Dangerous feelings break out my soul – Tehlikeli duygular ruhumda patlak veriyor It’s just the meaning of being alone – Sadece yalnız olmayı kastediyorum I need you here wherever you are – Herneredeysen sana burada ihtiyacım var I need you now to take me so far – Şimdi ihtiyacım var sana beni uzaklara götürmen için I wanna run like the speed of the sound – Ses hızıyla koşmak istiyorum I was somewhere , I ‘m sure you’re around – Bir yerdeydim, eminim sen de oradaydın You give me now the meaning of life… – Şimdi bana hayatın anlamını veriyorsun
With you I’m feeling alive – Seninle canlı hissediyorum Ooooooo…
Why you’re lookin’ like that – Neden böyle bakıyorsun I’m burning like fire – Ateş gibi yanıyorum I wanna be higher – Daha yüksekte olmak istiyorum Just let me know – Sadece bırak bileyim Why you’re lookin’ like that – Neden böyle baktığını You’re driving me crazy – Beni delirtiyorsun You’re lookin’ amazïng – Hayret verici görünüyorsun
Rock your body , c’mon everybody – Vücudunuzu sallayın, hadi herkes Somebody stop me , when I dance I’m losing control – Birisi beni durdursun ben dans ederken kontrolü kaybediyorum You see me yo , this is stereo – Beni görüyorsun, bu üç boyutlu I wanna hear my song one time on the radio – Kendi müziğimi bir kez radyoda duymak istiyorum
I’m gonna do this step by step do it anyway got to feel your loving – Bunu adım adım yapacağım her hâlükarda senin aşkını hissediyorum I’m gonna break even the law of the gravity to see you in the morning – Yer çekimi yasasını çiğneyeceğim, beni sabah gör
Let me see your body move on the floor ten minutes ago – Bedenini yerde oynatışını göreyim, on dakika önceki gibi Shake shake shake your body, move on the floor ten minutes ago – Salla salla salla bedenini, yerde salla on dakika önceki gibi Winning in every place cuz your my lucky ace, dj turn off the bass – Her yerde kazanıyoruz çünkü benim şanslı asım var, dj bass ı kapat Winning in every place cuz your my lucky ace , everybody do it on the floor – Her yerde kazanıyoruz çünkü benim şanslı asım var, herkes bunu yerde yapsın
I’m gonna do this step by step do it anyway got to feel your loving – Bunu adım adım yapacağım her hâlükarda senin aşkını hissediyorum I’m gonna break even the law of the gravity to see you in the morning – Yer çekimi yasasını çiğneyeceğim, beni sabah gör
Let me see your body move on the floor ten minutes ago – Bedenini yerde oynatışını göreyim, on dakika önceki gibi Shake shake shake your body, move on the floor ten minutes ago – Salla salla salla bedenini, yerde salla on dakika önceki gibi Winning in every place cuz your my lucky ace, dj turn off the bass – Her yerde kazanıyoruz çünkü benim şanslı asım var, dj bass ı kapat Winning in every place cuz your my lucky ace , everybody do it on the floor – Her yerde kazanıyoruz çünkü benim şanslı asım var, herkes bunu yerde yapsın
Rock your body , c’mon everybody – Vücudunuzu sallayın, hadi herkes Somebody stop me , when I dance I’m losing control – Birisi beni durdursun ben dans ederken kontrolü kaybediyorum You see me yo , this is stereo – Beni görüyorsun, bu üç boyutlu I wanna hear my song one time on the radio – Kendi müziğimi bir kez radyoda duymak istiyorum
I’m gonna do this step by step do it anyway got to feel your loving – Bunu adım adım yapacağım her hâlükarda senin aşkını hissediyorum I’m gonna break even the law of the gravity to see you in the morning – Yer çekimi yasasını çiğneyeceğim, beni sabah gör
Let me see your body move on the floor ten minutes ago – Bedenini yerde oynatışını göreyim, on dakika önceki gibi Shake shake shake your body, move on the floor ten minutes ago – Salla salla salla bedenini, yerde salla on dakika önceki gibi Winning in every place cuz your my lucky ace, dj turn off the bass – Her yerde kazanıyoruz çünkü benim şanslı asım var, dj bass ı kapat Winning in every place cuz your my lucky ace , everybody do it on the floor – Her yerde kazanıyoruz çünkü benim şanslı asım var, herkes bunu yerde yapsın
