Blog

  • Do I Wanna Know? – Arctic Monkeys Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Do I Wanna Know? – Arctic Monkeys Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Have you got colour in your cheeks?
    – Yanaklarında kızarıklık mı var?
    Do you ever get the fear that you can’t shift the tide
    – Gidişatı değiştirememe korkusuyla doldun mu hiç,
    That sticks around like summat in your teeth?
    – Dişine takılan şey gibi seni bırakmayan korku?
    Hide some aces up your sleeve?
    – Birkaç koz mu gizliyorsun elinde?
    Have you no idea that you’re in deep?
    – Dibe battığının farkında değil misin?
    I’ve dreamt about you nearly every night this week
    – Bu hafta neredeyse her gece senin hayalini kurdum
    How many secrets can you keep?
    – Daha ne kadar sır saklayabilirsin?

    Cause there’s this tune I found that makes me think of you somehow
    – Çünkü burada bana bir şekilde seni düşündürten bir şarkı var bulduğum
    And I play it on repeat
    – Ve sürekli onu çalıyorum
    Until I fall asleep
    – Uykuya dalana dek
    Spilling drinks on my settee
    – Kanepeme koyuyorum içkileri
    (Do i wanna know?)
    – (Bilmek istiyor muyum?)
    If this feeling flows both ways
    – Eğer bu duygu iki tarafın da hissettiğiyse
    (Sad to see you go)
    – (Gidiyor olmanı görmek üzücü)
    Was sorta hoping that you’d stay
    – Bir bakıma kalmanı umuyordum
    (Baby we both know)
    – (Bebeğim ikimiz de biliyoruz)

    That the nights were mainly made for saying things that you can’t say tomorrow day
    – Esasen yarın söyleyemeyeceğin şeyleri söylemek için olan geceleri
    Crawlin’ back to you
    – Pişmanlıkla geri dönüyorum sana
    Ever thought of calling when you’ve had a few?
    – Kafan kıyak olduğunda çağırmayı hiç düşündün mü?
    Cause I always do
    – Çünkü ben hep yapıyorum
    Maybe I’m too… busy being yours to fall for somebody new
    – Belki ben çok… yeni birine aşık olmaktansa senin olmakla meşgulüm
    Now I’ve thought it through
    – Artık enine boyuna düşündüm
    Crawling back to you
    – Geri dönüp ayaklarına kapanıyorum
    So have you got the guts?
    – O halde cesaretin var mı?

    Been wondering if your heart’s still open
    – Kalbin hala açık mı merak ediyorum
    And if so I wanna know what time it shuts
    – Ve eğer öyleyse ne zaman kapanacağını bilmek istiyorum
    Simmer down and pucker up
    – Sakinleş ve dudaklarını büzüştür
    I’m sorry to interrupt
    – Sözünü kestiğim için üzgünüm
    It’s just I’m constantly on the cusp of trying to kiss you
    – Ben sadece, daima seni öpmeye çalışmanın eşiğindeyim
    I don’t know if you feel the same as I do
    – Sen de aynı benim gibi mi hissediyorsun bilmiyorum
    We could be together if you wanted to
    – Eğer isteseydin birlikte olabilirdik
    (Do i wanna know?)
    – (Bilmek istiyor muyum?)
    If this feeling flows both ways
    – Eğer bu duygu iki tarafın da hissettiğiyse

    (Sad to see you go)
    – (Gidiyor olmanı görmek üzücü)
    Was sorta hoping that you’d stay
    – Bir bakıma kalmanı umuyordum
    (Baby we both know)
    – (Bebeğim ikimiz de biliyoruz)
    That the nights were mainly made for saying things that you can’t say tomorrow day
    – Esasen yarın söyleyemeyeceğin şeyleri söylemek için olan geceleri
    Crawlin’ back to you
    – Pişmanlıkla geri dönüyorum sana
    Ever thought of calling when you’ve had a few?
    – Kafan kıyak olduğunda çağırmayı hiç düşündün mü?
    Cause I always do
    – Çünkü ben hep yapıyorum

    Maybe I’m too… busy being yours to fall for somebody new
    – Belki ben çok… yeni birine aşık olmaktansa senin olmakla meşgulüm
    Now I’ve thought it through
    – Artık enine boyuna düşündüm
    Crawling back to you
    – Geri dönüp ayaklarına kapanıyorum
    (Do i wanna know?)
    – (Bilmek istiyor muyum?)
    If this feeling flows both ways
    – Eğer bu duygu iki tarafın da hissettiğiyse
    (Sad to see you go)
    – (Gidiyor olmanı görmek üzücü)
    Was sorta hoping that you’d stay
    – Bir bakıma kalmanı umuyordum
    (Baby we both know)
    – (Bebeğim ikimiz de biliyoruz)

    That the nights were mainly made for saying things that you can’t say tomorrow day
    – Esasen yarın söyleyemeyeceğin şeyleri söylemek için olan geceleri
    (Do I wanna know?)
    – (Bilmek istiyor muyum?)
    Too busy bein’ yours to fall
    – Aşık olmak yerine senin olmakla meşgulüm
    (Sad to see you go)
    – (Gidiyor olmanı görmek üzücü)
    Ever thought of callin’ darlin’
    – Çağırmayı hiç düşündün mü sevgilim?
    (Do I wanna know?)
    – (Bilmek istiyor muyum?)
    Do you want me crawlin’ back to you?
    – Sana geri dönüp ayaklarına kapanmamı istiyor musun?

  • The Wrong Direction – Passenger Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    The Wrong Direction – Passenger Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    When I was a kid the things I did were hidden under the grid
    – Ben çocukken yaptığım şeyler bir çitin altında gizliydi
    Young and naive I never believed that love could be so well hid.
    – Genç ve saf birisi olarak aşkın çok iyi gizlenebildiğine hiç inanmadım
    With regret I’m willing to bet and say the older you get
    – Üzülerek söylemek ve bahse girmek istiyorum ki sen yaşlandıkça
    It gets harder to forgive and harder to forget.
    – Affetmek ve unutmak daha zor hale geliyor
    It gets under your shirt like a dagger at work.
    – İş gören bir hançer gibi gömleğini delip geçiyor
    The first cut is the deepest but the rest still flipping hurt.
    – İlk kesiş en derin olanıdır ama sonraki yine de hafif acıtıyor
    You build your heart of plastic,
    – Kalbini plastikten yapıyorsun
    Get cynical and sarcastic,
    – Alaycı ve iğneleyici oluyorsun
    And end up in the corner on you’re own.
    – Ve sonunda kendini bir köşede yalnız buluyorsun
    Cos I’d love to feel love but I can’t stand the rejection.
    – Çünkü aşkı hissetmeyi severim ama reddedilmeye dayanamam
    I hide behind my jokes as a form of protection.
    – Bir tür korunma biçimi olarak şakalarımın arkasına saklanırım

