Blog

  • Slow Down – Imany Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Slow Down – Imany Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Slow down
    – yavaşla
    Take your time
    – acele etme
    It will be alright
    – yoluna girecek
    If you decide to take it on the science
    – gerçeklere inanmaya karar verirsen
    Take it easy
    – kafana takma
    Take it easy
    – kafana takma

    Slow down
    – yavaşla
    Take your time
    – acele etme
    It will be alright
    – yoluna girecek
    If you decide to take it on the science
    – gerçeklere inanmaya karar verirsen
    Take it easy
    – kafana takma
    Take it easy
    – kafana takma

    Oh slow down
    – yavaşla

    And I understand
    – ve anlıyorum
    Why fazing a friend
    – neden bir dostu şaşkına çevirmenin
    It’s so hard, sometimes
    – bu kadar zor olduğunu, bazen
    But guess what
    – ama bil bakalım ne
    You’re not the only one
    – sen tek değilsin
    The door is shot
    – kapı kapalı
    But so is your mind
    – ama senin zihnin de öyle

    Slow down
    – yavaşla
    Take your time
    – acele etme
    It will be alright
    – yoluna girecek
    If you decide to take it on the science
    – gerçeklere inanmaya karar verirsen
    Take it easy
    – kafana takma
    Take it easy
    – kafana takma

    Oh slow down
    – oh yavaşla

    But let me explain you
    – ama bırak sana açıklayayım
    Don’t have to complain
    – şikayet etmek gerekmiyor
    Look at the bright side
    – iyi tarafından bak
    Open your eyes
    – gözlerini aç
    Along with your mind
    – zihninle beraber
    It’s not so bad
    – çok da kötü değil
    God is love and love is all around
    – Tanrı aşktır ve aşk her yerde

    You do the best you can
    – elinden gelenin en iyisini yapıyorsun
    Doesn’t have to be grand
    – şaşalı olmak zorunda değil
    Open your arms
    – kollarını aç
    Now is the time
    – şimdi zamanı
    To get on with your life
    – hayatınla iyi geçinmenin
    Hold on
    – bekle
    Mend your heart and enjoy the ride
    – kalbini tamir et ve gezintinin tadını çıkar

    Slow down
    – yavaşla
    Take your time
    – acele etme
    It will be alright
    – yoluna girecek
    If you decide to take it on the science
    – gerçeklere inanmaya karar verirsen
    Take it easy
    – kafana takma
    Take it easy
    – kafana takma

    Slow down
    – yavaşla
    Take your time
    – acele etme
    It will be alright
    – yoluna girecek
    If you decide to take it on the science
    – gerçeklere inanmaya karar verirsen
    Take it easy
    – kafana takma
    Take it easy
    – kafana takma

    Oh slow down
    – oh yavaşla

  • They Don’t Care About Us – Michael Jackson Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    They Don’t Care About Us – Michael Jackson Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Skin head, dead head
    – Dazlak, sıkıcı kimse
    Everybody gone bad
    – Herkes bozuk
    Situation, aggravation
    – Durum, kötüleşme
    Everybody allegation
    – Herkesin idddiası
    In the suite, on the news
    – Süitte, haberlerde
    Everybody dog food
    – Herkes köpek maması
    Bang bang, shot dead
    – Bam bam, ölümüne ateş
    Everybody’s gone mad
    – Herkes bozuk

    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyor
    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyor

    Beat me, hate me
    – Döv beni, benden nefret et
    You can never break me
    – Ama beni kontrol edemezsin
    Will me, thrill me
    – Arzula beni, heyecanlandır beni
    You can never kill me
    – Beni asla öldüremezsin
    Jew me, Sue me
    – Yahudi ben, beni dava et
    Everybody do me
    – Herkes beni yapıyor
    Kick me, kike me
    – Tekmele beni, beni hor gör
    Don’t you black or white me
    – Beni siyah yada beyaz yapma

    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyor
    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyor

    Tell me what has become of my life
    – Anlat bana yaşamımın ne hale geldiğini
    I have a wife and two children who love me
    – Bir karım var ve beni seven iki çocuğum
    I am the victim of police brutality, now
    – Polis acımasızlığının bir kurbanıyım, şimdi
    I’m tired of bein’ the victim of hate
    – Nefretin kurbanı olmaktan yoruldum
    You’re rapin’ me of my pride
    – Gururumun ırzına geçiyorsun
    Oh, for God’s sake
    – Oh, Tanrı Aşkına
    I look to heaven to fulfill its prophecy…
    – Cennete bakıyorum onun kehanetini gerçekleştirmek için
    Set me free
    – Beni özgür bırak