Yeah, I know the person in the mirror’s not a perfect one – Evet, biliyorum aynadaki insan mükemmel değil. I look at him every day and think he’s not enough – Ona hergün bakarım ve yeterli olmadığını düşünürüm My life’s a book that I don’t really like to open up – Hayatım gerçekten açmayı sevmediğim bir kitap I’m twenty-six, but I feel like I live in chapter one – 26 yaşındayım, ama birinci kısımdaymış gibi hissediyorum I skim through it, I’ve been through it, they laugh at us – Bunu sıyırıp geçtim, bunun içerisindeyim, onlar bize gülüyor You think it’s funny, yeah, laugh it up – Bunun komik olduğunu düşünüyorsun, evet, gül o zaman I always felt like no one listened to me, that’s how I grew up – Her zaman kimse beni dinlemiyormuş gibi hissettim, bu nasıl büyüdüğüm şekil Church is where I found God, but it’s also where I learned to judge – Tanrı’yı bulabileceğim yer kilise ama orası aynı zamanda yargılamayı öğrendiğim yerde Yeah, I had to learn there’s a difference between – Evet, bunların arasındaki şeyi öğrenmem lazımdı
What you want, and what you really need – Ne istiyorsun ve neye ihtiyacın var? I’ve always been motivated by comments from people tellin’ me – İnsanların bana yaptığı yorumlar ile motive oluyorum Things they think I’ll never be, and then I become it, this is my everything – Onların düşündüğü şey asla olmayacağım şey ve olursam, bu benim her şeyim There’s so much that goes on in my head that people will never see – Kafamda insanların göremiyeceği bir çok şey var You probably be terrified of my memories, don’t lecture me – Anılarımda korkmuş olabilirsiniz, anlatma bana Let me be, let me see, let me breathe, how they remember me – Olmama izin ver,görmeme izin ver, nefes almama izin ver, onlar beni nasıl hatırlıyor? Doesn’t alter who I am as a person to take my energy, yeah – Enerjimi alan insan gibi başkalaşmam Hard days, cold nights – Zor günler, soğuk geceler
Staring down at an empty cup like – Boş bir fincan gibi dolmaya başlıyor I’ma fill, I’ma fill it up – Dolucam, dolup taşıcam All day, all night – Tüm gün, tüm gece Ten feet down nearly my whole life – Neredeyse hayatımda on kat aşağı But I’ll be rising, rising up – Ama yüksekleceğim, yükseleceğim Cold nights – Soğuk geceler Yeah, my fans made me who I am, but they also deceived me – Hayranlarım beni ben yaptı, ama beni kandırdılarda I’ve been allowed to live life like I’m already grieving – Hayatımı kederliymiş gibi yaşamama izin verdim
I’m at a table of lies, but don’t eat what they feed me – Yalanların masasındayım, ama onların beni beslediği şeyi yemem My hoodie over my face, so nobody can see me – Kapüşonum yüzümü örtüyor, böylece onlar beni göremiyecek I’m on a plane, ’bout to fly again – Uçmak üzere olan bir uçaktayım Looking out the window, take a moment to admire it – Pencereden dışarıya bakıyorum, hayran olunası bir an Wondering how high it is, wonder where the time has went – Ne kadar yüksek olduğunu merak ediyorum, zamanın nereye gittiğini merak ediyorum Then I shut the window and go back to feeling like I’m out my mind again, agh! – Sonra pencereyi kapatıyorum ve beynimin dışındaymışım gibi hissetmeye devam ediyorum, ah! Yeah, seems like we’re all trying to climb a ladder – Evet sanırım hepimiz merdivene tırmanmaya çalışıyormuşuz gibi görünüyor
It’s crazy what we’ll do to climb it faster – Buna hızlı tırmanmak için yapacağımız şeyler delice It’s like we throw away the things in life that really matter – Sanki hayattan bir şey fırlatmak gibiymiş gibi gerçek Just so that we can make it to the top, and wonder what we’re even climbing after – Sadece bunu zirve yapabiliriz, sonra merak ediyorum sonra neye yormaya tırmanıcaz I know the feeling of feeling like everything you deal with will never change – Hislerin hissini biliyorum, şey gibi uğraştığın şeyler asla değişmeyecek That’s part of being a human, yeah – Bu insan olmanın bir parçası, evet Life’s what you make of it, take it, embrace it, and take it, and savor it – Hayat yaptığın şey, elde et, kucakla, ve elde et, ve tadını çıkar Ain’t about what you did, it’s what you became from it, agh! – Yaptığın hakkında değil, ne olduğun hakkında, ah! Hard days, cold nights – Zor günler, soğuk geceler Staring down at an empty cup like – Boş bir fincan gibi dolmaya başlıyor
