Slow down – yavaşla Take your time – acele etme It will be alright – yoluna girecek If you decide to take it on the science – gerçeklere inanmaya karar verirsen Take it easy – kafana takma Take it easy – kafana takma
Slow down – yavaşla Take your time – acele etme It will be alright – yoluna girecek If you decide to take it on the science – gerçeklere inanmaya karar verirsen Take it easy – kafana takma Take it easy – kafana takma
Oh slow down – yavaşla
And I understand – ve anlıyorum Why fazing a friend – neden bir dostu şaşkına çevirmenin It’s so hard, sometimes – bu kadar zor olduğunu, bazen But guess what – ama bil bakalım ne You’re not the only one – sen tek değilsin The door is shot – kapı kapalı But so is your mind – ama senin zihnin de öyle
Slow down – yavaşla Take your time – acele etme It will be alright – yoluna girecek If you decide to take it on the science – gerçeklere inanmaya karar verirsen Take it easy – kafana takma Take it easy – kafana takma
Oh slow down – oh yavaşla
But let me explain you – ama bırak sana açıklayayım Don’t have to complain – şikayet etmek gerekmiyor Look at the bright side – iyi tarafından bak Open your eyes – gözlerini aç Along with your mind – zihninle beraber It’s not so bad – çok da kötü değil God is love and love is all around – Tanrı aşktır ve aşk her yerde
You do the best you can – elinden gelenin en iyisini yapıyorsun Doesn’t have to be grand – şaşalı olmak zorunda değil Open your arms – kollarını aç Now is the time – şimdi zamanı To get on with your life – hayatınla iyi geçinmenin Hold on – bekle Mend your heart and enjoy the ride – kalbini tamir et ve gezintinin tadını çıkar
Slow down – yavaşla Take your time – acele etme It will be alright – yoluna girecek If you decide to take it on the science – gerçeklere inanmaya karar verirsen Take it easy – kafana takma Take it easy – kafana takma
Slow down – yavaşla Take your time – acele etme It will be alright – yoluna girecek If you decide to take it on the science – gerçeklere inanmaya karar verirsen Take it easy – kafana takma Take it easy – kafana takma
Skin head, dead head – Dazlak, sıkıcı kimse Everybody gone bad – Herkes bozuk Situation, aggravation – Durum, kötüleşme Everybody allegation – Herkesin idddiası In the suite, on the news – Süitte, haberlerde Everybody dog food – Herkes köpek maması Bang bang, shot dead – Bam bam, ölümüne ateş Everybody’s gone mad – Herkes bozuk
All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyor All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyor
Beat me, hate me – Döv beni, benden nefret et You can never break me – Ama beni kontrol edemezsin Will me, thrill me – Arzula beni, heyecanlandır beni You can never kill me – Beni asla öldüremezsin Jew me, Sue me – Yahudi ben, beni dava et Everybody do me – Herkes beni yapıyor Kick me, kike me – Tekmele beni, beni hor gör Don’t you black or white me – Beni siyah yada beyaz yapma
All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyor All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyor
Tell me what has become of my life – Anlat bana yaşamımın ne hale geldiğini I have a wife and two children who love me – Bir karım var ve beni seven iki çocuğum I am the victim of police brutality, now – Polis acımasızlığının bir kurbanıyım, şimdi I’m tired of bein’ the victim of hate – Nefretin kurbanı olmaktan yoruldum You’re rapin’ me of my pride – Gururumun ırzına geçiyorsun Oh, for God’s sake – Oh, Tanrı Aşkına I look to heaven to fulfill its prophecy… – Cennete bakıyorum onun kehanetini gerçekleştirmek için Set me free – Beni özgür bırak
Skin head, dead head – Dazlak, sıkıcı kimse Everybody gone bad – Herkes bozuk trepidation, speculation – telaş, spekülasyon Everybody allegation – Herkesin idddiası In the suite, on the news – Süitte, haberlerde Everybody dog food – Herkes köpek maması black man, black mail – siyah adam, şantaj Throw your brother in jail – Kardeşini hapse at
All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyor All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyor
Tell me what has become of my rights – Anlat bana haklarımın ne hale geldiğini Am I invisible because you ignore me? – Ben görünmez miyim çünkü beni görmezden geliyorsun? Your proclamation promised me free liberty, now – Beyannamen bana bedava özgürlük sözü verdi, şimdi I’m tired of bein’ the victim of shame – Ben utanç kurbanı olmaktan yoruldum They’re throwing me in a class with a bad name – Beni damgalayarak bir sınıfa atıyorlar I can’t believe this is the land from which I came – Bunun geldiğim kara parçası(vatan) olduğuna inanamıyorum You know I do really hate to say it – Biliyorsun bunu söylemekten gerçekten nefret ediyorum The government don’t wanna see – Hükümet görmek istemiyor But if Roosevelt was livin’ – Ama eğer Roosevelt yaşasaydı He wouldn’t let this be, no, no – O bunun olmasına izin vermeyecekti, hayır, hayır