    Skin head, dead head
    – Dazlak, sıkıcı kimse
    Everybody gone bad
    – Herkes bozuk
    trepidation, speculation
    – telaş, spekülasyon
    Everybody allegation
    – Herkesin idddiası
    In the suite, on the news
    – Süitte, haberlerde
    Everybody dog food
    – Herkes köpek maması
    black man, black mail
    – siyah adam, şantaj
    Throw your brother in jail
    – Kardeşini hapse at

    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyor
    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyor

    Tell me what has become of my rights
    – Anlat bana haklarımın ne hale geldiğini
    Am I invisible because you ignore me?
    – Ben görünmez miyim çünkü beni görmezden geliyorsun?
    Your proclamation promised me free liberty, now
    – Beyannamen bana bedava özgürlük sözü verdi, şimdi
    I’m tired of bein’ the victim of shame
    – Ben utanç kurbanı olmaktan yoruldum
    They’re throwing me in a class with a bad name
    – Beni damgalayarak bir sınıfa atıyorlar
    I can’t believe this is the land from which I came
    – Bunun geldiğim kara parçası(vatan) olduğuna inanamıyorum
    You know I do really hate to say it
    – Biliyorsun bunu söylemekten gerçekten nefret ediyorum
    The government don’t wanna see
    – Hükümet görmek istemiyor
    But if Roosevelt was livin’
    – Ama eğer Roosevelt yaşasaydı
    He wouldn’t let this be, no, no
    – O bunun olmasına izin vermeyecekti, hayır, hayır

    Skin head, dead head
    – Dazlak, sıkıcı kimse
    Everybody gone bad
    – Herkes bozuk
    Situation, speculation
    – Durum, spekülasyon
    Everybody litigation
    – Herkes davalı
    Beat me, bash me
    – Döv beni, yumrukla beni
    You can never trash me
    – Beni asla mahvedemezsin
    Hit me, kick me
    – Vur bana, tekmele beni
    You can never get me
    – Bana asla sahip olamazsın

    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyor
    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyor

    Some things in life they just don’t wanna see
    – Onlar hayattaki bazı şeyleri görmek istemiyor
    But if Martin Luther was livin’
    – Ama eğer Martin Luther yaşasaydı
    He wouldn’t let this be
    – O bunun olmasına izin vermeyecekti

    Skin head, dead head
    – Dazlak, sıkıcı kimse
    Everybody gone bad
    – Herkes bozuk
    Situation, segregation
    – Durum, toplumsal kopma
    Everybody allegation
    – Herkes suçluyor
    In the suite, on the news
    – Süitte, haberlerde
    Everybody dog food
    – Herkes köpek maması
    Kick me, strike me
    – Tekmele beni, düşündür beni
    Don’t you wrong or right me
    – Beni yanlış yada doğru yapma

    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyor
    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyor

    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyor
    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyor

    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyor
    All I wanna say is that
    – Tüm söylemek istediğim
    They don’t really care about us
    – Onlar bizi gerçekten umursamıyo

  • Photograph – Ed Sheeran Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Photograph – Ed Sheeran Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Loving can hurt, loving can hurt sometimes
    – Aşk incitebilir, aşk bazen incitebilir
    But it’s the only thing that I know
    – Ama bildiğim tek şey bu.
    When it gets hard, you know it can get hard sometimes
    – Aşk zorlaştığında, ki biliyorsun zorlaşabilir bazen
    It is the only thing that makes us feel alive
    – Bizim yaşadığımızı hissetmemizi sağlayan tek şey bu.

    We keep this love in a photograph
    – Biz bu aşkı bir fotoğrafın içinde saklıyoruz
    We made these memories for ourselves
    – Bu anıların hepsini kendimiz için oluşturduk
    Where our eyes are never closing
    – Orada gözlerimiz hiç kapanmıyor
    Hearts are never broken
    – Kalbimiz asla kırılmıyor
    And time’s forever frozen still
    – Ve zaman sonsuza kadar donmuş

    So you can keep me, inside the pocket of your ripped jeans
    – Bu yüzden beni o yırtık kotunun cebinde saklayabilirsin
    Holdin’ me closer,’til our eyes meet
    – Gözlerimiz kesişene kadar beni kendine yakın tut.
    You won’t ever be alone ,Wait for me to come home
    – Asla yalnız kalmayacaksın, sadece eve gelişimi bekle

    Loving can heal, Loving can mend your soul
    – Aşk iyileştirebilir, aşk senin ruhunu iyileştirebilir
    And it’s the only thing that I know (know)
    – Ve bildiğim tek şey bu.