I’ma fill, I’ma fill it up (Oh, yeah) – Dolucam, dolup taşıcam (oh evet) All day, all night – Tüm gün, tüm gece Ten feet down nearly my whole life – Neredeyse hayatımda on kat aşağı But I’ll be rising, rising up – Ama yüksekleceğim, yükseleceğim Cold nights – Soğuk geceler We all want what we never had – Asla sahip olamayacağımız şeyleri istiyoruz The good life doesn’t seem so bad – İyi bir hayat kötü görünmüyor The good life doesn’t seem so sad – İyi bir hayat üzgün görünmüyor
Yeah, we all want what we never had, whoa – Evet, hepimiz asla sahip olamayacağımız şeyleri istiyoruz, whoa Hard days, cold nights – Zor günler, soğuk geceler Staring down at an empty cup like – Boş bir fincan gibi dolmaya başlıyor I’ma fill, I’ma fill it up – Dolucam, dolup taşıcam All day, all night – Tüm gün, tüm gece Ten feet down nearly my whole life – Neredeyse hayatımda on kat aşağı But I’ll be rising, rising up – Ama yüksekleceğim, yükseleceğim
Cold nights – Soğuk geceler We all want what we never had – Asla sahip olamayacağımız şeyleri istiyoruz The good life doesn’t seem so bad – İyi bir hayat kötü görünmüyor The good life doesn’t seem so sad – İyi bir hayat üzgün görünmüyor Yeah, we all want what we never had – Evet, hepimiz asla sahip olamayacağımız şeyleri istiyoruz Hard days, cold nights – Zor günler, soğuk geceler Staring down at an empty cup like – Boş bir fincan gibi dolmaya başlıyor
I’ma fill, I’ma fill it up – Dolucam, dolup taşıcam All day, all night – Tüm gün, tüm gece Ten feet down nearly my whole life – Neredeyse hayatımda on kat aşağı But I’ll be rising, rising up – Ama yüksekleceğim, yükseleceğim Cold nights, cold nights, long night – Soğuk geceler, soğuk geceler, uzun geceler Staring down at an empty cup like – Boş bir fincan gibi dolmaya başlıyor I’ma fill, I’ma fill it up – Dolucam, dolup taşıcam All night, all night – Bütün gece, bütün gece
Ten feet down nearly my whole life – Neredeyse hayatımda on kat aşağı But I’ll be rising, rising up – Ama yüksekleceğim, yükseleceğim
Stuck in a corner – Bir köşede Stuck Are monkeys in cages – Maymunlar kafeslerde mısınız That don’t have a number – Bir numara yok To fight one another – Birbirleriyle mücadele etmek Try to recover – Kurtarmak için çalışın
Climb up the ladder – Tırmanma merdiveni Look up and you see birds – Look up ve kuşları görmek Blind as each other – Kör birbiriyle How long can we suffer? – Ne kadar acı çekmek mi? We’re as blind as each other – Biz birbirimizi kadar körsün
On the cloud that you’re sitting – bulut sitesinde oturuyorlar ki There’s one born every minute – Doğmuş biri her dakika var So much to discover – Çok keşfetmek için çok I’ve become a believer – Benim iman oldum Sisters and brothers – Kardeşlerimizi Who fight one another – Kim birbirleriyle kavga Will mourn and deceive us – Yas ve bizi kandırmaya mı Will find us and keep us – Bizi bulmak ve bizi tutacak Take us or leave us – Bizi al ya da bize bırakın
How soon is now? Yeah – Nasıl yakında şimdi? Evet How long is never? – Ne kadar hiç? I’m nothing but normal – Hiçbir şey ama normal değilim With something together – Bir şey ile birlikte Come on and stick together – Haydi hep beraber olalım
On the cloud that you’re sitting – bulut sitesinde oturuyorlar ki There’s one born every minute – Doğmuş biri her dakika var So much to discover – Çok keşfetmek için çok I’ve become a believer – Benim iman oldum
Give me more lovin’ than I’ve ever had – Sahip olduğumdan daha fazla sevgi ver Make it all better when I’m feelin’ sad – Üzüldüğümde hepsini daha güzel yap Tell me that I’m special even when I know I’m not – Öyle olmadığımı bilsem de özel olduğumu söyle