Skin head, dead head – Dazlak, sıkıcı kimse Everybody gone bad – Herkes bozuk Situation, speculation – Durum, spekülasyon Everybody litigation – Herkes davalı Beat me, bash me – Döv beni, yumrukla beni You can never trash me – Beni asla mahvedemezsin Hit me, kick me – Vur bana, tekmele beni You can never get me – Bana asla sahip olamazsın
All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyor All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyor
Some things in life they just don’t wanna see – Onlar hayattaki bazı şeyleri görmek istemiyor But if Martin Luther was livin’ – Ama eğer Martin Luther yaşasaydı He wouldn’t let this be – O bunun olmasına izin vermeyecekti
Skin head, dead head – Dazlak, sıkıcı kimse Everybody gone bad – Herkes bozuk Situation, segregation – Durum, toplumsal kopma Everybody allegation – Herkes suçluyor In the suite, on the news – Süitte, haberlerde Everybody dog food – Herkes köpek maması Kick me, strike me – Tekmele beni, düşündür beni Don’t you wrong or right me – Beni yanlış yada doğru yapma
All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyor All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyor
All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyor All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyor
All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyor All I wanna say is that – Tüm söylemek istediğim They don’t really care about us – Onlar bizi gerçekten umursamıyo
Loving can hurt, loving can hurt sometimes – Aşk incitebilir, aşk bazen incitebilir But it’s the only thing that I know – Ama bildiğim tek şey bu. When it gets hard, you know it can get hard sometimes – Aşk zorlaştığında, ki biliyorsun zorlaşabilir bazen It is the only thing that makes us feel alive – Bizim yaşadığımızı hissetmemizi sağlayan tek şey bu.
We keep this love in a photograph – Biz bu aşkı bir fotoğrafın içinde saklıyoruz We made these memories for ourselves – Bu anıların hepsini kendimiz için oluşturduk Where our eyes are never closing – Orada gözlerimiz hiç kapanmıyor Hearts are never broken – Kalbimiz asla kırılmıyor And time’s forever frozen still – Ve zaman sonsuza kadar donmuş
So you can keep me, inside the pocket of your ripped jeans – Bu yüzden beni o yırtık kotunun cebinde saklayabilirsin Holdin’ me closer,’til our eyes meet – Gözlerimiz kesişene kadar beni kendine yakın tut. You won’t ever be alone ,Wait for me to come home – Asla yalnız kalmayacaksın, sadece eve gelişimi bekle
Loving can heal, Loving can mend your soul – Aşk iyileştirebilir, aşk senin ruhunu iyileştirebilir And it’s the only thing that I know (know) – Ve bildiğim tek şey bu.
I swear it will get easier, – Yemin ederim her şey daha kolay olacak, Remember that with every piece of you – Her bir parçanla bunu hatırla And it’s the only thing we take with us when we die – Ve öldüğümüzde yanımıza alacağımız tek şey olduğunu
We keep this love in this photograph – Biz bu aşkı bu fotoğrafın içinde saklıyoruz We made these memories for ourselves – Bu anıların hepsini kendimiz için oluşturduk Where our eyes are never closing – Orada gözlerimiz hiç kapanmıyor Our hearts were never broken – Kalbimiz asla kırılmıyor Time’s forever frozen still – Ve zaman sonsuza kadar donmuş
So you can keep me, inside the pocket Of your ripped jeans – Bu yüzden beni o yırtık kotunun cebinde saklayabilirsin Holdin’ me closer,’Til our eyes meet – Gözlerimiz kesişene kadar beni kendine yakın tut. You won’t ever be alone ,Wait for me to come home – Asla yalnız kalmayacaksın, sadece eve gelişimi bekle
And if you hurt me – Ve eğer beni incitirsen That’s OK, baby, only words bleed – Sorun değil bebeğim, sadece kelimeler canımı acıtır Inside these pages you just hold me – Beni sadce bu sayfaların içinde tut And I won’t ever let you go – Gitmene asla izin vermeyeceğim
Wait for me to come home [4x] – Eve gelmemi bekle
Oh you can keep me – Beni saklayabilirsin Inside the necklace you got when you were 16 – 16 yaşındayken aldığın o kolyenin içinde Next to your heartbeat – Kalp atışının yanında Where I should be – Olmam gereken yerde Keep it deep within your soul – Ruhunun en derininde sakla.
