers round my thumb
– Parmaklarını başparmağının etrafınca sar
Times are changing, I know, but who am I if
– Zaman değişiyor, biliyorum, ama ben kimim
I’m the person you become
– Senin olduğun kişiyim
If I’m still growing up, still growing up, still growing up
– Eğer hala büyüyorsam, hala büyüyorsam
If I’m still growing up, still growing up, still growing up
– Parmaklarını başparmağının etrafınca sar
I’m still growing up
– Hala büyüyorum
I’m still growing up, ooh
– Hala büyüyorum
I’m still growing up
– Hala büyüyorum
I’m still growing up
– Hala büyüyorum -
Lady Gaga – Perfect Illusion İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi
Tryin’ to get control
– Kontrolü sağlamaya çalışıyorum
Pressure’s takin’ its toll
– Yerini baskı alıyor
Stuck in the middle zone
– Ortada takılı kaldım
I just want you alone
– Seni yalnız istiyorum
My guessing game is strong
– Tahmin etmede iyiyimdir
Way too real to be wrong
– Yanlış olması için çok gerçekçi
Caught up in your show
– Şovundan etkilenmiştim
Yeah, at least now I know
– Evet, en azından şimdi biliyorum ki…
It wasn’t love, it wasn’t love
– Aşk değildi bu, aşk değildi
It was a perfect illusion (Perfect illusion)
– Mükemmel bir illüzyondu (Mükemmel ilizyon)
Mistaken for love, it wasn’t love
– Aşkı karıştırmışız, bu aşk değildi
It was a perfect illusion (Perfect illusion)
– Mükemmel bir illüzyondu (Mükemmel ilizyon)
You were a perfect illusion
– Mükemmel bir illüzyondun
I don’t need eyes to see
– Görmek için gözlere ihtiyacım yok
I felt you touchin’ me
– Bana dokunuşunu hissetmiştim
High like amphetamine
– Amfetamin gibi sarhoş
Maybe you’re just a dream
– Belki de sadece bir rüyasın
That’s what it means to crush
– Bu parçalanmak demekti
Now that I’m wakin’ up
– Artık uyandığıma göre
I still feel the blow
– Hâlâ esintiyi hissediyorum
But at least now I know
– Ama en azından biliyorum ki…
It wasn’t love, it wasn’t love
– Aşk değildi bu, aşk değildi
It was a perfect illusion (Perfect illusion)
– Mükemmel bir illüzyondu (Mükemmel ilizyon)
Mistaken for love, it wasn’t love
– Aşkı karıştırmışız, bu aşk değildi
It was a perfect illusion (Perfect illusion)
– Mükemmel bir illüzyondu (Mükemmel ilizyon)
Where are you? Cause I can’t see you
– Neredesin? Göremiyorum da
It was a perfect illusion but I feel you watchin’ me
– Mükemmel bir illüzyondu ama izlediğini hissediyorum
Dilated, falling free in a modern ecstasy
– Açıldım, modern bir coşku içinde serbestçe düşüyorum
Where are you? Cause I can’t see you
– Neredesin? Göremiyorum da
It was a perfect illusion but I feel you watchin’ me
– Mükemmel bir ilizyondu ama beni izlediğini hissediyorum
But I feel you watchin’ me
– Ama beni izlediğini hissedyorum
Illusion
– İlizyon
But I feel you watchin’ me
– Ama beni izlediğini hissediyorum
Mistaken for love
– Aşkı karıştırmışız
Where were you? Cause I can’t see
– Nerdeydin? Göremiyorum da
But I feel you watchin’ me
– Ama beni izlediğini hissediyorum
Mistaken for love
– Aşkı karıştırmışız
Dilated, falling free in a modern ecstasy
– Açıldım, modern bir coşku içinde serbestçe düşüyorum
Mistaken for love
– Aşkı karıştırmışız
In a modern ecstasy
– Modern bir coşku içinde
In a modern ecstasy
– Modern bir coşku içinde
I’m over the show
– Şovu bıraktım
Yeah at least now I know
– Evet, en azından şimdi biliyorum ki…
It wasn’t love, it wasn’t love
– Bu aşk değildi, bu aşk değildi
It was a perfect illusion (Perfect illusion)
– Mükemmel bir ilizyondu (Mükemmel ilizyon)
Mistaken for love, it wasn’t love
– Aşkı karıştırmışız, bu aşk değildi
It was a perfect illusion (Perfect illusion)
– Mükemmel bir ilizyondu (Mükemmel ilizyon)
You were a perfect illusion
– Sen mükemmel bir ilizyondun
You were a perfect illusion
– Sen mükemmel bir ilizyondun
It was a perfect illusion
– Bu mükemmel bir ilizyondu
Somewhere in all the confusion
– Bütün bu karmaşanın bir yerinde
It was a perfect illusion, illusion (illusion)
– Bu mükemmel bir ilizyondu (ilizyon)
Where were you ’cause I can’t see it
– Neredeydin? Göremiyorum da
It was perfect illusion but I feel you watchin’ me, baby
– Bu mükemmel bir ilizyondu ama beni izlediğini hissediyorum, bebeğim
Somewhere in all the confusion
– Bütün bu karmaşanın bir yerinde
Dilated, fallin’ free
– Açıldım serbestçe düşüyorum
You were so perfect
– Çok mükemmeldin
In a modern ecstasy
– Modern bir coşku içinde
You were a perfect illusion
– Sen mükemmel bir ilizyondun