Make it feel good when I hurt so bad – Canım yandığında iyi hissettir Barely gettin’ mad, I’m so glad I’ve found you – Aklımı kaçırırken iyi ki seni buldum I love bein’ around you – Etrafında olmayı seviyorum
You make it easy – Kolaylaştırıyorsun It’s easy as 1, 2 – 1 ve 2 gibi 1, 2, 3, 4 – 1,2,3,4
There’s only 1 thing 2 do – Yapılacak tek şey var 3 words 4 you – Üç kelime senin için (I love you) – Seni seviyorum ben I love you – Seni seviyorum ben
There’s only 1 way 2 say – Söylemenin yalnızca bir yolu var Those 3 words and that’s what I’ll do – Üç kelime sadece : (I love you) – Seni seviyorum ben I love you – Seni seviyorum ben
Give me more lovin’ from the very start – İlknden daha fazla sevgi ver Piece me back together when I fall apart – Parçalandığımda beni yeniden yap Tell me things you never even tell – Anlatamayacağın şeyleri anlat Your closest friends – En yakın arkadaşlarına bile anlatamadıklarını
Make it feel good when I hurt so bad – Canım yandığında iyi hissettir Best that I’ve had, I’m so glad I found you – Başıma gelenin en iyisisin,iyi ki seni buldum I love bein’ around you – Etrafında olmayı seviyorum
You make it easy – Kolaylaştırıyorsun It’s as easy as 1, 2,3,4 – 1 ve 2 gibi 1,2,3,4
There’s only 1 thing 2 do – Yapılacak tek şey var 3 words 4 you – Üç kelime senin için (I love you) – Seni seviyorum ben I love you – Seni seviyorum ben
There’s only 1 way 2 say – Söylemenin yalnızca bir yolu var Those 3 words and that’s what I’ll do – Üç kelime sadece : (I love you) – Seni seviyorum ben I love you – Seni seviyorum ben (I love you) – Seni seviyorum ben I love you – Seni seviyorum ben
You make it easy – Kolaylaştırıyorsun It’s easy as 1, 2 – 1 ve 2 gibi 1, 2, 3, 4 – 1,2,3,4
There’s only 1 thing 2 do – Yapılacak tek şey var 3 words 4 you – Üç kelime senin için (I love you) – Seni seviyorum ben I love you – Seni seviyorum ben
There’s only 1 way 2 say – Söylemenin yalnızca bir yolu var Those 3 words and that’s what I’ll do – Üç kelime sadece : (I love you) – Seni seviyorum ben I love you – Seni seviyorum ben (I love you) – Seni seviyorum ben I love you – Seni seviyorum ben
1, 2, 3, 4 – 1,2,3,4 (I love you) – Seni seviyorum ben I love you – Seni seviyorum ben (I love you) – Seni seviyorum ben I love you – Seni seviyorum
Take care of yourself, darling. – Kendine dikkat et, sevgilim I guess…I guess this is goodbye. – Sanırım… Sanırım bu elveda Tomorrow’s coming quicker than yesterday came today. – Yarın bugüne dünden daha hızlı geliyor I guess this is goodnight. – Sanırım bu iyi geceler Cuz we’ve all got one last night together – Çünkü biz birlikte son bir geceye sahibiz so let’s start the party! – Öyleyse hadi partiyi başlatalım! You know we rocked! Promise you won’t forget me! – Biliyorsun sarstık! Söz ver beni unutmayacaksın!
So these moments spent are coming to an end. – Yani bu anlar sona doğru harcanıyor I’m counting seconds until next time begins. – Bir sonraki zaman başlayana kadar saniyeleri sayıyorum Listen 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 – Dinle 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 We couldn’t change it if we tried. – Eğer yorulduysak bunu değiştiremezdik 1, 2, 3, 4 goodbye. – 1, 2, 3, 4 elveda. We’ve all said before, Our Time is Here. – Bunların hepsini önceden söyledik, zamanımız burda But it’s never meant a thing until we began to tear. – Ama bu asla kopacağımız anlamına gelmez And I’ll be aching before and after we depart – Ve ben biz ayrıldıktan önce de sonra da acı çekeceğim from remembrances of the very start. – başladığımız zamanki her hatıra yüzünden (The grand memories together ) – (Birlikte önemli anılar ) Now here I am, it’s your song I’ll be singing. – Şimdi buradayım, söyleyeceğim senin şarkın you’re the voice I hear inside my head! – Kafamda duyduğum senin sesin!