And if you hurt me – Ve eğer beni incitirsen That’s OK, baby, only words bleed – Sorun değil bebeğim, sadece kelimeler kanar Inside these pages you just hold me – Beni sadce bu sayfaların içinde tut And I won’t ever let you go – Gitmene asla izin vermeyeceğim
When I’m away – Gittiğimde I will remember how you kissed me – beni nasıl öptüğünü hep hatırlayacağım Under the lamppost, Back on 6th Street – Altıncı sokakta, sokak lambasının altında Hearing you whisper through the phone, – Telefona fısıldadığını duyuyorum
Anticipation has a habit to set you up – Beklentinin sizi ayarlamak için bir alışkanlığı vardır For disappointment in evening entertainment but – Akşam eğlencesinde hayal kırıklığı için ama Tonight there’ll be some love – Bu gece biraz aşk olacak Tonight there’ll be a ruckus yeah – Bu gece bir gürültü olacak evet Regardless of what’s gone before – Daha önce ne olduğuna bakılmaksızın I want to see all of the things that we’ve already seen – Daha önce gördüğümüz her şeyi görmek istiyorum Lairy girls hung out the window of a limousine – Küçük kızlar bir limuzinin penceresinden dışarı asılı Because it’s fancy dress – Çünkü bu süslü elbise And they’re all looking proper good in bunny ears and devil horns and hats – Ve hepsi tavşan kulaklarında, şeytan boynuzlarında ve şapkalarında güzel görünüyorlar
Anticipation has a habit to set you up – Beklentinin sizi ayarlamak için bir alışkanlığı vardır For disappointment in evening entertainment but – Akşam eğlencesinde hayal kırıklığı için ama Tonight there’ll be some love – Bu gece biraz aşk olacak Tonight there’ll be a ruckus yeah – Bu gece bir gürültü olacak evet Regardless of what’s gone before – Daha önce ne olduğuna bakılmaksızın I want to see all of the things that we’ve already seen – Daha önce gördüğümüz her şeyi görmek istiyorum I want to see you take the jackpot out the fruit machine – Büyük ikramiyeyi meyve makinesinden çıkarmanı istiyorum And put it all back in – Ve hepsini geri koy You’ve got to understand that you can never beat the bandit no – Asla haydutu yenemeyeceğini anlamalısın, hayır
And she won’t be surprised, no she won’t be shocked – Ve şaşırmayacak, hayır şok olmayacak When she pulled the star off she impressed the lot – Yıldızı çektiğinde çok etkiledi
And all you said you know she drank the lot Ve tüm söylediğin çok içtiğini biliyorsun
Bear that in mind tonight, bear that in mind – Aklınızda bulundurun bu gece, aklınızda bulundurun You should bear that in mind tonight, bear that in mind – Bunu bu gece aklınızda bulundurmalısınız, aklınızda bulundurun See you can pour your heart out but a reason it would block – Gördün mü kalbini dışarı dökebilirsin ama engel olmasının bir nedeni Oh you shagged her after nine o’clock? – Oh, saat dokuzdan sonra onunla yattın mı?
