Je fais tout un peu – Her şeyden birazcık yapıyorum
Rien n’est comme je veux – Hiçbir şey istediğim gibi değil
Me dissous un peu – Beni biraz eritiyor Me divise en deux – Beni ikiye bölüyor Mais là – Ama o zaman
M’effondre – Beni çökertiyor M’effondre – Beni çökertiyor Tout vole en éclat – Her şey darmadağın oluyor Mes sens et puis mon choix – Duygularım ve sonra tercihim
Pas d’existence – Hayat yok Mais vivre ma transparence – Ama şeffaflığımı yaşamak var Mais là – Ama o zaman
Fools on parade cavort and carry on for waiting eyes – Defilede ki aptallar tepiniyorlar ve bekleyen gözlere karşı şamata ediyorlar Ones you would rather be beside than in front of – Karşısında olmaktansa yanında olmayı tercih ettiğin kişiler… She’s never been the kind to be hollowed by the stares – O kız asla sabit bakışlarla oyulacak türden biri olmadı She swam out of tonight’s phantasm, – Bu gecenin fantezisinin dışında kaldı Grabbed my hand and made it very clear – Elime yapıştı ve şunu açıklığa kavuşturdu There’s absolutely nothing for us here. – Burada kesinlikle bizim için hiçbir şey yok It’s a magnolia celebration to be attended on a Wednesday night – Çarşamba akşamı gidilecek bir manolya kutlamasıdır* bu; It’s better that than get a reputation as a miserable little tyke – Zavallı bir sokak köpeği olarak ün kazanmaktan daha iyi bu
At least that’s the conclusion she came to in this overture. – En azından bu teklifte kızın vardığı sonuç budur The secret door swings behind us, – Gizli kapı ardımızda sallanır She’s saying nothing, she’s just giggling along – Kız bir şey söylemiyor,sadece sinirli sinirli gülüyor Her arms were folded most indignant not looking like she was soon to leave. – Kollarını bükmüştü,çok öfkeliydi, birazdan çekip gidecek gibi görünmüyordu I had to squint in order to believe. – İnanmak için gözlerimi kısarak bakmak zorunda kaldım Like a butler pushing on a bookshelf and unveiling the unexpected – Bir kitaplığı iten ve beklenmedik birşeyi açığa çıkaran bir uşak gibi I who was earlier reluctant was suddenly embarrassed and corrected – Eskiden gönülsüz olan ben birden mahcup oldum ve hatamı düzelttim
How could such a creature survive in such a habitat? – Böyle bir mahluk böyle bir ortamda nasıl hayatta kalabildi ? The secret door swings behind us, – Gizli kapı ardımızda sallanır She’s saying nothing, she’s just giggling along – Kız bir şey söylemiyor,sadece sinirli sinirli gülüyor Even if they were to find us, I wouldn’t notice, – Bizi bulacak olsalardı bile farkına varmazdım I’m completely occupied – Tamamen meşgulüm As all the Fools on parade cavort and carry on for waiting eyes – Defiledeki bütün aptallar tepinirken ve bekleyen gözlere karşı şamata ederken Ones you would rather be beside than in front of – Karşısında olmaktansa yanında olmayı tercih ettiğin kişiler…
She’s never been the kind to be hollowed by the stares. – O kız asla sabit bakışlarla oyulacak türden biri olmadı Fools on parade frolic and fuck about – Defiledeki aptallar gülüp oynuyor ve aptalca davranıyor To make a gaze turn to a scribble on a page by a picture that – Kızın yokluğunu gösteren bir resmin yanında bir sayfadaki karalamaya holds her absence but you’re daft to think she’d care. – bakışı çevirmek için…ama kızın umursadığını düşünecek kadar salaksın Fools on parade conduct a sing-along – Defiledeki aptallar bir koro halinde söylenen şarkıyı yönetiyor
I wanna be drunk when I wake up – Sarhoş olmak istiyorum On the right side of the wrong bed – Yanlış yatağın doğru tarafında uyandığımda And every excuse I made up – Ve tüm uydurduğum mazeretler Tell you the truth I hate – Nefret ettiğim gerçekleri sana söylüyor What didn’t kill me – Beni öldürmeyen şey It never made me stronger at all. – Beni hiç de güçlendirdi sayılmaz. Love will scar your make-up lip sticks to me – Aşk, senin rujunda bana iz bırakacak. So now I’ll maybe leave back there – O yüzden şimdi belki burayı terkedeceğim I’m sat here wishing I was sober – Burada oturdum sarhoş olmamayı dileyerek I know I’ll never hold you like I used to. – Biliyorum sana eskiden sarıldığım gibi asla sarılamayacağım.