We raised our voices. – Seslerimizi yükselttik We followed our dreams. – Rüyalarımızı takip ettik One thing, ‘Who Will I Be?’ you ask. – Sorduğun tek şey Ben kim olacağım? Well, we’ll never be too cool for Camp Rock 3! – Pekala, biz asla Camp Rock 3 için çok havalı olmayacağız!
Aw man, the whip black and white – ah adamım,kırbacım siyah ve beyaz My bitch black and white – benim fahişem siyah ve beyaz My fear black and white – korkum siyah ve beyaz I’m never the same, I change every week – asla aynı değilim, her hafta değişirim I won’t stay in the middle, I’ll kill everything – ortada kalmayacağım , her şeyi öldüreceğim
Yeah I’m stuck in between, if I’m wrong or I’m right – evet arada kaldım, eger doğruysam yada yanlışsam I would ask for advice, but I just do what I like – öneri için soracağım, ama ne istersem onu yapacağım Can’t get over the fact, people living a lie – üstesinden gelemiyorum,insanlar yalanı yaşıyor Just to stay entertained, what a waste of a life – sadece eğlenmiş kalmak için , nasıl bir hayat israfı What a waste of a space, what the fuck is your point – nasıl bir boşluk israfı, senin lanet olası amacın ne You’re a waist with no spine, you’re a waste of my time – sen omurgasız bir belsin , sen zamanımın israfısı n I smoke cause I’m stressed, I try to get high – sigara içtim çünkü stresliydim, kafamı güzelleştirmeye çalışïyordum
But it gets me depressed, I’m just tryna get by – ama bu beni depresyona soktu, I’m just drivin’ at night, I got no music on – gece sürüyordum, hiç müzik yoktu I got no favorite song, it’s just me and my thoughts – favori şarkım yoktu, sadece ben ve benim düşüncelerim I’ve fallen in love, I’ve fallen behind – aşık oldum, geride bırakıldım I’ve fallen for her, more than once, only twice – ona aşık oldum, birden fazla sadece iki kere I fell in the pool, got chlorine in my eyes – havuza düştüm gözüme klor kaçtı
And it burned for a minute, but I didn’t go blind – bir dakika için yandı ama kararmadı This is for my friends who play – bu oynayan arkadaşım için The old cafes and they kick it in the parking lot – eski cafeler ve onlar otoparka tekmeliyorlar They call me one take Jake, baby – bir jake almam için beni çağırıyorlar bebeğim well I mean what I speak, what I feel with a broken heart – demek istediğim ne konuşursam, kırıkkalple nasıl hissediyorsam I’ve been getting money all day, so I can spend it all on us – bütün gün para alıryordum, bu yüzden hepsini bize harcayabilirdim They call me one take Jake, baby – bir jake almam için beni çağırıyorlar bebegim
I’ve been getting money all night, so I can spend it all on us – bütün gece para alıyordum, bu yüzden hepsini bize harcayabilirdim I got that big fat snake, baby – büyük şişman bir yılanım var bebeğim You can’t get me to spit, but I’m so hard to swallow – beni tüküremezsin, ama ben yutması zor biriyim My daddy is dead, I’ve got no man to follow – babam ölü, takip edeceğim bir adam yok And I know that I’m shallow, but why shouldn’t I be? – ve sığ olduğumu biliyorum ama neden olmayayım ki? I don’t mean to get deep, it’s just 1 of those weaks – derinleşmeyi kastetmedim , o sadece o zayıflaradan biri Couldn’t tell you the day, couldn’t tell you the time – sana günü söyleyemez, sana zamanı söyleyemez Trouble falling asleep, for the past couple nights – sorun uykuya dalıyor, geçecek bir kaç gece için Trouble being alone, I’ve been losing my mind – sorun yalnızlaşıyor, ben aklımı kaybediyorum
But I don’t want any trouble, it just chooses to find me – ama hiçbir sorun istemiyorum ,o beni bulmak için seçiyor This is for my friends who play – bu oynayan arkadaşım için The old cafes and they kick it in the parking lot – eski cafeler ve onlar otoparka tekmeliyorlar well I mean what I speak, what I feel with a broken heart – demek istediğim ne konuşursam, kırıkkalple nasıl hissediyorsam I’ve been getting money all day, so I can spend it all on us – bütün gün para alıryordum, bu yüzden hepsini bize harcayabilirdim I’ve been getting money all night, so I can spend it all on us – bütün gece para alıyordum, bu yüzden hepsini bize harcayabilirdim Said I’ve been thinkin’ bout you – dedim senin hakkında düşünüyordum And what we gon’ do – ve biz ne yapacağız But I’ve been thinkin’ bout fallin’ in love – ama ben aşık olmak hakkında düşünüyordum I’ve been thinkin’ bout you – senin hakkında düşünüyordum