Anticipation has a habit to set you up – Beklentinin sizi ayarlamak için bir alışkanlığı vardır For disappointment in evening entertainment but – Akşam eğlencesinde hayal kırıklığı için ama Tonight there’ll be some love – Bu gece biraz aşk olacak Tonight there’ll be a ruckus yeah – Bu gece bir gürültü olacak evet Regardless of what’s gone before – Daha önce ne olduğuna bakılmaksızın
And she won’t be surprised, no she won’t be shocked – Ve şaşırmayacak, hayır şok olmayacak When she pulled the star off she impressed the lot – Yıldızı çektiğinde çok etkiledi
And all you said you know she drank the lot – Ve tüm söylediğin çok içtiğini biliyorsun
Bear that in mind tonight, bear that in mind – Aklınızda bulundurun bu gece, aklınızda bulundurun You should bear that in mind tonight, bear that in mind – Bunu bu gece aklınızda bulundurmalısınız, aklınızda bulundurun You can pour your heart out about three o’clock – Saat üç gibi kalbini dökebilirsin
Not tryna be indie* – İndie olmaya çalışmıyorum Not tryna be cool – Havalı olmaya çalışmıyorum Just tryna be in this – Sadece bunun içinde olmaya çalışıyorum Tell me how you choose – Bana nasıl seçtiğini söyle Can you feel why you’re in this – Sen neden bunun içinde olduğunu hissedebiliyor musun? Can you feel it through – Sen de hissedebiliyor musun?
All of the windows – Bütün pencereler Inside this room – Bu odanın içinde ‘Cause I wanna touch you, baby – Çünkü sana dokunmak istiyorum bebeğim And I wanna feel you, too – Ben de seni hissetmek istiyorum I wanna see the sunrise and your sins – Güneşin doğuşunu ve günahlarını görmek istiyorum Just me and you – Sadece ben ve sen Light it up, on the run – Işıkları aç, yolda Let’s make love, tonight – Haydi sevişelim, bu gece Make it up, fall in love, try – Bir arada olalım, aşık olalım,deneyelim But you’ll never be alone – Ama sen asla yalnız olmayacaksın I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım Baby, I’m right here – Bebeğim tam buradayım I’ll hold you when things go wrong – Eğer bir şeyler ters giderse seni tutacağım I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım Baby, I’m right here – Bebeğim tam buradayım I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım Baby, I’m right here – Bebeğim tam buradayım We were shut like a jacket – Biz ceket gibi kapandık So do your zip – Yani, fermuarı çek We will roll down the rapids – Suyun en coşkulu olduğu yere yuvarlanalım To find a wave that fits – Bize uyan dalgayı bulmak için Can you feel where the wind is – Rüzgarın nereden estiğini hissedebiliyor musun? Can you feel it through – Sen de hissedebiliyor musun? All of the windows – Tüm pencereler Inside this room – Bu odanın içinde ‘Cause I wanna touch you, baby – Çünkü sana dokunmak istiyorum bebeğim And I wanna feel you, too – Ben de seni hissetmek istiyorum I wanna see the sunrise and your sins – Güneşin doğuşunu ve günahlarını görmek istiyorum Just me and you – Sadece ben ve sen Light it up, on the run – Işıkları aç, yolda Let’s make love, tonight – Haydi sevişelim, bu gece Make it up, fall in love, try – Bir arada olalım, aşık olalım,deneyelim But you’ll never be alone – Ama sen asla yalnız olmayacaksın I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım Baby, I’m right here – Bebeğim tam buradayım I’ll hold you when things go wrong – Eğer bir şeyler ters giderse seni tutacağım I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım Baby, I’m right here – Bebeğim tam buradayım
I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım Baby, I’m right here – Bebeğim tam buradayım Go, give love to your body – Git ve bedenine aşkı ver It’s only you that can stop it – Bunu durdurabilecek tek kişi sensin Go, give love to your body – Git ve bedenine aşkı ver It’s only you that can stop it – Bunu durdurabilecek tek kişi sensin Go, give love to your body – Git ve bedenine aşkı ver It’s only you that can stop it – Bunu durdurabilecek tek kişi sensin Go, give love to your body – Git ve bedenine aşkı ver Go, give love to your body – Git ve bedenine aşkı ver
But you’ll never be alone – Ama sen asla yalnız olmayacaksın I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım Baby, I’m right here – Bebeğim tam buradayım I’ll hold you when things go wrong – Eğer bir şeyler ters giderse seni tutacağım I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım I’ll be with you from dusk till dawn – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım Baby, I’m right here – Bebeğim tam buradayım
Taaraf law elbi byetkelam – Biliyor musun ,eğer kalbim konuşsaydı Kan rod alik – Sana cevap verirdi Min da eli nesyik – Kim unutmuş ki seni Able ma netaadeb – Tartışmadan önce barışalım Tab salem Allah yekhalik – Allah bağışlasın seni Wa amelek eih – Ne yapacağım ben,seninle; Baoul ansa we ma ansash leih hawak lessa – Unutacağım dedim ama neden aşkını unutamıyorum?