    I thought I was close but under further inspection,
    – Yakın olduğumu zannettim ama daha fazla denetim altında
    It seems I’ve been running in the wrong direction… oh no
    – Yanlış yönde koşuyormuşum gibi görünüyor…oh hayır
    So what’s the point in getting your hopes up,
    – O halde umutlarını yükseltmedeki fayda nedir
    When all you’re ever getting is choked up.
    – Şimdiye kadar kazandığın herşey tıkanıp kalınca
    When you’re coked up
    – Sersemlemiş gibi olduğunda
    And can’t remember the reason why you broke up,
    – Ve ilişkiyi neden bitirdiğini hatırlayamadığın zaman
    You call her in the morning
    – Sabahleyin onu çağırırsın

    When you’re coming down and falling like an old man on the side of the road.
    – Yıkıldığın ve yolun kenarındaki yaşlı bir adam gibi düştüğün zaman
    Cos when you’re apart you don’t want to mingle.
    – Çünkü sen ayrıyken katılmak istemezsin
    When you’re together you want to be single.
    – Birlikte olduğun zaman tek başına olmak istersin
    Ever the chase to taste the kiss of bliss
    – Hep mutluluk öpücüğünü tatmanın peşinde koşmaktır
    That made your heart tingle.
    – Kalbini ürperten…
    How much greener the grass is
    – Çimen ne kadar da daha yeşil
    With those rose tinted glasses
    – Şu hafifçe pembeye boyanmış camlarla

    But the butterflies they flutter by and leave us on our arses.
    – Ama kelebekler kanat çırparlar ve bizi kıçımızın üstünde bırakırlar
    Cos I’d love to feel love but I can’t stand the rejection.
    – Çünkü aşkı hissetmeyi severim ama reddedilmeye dayanamam
    Hide behind my jokes as a form of protection.
    – Bir tür korunma biçimi olarak şakalarımın arkasına saklanırım
    I thought I was close but under further inspection,
    – Yakın olduğumu zannettim ama daha fazla denetim altında

    It seems I’ve been running in the wrong direction.
    – Öyle görünüyorki yanlış yönde koşmaktayım
    There’s fish in the sea for me to make a selection.
    – Denizde,seçim yapmam için bir balık var
    I’d jump in if it wasn’t for my ear infection.
    – Kulağımda enfeksiyon olmasaydı denize dalardım
    Cos all I want to do is try to make a connection.
    – Çünkü bütün yapmak istediğim bağlantı kurmaya çalışmak
    It seems I’ve been running in the wrong direction, oh oh
    – Öyle görünüyorki yanlış yönde koşmaktayım…oh oh
    Oh I’d love to feel love but I can’t stand the rejection,
    – Oh,aşkı hissetmeyi severim ama reddedilmeye dayanamam
    I hide behind my jokes as a form of protection.
    – Bir tür korunma biçimi olarak şakalarımın arkasına saklanırım

    I thought I was close but under further inspection,
    – Yakın olduğumu zannettim ama daha fazla denetim altında
    It seems I’ve been running in the wrong direction.
    – Öyle görünüyorki yanlış yönde koşmaktayım
    I’d love to feel love but I can’t stand the rejection.
    – Aşkı hissetmeyi severim ama reddedilmeye dayanamam
    I hide behind my jokes as a form of protection.
    – Bir tür korunma biçimi olarak şakalarımın arkasına saklanırım
    I thought I was close but under further inspection,
    – Yakın olduğumu zannettim ama daha fazla denetim altında
    It seems I’ve been running in the wrong direction, oh oh
    – Öyle görünüyorki yanlış yönde koşmaktayım…oh oh
    It seems like I’m running in the wrong direction, ohh
    – Yanlış yönde koşuyormuşum gibi görünüyor…oh oh
    Seems like I’m running in the wrong direction, ohh
    – Yanlış yönde koşuyormuşum gibi görünüyor…oh oh
    Well it seems I’ve been running in the wrong direction, oh no
    – Evet öyle görünüyorki yanlış yönde koşmaktayım,oh hayır
    Seems I’ve been running in the wrong direction…
    – öyle görünüyorki yanlış yönde koşmaktayım….

  • Circles – Passenger Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Circles – Passenger Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    It’s been years
    – Bir saat kulesinin kapısına

    Since we carved our names
    – isimlerimizi kazıdığımızdan bu yana

    On a clocktower door
    – Yıllar geçti

    Before everything changed
    – Herşey değişmeden önce

    We were big eyed boys
    – Büyük gözlü çocuklardık biz

    With the salt on our skin
    – Tenimiz tuzluydu

    And we’d throw our kites to the wind
    – Ve uçurtmalarımızı rüzgara salardık

    And they’d fly on and on and on and on
    – Ve hiç durmadan uçarlardı

    On and on and on and on
    – Hiç durmadan, hiç durmadan

    On and on and on and on
    – Hiç durmadan, hiç durmadan

    It’s been years
    – Yıllar geçti

    Since we whispered soft
    – Usulca fısıldadığımızdan bu yana

    With the torch light on
    – Yanan bir meşaleyle

    And the big light off
    – Ve sönmüş büyük lambayla

    We were tired boys
    – Yorgun çocuklardık biz

    With the soap on our skin
    – Tenimiz sabunluydu

    And we’d fall asleep to the wind
    – Ve rüzgara karşı uykuya dalardık

    And we’d dream on and on and on and on
    – Ve hiç durmadan hayal kurardık,hiç durmadan

    On and on and on and on
    – Hiç durmadan, hiç durmadan

    On and on and on and on
    – Hiç durmadan, hiç durmadan

    Cos we’re circles
    – Çünkü biz halkalarız

    We’re circles you see
    – Biz gördüğün halkalarız

    We go round round the sun
    – Güneşin etrafında dönüyoruz

    In and out like the sea
    – Deniz gibi bir içeri bir dışarı

    I’ll circle round you
    – Senin etrafında döneceğim

    You will circle round me
    – Sen benim etrafımda döneceksin

    And in years
    – Ve yıllarca

    When the torch light thins
    – Meşalenin ışığı zayıflayınca

    And the clock tower’s gone
    – Ve saat kulesi yok olunca

    And the big light dims
    – Ve büyük lamba loş hale gelince

    We’ll no longer be boys
    – Artık çocuk olmayacağız

    We’ll have lines on our skin
    – Tenimizde çizgiler olacak

    And they’ll throw our dust to the wind
    – Ve tozlarımızı rüzgara savuracaklar

  • Let Her Go – Passenger Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Let Her Go – Passenger Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Well you only need the light when it’s burning low
    – Işığa yalnızca sönmeye başladığında ihtiyaç duyarsın
    Only miss the sun when it starts to snow
    – Güneşi yalnızca kar yağmaya başladığında özlersin
    Only know you love her when you let her go
    – Onu sevdiğini ise yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın

    Only know you’ve been high when you’re feeling low
    – Yalnızca kendini dipte hissettiğinde yüksekte olduğunu anlarsın
    Only hate the road when you’re missin’ home
    – Yalnızca evi özlediğinde yoldan nefret edersin
    Only know you love her when you let her go
    – Onu sevdiğini ise yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın
    And you let her go
    – ve gitmesine izin verirsin

    Staring at the bottom of your glass
    – Kadehin dibinden bakarsın
    Hoping one day you’ll make a dream last
    – bir gün rüyanın devam edeceğini umarak
    But dreams come slow and they go so fast
    – Ama rüyalar yavaş gelir ve hızlı giderler

    You see her when you close your eyes
    – Gözlerini kapattığında onu görürsün
    Maybe one day you’ll understand why
    – Belki bir gün nedenini anlarsın
    Everything you touch surely dies
    – Dokunduğun herşey kesinlikle ölüyor

    But you only need the light when it’s burning low
    – Ama ışığa yalnızca sönmeye başladığında ihtiyaç duyarsın
    Only miss the sun when it starts to snow
    – Güneşi yalnızca kar yağmaya başladığında özlersin
    Only know you love her when you let her go
    – Onu sevdiğini ise yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın

    Only know you’ve been high when you’re feeling low
    – Yalnızca kendini dipte hissettiğinde yüksekte olduğunu anlarsın
    Only hate the road when you’re missin’ home
    – Yalnızca evi özlediğinde yoldan nefret edersin
    Only know you love her when you let her go
    – Onu sevdiğini ise yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın
    And you let her go
    – ve gitmesine izin verirsin

    Staring at the ceiling in the dark
    – Karanlıkta tavana bakıyorsun
    Same old empty feeling in your heart
    – Kalbinde o eski boş his
    ‘Cause love comes slow and it goes so fast
    – Çünkü aşk çok yavaş gelir ve hızlı bir şekilde gider

    Well you see her when you fall asleep
    – Uykuya daldığında onu görürsün
    But never to touch and never to keep
    – Ancak hiç dokunmaz ve hiç tutmazsın
    ‘Cause you loved her too much
    – Çünkü onu o kadar çok sevdin ki
    And you dived too deep
    – ve çok derine daldın

    Well you only need the light when it’s burning low
    – Işığa yalnızca sönmeye başladığında ihtiyaç duyarsın
    Only miss the sun when it starts to snow
    – Güneşi yalnızca kar yağmaya başladığında özlersin
    Only know you love her when you let her go
    – Onu sevdiğini ise yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın

    Only know you’ve been high when you’re feeling low
    – Yalnızca kendini dipte hissettiğinde yüksekte olduğunu anlarsın
    Only hate the road when you’re missin’ home
    – Yalnızca evi özlediğinde yoldan nefret edersin
    Only know you love her when you let her go
    – Onu sevdiğini ise yalnızca gitmesine izin verdiğinde anlarsın

    And you let her go
    – ve onun gitmesine izin verirsin
    And you let her go
    – ve onun gitmesine izin verirsin
    And you let her go
    – ve onun gitmesine izin verirsin

  • I Love You Baby – Frankie Valli Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I Love You Baby – Frankie Valli Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    You’re just too good to be true
    – Gerçek olmak için fazla güzelsin
    Can’t take my eyes off you
    – Gözlerimi senden alamıyorum
    You’d be like heaven to touch
    – Sana dokunmak cennete dokunmak gibi
    I wanna hold you so much
    – Sana sarılmayı öyle çok istiyorum ki
    At long last love has arrived, and I thank God I’m alive
    – Sonunda aşk geldi, ve Sükür Tanrı’ya hayattayım
    You’re just too good to be true
    – Gerçek olmak için çok fazla güzelsin
    Can’t take my eyes off you
    – Gözlerimi senden alamıyorum

    Pardon the way that I stare
    – Bakakalmamı affet
    There’s nothing else to compare
    – Seni kıyaslayacabilecek başka hiç bir şey yok
    The sight of you leaves me weak
    – Sana bakmak beni zayıf düşürüyor
    There are no words left to speak
    – Söyleyecek başka bir şey yok
    But if you feel like I feel
    – Ama eğer benim hissettiğim gibi hissediyorsan
    Please let me know that it’s real
    – Lütfen öyle olduğunu bildir bana
    You’re just too good to be true
    – Gerçek olmak için fazla güzelsin
    Can’t take my eyes off you
    – Gözlerimi senden alamıyorum

    I love you baby
    – Seni seviyorum bebeğim
    And if it’s quite all right
    – Ve eğer bu uygunsa
    I need you baby, to warm my lonely night
    – Sana ihtiyacım var bebeğim, yalnız gecemi ısıtmak için
    I love you baby
    – Seni seviyorum bebeğim
    Trust in me when I say
    – Bunu söylerken bana inan
    Oh, pretty baby
    – Oh, tatlı bebeğim
    Don’t bring me down
    – Beni yıkma
    I pray, oh pretty baby
    – Dua ediyorum, oh tatlı bebeğim
    Now that I found you, stay and let me love you
    – Şimdi seni buldum ya kal ve seni sevmeme izin ver
    Baby let me love you…
    – Bebeğim seni sevmeme izin ver…

  • Rastafari Santiz Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Rastafari Santiz Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Сжигая под собой мосты,
    – Bizi köprülerin altında yakma,
    В этом сюжете оказались только я и ты.
    – Sadece sen ve ben bu hikayenin yıldızıyız.
    Вдыхая этот серый дым.
    – Bu gri dumanı soluyoruz.
    Давай на сегодня останемся одни.
    – Bugünlük kendimiz için devam edelim.
    You make me mad
    – Beni delirtiyorsun,
    And I fell in love
    – Ve ben aşık oldum.

    Я забираю это время подальше с собой,
    – Cebimde esrar için bir planım var,
    В кармане план
    – Bu acıyı yatıştırmama yardım ediyor.
    Помогает мне унять ту боль.
    – Bir çizim yapıyorum,yanlış bir çizim,
    Я тяну одну, тяну не ту, люблю не ту.
    – Yanlış olanı seviyorum.
    Все корабли ушли на том порту.
    – Esrar açık denizlere boşaltıldı.
    Давай не будем начинать с тобой,
    – Hadi sen ve ben başlamayalım.
    Всё это заново, сначала.
    – Bu başından beri tekrar ediyor.

    Давай не будем вспоминать с тобой,
    – Hadi sen ve ben anılardan söz etmeye başlamayalım.
    Всё окончательно достало.
    – Benim tüm bunlarla işim bitti.
    Я твой растафарай.
    – Ben senin Rastafari’nim.
    And I fell in love
    – Ve ben aşık oldum,
    You make me mad
    – Beni deli ediyorsun,
    And I fell in love
    – Ve ben aşık oldum.