If I aint got nothing, I got you – Eğer hiçbir şeyim yoksa, sana sahibim If I aint got something I don’t give a damn, cause I got it with you – Eğer bir şeye sahip değilsem, umursamam, çünkü seninle sahibim I don’t know much about algebra, but I know one plus one equals two – Cebir hakkında çok şey bilmem ama bir artı birin ikiye eşit olduğunu biliyorum And it’s me and you, thats all we’ll have when the world is thru – Ve bu ben ve sensin, dünya farklı olduğunda sahip olacağımız tek şey bu Cause baby we aint got nothing without love – Çünkü bebeğim sevgisiz hiçbir şeye sahip değiliz Darling you got enough for the both of us – Sevgilim sen ikimiz içinde yeteri kadarına sahipsin So come on baby, make love to me – Öyleyse hadi bebeğim, benimle birlikte ol
When my days look low, pull me in close and don’t let me go. – Günlerim neşesiz olduğunda, beni yakınına çek ve gitmeme izin verme Make love to me. So that when the worlds at war, that our love heal us all – Benimle birlikte ol. Dünya savaşta olduğunda, Bizi iyileştirecek olan sevgimiz Right now baby make love to me…me…me…mee…mee. ooh ooh make love to me. – Şimdi bebeğim benimle brilikte ol, benimle birlikte ol Hey! I don’t know much about guns but I…I’ve been shot by you – Hey, Silahlar hakkında çok şey bilmem ama ben senin tarafından vuruldum Hey! And I don’t know when I’m gon die, but I hope that I’m gon die by you – Hey, ve ne zaman öleceğim bilmem ama umarım seninle öleceğim Hey! And I don’t know much about fighting, but I, I know I will fight for you – Hey, ve savaşmak konusunda çok şey bilmem ama biliyorum senin için savaşacağım Hey! Just when I ball up my fist I realize that I’m laying right next to you – Hey, Yumruğumu kaldırdığımda, senin tam yanında uzandığımı farkediyorum
Baby we aint nothing but love, and darling you got enough for the both of us – Bebeğim, aşktan başka bir şeyimiz yok ve sevgilim sen ikimiz içinde yeteri kadarına sahipsin Make love to me…when my days look low, pull me in close and don’t let me go. – Benimle birlikte ol, günlerim neşesiz göründüğünde, beni yanına çek ve gitmeme izin verme Make love to me…so that when the worlds at war, that our love heal us all – Benimle birlikte ol, böylece dünya savaşta olduğunda, bizi iyileştirecek olan aşkımız Help me let down my guard, make love to me’me..me’.me..meee – Gardımı indirmeme yardım et, benimle birlikte ol ooh ooh ooh make love to me…me…me…mee…mee. – ooh ooh ooh Benimle birlikte ol me… me… me…
You must have been in a place so dark, – çok karanlık bir yerde olmalısın, you couldn’t feel the light – ışığı hissedemedin Reachin’ for you through that stormy cloud – fırtınalı bulut boyunca sana uzanan Now here we are gathered in our little home town – şimdi işte burdayız, küçük kasabamızda toplandık This can’t be the way you meant to draw a crowd – bu senin bir kalabılığı resmediş şeklin olamaz Oh, why? – neden? That’s what I keep askinişte – bu yüzden sormaya devam ediyorum Was there anything I could have said or done? – yapabileceğim ya da söyleyebileceğim bir şey var mıydı? Oh, I had no clue you were maskin’ a troubled soul – sorunlu bir ruhu maskelediğini hiç farkedemedim God only knows what went wrong – Sadece Tanrı biliyor neyin yanlış gittiğini And why you would leave the stage in the middle of a song – ve neden bir şarkının ortasında sahneyi terkettiğini? Mmmmmmm… – Mmmmmmm… Now in my mind I keep you frozen as a seventeen year old – şimdi aklımda seni 17 yaşında donmuş tutuyorum