    I swear it will get easier,
    – Yemin ederim her şey daha kolay olacak,
    Remember that with every piece of you
    – Her bir parçanla bunu hatırla
    And it’s the only thing we take with us when we die
    – Ve öldüğümüzde yanımıza alacağımız tek şey olduğunu

    We keep this love in this photograph
    – Biz bu aşkı bu fotoğrafın içinde saklıyoruz
    We made these memories for ourselves
    – Bu anıların hepsini kendimiz için oluşturduk
    Where our eyes are never closing
    – Orada gözlerimiz hiç kapanmıyor
    Our hearts were never broken
    – Kalbimiz asla kırılmıyor
    Time’s forever frozen still
    – Ve zaman sonsuza kadar donmuş

    So you can keep me, inside the pocket Of your ripped jeans
    – Bu yüzden beni o yırtık kotunun cebinde saklayabilirsin
    Holdin’ me closer,’Til our eyes meet
    – Gözlerimiz kesişene kadar beni kendine yakın tut.
    You won’t ever be alone ,Wait for me to come home
    – Asla yalnız kalmayacaksın, sadece eve gelişimi bekle

    And if you hurt me
    – Ve eğer beni incitirsen
    That’s OK, baby, only words bleed
    – Sorun değil bebeğim, sadece kelimeler canımı acıtır
    Inside these pages you just hold me
    – Beni sadce bu sayfaların içinde tut
    And I won’t ever let you go
    – Gitmene asla izin vermeyeceğim

    Wait for me to come home [4x]
    – Eve gelmemi bekle

    Oh you can keep me
    – Beni saklayabilirsin
    Inside the necklace you got when you were 16
    – 16 yaşındayken aldığın o kolyenin içinde
    Next to your heartbeat
    – Kalp atışının yanında
    Where I should be
    – Olmam gereken yerde
    Keep it deep within your soul
    – Ruhunun en derininde sakla.

    And if you hurt me
    – Ve eğer beni incitirsen
    That’s OK, baby, only words bleed
    – Sorun değil bebeğim, sadece kelimeler kanar
    Inside these pages you just hold me
    – Beni sadce bu sayfaların içinde tut
    And I won’t ever let you go
    – Gitmene asla izin vermeyeceğim

    When I’m away
    – Gittiğimde
    I will remember how you kissed me
    – beni nasıl öptüğünü hep hatırlayacağım
    Under the lamppost, Back on 6th Street
    – Altıncı sokakta, sokak lambasının altında
    Hearing you whisper through the phone,
    – Telefona fısıldadığını duyuyorum

    “Wait for me to come home.”
    – Eve gelmemi bekle

  • The View From The Afternoon – Arctic Monkeys Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    The View From The Afternoon – Arctic Monkeys Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Anticipation has a habit to set you up
    – Beklentinin sizi ayarlamak için bir alışkanlığı vardır
    For disappointment in evening entertainment but
    – Akşam eğlencesinde hayal kırıklığı için ama
    Tonight there’ll be some love
    – Bu gece biraz aşk olacak
    Tonight there’ll be a ruckus yeah
    – Bu gece bir gürültü olacak evet
    Regardless of what’s gone before
    – Daha önce ne olduğuna bakılmaksızın
    I want to see all of the things that we’ve already seen
    – Daha önce gördüğümüz her şeyi görmek istiyorum
    Lairy girls hung out the window of a limousine
    – Küçük kızlar bir limuzinin penceresinden dışarı asılı
    Because it’s fancy dress
    – Çünkü bu süslü elbise
    And they’re all looking proper good in bunny ears and devil horns and hats
    – Ve hepsi tavşan kulaklarında, şeytan boynuzlarında ve şapkalarında güzel görünüyorlar