    Мои будни здесь,
    – Bu benim standartım,
    И я убитый как вчера.
    – Ve içinde ölebilirim tıpkı dün gibi.;
    Завтра будет точно новый день,
    – Yarın yepyeni bir gün olacak,
    Но я в хлам.
    – Ama ben dayak yedim.
    Ты нашла себе получше,
    – Kendine daha iyi birini buldun.

    Детка я Жаман.
    – Kızım ben iyi değilim.
    И мне будет снова завтра пофиг
    – Ve yarın hala bir bok vermem.
    Как ты там, как ты там, с кем ты там.
    – Nasıl olduğun hakkında, nasılsın, kiminle birliktesin ?
    И я убитый как вчера.
    – Ve içinde ölebilirim tıpkı dün gibi.
    Завтра будет точно новый день,
    – Yarın yepyeni bir gün olacak,
    Но я в хлам.
    – Ama ben dayak yedim.
    Ты нашла себе получше,
    – Kendine daha iyi birini buldun.

    Детка я Жаман
    – Kızım ben iyi değilim.
    И мне будет снова завтра пофиг
    – Ve, tıpkı dün gibi, yarın hâlâ bir bok vermem.
    Как вчера, как ты там.
    – Nasıl olduğun hakkında,
    You make me mad
    – Beni delirtiyorsun,
    And I fell in love
    – Ve ben aşık oldum.
    Fell in love
    – Aşık oldum.
    Fell in love.
    – Aşık oldum.

  • Suicidal Thoughts (Josh A, Jake Hill) Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Suicidal Thoughts (Josh A, Jake Hill) Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I’m not suicidal I don’t wanna fucking die
    – Ben intihara meyilli değilim, ölmek istemiyorum
    Just wanna be able to close my eyes and feel alright
    – Sadece gözlerimi kapatınca iyi hissedebilmek istiyorum
    But every day I feel like dying
    – Ama her gün ölüyormuşum gibi hissediyorum
    Every day I feel like dying (dying…)
    – Her gün ölüyormuşum gibi hissediyorum

    Why do I even try?
    – Neden deniyorum ki?
    Why do I even write lyrics about how I’m living the life when I’m battling pain and my demons at night
    – Neden her gece şeytanlarla savaşırken, nasıl yaşadığımı anlatan sözler yazıyorum
    Trying to find a new outlet
    – Yeni bir kılık arıyorum
    The devil pounced in
    – Şeytan bana saldırdı
    I hear him howling, my vision clouded
    – Ulumasını duyabiliyorum, görülüm bulanıklaştı
    Man I tried to escape but there ain’t no way
    – Adamım, kaçmaya çalıştım ama bunun bir yolu yok

    Try to be strong when I deal with the pain
    – Acıyla uğraşırken güçlü kalmaya çalıştım
    (yuh) Put a bitch in the coffin, so my family has options
    – (Sen) Bir sürtüğü tabuta koydun, bu yüzden ailem seçeneklere sahip
    Gonna work till’ I’m dead
    – Ölenr kadar çalışacağım
    So that they get the best
    – Onlar en iyisini alana dek
    Don’t wanna set up a bad example cause’ kids looking up
    – Kötü bir örnek olmak istemiyorum çünkü çocuklar beni izliyor
    Can’t leave them in shambles
    – Onları yıkıntıda bırakamam
    Can’t make them think clocking out is ok
    – Onlara yoldan çıkmanın normal olduğunu gösteremem
    So fuck suicide I’m here to stay
    – Bu yüzden intiharı siktir et, burada kalıyorum

    Try to free my mind
    – Aklımı özgür bırakmaya çalıştım
    I don’t know what’s right
    – Neyin doğru olduğunu bilmiyorum
    Wasting all my time, trying to find the light
    – Zamanımı harcıyorum, ışığı bulmaya çalışıyorum
    Try to free my mind
    – Aklımı serbest bırakmaya çalış
    I don’t know what’s right
    – Neyin doğru olduğunu bilmiyorum
    Wasting all my time, trying to find the light (nah, nah)
    – Tüm zamanımı boşa harcıyorum, ışığı bulmaya çalışıyorum (nah, nah)
    I’ll be out here running, I’ll be running from myself now
    – Buradan kaçıyor olacağım, kendimden kaçıyor olacağım şimdi
    Gunning demons down find my way out of this cell now
    – Bu hücrede karşıma çıkan şeytanları vuracağım
    I’ll be running now, I’ll be running from myself now
    – Buradan kaçıyor olacağım, kendimden kaçıyor olacağım şimdi
    Gunning demons down, find my way out of this cell now
    – Bu hücrede karşıma çıkan şeytanları vuracağım

    I’m not suicidal I don’t wanna fucking die
    – Ben intiharsal değilim, ölmek istemiyorum
    Just wanna be able to close my eyes and feel alright
    – Sadece gözlerimi kapatıp iyi hissedebilmek istiyorum
    But every day I feel like dying
    – Ama her gün ölüyormuşum gibi hissediyorum
    Every day I feel like dying (dying…)
    – Her gün ölüyormuşum gibi hissediyorum

    One too many bad thoughts inside me
    Aklımda bir sürü kötü düşünce var
    Got a hole in my heart put the past behind me
    – Kalbimde eçmişteki beni koyacağım bir boşluk var
    I’m pressed with time, I’m stressed with life, my breath is ice
    – Zamanla beraber basıldım, hayatla beraber streslendim, nefesim buz
    I guess I might just bottle it up some more just like always
    – Sanırım her zamanki gibi sadece içmeliyim
    Barely standing, crawling down the hallways
    – Sadece dikiliyorum, koridordan aşağı doğru sürünüyorum
    Sink into my bed, with death inside my head
    – Yatağıma düşüyorum, aklımda ölümle beraber
    (Yeah) That note you found I didn’t mean it
    – Kastetmediğim notu buldun,
    Just wish I had a better sense of meaning
    – Keşke daha iyi anlatabilseydim
    Never meant to let you down
    – Asla seni yüzüstü bırakmak istemezdim
    I’ve been down now racing thoughts had to drown them out
    – Düşüncelerimi boğmakla uğraşıyorum
    (Fuck)
    – (Siktir)
    Never giving in I swear to god, no matter how many times I pray to a god
    – Asla pes etmedim, Tanrı’ya dua ettim, ne kadar dua ettiğim önemli değil
    I don’t believe in just to see if I will never wake up
    – Bir daha asla uyanmadığımda, onu göreceğime inanmıyorum
    But he called my bluff
    – Ama o beni yanıtladı