Rounding third to score the winning run – kazandığın koşuyu üçüncü olarak tamamlıyorsun You always played with passion no matter what the game – oyunun ne olduğunu önemsemeden her zaman tutkuyla oynadın When you took the stage you shined just like the sun – sahneyi aldığında güneş gibi parladın Oh, why? – neden? That’s what I keep askinişte – bu yüzden sormaya devam ediyorum Was there anything I could have said or done? – yapabileceğim ya da söyleyebileceğim bir şey var mıydı? Oh, I had no clue you were maskin’ a troubled soul – sorunlu bir ruhu maskelediğini hiç farkedemedim God only knows what went wrong – Sadece Tanrı biliyor neyin yanlış gittiğini And why you would leave the stage in the middle of a song – ve neden bir şarkının ortasında sahneyi terkettiğini? yeah – Evet… Now the oak trees are swayin’ in the early autumn breeze – şimdi meşe ağaçları sallanıyor erken sonbahar rüzgarında A golden sun is shining on my face – altın bir güneş yüzümde parlıyor Through tangled thoughts I hear, a mockingbird sing – duyduğum karmaşık düşünceler boyunca , alaycı bir kuş şakıyor This old world really ain’t that bad a place – bu yaşlı dünya gerçekten bu kadar kötü bir yer değil Oh, why? – neden? There’s no comprehending – hiç anlamı yok
And who am I to try to judge or explain? – ve ben kimim ki yargılamaya yada açıklamaya çalışıyorum? Oh, but I do have one burning question: – ama cevap bekleyen tek bir sorum var Who told you life wasn’t worth the fight? – kim söyledi hayatın savaşmaya değmediğini? They were wrong – yanılıyorlardı They lied – yalan söylediler And now you’re gone – ve sen şimdi yoksun
And we cry – ve biz ağlıyoruz ‘Cause it’s not like you to walk away in the middle of a song – çünkü bir şarkının ortasında yürüyüp gitmek sana göre değil Your beautiful song – güzel şarkının Your absolutely beautiful song – kesinlikle güzel şarkının
Am I asleep, am I awake, or somewhere in between? – uykuda mıyım, uyanık mıyım, ya da ikisi arasında bir yerde miyim? I can’t believe that you are here and lying next to me – burda yanımda uzandığına inanamıyorum Or did I dream that we were perfectly entwined – yoksa mükemmelce sarıldığımızı mı hayal ettim? Like branches on a tree, or twigs caught on a vine? – ağacın kökleri gibi, ya da asmaya yakalanmış çöpler gibi?
Like all those days and weeks and months I tried to steal a kiss – öpücük çalmaya çalıştığım bütün günler haftalar ve aylar gibi And all those sleepless nights and daydreams where I pictured this, – ve bunu resmettiğim bütün uykusuz geceler ve düşler gibi I’m just the underdog who finally got the girl – ben sadece sonunda o kıza sahip olan eziğim And I am not ashamed to tell it to the world. – ve bunu dünyaya söylemekten utanmıyorum
Truly, madly, deeply, I am – gerçekten, delice, içten Foolishly, completely fallin – aptalca, tamamen aşık oluyorum And somehow, you caved all my walls in – ve her nasılsa bütün duvarlarımı oyuyorum So baby, say you’ll always keep me – öyleyse bebeğim, beni her zaman tutacağını söyle Truly, madly, crazy, deeply in love with you – gerçekten, delice, çılgınca, içten sana aşığım In love with you. – sana aşığım
Should I put coffee and granola on a tray in bed – yatakta bir tepsiye kahve ve granola mı koymalı mıyım? And wake you up with all the words I still haven’t said? – ve hala söylemediğim sözlerle seni uyandırmalı mıyım? And tender touches, just to show you how I feel – ve sadece nasıl hissetttiğimi göstermek için yumuşakça dokunmalı mıyım? Or should I act so cool, like it was no big deal – yoksa sanki önemli değilmiş gibi ilgisiz mi davranmalıyım?
Wish I could freeze this moment in a frame and stay like this – keşke bu anı bir çerçeveye dondurabilsem ve hep böyle kalsam I’ll put this day back on replay and keep reliving it – bu günü tekrara koyacağım ve tekrar tekrar yaşamayı sürdüreceğim ‘Cause here’s the tragic truth if you don’t feel the same – çünkü eğer sen de aynı hissetmiyorsan korkunç gerçek şu ki My heart would fall apart if someone said your name. – birisi adını söylese kalbim parçalara ayrılırdı
Truly, madly, deeply, I am – gerçekten, delice, içten Foolishly, completely fallin – aptalca, tamamen aşık oluyorum And somehow, you caved all my walls in – ve her nasılsa bütün duvarlarımı oyuyorum So baby, say you’ll always keep me – öyleyse bebeğim, beni her zaman tutacağını söyle Truly, madly, crazy, deeply in love with you – gerçekten, delice, çılgınca, içten sana aşığım
I hope I’m not a casualty, – umarım bir kayığ değilimdir, Hope you won’t get up and leave – umarım uyanıp gitmezsin I don’t mean that much to you – bunun senin için çok olduğunu kastetmiyorum But to me it’s everything, everything. – ama benim için bu her şey, her şey.