But our house gets cold when you cut the heating – Ama evimiz soğuk oluyor sen ısıtmayı kestiğinde Without you to hold I’ll be freezing – Donarım ben eğer sana sarılmazsam Can’t rely on my heart to beat it – Atması için kalbime güvenemiyorum ‘Cause you take part of it every evening – Çünkü her akşam sen bunda görev alıyorsun Take words out of my mouth just from breathing – Nefes alırken kelimeleri de ağzımdan al Replace with phrases like “when you leaving me?” – “Beni ne zaman terk ediyorsun?” gibi cümlelerle yer değiştir.
Should I, should I? – Yapmalı mıyım, yapmalı mıyım? Maybe I’ll get drunk again – Belki yeniden sarhoş olurum I’ll be drunk again – Belki yeniden sarhoş olurum I’ll be drunk again – Belki yeniden sarhoş olurum To feel a little love – Birazcık sevgi hissetmek için
I wanna hold your heart in both hands – İki elimle kalbini tutmak istiyorum I’ll watch it fizzle at the bottom of a Coke can – Onun kola kutusunun dibine düşüşünü izleyeceğim And I’ve got no plans for the weekend – Ve bu haftasonu için hiçbir planım yok So shall we speak then – O yüzden konuşmaya ne dersin Keep it between friends – Arkadaşça olacak Though I know you’ll never love me like you used to. – Beni eskisi gibi sevemeyeceğini bilmeme rağmen.
There maybe other people like us – Belki bizim gibi başka insanlarda vardır You see the flicker of the clip when they light us – Onlar bizi aydınlattığında darbenin alevlendiğini görüyorsun Flames just create us, burns don’t heal like before – Alevler bizi henüz yarattı, yanıklar eskisi gibi iyileşmeyecek You don’t hold me anymore. – Bana artık sarılmıyorsun.
On cold days Coldplay’s out like the band’s the name – Soğuk günlerde Coldplay yıpranmış aynı grubun ismi gibi I know I can’t heal things with a hand shake – Biliyorum bir el sıkışmasıyla her şeyi iyileştiremem You know I can’t change as I began saying – Söylemeye başlamamla değişemeyeceğimi de biliyorsun You cut me wide open like landscape – Beni bir manzara gibi kestin, tamamen açık Open bottles of beer but never champagne – Şişelerce bira aç ama hiç şampanya açma We’ll applaud you with the sound that my hands make. – Ellerimin yaptığı sesle seni alkışlayacağız.
Should I, should I? – Yapmalı mıyım, yapmalı mıyım? Maybe I’ll get drunk again – Belki yeniden sarhoş olurum I’ll be drunk again – Belki yeniden sarhoş olurum I’ll be drunk again – Belki yeniden sarhoş olurum To feel a little love – Birazcık sevgi hissetmek için
All by myself – Tamamen tek başıma I’m here again – Yine burdayım All by myself – Tamamen tek başıma You know I’ll never change – Asla değişmeyeceğimi biliyorsun All by myself – Tamamen tek başıma All by myself – Tamamen tek başıma I’m just drunk again – Yine sadece sarhoşum I’ll be drunk again – Yeniden sarhoş olacağım I’ll be drunk again – Yeniden sarhoş olacağım To feel a little love. – Birazcık sevgi hissetmek için.