    Try to free my mind
    – Aklımı özgür bırakmaya çalıştım

    I don’t know what’s right
    – Neyin doğru olduğunu bilmiyorum
    Wasting all my time, trying to find the light
    – Zamanımı harcıyorum, ışığı bulmaya çalışıyorum
    Try to free my mind I don’t know what’s right
    – Buradan kaçıyor olacağım, kendimden kaçıyor olacağım şimdi
    Wasting all my time, trying to find the light (nah, nah)
    – Tüm zamanımı boşa harcıyorum, ışığı bulmaya çalışıyorum (nah, nah)
    I’ll be out here running, I’ll be running from myself now
    – Burada koşuyor olacağım, kendimden kaçıyor olacağım şimdi
    Gunning demons down find my way out of this cell now
    – Bu hücrede karşıma çıkan şeytanları vuracağım
    I’ll be running now, I’ll be running from myself now
    – Buradan kaçıyor olacağım, kendimden kaçıyor olacağım şimdi
    Gunning demons down, find my way out of this cell now
    – Bu hücrede karşıma çıkan şeytanları vuracağım

    I’m not suicidal I don’t wanna fucking die
    – Ben intiharsal değilim, ölmek istemiyorum
    Just wanna be able to close my eyes and feel alright
    – Sadece gözlerimi kapatıp iyi hissedebilmek istiyorum
    But every day I feel like dying
    – Ama her gün ölüyormuşum gibi hissediyorum
    Every day I feel like dying (dying…)
    – Her gün ölüyormuşum gibi hissediyorum

  • Why Mona – Wannabe Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Why Mona – Wannabe Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Yo, I’ll tell you what I want, what I really really want,
    – sana bir şey söyleyeceğim, gerçekten ama gerçekten söylemek istediğim bir şey

    So tell me what you want, what you really really want,
    – bu yüzden bana gerçekten istediğin bir şeyi söyle
    I’ll tell you what I want, what I really really want,
    – sana bir şey söyleyeceğim, gerçekten ama gerçekten söylemek istediğim bir şey
    So tell me what you want, what you really really want,
    – bu yüzden bana gerçekten istediğin bir şeyi söyle
    I wanna, I wanna, I wanna, I wanna, I wanna really really really wanna zigazig ha.
    – istiyorum, istiyorum, istiyorum, istiyorum, gerçekten zigazig istiyorum
    I wanna, I wanna, I wanna, I wanna, I wanna really really really wanna zigazig ha.
    – istiyorum, istiyorum, istiyorum, istiyorum, gerçekten zigazig istiyorum
    If you want my future forget my past,
    – eğer geleceğimi istiyorsan geçmişimi unut
    If you wanna get with me better make it fast,
    – eğer benimle olmak istiyorsan acele etsen iyi olur
    Now don’t go wasting my precious time,
    – şimdi değerli vaktimi harcama
    Get your act together we could be just fine
    – kendine çeki düzen ver, hoş olabiliriz
    If you wanna be my lover, you gotta get with my friends
    – eğer benim sevgilim olmak istiyorsan arkadaşlarımla iyi geçinmelisin
    Make it last forever friendship never ends,
    – bunun sonsuza dek sürmesini sağlasan bile arkadaşlık asla bitmez
    If you wanna be my lover, you have got to give,
    – eğer sevgilim olmak istiyorsan bir şeyler vermek zorundasın

    Taking is too easy, but that’s the way it is.;
    – alması çok kolaydır ama bu iş bu şekildedir
    I’ll tell you what I want, what I really really want,
    – sana bir şey söyleyeceğim, gerçekten ama gerçekten söylemek istediğim bir şey
    So tell me what you want, what you really really want,
    – bu yüzden bana gerçekten istediğin bir şeyi söyle
    I wanna, I wanna, I wanna, I wanna, I wanna really really really wanna zigazig ha.
    – istiyorum, istiyorum, istiyorum, istiyorum, gerçekten zigazig istiyorum
    What do you think about that now you know how I feel,
    – şimdi nasıl hissettiğim hakkında ne düşünüyorsun?
    Say you can handle my love are you for real,
    – aşkımla başa çıkabileceğini söyledin, sen gerçek misin?
    I won’t be hasty, I’ll give you a try
    – düşüncesizlik yapmayacağım, sana deneme şansı vereceğim
    If you really bug me then I’ll say goodbye.
    – eğer canımı sıkarsan sana elveda diyeceğim
    If you wanna be my lover, you gotta get with my friends
    – eğer benim sevgilim olmak istiyorsan arkadaşlarımla iyi geçinmelisin

    Make it last forever friendship never ends,
    – bunun sonsuza dek sürmesini sağlasan bile arkadaşlık asla bitmez
    If you wanna be my lover, you have got to give,
    – eğer sevgilim olmak istiyorsan bir şeyler vermek zorundasın
    Taking is too easy, but that’s the way it is
    – almak çok kolaydır ama bu iş bu şekilde
    Yo I’ll tell you what I want, what I really really want,
    – sana bir şey söyleyeceğim, gerçekten ama gerçekten söylemek istediğim bir şey
    So tell me what you want, what you really really want,
    – bu yüzden bana gerçekten istediğin bir şeyi söyle
    I wanna, I wanna, I wanna, I wanna, I wanna really
    – istiyorum, istiyorum, istiyorum, istiyorum, gerçekten istiyorum
    really really wanna zigazig ha.
    – gerçekten, gerçekten zigazig istiyorum
    So here’s a story from A to Z, you wanna get with me you gotta listen carefully,
    – a’dan z’ye tüm hikaye burada, benimle olmak istiyorsan dikkatli dinle,
    We got Em in the place who likes it in your face,
    – konuşulduğunda doğrudan olmasını seven Em’imiz var,
    we got G like MC who likes it on an
    – G ve MC’miz var, üzerinde olmasını seven

    Easy V doesn’t come for free, she’s a real lady,
    – V’yi elde etmek kolay değil, o gerçek bir hanımefendi
    and as for me you’ll see,
    – ve bana gelince, göreceksin,
    Slam your body down and wind it all around
    – koyver gitsin ve seni her şekilde sarmasına izin ver
    Slam your body down and wind it all around.
    – koyver gitsin ve seni her şekilde sarmasına izin ver
    If you wanna be my lover, you gotta get with my friends
    – eğer benim sevgilim olmak istiyorsan arkadaşlarımla iyi geçinmelisin
    Make it last forever friendship never ends
    – bunun sonsuza dek sürmesini sağlasan bile arkadaşlık asla bitmez
    I’ll tell you what I want, what I really really want,
    – sana bir şey söyleyeceğim, gerçekten ama gerçekten söylemek istediğim bir şey
    So tell me what you want, what you really really want,
    – bu yüzden bana gerçekten istediğin bir şeyi söyle
    I wanna, I wanna, I wanna, I wanna, I wanna really really really wanna zigazig ha.
    – istiyorum, istiyorum, istiyorum, istiyorum, gerçekten zigazig istiyorum
    I’ll tell you what I want, what I really really want,
    – sana bir şey söyleyeceğim, gerçekten ama gerçekten söylemek istediğim bir şey
    So tell me what you want, what you really really want,
    – bu yüzden bana gerçekten istediğin bir şeyi söyle
    I wanna, I wanna, I wanna, I wanna, I wanna really really really wanna zigazig ha.
    – istiyorum, istiyorum, istiyorum, istiyorum, gerçekten zigazig istiyorum