    Anticipation has a habit to set you up
    – Beklentinin sizi ayarlamak için bir alışkanlığı vardır
    For disappointment in evening entertainment but
    – Akşam eğlencesinde hayal kırıklığı için ama
    Tonight there’ll be some love
    – Bu gece biraz aşk olacak
    Tonight there’ll be a ruckus yeah
    – Bu gece bir gürültü olacak evet
    Regardless of what’s gone before
    – Daha önce ne olduğuna bakılmaksızın
    I want to see all of the things that we’ve already seen
    – Daha önce gördüğümüz her şeyi görmek istiyorum
    I want to see you take the jackpot out the fruit machine
    – Büyük ikramiyeyi meyve makinesinden çıkarmanı istiyorum
    And put it all back in
    – Ve hepsini geri koy
    You’ve got to understand that you can never beat the bandit no
    – Asla haydutu yenemeyeceğini anlamalısın, hayır

    And she won’t be surprised, no she won’t be shocked
    – Ve şaşırmayacak, hayır şok olmayacak
    When she pulled the star off she impressed the lot
    – Yıldızı çektiğinde çok etkiledi

    And all you said you know she drank the lot
    Ve tüm söylediğin çok içtiğini biliyorsun

    Bear that in mind tonight, bear that in mind
    – Aklınızda bulundurun bu gece, aklınızda bulundurun
    You should bear that in mind tonight, bear that in mind
    – Bunu bu gece aklınızda bulundurmalısınız, aklınızda bulundurun
    See you can pour your heart out but a reason it would block
    – Gördün mü kalbini dışarı dökebilirsin ama engel olmasının bir nedeni
    Oh you shagged her after nine o’clock?
    – Oh, saat dokuzdan sonra onunla yattın mı?

    Anticipation has a habit to set you up
    – Beklentinin sizi ayarlamak için bir alışkanlığı vardır
    For disappointment in evening entertainment but
    – Akşam eğlencesinde hayal kırıklığı için ama
    Tonight there’ll be some love
    – Bu gece biraz aşk olacak
    Tonight there’ll be a ruckus yeah
    – Bu gece bir gürültü olacak evet
    Regardless of what’s gone before
    – Daha önce ne olduğuna bakılmaksızın

    And she won’t be surprised, no she won’t be shocked
    – Ve şaşırmayacak, hayır şok olmayacak
    When she pulled the star off she impressed the lot
    – Yıldızı çektiğinde çok etkiledi

    And all you said you know she drank the lot
    – Ve tüm söylediğin çok içtiğini biliyorsun

    Bear that in mind tonight, bear that in mind
    – Aklınızda bulundurun bu gece, aklınızda bulundurun
    You should bear that in mind tonight, bear that in mind
    – Bunu bu gece aklınızda bulundurmalısınız, aklınızda bulundurun
    You can pour your heart out about three o’clock
    – Saat üç gibi kalbini dökebilirsin


  • Dusk Till Dawn – Sia, Zayn Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Dusk Till Dawn – Sia, Zayn Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Not tryna be indie*
    – İndie olmaya çalışmıyorum
    Not tryna be cool
    – Havalı olmaya çalışmıyorum
    Just tryna be in this
    – Sadece bunun içinde olmaya çalışıyorum
    Tell me how you choose
    – Bana nasıl seçtiğini söyle
    Can you feel why you’re in this
    – Sen neden bunun içinde olduğunu hissedebiliyor musun?
    Can you feel it through
    – Sen de hissedebiliyor musun?

    All of the windows
    – Bütün pencereler
    Inside this room
    – Bu odanın içinde
    ‘Cause I wanna touch you, baby
    – Çünkü sana dokunmak istiyorum bebeğim
    And I wanna feel you, too
    – Ben de seni hissetmek istiyorum
    I wanna see the sunrise and your sins
    – Güneşin doğuşunu ve günahlarını görmek istiyorum
    Just me and you
    – Sadece ben ve sen
    Light it up, on the run
    – Işıkları aç, yolda
    Let’s make love, tonight
    – Haydi sevişelim, bu gece
    Make it up, fall in love, try
    – Bir arada olalım, aşık olalım,deneyelim
    But you’ll never be alone
    – Ama sen asla yalnız olmayacaksın
    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    Baby, I’m right here
    – Bebeğim tam buradayım
    I’ll hold you when things go wrong
    – Eğer bir şeyler ters giderse seni tutacağım
    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    Baby, I’m right here
    – Bebeğim tam buradayım
    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    Baby, I’m right here
    – Bebeğim tam buradayım
    We were shut like a jacket
    – Biz ceket gibi kapandık
    So do your zip
    – Yani, fermuarı çek
    We will roll down the rapids
    – Suyun en coşkulu olduğu yere yuvarlanalım
    To find a wave that fits
    – Bize uyan dalgayı bulmak için
    Can you feel where the wind is
    – Rüzgarın nereden estiğini hissedebiliyor musun?
    Can you feel it through
    – Sen de hissedebiliyor musun?
    All of the windows
    – Tüm pencereler
    Inside this room
    – Bu odanın içinde
    ‘Cause I wanna touch you, baby
    – Çünkü sana dokunmak istiyorum bebeğim
    And I wanna feel you, too
    – Ben de seni hissetmek istiyorum
    I wanna see the sunrise and your sins
    – Güneşin doğuşunu ve günahlarını görmek istiyorum
    Just me and you
    – Sadece ben ve sen
    Light it up, on the run
    – Işıkları aç, yolda
    Let’s make love, tonight
    – Haydi sevişelim, bu gece
    Make it up, fall in love, try
    – Bir arada olalım, aşık olalım,deneyelim
    But you’ll never be alone
    – Ama sen asla yalnız olmayacaksın
    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    Baby, I’m right here
    – Bebeğim tam buradayım
    I’ll hold you when things go wrong
    – Eğer bir şeyler ters giderse seni tutacağım
    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    Baby, I’m right here
    – Bebeğim tam buradayım