Put your head on my shoulder – Başını omzuma koy Hold me in your arms, baby – Kollarında tut beni bebeğim Squeeze me oh so tight – Sıkıştır beni oh öylesine sıkı Show me that you love me too – Beni sevdiğini de göster bana
Put your lips next to mine, dear – Dudaklarını benimkilerin yanına koy, sevgili Won’t you kiss me once, baby – Bir kez beni öpmeyecek misin bebeğim Just a kiss goodnight, may be – Sadece iyi geceler öpücüğü, belki You and I will fall in love – Sen ve ben aşık olacağız
People say that love’s a game – İnsanlar aşkın bir oyun olduğunu söyler A game you just can’t win – Sadece kazanamadığın bir oyun If there’s a way – Bir yol varsa I’ll find it somebody – Bunu bulacağım And then this fool with rush in – Ve o zaman ahmak aceleyle
Put your head on my shoulder – Başını omzuma koy Whisper in my ear, baby – Kulağıma fısılda bebeğim Words I want to hear – Durmak istediğim kelimeler Tell me, tell me that you love me too. – Söyle bana, beni sevdiğini de söyle bana.
Put your head on my shoulder – Başını omzuma koy Whisper in my ear, baby – Kulağıma fısılda bebeğim Words I want to hear, baby – Durmak istediğim kelimeler Put your head on my shoulder – Başını omzuma koy
I wanna love you and treat you right; – Seni sevmek ve sana karşı iyi olmak istiyorum; I wanna love you every day and every night: – Seni her gece ve gündüz sevmek istiyorum: We’ll be together with a roof right over our heads; – Başımızın üzerinde ki çatının altında beraber olacağız;
We’ll share the shelter of my single bed; – Ve benim tek kişilik yatağımın sığınağını paylaşacağız; We’ll share the same room, yeah! – for jah provide the bread. – Aynı odayı paylaşacağız, evet- aynı ekmeği paylaşacağız. Is this love – is this love – is this love – – Bu aşk mı – bu aşk mı – bu aşk mı- Is this love that Im feelin? – Bu hissettiğim aşk mı? Is this love – is this love – is this love – – Bu aşk mı – bu aşk mı – bu aşk mı- Is this love that Im feelin? – Bu hissettiğim aşk mı? I wanna know – wanna know – wanna know now! – Bilmek istiyorum – bilmek istiyorum – bilmek istiyorum şimdi! I got to know – got to know – got to know now! – Bilmeliyim – bilmeliyim – bilmeliyim! I’m willing and able, – İstekliyim ve bunu bilebilirim,
So I throw my cards on your table! – Ve kartlarımı sana açıyorum! I wanna love you – I wanna love and treat – love and treat you right; – Seni sevmek istiyorum – Seni sevmek ve sana karşı iyi olmak istiyorum; I wanna love you every day and every night: – Seni her gece ve gündüz sevmek istiyorum: We’ll be together with a roof right over our heads; – Başımızın üzerinde ki çatının altında beraber olacağız; We’ll share the shelter of my single bed; – Ve benim tek kişilik yatağımın sığınağını paylaşacağız; We’ll share the same room, yeah! – for jah provide the bread. – Aynı odayı paylaşacağız, evet- aynı ekmeği paylaşacağız. Is this love – is this love – is this love – – Bu aşk mı – bu aşk mı – bu aşk mı-
Is this love that Im feelin? – Bu hissettiğim aşk mı? Is this love – is this love – is this love – – Bu aşk mı – bu aşk mı – bu aşk mı- Is this love that Im feelin? – Bu hissettiğim aşk mı? I wanna know – wanna know – wanna know now! – Bilmek istiyorum – bilmek istiyorum – bilmek istiyorum şimdi! I got to know – got to know – got to know now! – Bilmeliyim – bilmeliyim – bilmeliyim! I’m willing and able, – İstekliyim ve bunu bilebilirim, So I throw my cards on your table! – Ve kartlarımı sana açıyorum!