Truly, madly, deeply, I am – gerçekten, delice, içten Foolishly, completely fallin – aptalca, tamamen aşık oluyorum And somehow, you caved all my walls in – ve her nasılsa bütün duvarlarımı oyuyorum So baby, say you’ll always keep me – öyleyse bebeğim, beni her zaman tutacağını söyle Truly, madly, crazy, deeply in love with you – gerçekten, delice, çılgınca, içten sana aşığım In love with you. – sana aşığım In love with you. – sana aşığım With you – sana.
Yeah, yeah – Evet, evet Yeah – Evet I thought I knew you, baby – Seni tanıdığımı sanmıştım bebeğim But seems that I don’t, I don’t know you at all – Ama görünüşe göre hiç tanımamışım One thing is for sure, you’re so bad – Emin olduğum tek şey, sen çok kötüsün And then again, when you kiss me, baby – Ve sonra tekrar, beni öptüğünde bebeğim You know it’s got the taste – Biliyorsun tadına sahip The taste of an eternal life – Ebedi hayatın tadına I want you to feel the taste of life – Hayatın tadını hissetmeni istiyorum Ooh yeah, ooh yeah, yeah – Evet, evet, evet This moment in time – Zamanda şu an I hear the call of a siren – Bir siren çağrısı duyuyorum This lady is quite – Bu bayan oldukça Mysterious – Gizemli
I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum If my life were a glass of water – Eğer hayatım bir bardak su olsaydı Filled by the rain from a velvet sky – Kadife bir gökyüzünden yağan yağmur ile doldurulmuş I want you to drink – İçmeni istiyorum Because your lips are dry – Çünkü dudakların kuru This moment in time – Zamanda şu an I follow her blind – Onu körce takip ediyorum
This lady is quite – Bu bayan oldukça Mysterious – Gizemli I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum Mysterious – Gizemli I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum This time I thought I got you, baby – Bu kez benimsin sanmıştım bebeğim But you slipped away – Ama sessizce gittin And I thought that I’ll see you and I’ll die – Ve seni görüp öleceğimi sandım This moment in time – Zamanda şu an I’m losing my mind – Aklımı kaçırıyorum But she remains quite – Ama o hala, oldukça Mysterious – Gizemli
I’m crossing the line – Sınırı aşıyorum I will follow her blind – Onu körce takip edeceğim This lady is quite – Bu bayan oldukça Mysterious – Gizemli I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum Mysterious – Gizemli I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum Yeah – Evet Yeah – Evet I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your – İstiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I’m losing my mind – Aklımı kaçırıyorum
I hear the call of a siren – Bir siren çağrısı duyuyorum This lady is quite – Bu bayan oldukça Mysterious – Gizemli You’re so bad – Sen çok kötüsün You’re so bad – Sen çok kötüsün Mysterious – Gizemli I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I thought I knew you, baby – Seni tanıdım sanmıştım bebeğim I thought I knew you, baby – Seni tanıdım sanmıştım bebeğim I thought I knew you, baby – Seni tanıdım sanmıştım bebeğim But I don’t know you at all – Ama seni hiç tanımıyorum It’s got the taste you know – Biliyorsun, tadına sahip It’s got the taste you know – Biliyorsun, tadına sahip It’s got the taste you know – Biliyorsun, tadına sahip I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum I want your mind to lock in – Aklını kilitlemek istiyorum Of an eternal life – Ebedi bir hayatın
Thought that I was happy on my own – Tek başıma mutlu olduğumu zannettim Then you came a long – Sonra sen ortaya çıktın
Made me realise that I was wrong – Hatalı olduğumu bana farkettirdin It’s you It’s you It’s you It’s you – Sensin, sensin, sensin, sensin I don’t make you know – Sana bildirmiyorum
You came and found me when I was at my low – Ben kötü durumdayken geldin ve beni buldun Times moving slow – Zaman yavaş geçiyor
Yeah it’s time for us to give it a go – Evet bizim için deneme & bir şans verme zamanı It’s you It’s you It’s you It’s you – Sensin, sensin, sensin, sensin