ena aysha alih – Ben senin için yaşıyorum We mosh hassa eni adar aysh gheir bih – Ama senden başkasıyla yaşayabileceğimi sanmıyorum Law adou senin – Yıllar geçse bile elbi mhalefni eni ma kemal gheir wana wayek – Kalbim,seninle olacağına yemin ettirdi Taaraf law min asemni alik – Biliyor musun kim sana sana sertleşmemi istedi Mahma yeamel – Ne olursa olsun Ena mesh hansak – Seni unutmam
Enta eih mesh kfaya aalaik what are you (how cruel are you) Is it not enough – Nesin sen? (Nasıl bir zalimsin?) Yeterli değil mi
Tegrahni haram aalaik enta eeih That you hurt me? Have pity. How cruel are you? – Bana bu kadar zulmetmen? Merhamet et. Nasıl bir zalimsin sen?
Enta laih dimooai habeebi tehoun aalaik Why my love, is it so easy for you to bring me to tears – Neden aşkım, beni gözyaşları içinde bırakmak senin için çok mu basit
Tab w laih ana radya enak tegrahni w roohi feek And why do I accept that you hurt me when my soul is part of you – Peki neden kalbimde bir yerin varken bana zulmetmeni kabul ediyorum
Tab w laih yaani eih radya beaazabi bain edaik And why am I accepting this torment at your hands? – Ellerinden gelen bu acıyı neden kabul ediyorum?
Law kan da hob ya waili mino If this is love, my misery is from it – Eğer bu aşksa, çektiğim acı ondandır.
W law kan da zanbi matoub aano And if I am too blame, I cannot say never again – Ve eğer suçluysam bile, tövbe edeceğimi söyleyemem.
Law kan naseebi aaeesh fey gerah And if it is my lot to live in torment – Ve eğer acıyla yaşamak benim kaderimse
Hayaeesh fey gerah I shall live in torment – Acı çekerek yaşayacağım
Mesh haram mesh haram enak tekhdaani fey hobi leek Have you no pity? – Hiç merhametin yok mu? Have you no shame that you cheat me knowing the love I have for you – Sana o kadar aşık olduğumu bilipte beni aldatman seni hiç utandırmıyor mu?
Mesh haram elgharam wel seneen hayati w 3ashi eleek Is it not a shame, the passion and the years and longing that I am living for you? – Sana olan tutkum, hasretim, arzum, senin için yaşamam utanç verici değil mi?
Daa awam wala kan leaaba fey hayatak yetdaweek Was the love lost completely? Or has it been a game – Bu aşk tamamen bitti mi? Yoksa sadece bir oyun mu oldu
Daa awam el hanan w hodni albi w amali feek Was the love and tenderness and my heart and faith in you all lost? – Bana olan inancın, bağlılığın, şefkatin, aşkın sona mı erdi?
Law kan da hob ya waili mino If this is love, my misery is from it – Eğer bu aşksa, çektiğim acı ondandır.
W law kan da zanbi matoub aano And if I am to blame, I cannot say never again – Ve eğer suçluysam bile, tövbe edeceğimi söyleyemem.