Remember those walls I built – inşa ettiğim tüm duvarları hatırla Well Baby they are turning down – pekala bebeğim, hepsi yıkılıyor şimdi And they didnt even put up a fight – hatta kavgaya karşı koymadılar bile They didnt even make a sound – hatta ses bile çıkarmadılar I found a way to let you in – senin içeri girmen için yeni bir yol buldumm But I never really had a doubt – ama gerçekten hiç bir kuşkum yok Standing in the light of your halo – senin ışık halkanın ışığında durmaktan. I got my angel now – şimdi kendi meleğime sahibim
Its Ive been awaken – uyanıyormuşum gibi (farkına varıyormuşum gibi) Every rule I had to break – kırmak zorunda olduğum her kural Its the risk that Im taking – aldığım risktir I aint never gonna shut you out – ama asla seni dışarı da bırakmayacağım
Every Im looking now – şimdi baktığım her yerde Im surrounded by your embrace – senin kucaklamanla sarmalandım Baby I can see your halo – bebeğim senin ışık halkanı görebiliyorum You know youre my saving grace – sen benim huzurumu (mutluluğumu) koruyorsun Youre everything I needmore – sen ihtiyacım olan herşey ve bundan daha fazlasısın Its written all over your face – hepsi senin yüzünde yazıyor Baby I can feel your halo – bebeğim ışık halkanı hissedebiliyorum Pray wont fade away – dua ediyorum gözden kaybolmasın diye
I can do your halo – senin ışık halkana hizmet edebilirm I can see your halo – senin ışık halkanı görebiliyorum I can be your halo – senin ışık halkan olabilirm I can see your halo – senin ışık halkanı görebiliyorum
Hit me a ray of sun – bana güneş ışıkları gibi ulaştın Burning through my darkness night – karanlık gecem boyunca yandın Youre the only one that I want – sen benim ihtiyacım olan tek şeysin I got addicted to your love – senin aşkına bağımlı oldum I swore Id never fall again – yemin ettim bir daha çökmeyeceğim diye But this dont even feel falling – ama bu çökmeye (düşmeye) bile benzemiyordu Gravity camed again – yerçekimi tekrardan belirdi To pull me back to the ground again – beni yeniden yeryüzüne döndürmek için …
Its Ive been awaken – uyanıyormuşum gibi (farkına varıyormuşum gibi) Every rule I had to break – kırmak zorunda olduğum her kural Its the risk that Im taking – aldığım risktir I aint never gonna shut you out – ama asla seni dışarı da bırakmayacağım
Every Im looking now – şimdi baktığım her yerde Im surrounded by your embrace – senin kucaklamanla sarmalandım Baby I can see your halo – bebeğim senin ışık halkanı görebiliyorum You know youre my saving grace – sen benim huzurumu (mutluluğumu) koruyorsun Youre everything I needmore – sen ihtiyacım olan herşey ve bundan daha fazlasısın Its written all over your face – hepsi senin yüzünde yazıyor Baby I can feel your halo – bebeğim ışık halkanı hissedebiliyorum Pray wont fade away – dua ediyorum gözden kaybolmasın diye
I can do your halo – senin ışık halkana hizmet edebilirm I can see your halo – senin ışık halkanı görebiliyorum I can be your halo – senin ışık halkan olabilirm I can see your halo – senin ışık halkanı görebiliyorum
Donnez-moi une suite au Ritz, je n’en veux pas – Ritz’de bir süit oda verseniz bana, istemem Des bijoux de chez Chanel, je n’en veux pas – Chanel’den mücevherler, istemem Donnez-moi une limousine, j’en ferais quoi ? – Bir limuzin verseniz bana, ne yaparım onunla ki? Offrez-moi du personnel, j’en ferais quoi ? – Uşaklar teklif etseniz bana, ne yaparım onlarla? Un manoir à Neufchatel, ce n’est pas pour moi – Neufchatel’de bir malikane, bana göre değil Offrez-moi la Tour Eiffel, j’en ferais quoi ? – Eiffel kulesini teklif etseniz, ne yaparım onunla? Je veux de l’amour, de la joie, de la bonne humeur – Aşk isterim, eğlence, iyi huy