  • Hazy Shade of Winter (Gerard Way, Ray Toro) Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Hazy Shade of Winter (Gerard Way, Ray Toro) Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları


    Time, time, time
    – Zaman, zaman, zaman
    See what’s become of me…
    – Bana ne olduğunu gör…
    Time, time, time
    – Zaman, zaman, zaman

    See what’s become of me
    – Bana ne oldu gör
    While I looked around
    – Etrafa bakarken
    For my possibilities
    – Olasılıklarım için
    I was so hard to please
    – Çok zor memnun oldum
    Look around
    – Etrafa bak
    Leaves are brown
    – Yaprakları kahverengi
    And the sky
    – Ve gökyüzü
    Is a Hazy Shade of Winter
    – Kışın Puslu Gölgesi
    Hear the Salvation Army Band
    – Kurtuluş Ordusu Grubu duy
    Down by the riverside
    – Aşağıda nehir kıyısında
    It’s bound to be a better ride
    – Daha iyi bir yolculuk olması gerekiyor

    Than what you’ve got planned
    – Planladığından daha
    Carry a cup in your hand
    – Elinde bir bardak taşı
    Look around;
    – Etrafa bak
    Leaves are brown
    – Yaprakları kahverengi
    And the sky
    – Ve gökyüzü
    Is a Hazy Shade of Winter
    – Kışın Puslu Gölgesi
    Hang onto your hopes my friend
    – Umutlarını asmak dostum
    That’s an easy thing to say
    – Söylemesi kolay bir şey
    But if your hopes should pass away
    – Ama eğer umutların geçerse

    Simply pretend
    – Basitçe numara yap
    That you can build them again
    – Onları yapabilirsin
    Look around
    – Etrafa bak
    Grass is high
    – Çimen yüksek
    Fields are ripe
    – Tarlalar olgunlaşmış
    It’s the springtime of my life
    – Hayatımın bahar zamanı
    Seasons change with their scenery
    – Mevsim manzaralarıyla değişiyor
    Weaving time in a tapestry
    – İşli örtü dokuma zamanı
    Won’t you stop and remember me
    – Durmayacak mısın ve beni hatırla

    Look around
    – Etrafa bak
    Leaves are brown
    – Yaprakları kahverengi
    And the sky;
    – Ve gökyüzü
    Is a Hazy Shade of Winter
    – Kışın Puslu Gölgesi
    Look around
    – Etrafa bak
    Leaves are brown
    – Yaprakları kahverengi
    There’s a patch of snow on the ground
    – Yerde kar yaması var
    Look around
    – Etrafa bak
    Leaves are brown
    – Yaprakları kahverengi
    There’s a patch of snow on the ground
    – Yerde kar yaması var
    Look around
    – Etrafa bak
    Leaves are brown
    – Yaprakları kahverengi
    There’s a patch of snow on the ground
    – Yerde kar yaması var

  • Pure Water Mustard, Migos Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Pure Water Mustard, Migos Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Woo!
    – Woo!
    Y’all already know who I am? Right?
    – Zaten benim kim olduğumu biliyorsunuz Doğru mu?
    Mustard on the beat, ho
    – Ben bir otum
    Let’s go
    – Hadi gidelim
    Woo!
    – Woo!

    Uh (Woo, woo), no Master P (Ayy)
    – Uh (Woo, woo), Usta P yok (Ayy)
    Ten bad bitches and they after me (Bad)
    – On kötü orospu ve benden sonra (Kötü)
    One bad bitch look like a masterpiece (Uh)
    – Bir kötü kaltak çok güzel gibi görünüyor (Uh)
    Lookin’ for a dunk, like a athlete (Uh)
    – Bir sporcu gibi smaç basıyorum(Uh)
    Big drip, what you call it? (Big drip, yeah)
    – Büyük damla, buna ne diyorsun? (Büyük damla, evet)
    Ice chain, pure water (Ice, ice, ice)
    – Buz zinciri, saf su (Buz, buz, buz)
    You got the cash, but can’t afford it (Cash, no)
    – Parayı aldın ama paran yetmez (Nakit, hayır)
    You got the bag, but can’t afford it (Give me the bag)
    – Çantayı aldın, ama parasını alamıyorsun (Bana çantayı ver)
    Uh (Woo, woo), Usta P yok (Ayy)
    – Uh (Woo, woo), Usta P yok (Ayy)

    Give me the beat, I ride it like a jetski (Hey)
    – Bana ritmi ver, jetski gibi sürüyorum (Hey)
    So many bad bitches they harassin’ me (Bad)
    – Çok fazla orospu çocuğu beni taciz ediyor (Kötü)
    They like me ’cause I rap and be with the athletes (Athletes)
    – Benden hoşlanıyorlar çünkü ben rap yapıyor ve sporcularla birlikte oluyorum (Sporcular)
    Stop askin’ me (Uh), I know they mad at me (Nah)
    – Bana sormayı kes (Uh), bana kızdıklarını biliyorum (Nah)
    Hop in the coupe, then I slide like it’s Vaseline (Skrrt, skrrt)
    – Seviye atla, sonra vazelin gibi kayıyorum (Skrrt, skrrt)
    West coast 6-4 jump like a trampoline (6-4)
    – Batı sahili 6-4, trambolin gibi atlıyor (6-4)
    Take a brick out, put it on a triple beam (Brick out)
    – Bir tuğlayı çıkarın, üçlü bir hazneye koyun (Tırtıl)
    I’m not from Canada, but I see a lot of tings (Canada)
    – Ben Kanadalı değilim, ama çok fazla şey görüyorum (Kanada)
    Dismantle her, I know how to handle her (Woo, hey)
    – Onu sökünüz, onunla nasıl başa çıkacağımı biliyorum (Woo, hey)
    Light the candle up, make you put a banner up (Up, up)
    – Mumları yak, bir afiş hazırla (Yukarı, yukarı)
    Toss a 50 up, make ’em tear the club up (Tear the club up)
    – 50’ye kadar at, klübü parçalamalarını sağla (Klübü parçala)
    Took your bitch out the game,
    – Kaltağını oyundan çıkardı,
    I had to sub her (Swap, swap, here we go)
    – Onu alt etmek zorunda kaldım (Swap, takas, işte başlıyoruz)



  • Tiffany – I Think We’re Alone Now Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Tiffany – I Think We’re Alone Now Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Children behave
    – Çocuk davranışları
    That’s what they say when we’re together
    – Bu biz birlikteyken söyledikleri şey
    And watch how you play
    – Nasıl oynadığına dikkat et