Law kan naseebi aaeesh fey gerah And if it is my lot to live in torment – Ve eğer acıyla yaşamak benim kaderimse
Hayaeesh fey gerah I shall live in torment – Acı çekerek yaşayacağım
The pleasant moment of sitting in front of the door, me and you. – Saadet zamanı: avluya doğru oturmuşuz, sen ve ben With two figures and two faces, with one life, me and you. – Endamımız çift, sûretimiz çift, ruhumuz tek, sen ve ben Joyful and careless, free from distracting myths, me and you. – Bulandıran palavralardan azade, gamsız bir keyif, sen ve ben Me and you, without us (ego), gather because of virtu (love) – Sen ve ben, ne sen varsın ne de ben, bir olmuşuz aşk elinden
Baby, I’m yours (baby, I’m yours) – Bebeğim seninim (bebeğim seninim) And I’ll be yours (yours) until the stars fall from the sky, – Ve gökyüzünden yıldızlar düşene kadar senin olacağım, Yours (yours) until the rivers all run dry – Bütün nehirler kuruyana kadar senin In other words, until I die – Diğer dünyada, ölene kadar
Baby, I’m yours (baby, I’m yours) – Bebeğim seninim ( bebeğim seninim) And I’ll be yours (yours) until the sun no longer shines, – Ve güneş uzun zaman parlamayana kadar senin olacağım Yours (yours) until the poets run out of rhyme – Şairler uyaklardan dışarı koşana kadar senin In other words, until the end of time – Diğer dünyada, zamanın sonuna kadar
I’m gonna stay right here by your side, – Seninle burada kalacağım Do my best to keep you satisfied – Tahmin ettiğinin tutması için en iyimi yap Nothin’ in the world can drive me away – Dünyadaki hiçbir şey uzakta beni süremez ‘Cause every day, you’ll hear me say – Çünkü her gün, söylediklerimi duyacaksın
Baby, I’m yours (baby, I’m yours) – Bebeğim seninim ( bebeğim seninim) And I’ll be yours (yours) until two and two is three, – Ve iki ve iki üç olana kadar seninim Yours (yours) until the mountains crumble to the sea – Dağlar denize ufalanana kadar senin In other words, until eternity – Diğer dünyada, sonsuzluğa kadar
Baby, I’m yours – Bebeğim seninim ‘Til the stars fall from the sky – Hala gökyüzünden yıldızlar düşer Baby, I’m yours – Bebeğim seninim ‘Til the rivers all run dry – Hala nehirler kurur Baby, I’m yours – Bebeğim seninim ‘Til the sun no longer shines – Hala güneş uzun zamandır parlamaz Baby, I’m yours – Bebeğim seninim ‘Til the poets run out of rhyme – Hala şairler uyaklardan dışarı koşar (fade out) – Soluklaştır
Up rolled the riot van – Yuvarlanan minibüs olan kargaşa yukarıya And sparked excitement in the boys – Ve oğlanlarda heyecan kıvılcım saçtı But the policemen look annoyed – Ama bakışın kızdırdığı polisler Perhaps these are ones they should avoid – Bunlar muhtemelen, onların kaçınmalı olduğu olanlardır
They got a chase last night from men with truncheon’s dressed in hats – Onlar, bir av aldı, copla adamlardan geçen gece, şapkalarda giyindi They didn’t do that much wrong, still ran away though for the laugh – Onlar, yap o kadarı yanlış olarak, buna rağmen gülüş için sakinleştir kaçtı
“please just stop talking – “lütfen yerinde durdur konuşan Because they won’t find us if you do – Eğer sen onların, bizi bulmayacak olduğu için yaparsan Oh those silly boys in blue – Oh o aptal mavide oğlanlar Well they won’t catch me and you” – Onlar iyinin olduğu ben ve seni yakalamayacak
“have you been drinking son, you don’t look old enough to me” – “sen, oğlu içen oldun mu, sen bak yaşlı ben olan yeterli şey yapmazsın” “i’m sorry officer is there a certain age you’re supposed to be?… nobody told me” – “ben, memurun, orada kesin senin varsay olunduğun bir yaş olduğundan üzgünüm? hiç kimsenin, bana söylemediği…”
Up rolled the riot van – Yuvarlanan minibüs olan kargaşa yukarıya And these lads just wind the coppers up – Ve bu yerinde delikanlılar bakırların yukarıya olduğu rüzgar Ask why they don’t catch proper crooks – Onların yakala uygun sopalar neden yapmadığı sor Get their address and their name’s took – Onların adres al, ve onların isim alınır But they couldn’t care less – Ama onlar, önemse daha az yapamazdı
He got thrown in the riot van – O, kargaşayı minibüs atıldı And all the coppers kicked him in – Ve bütün bakırlar, içeride onu tekmeledi And there was no way he could win – Ve oradaydı, o hiçbir şekilde kazanamazdı Just had to take it on the chin – Sadece, onu çene al zorunda olan oldu
Im going back to 505, – 505e dönüyorum If its a 7 hour flight or a 45 minute drive, – 7 saatlik bir uçuş ya da 45 dakikalık bir sürüşle In my imagination youre waiting lying on your side, – Hayalimde yerinde uzanmış bekliyorsun With your hands between your thighs, – Ellerin bacaklarının arasında