Ce n’est pas votre argent qui fera mon bonheur – Beni mutlu edecek olan sizin paranız değildir Moi je veux crever la main sur le coeur – Ölürken kalbimde bir el olsun istiyorum Allons ensemble, découvrir ma liberté – Haydi birlikte, özgürlüğümü keşfedelim Oubliez donc tous vos clichés – Tüm önyargınızı unutun Bienvenue dans ma réalité – Buyur benim gerçekliğime J’en ai marre de vos bonnes manières, cest trop pour moi – İyi davranışlarınızdan sıkıldım, bana çok fazla
Moi je mange avec les mains et je suis comme ça – Ben ellerimle yerim, ben böyleyim Je parle fort et je suis franche, excusez-moi – Yüksek sesle konuşurum,açık sözlüyüm beni bağışlayın Finie l’hypocrisie, moi je me casse de là – İkiyüzlülük sona erdi, ben kurtuldum J’en ai marre des langues de bois – Kaba konuşmalardan yoruldum Regardez-moi, de toute manière je vous en veux pas et je suis comme ça – Bana bir bakın,ne olursa olsun size kızmıyorum ve ben böyleyim Je veux de l’amour, de la joie, de la bonne humeur – Aşk isterim, eğlence, iyi huy
Ce n’est pas votre argent qui fera mon bonheur – Beni mutlu edecek olan sizin paranız değildir Moi je veux crever la main sur le coeur – Ölürken kalbimde bir el olsun istiyorum Allons ensemble, découvrir ma liberté – Haydi birlikte, özgürlüğümü keşfedelim Oubliez donc tous vos clichés – Tüm önyargınızı unutun Bienvenue dans ma réalité – Buyur benim gerçekliğime
I heard that your settled down. – Duydum ki yatışmışsın That you found a girlyour married now. – Bir kız bulduğunu ve onunla evlendiğini. I heard that your dreams came true. – Duydum ki hayallerin gerçek oldu. Guess she gave you things I didn’t give to you. – Sanırım sana vermediğimi o vermiştir. Old friend, why are you so shy? – Eski arkadaş, neden bu kadar çekingensin? It ain’t you to hold back or hide from the lie. – Kendini gizlemek veya yalanlardan saklanmaya benzemez. I hate to turn up out of the blue uninvited, – Davetsiz gelmekten nefret ediyorum, But I couldn’t stay away, I couldn’t fight it – Ama uzak kalamadım,savaşamadım I hoped you’d see my face & that you’d be reminded, – Yüzümü görünce sana hatırlatmasını umuyordum, That for me, it isn’t over. – Ki benim için bitmedi Nevermind, I’ll find someone you. – Mühim değil,senin gibi birini bulurum. I wish nothing but the best for you too. – Senin için sadece en iyisini diliyorum Don’t forget me, I beg, I remember you said: – Beni unutma, yalvarırım,bu söylediklerini hatırlıyorum: “Sometimes it lasts in love but sometimes it hurts instead” – “Bazen aşk sürer ama bazen daha çok acıtır” Sometimes it lasts in love but sometimes it hurts instead, yeah. – “Bazen aşk sürer ama bazen daha çok acıtır”
You’d know how the time flies. – Zamanın nasıl uçtuğunu bilirsin. Only yesterday was the time of our lives. – Sadece dün hayatımızın zamanıydı. We were bornraised in a summery haze. – Doğduk ve bir yaz pusu içinde büyüdük. Bound by the surprise of our glory days. – Şanlı günlerimizin sürpriziyle bağlıydık. I hate to turn up out of the blue uninvited, – Davetsiz gelmekten nefret ediyorum,
But I couldn’t stay away, I couldn’t fight it. – Ama uzak kalamadım,savaşamadım I hoped you’d see my face & that you’d be reminded, – Yüzümü görünce sana hatırlatmasını umuyordum,
That for me, it isn’t over yet. – Ki benim için bitmedi
Nevermind, I’ll find someone you. – Mühim değil,senin gibi birini bulurum.