    They don’t understand
    – Anlamıyorlar
    And so we’re…
    – Ve bu yüzden biz
    Running just as fast as we can
    – Elimizden geldiğince hızlı koşmaya çalışıyoruz
    Holdin’ on to one another’s hand
    – Bir başkasının elini bekliyoruz
    Tryin’ to get away into the night
    – Gecenin içinde kaybolmaya çalışıyoruz
    And then you put your arms around me
    – Ve sonra kollarını bana sardın
    And we tumble to the ground
    – Ve yere düştük
    And then you say
    – Ve sonra dedin ki
    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    There doesn’t seem to be anyone around
    – Etrafta kimse görünmüyor

    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    The beating of our hearts is the only sound
    – Tek ses kalplerimizin atışı
    Look at the way
    – Yola bak
    We gotta hide what we’re doin’
    – Ne yaptığımızı gizlemeliyiz
    Cuz what would they say
    – Çünkü onlar ne derlerdi
    If they ever knew
    – Bilselerdi
    And so we’re
    – Ve bu yüzden biz
    Running just as fast as we can
    – Elimizden geldiğince hızlı koşmaya çalışıyoruz
    Holdin’ on to one another’s hand
    – Bir başkasının elini bekliyoruz
    Tryin’ to get away into the night
    – Gecenin içinde kaybolmaya çalışıyoruz
    And then you put your arms around me
    – Ve sonra kollarını bana sardın

    And we tumble to the ground
    – Ve yere düştük
    And then you say
    – Ve sonra dedin ki
    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    There doesn’t seem to be anyone around
    – Etrafta kimse görünmüyor
    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    The beating of our hearts is the only sound
    – Tek ses kalplerimizin atışı
    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    There doesn’t seem to be anyone around
    – Etrafta kimse görünmüyor
    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    The beating of our hearts is the only sound
    – Tek ses kalplerimizin atışı
    Running just as fast as we can
    – Elimizden geldiğince hızlı koşmaya çalışıyoruz
    Holdin’ on to one another’s hand
    – Bir başkasının elini bekliyoruz

    Tryin’ to get away into the night
    – Gecenin içinde kaybolmaya çalışıyoruz
    And then you put your arms around me
    – Ve sonra kollarını bana sardın
    And we tumble to the ground
    – Ve yere düştük
    And then you say
    – Ve sonra dedin ki
    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    There doesn’t seem to be anyone around
    – Etrafta kimse görünmüyor
    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    The beating of our hearts is the only sound
    – Tek ses kalplerimizin atışı
    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    There doesn’t seem to be anyone around
    – Etrafta kimse görünmüyor

    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    The beating of our hearts is the only sound
    – Tek ses kalplerimizin atışı
    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    There doesn’t seem to be anyone around
    – Etrafta kimse görünmüyor
    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    The beating of our hearts is the only sound
    – Tek ses kalplerimizin atışı
    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    There doesn’t seem to be anyone around
    – Etrafta kimse görünmüyor
    I think we’re alone now
    – Sanırım artık yalnızız
    The beating of our hearts is the only sound
    – Tek ses kalplerimizin atışı

  • Boogie – Rainy Days ft. Eminem Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Boogie – Rainy Days ft. Eminem Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Nigga, I wear fur coats in the summer, nigga
    – Zenci, yaz aylarında kürk mantolar giyerim zenci
    Wife beaters in the winter, damn
    – Kışında beyaz atlet giyerim
    Uh, shit
    – Ah, kahretsin

    I’ve been thuggin’ through my rainy days for days (Uh)
    – Günlerdir zor günlerimde çetecilik yapıyorum(uh)
    I ain’t really tryna hang today, today (Yeah, yeah, yeah)
    – Bugün gerçekten illegal işleri yapmaya çalışmıyorum (evet evet evet)
    I need changes in a major way (Yeah, yeah, yeah), a way (Uh)
    – Büyük bir değişikliğe ihtiyacım var (Evet, evet, evet), bir şekilde (Uh)
    I just pray I never fade away, away
    – Sadece dua ediyorum, asla kaybolmam unutulmam

    Yo, yo, aw, man
    – Yo, yo, aw, dostum
    Yo, word to the titles
    – Yo, lafım isimlere
    So word to my idols and word to the goats (Uh)
    – Yani lafım idollerime ve g.o.a.t lara (uh)
    I ain’t sayin’ I like ’em
    – Onları sevdiğimi söylemiyorum.
    I’d kill all them niggas and wear ’em as coats (Uh)
    – Tüm bu zencileri öldürür ve onları palto olarak giyerim (uh)
    Word to the feelings I channel
    – Lafını açtığım duygulara

    I lose ’em as quick as a fuckin’ remote (Uh)
    – Onları bir lanet uzaktan kumanda kadar çabuk kaybederim (Uh)
    Don’t be callin’ me woke (No)
    – Bana kendini beğenmiş demeyin (hayır)
    I cheat on my queen for a ho
    – Sevgilimi bir or**puyla aldatıyorum, 
    That’s how shit go, she keep sayin’ we jell (Ayy)
    – böyle devam ediyor işte, kıskandığımızı söyleyip duruyor (ayy)
    She gon’ come out her shell (Woah)
    – Kız kabuğundan çıkıyor 
    Ain’t no pushin’ my buttons
    – Tüm duygularım
    When all of my feelings is stuck on “oh, well” (Yeah)
    – Oh pekala sözüne takılıyıp kaldığında damarıma basamıyor (evet)

    Bitch, I’m thirsty and blessed (Ayy)
    – Sürtük ben azmış ve kutsanmışım (ayy) 
    I pour liquor in grails (Woah)
    – kutsal kaseye likörü döküyorum (woahh) 
    This for my niggas in jail, wrestlin’ L’s (Uh)
    – Bu hapisteki zencilerim için L.S sikletinde güreşiyorum (uh)
    That’s that hell in the cell
    – İşte buda Hell in the cell
    I come from a place where the shit can get shady
    – Durumların kötüye gidebildiği bi yerden geliyorum 
    My chances were slim (Ayy)
    – Şansım azdı (Slim) ay
    All my women was basic
    – Tüm kadınlarım belli başlıydı 
    We see different races since signing to Em (Yeah)
    – Eminem ile imzaladığımızdan beri farklı ırklar görüyoruz (Yeah)
    I can’t send out no message to none of my exes
    – Ex aşklarımın hiçbirine 
    And bitches as friends (Ayy)
    – ve sürtüklere mesaj göndermiyorum (ayy)
    I can’t blow it again
    – Yine işi berbat edemem 
    Need a bitch that’s as thick as my skin, shit ’cause
    – Derim kadar kalın bir or**spuya ihtiyacım var çünkü