Stopwait a sec, – Dur ve bekle bir saniye Oh when you look at me that my darling, – Bana böyle baktığında What did you expect, – Ne ummuştun? I probably still adore you with you hand around my neck, – Muhtemelen hala tapıyorum sana, ellerini boynumda gezdirdiğinde Or I did last time I checked, – En azından son seferinde öyleydi
Not shy of a spark, – Bir nebze olsun utangaç değilim A knife twists at the thought that I should fall short of the mark, – Bıçak bükülüyor notumun kırılacağı düşüncesiyle Frightened by the bite though its no harsher than the bark, – Isırıktan korkmuştum, havlamadan daha yıpratıcı olmasa da Middle of adventure, such a perfect place to start, – Maceranın ortası, başlamak için öylesi harika bi yer
Im going back to 505, – 505e dönüyorum If its a 7 hour flight or a 45 minute drive, – 7 saatlik bir uçuş ya da 45 dakikalık bir sürüşle In my imagination youre waiting lying on your side, – Hayalimde yerinde uzanmış bekliyorsun With your hands between your thighs, – Ellerin bacaklarının arasında
But I crumble completely when you cry, – Ama ben tamamen mahvoluyorum sen ağlayınca It seems once again youve had to greet me with goodbye, – Görünüyor ki beni bir kez daha hoşçakal diyerek karşılamak zorunda kalmıştın Im always just about to gospoil a suprise, – Her zaman erken gidip sürprizi mahvediyorum Take my hands off of your eyes too soon, – Gözlerini ellerimden çek bir an önce
Im going back to 505, – 505e dönüyorum If its a 7 hour flight or a 45 minute drive, – 7 saatlik bir uçuş ya da 45 dakikalık bir sürüşle In my imagination youre waiting lying on your side, – Hayalimde yerinde uzanmış bekliyorsun With your hands between your thighsa smile – Ellerin bacaklarının arasında ve bir gülümsemeyle
Despair to the point till they provoke – Tahrik ettikleri noktaya kadar umutsuzluk The punchline before they have told the joke – Son cümle,fıkranın kendisinden de önce The sheer desperation to be seen – Devasa umutsuzluk görülmeye değer Staring at the television screen – Televizyon ekranına bakarken
Despair to the point where they provoke – Tahrik ettikleri noktaya kadar umutsuzluk You to tell the fucking punchline before you have told the joke – Son cümleyi söylüyorsun fıkrayı anlatmadan önce Sorry sunshine it doesn’t exist – Üzgünüm gün ışığı yok It wasn’t in the top 100 list – İlk 100 de yoktu
And it’s the thousandth time and it’s even bolder, – Bininci seferi artık ve daha da cesur Don’t be surprised when you get bent over, – Hiç şaşırma seni eğip büktüklerinde He told ya, that you were gagging for it – Sana demişti,senin ona güldüğünü
She saw it and she grabbed it and it wasn’t what it seemed – Kız gördü ve tuttu ama o göründüğü şey değildi The kids all dream of making it, whatever that means – çocuklar hep onun hayalini kurdular,artık ne demekse Another variation on a theme – Bir temanın farklı varyasyonu A tangle on the television and the magazine – Televizyon ve dergi arasında bir düğüm D’you reckon that they do it for a joke? – Tahmin edebiliyor musun bunu şaka olsun diye yaptıklarını? D’you reckon that they make ’em take an oath? – Tahmin edebiliyor musun onlara şu yemini ettirdiklerini? That says “we are defenders – “Biz muhafızlarıyız” Of any poseur or professional pretender around” – Hangi pozcu ve profesyonel numaracı varsa etrafta”
When did your list replace the twist and turn? – Ne zaman listeniz sürpriz dönüşlerin yerini aldı? Ah the fist, replaced the kissed-on concern – Ah yumruk da öpülme telaşının And if you’re bothered, I don’t want your prayers – Ve rahatsız olduysan senin dualarını istemiyorum Save it for the morning after – Onu ertesi güne sakla
And it’s the thousandth time and it’s even bolder, – Bininci seferi artık ve daha da cesur Don’t be surprised when you get bent over, – Hiç şaşırma seni eğip büktüklerinde He told ya, that you were gagging for it – Sana demişti,senin ona güldüğünü
Lets have a game on the Teddy Picker – Haydi oyuncak ayı kazanma oyununu oynayalım Not quick enough can I have it quicker? – Yeterince çabuk değil,daha çabuk alabilir miyim? Already thick and you’re getting thicker – Yeterince kalınsın ve daha da kalınlaşıyorsun
Asuming that all things are equal, – Her şeyin eşit olduğunu kabul ederek Who’d want to be men of the people – Kim insanların arasında adam olmak ister ki When there’s people like you? – İnsanlar senin gibiyken?