I wish nothing but the best for you too. – Senin için sadece en iyisini diliyorum
Don’t forget me, I beg, I remember you said: – Beni unutma, yalvarırım,bu söylediklerini hatırlıyorum: “Sometimes it lasts in love but sometimes it hurts instead”, yay. – “Bazen aşk sürer ama bazen daha çok acıtır” Nothing compares, no worries or cares. – Hiçbirşey kıyaslanamaz,ne üzüntü yada endişe. Regretsmistakes they’re memories made. – Pişmanlıklar ve hatalar hatıraları yapar Who would have known how bittersweet this would taste? – Kim bunun acı tatlı tattığını bilebilirdi? Nevermind, I’ll find someone you. – Boşver, senin birini bulacağım. I wish nothing but the best for you too – Senin için sadece en iyisini diliyorum
Don’t forget me, I beg, I remembered you said: – Beni unutma, yalvarırım,bu söylediklerini hatırlıyorum: “Sometimes it lasts in love but sometimes it hurts instead” – “Bazen aşk sürer ama bazen daha çok acıtır”
Nevermind, I’ll find someone you. – Mühim değil,senin gibi birini bulurum.
I wish nothing but the best for you too – Senin için sadece en iyisini diliyorum
Don’t forget me, I beg, I remembered you said: – Beni unutma, yalvarırım,bu söylediklerini hatırlıyorum: “Sometimes it lasts in love but sometimes it hurts instead” – “Bazen aşk sürer ama bazen daha çok acıtır”
Sometimes it lasts in love but sometimes it hurts instead, yeah. – “Bazen aşk sürer ama bazen daha çok acıtır”
Dance Me To The End Of Love – Danset Benimle Aşkın Sonuna Dek Dance me to your beauty with a burning violin – Güzelliğinle danset benimle şiddetli bir viyolin eşliğinde Dance me through the panic ’til i’m gathered safely in – Telaş içinde danset benimle güvenlice buluşana dek Lift me like an olive branch and be my homeward dove – Kaldır beni bir zeytin dalı gibi ve eve doğru giden güvercinim ol Dance me to the end of love – Danset benimle aşkın sonuna dek Dance me to the end of love – Danset benimle aşkın sonuna dek
Oh let me see your beauty when the witnesses are gone – Güzelliğini görmeme izin ver seyirciler gittiği zaman Let me feel you moving like they do in babylon – Oyununu görmeme izin ver babylonda yaptıkları gibi Show me slowly what i only know the limits of – Yavaşça göster bana sınırlarının ne olduğunu Dance me to the end of love – Danset benimle aşkın sonuna dek Dance me to the end of love – Danset benimle aşkın sonuna dek Me to the wedding now, dance me on and on – Düğünde şimdi ben de, danset benimle ve danset Dance me very tenderly and dance me very long – Danset benimle usulca ve danset benimle çok uzun We’re both of us beneath our love, we’re both of us above – Biz ikimiz aşkımızın altındayız, biz ikimiz yukarısında Dance me to the end of love – Danset benimle aşkın sonuna dek Dance me to the end of love – Danset benimle aşkın sonuna dek
Dance me to the children who are asking to be born – Danset benimle doğmayı bekleyen çocuklara kadar Dance me through the curtains that our kisses have outworn – Danset benimle öpücüklerimizin eskittiği son perde içinde Raise a tent of shelter now, though every thread is torn – Sığınacak bir çadır kur şimdi, her ipliği yırtılmış olsa da Dance me to the end of love – Danset benimle aşkın sonuna dek
Dance me to your beauty with a burning violin – Güzelliğinle danset benimle şiddetli bir viyolin eşliğinde Dance me through the panic till i’m gathered safely in – Telaş içinde danset benimle güvenlice buluşana dek Touch me with your naked hand or touch me with your glove – Dokun bana çıplak ellerinle ya da dokun bana eldiveninle Dance me to the end of love – Danset benimle aşkın sonuna dek Dance me to the end of love – Danset benimle aşkın sonuna dek Dance me to the end of love – Danset benimle aşkın sonuna dek