    I’ve been thuggin’ through my rainy days for days (Uh)
    – Günlerdir zor günlerimde çetecilik yapıyorum(uh)
    I ain’t really tryna hang today, today (Yeah, yeah, yeah)
    – Bugün gerçekten illegal işleri yapmaya çalışmıyorum (evet evet evet)

    I need changes in a major way (Yeah, yeah, yeah), a way (Uh)
    – Büyük bir değişikliğe ihtiyacım var (Evet, evet, evet), bir şekilde (Uh)I just pray I never fade away, away
    – Sadece dua ediyorum, asla kaybolmam unutulmam
    I left my legacy hurt? Fuckin’ absurd
    – Bıraktığım mirasa zarar vermişim çok saçma
    Like a shepherd havin’ sex with his sheep, fuck what you heard
    – Tıpkı koyunlarıyla sex yapan çoban gibi, duyduğun şeyi siktir et
    All this talk in my ear, I got a idea
    – Bütün bu konuşmalar kulağımda, bir fikrim var.
    Like the clerk when you tryna buy beer (ID ya)
    – Tıpkı katip gibi bira almaya çalıştığınızda
    Since on the mic, I’m a nightmare
    – Mikrofonda olduğumdan beri ben bir kabusum 
    Fuck it, I thought this might be a good time to put woke me to rockabye
    – Siktir et! bunun beni ninni ile uyandırılması için iyi bi zaman olduğunu sanmıştım
    I got the bottle of NyQuil right here (Right here)
    – Tam burada bi şişe NyQuil’im var (Tam burada)
    You want the sleep me to wake, you want Slim Shady EP
    – Siz uyuyun beni uyandırmak istiyorsunuz, Slim Shady Ep istiyorsunuz
    That’s on the CD cover, sockin’ my mirror (Sockin’ my mirror)
    – Bu albüm kapağımda aynama yumruk atıyorum (aynama yumruk atıyorum)
    I promise not to cry crocodile tears (Crocodile tears)
    – Timsah gözyaşlarıyla ağlamamaya söz veriyorum (Timsah gözyaşları)
    If you end up shocked at my lyrics (Shocked at my lyrics)
    – Sözlerime şaşırmayı bırak 
    Marshall is dead in the water, but not that I care
    – Marshall suda öldü fakat umrumda değil
    Dre said, “Rock the boat” and the Doc is my peer
    – Dre Sorun yarat demişti ve Doc benim dengimdir 

    So, it’s unanimous, you’re at attention, the planet’s listenin’
    – Pekala bu hem fikir olunan şey, evrenin dinlediğini hazır olda bekliyorsunuz
    And their banana splits again, which has its advantages
    – Vu onların muzu (Eminem) yine avantajları olan parçalara ayırıyor 
    But when you got nothing to say except for the hand your dick is in
    – Fakat avuçladığınız s*kinizin dışında söyleyecek bir şeyiniz yok
    And if your plan’s to stick it in Janice Dickinson
    – Ve eğer planın Janice Dickinson’a sokmaksa
    Imagine if the Temazepam is kickin’ in, it’s havin’ you panic-stricken
    – Temazepamın etkisini gösterdiğini sizi paniğe soktuğunu hayal edin
    You’re trippin’ off of tryptophan and tripped a fan in Switzerland
    – Sizler triptofan etkisindesiniz ve İsviçre’deki fanıma yolculuk yapmıştım 
    Just for askin’ to autograph a picture, then ripped it in half
    – posteri imlamamamı istiyordu, sonrasında onu ikiye ayırdım
    And whipped it at him and kicked his ass all the way back to Michigan
    – Onunla ona vurdum ve kıçını Michigan’a kadar tekmeledim 
    But no matter how many rounds or if I get knocked down
    – Oysa kaç raund olursa olsun yahut eğer boks maçında 
    In a bout and fell to the ground
    – devrilir ve yere yığılırsam da
    I got a fighter’s mentality, I’ll get back up and fight with it
    – Bir dövüşçünün zihniyetine sahibim, geri dönüp onunla savaşacağım

    In fact, I’ma attackin’ the mic with it
    – Aslında, ona mikrofonla saldırıyorum
    I’ll make it sound (Sound), sound like a vampire’s bitin’ it (Bitin’ it)
    – Ses çıkartacağım (Ses), bir vampirin ısırdığı gibi ses çıkartacağım (Onu ısırıyormuş gibi)
    But I’d have to be Dracula’s sidekick (Sidekick)
    – Ama Drakula’nın yardımcısı olmalıyım (Sidekick)
    To be down for the count (Haha), yeah
    – Or**pusu olmam gerek
    Yo, album’s (What?), out (Yeah), now (Uh)
    – Hey albüm (Ne) şuan çıktı (yeah) 
    Pow (Pow), wow (Woo), I don’t (Huh), see no (Uh) clouds (Nah)
    – Pow wow, Hiç bulut (huh) göremiyorum (nah)
    But ain’t gon’ (No) be no (Huh) drought (Uh-uh)
    – Fakat hiç kuraklık (Hayır) olmayacak (uh uh) 
    Smile (No), frown (Yeah), upside (Ah) down (Ya)
    – Gülümse (hayır) somurt (evet) baş aşağı (ya)
    Shut my (Nope) mouth (Yeah), how? (How)
    – Çenemi kapadım (evet) nasıl mı (nasıl) 
    That ain’t what (What) I’m ’bout
    – bağırmak üzere olduğum şey bu değildi
    Shout (Shout), showers (Fuck it, ow, ow)
    – yağmur yağıyor (siktir et ow ow)
    Thuggin’, thug it out (Ow), ’cause
    – Çetecilik yapıyorum dişimi sıkıyorum (ow)
    I’ve been thuggin’ through my rainy days for days (Uh)
    – Günlerdir zor günlerimde çetecilik yapıyorum(uh)
    I ain’t really tryna hang today, today (Yeah, yeah, yeah)
    – Bugün gerçekten illegal işleri yapmaya çalışmıyorum (evet evet evet)

    I need changes in a major way (Yeah, yeah, yeah), a way (Uh)
    – Büyük bir değişikliğe ihtiyacım var (Evet, evet, evet), bir şekilde (Uh)
    I just pray I never fade away, away
    – Sadece dua ediyorum, asla kaybolmam unutulmam
    I just pray I never fade away, away
    – Sadece dua ediyorum, asla kaybolmam unutulmam
    I’ve been thuggin’ through my rainy days for days (Uh)
    – Günlerdir zor günlerimde çetecilik yapıyorum(uh)
    I ain’t really tryna hang today, today (Yeah, yeah, yeah)
    – Bugün gerçekten illegal işleri yapmaya çalışmıyorum (evet evet evet)
    I need changes in a major way (Yeah, yeah, yeah), a way (Uh)
    – Büyük bir değişikliğe ihtiyacım var (Evet, evet, evet), bir şekilde (Uh)
    I just pray I never fade away, away
    – Sadece dua ediyorum, asla kaybolmam unutulmam