So who’s that girl there? – Kim şuradaki kız? I wonder what went wrong – Merak ediyorum yanlış giden ne? So that she had to roam the streets – Ki sokakları böyle arşınlamakta She don’t do major credit cards – Büyük kredi kartları yok I doubt she does receipts – Faturaları olduğundan şüpheliyim It’s all not quite legitimate – Pek meşru görünmüyor
And what a scummy man – Ah ne boktan bir herif Just give him half a chance – Pek şans vermiyorum ona I bet he’ll rob you if he can – Eğer yapabilse seni soyardı, bahse girerim Can see it in his eyes, yeah – Gözlerinden okunuyor That he’s got a driving ban – Evet, trafik cezası almış Amongst some other offences – Başka suçlarının da yanında
And i’ve seen him with girls of the night – Onu gecenin kızlarıyla gördüm And he told roxanne to put on her red light – Roxanne’e kırmızı ışığını üzerine almasını söylemişti They’re all infected but he’ll be alright – hepsi hastalık kapmış ama o iyileşecek Cause he’s a scumbag, don’t you know – Çünkü o bir bok çuvalı, bilmiyor musun I said he’s a scumbag, don’t you know! – Diyorum ki o bir bok çuvalı, bilmiyor musun
Although you’re trying not to listen – Dinlememeye çalışsan da Avert your eyes and staring at the ground – Gözlerini kocaman açıp yere bakarak She makes a subtle proposition – Ahlaksız bir teklifi var I’m sorry love i’ll have to turn you down – “üzgünüm canım seni reddetmek zorundayım”
And oh he must be up to summat – Ve oh o özetlemek zorunda Want half a chance to show he’s more than likely – Muhtemelen daha fazla olduğunu göstermek için yarım bir şans istiyorum I’ve got a feeling in my stomach – Midemde bir his var I start to wonder what his story might be – Onun hikayesinin ne olabileceğini merak etmeye başladım What his story might be – Hikayesi ne olabilir
They said it changes when the sun goes down – Güneş battığında değiştiğini söylediler And they said it changes when the sun goes down – Ve güneş battığında değiştiğini söylediler And they said it changes when the sun goes down – Ve güneş battığında değiştiğini söylediler Around here – Buralarda Around here – Buralarda
And look here comes a ford mondeo – Ve buraya bak bir ford mondeo geliyor Isn’t he mister inconspicuous – O göze çarpmayan bay değil mi And he don’t even have to say ‘owt – Ve “Owt” demek zorunda bile değil She understands she’s here to get picked up – Kalkınmak için burada olduğunu anlıyor
And she’s delighted when she sees him – Ve onu görünce çok sevinir Pulling in and giving her the eye – İçeri çekiyor ve ona göz veriyor Because she must be fucking freezing – Çünkü donuyor olmalı Scantily clad beneath the clear night sky – Berrak gece gökyüzünün altında hafifçe giydirilmiş She don’t stop in the winter, no and… – Kışın durmaz, hayır ve …
They said it changes when the sun goes down – Güneş battığında değiştiğini söylediler And they said it changes when the sun goes down – Ve güneş battığında değiştiğini söylediler And they said it changes when the sun goes down – Ve güneş battığında değiştiğini söylediler Around here – Buralarda
They said it changes when the sun goes down – Güneş battığında değiştiğini söylediler Over the river going out to town – Nehrin üzerinden şehre gidiyor And they said it changes when the sun goes down – Ve güneş battığında değiştiğini söylediler Around here – Buralarda Around here – Buralarda
What a scummy man – Ne pis bir adam Just give him half a chance – Ona yarım şans ver I bet he’ll rob you if he can – Bahse girerim yapabilirse seni soyar Can see it in his eyes that he’s got a nasty plan – Kötü bir planı olduğunu gözlerinde görebiliyor I hope you’re not involved at all – Umarım hiç karışmamışsındır
When your legs don’t work like they used to before – bacakların eskiden olduğu gibi çalışmadığında And I can’t sweep you off of your feet – ve ayaklarını yerden kesemediğimde Will your mouth still remember the taste of my love – ağzın hala aşkımın tadını hatırlayacak mı? Will your eyes still smile from your cheeks – gözlerin hala yanaklarından itibaren gülümseyecek mi?
And darling I will be loving you ’til we’re 70 – ve sevgilim, seni biz 70 yaşında olana dek seveceğim And baby my heart could still fall as hard at 23 – ve bebeğim, kalbim hala 23 yaşında olduğu kadar delice çarpacak And I’m thinking ’bout how people fall in love in mysterious ways – ve düşünüyorum insanların nasıl da gizemli yollardan aşık olduğunu Maybe just the touch of a hand – belki sadece bir elin dokunuşunuyla Oh me I fall in love with you every single day – oh ben, sana hergün aşık oluyorum And I just wanna tell you I am – ve sana bunu söylemek istiyorum
So honey now – o yüzden tatlım şimdi Take me into your loving arms – beni sevgi dolu kollarına al Kiss me under the light of a thousand stars – beni bin tane yıldızın ışığı altında öp Place your head on my beating heart – başını çarpan kalbimin üstüne yatır I’m thinking out loud – sesli düşünüyorum Maybe we found love right where we are – belki aşkı tam olduğumuz yerde bulduk
When my hair’s all but gone and my memory fades – saçlarının hepsi gittiğinde ve anılar solduğunda And the crowds don’t remember my name – ve kalabalıklar adımı hatırlamadığında When my hands don’t play the strings the same way, mm – ellerim gitarı eskisi gibi çalamadığında, mm I know you will still love me the same – biliyorum beni aynı şekilde seveceğini
‘Cause honey your soul can never grow old, it’s evergreen – çünkü tatlım, senin ruhun asla yaşlanamaz, o hep canlıdır Baby your smile’s forever in my mind and memory – bebeğim, gülümsemen hep aklımda ve hafızamda
I’m thinking ’bout how people fall in love in mysterious ways – düşünüyorum insanların nasıl da gizemli yollardan aşık olduğunu Maybe it’s all part of a plan – belki bu bir planın parçası I just keep on making the same mistakes – ben aynı hataları yapmaya devam ediyorum Hoping that you’ll understand – anlayacağını umarak
But baby now – ama bebeğim şimdi Take me into your loving arms – beni sevgi dolu kollarına al Kiss me under the light of a thousand stars – beni bin tane yıldızın ışığı altında öp Place your head on my beating heart – başını çarpan kalbimin üstüne yatır I’m thinking out loud – sesli düşünüyorum Maybe we found love right where we are – belki aşkı tam olduğumuz yerde bulduk
(Ah la la, la la la, la la la, la la la la) – (Ah la la, la la la, la la la, la la la la)
So baby now – o yüzden bebeğim şimdi Take me into your loving arms – beni sevgi dolu kollarına al Kiss me under the light of a thousand stars – beni bin tane yıldızın ışığı altında öp Place your head on my beating heart – başını çarpan kalbimin üstüne yatır I’m thinking out loud – sesli düşünüyorum Maybe we found love right where we are – belki aşkı tam olduğumuz yerde bulduk
Oh maybe we found love right where we are – oh belki aşkı tam olduğumuz yerde bulduk And we found love right where we are – ve biz aşkı tam olduğumuz yerde bulduk
Fly me to the moon – Beni ay’a uçur Let me play among the stars – Yıldızların arasında oynamama izin ver Let me see what spring is like – ızin ver göreyim baharın nasıl olduğunu On a, Jupiter and Mars – Jüpiter ve Mars üzerinde In other words, hold my hand – Başka bir deyişle, elimi tut In other words, baby, kiss me – Başka bir deyişle , bebeğim, öp beni, Fill my heart with song – Kalbimi şarkılarla doldur And let me sing for ever more – Ve daha fazla şarkı söylememe izin ver You are all I long for – Sen benim özlem duyduğum All I worship and adore – çok sevidiğim ve taptığım herşeyimsin, In other words, please be true – Başka bir deyişle, lütfen gerçek ol In other words, I love you – Başka bir deyişle, seni seviyorum. Fill my heart with song – Kalbimi şarkılarla doldur Let me sing for ever more – Daha fazla şarkı söylememe izin ver You are all I long for – Sen benim özlem duyduğum All I worship and adore – çok sevidiğim ve taptığım herşeyimsin..