    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    Baby, I’m right here
    – Bebeğim tam buradayım
    Go, give love to your body
    – Git ve bedenine aşkı ver
    It’s only you that can stop it
    – Bunu durdurabilecek tek kişi sensin
    Go, give love to your body
    – Git ve bedenine aşkı ver
    It’s only you that can stop it
    – Bunu durdurabilecek tek kişi sensin
    Go, give love to your body
    – Git ve bedenine aşkı ver
    It’s only you that can stop it
    – Bunu durdurabilecek tek kişi sensin
    Go, give love to your body
    – Git ve bedenine aşkı ver
    Go, give love to your body
    – Git ve bedenine aşkı ver

    But you’ll never be alone
    – Ama sen asla yalnız olmayacaksın
    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    Baby, I’m right here
    – Bebeğim tam buradayım
    I’ll hold you when things go wrong
    – Eğer bir şeyler ters giderse seni tutacağım
    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    I’ll be with you from dusk till dawn
    – Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım
    Baby, I’m right here
    – Bebeğim tam buradayım

  • Mien Da Eli Nesyik – Nancy Ajram Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Mien Da Eli Nesyik – Nancy Ajram Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Min da eli nesyik
    – Kim unutmuş ki seni

    Taaraf law elbi byetkelam
    – Biliyor musun ,eğer kalbim konuşsaydı
    Kan rod alik
    – Sana cevap verirdi
    Min da eli nesyik
    – Kim unutmuş ki seni
    Able ma netaadeb
    – Tartışmadan önce barışalım
    Tab salem Allah yekhalik
    – Allah bağışlasın seni
    Wa amelek eih
    – Ne yapacağım ben,seninle;
    Baoul ansa we ma ansash leih hawak lessa
    – Unutacağım dedim ama neden aşkını unutamıyorum?

    ena aysha alih
    – Ben senin için yaşıyorum
    We mosh hassa eni adar aysh gheir bih
    – Ama senden başkasıyla yaşayabileceğimi sanmıyorum
    Law adou senin
    – Yıllar geçse bile
    elbi mhalefni eni ma kemal gheir wana wayek
    – Kalbim,seninle olacağına yemin ettirdi
    Taaraf law min asemni alik
    – Biliyor musun kim sana sana sertleşmemi istedi
    Mahma yeamel
    – Ne olursa olsun
    Ena mesh hansak
    – Seni unutmam

  • Enta Eih – Nancy Ajram Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Enta Eih – Nancy Ajram Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Enta eih mesh kfaya aalaik
    what are you (how cruel are you) Is it not enough
    – Nesin sen? (Nasıl bir zalimsin?) Yeterli değil mi

    Tegrahni haram aalaik enta eeih
    That you hurt me? Have pity. How cruel are you?
    – Bana bu kadar zulmetmen? Merhamet et. Nasıl bir zalimsin sen?

    Enta laih dimooai habeebi tehoun aalaik
    Why my love, is it so easy for you to bring me to tears
    – Neden aşkım, beni gözyaşları içinde bırakmak senin için çok mu basit

    Tab w laih ana radya enak tegrahni w roohi feek
    And why do I accept that you hurt me when my soul is part of you
    – Peki neden kalbimde bir yerin varken bana zulmetmeni kabul ediyorum

    Tab w laih yaani eih radya beaazabi bain edaik
    And why am I accepting this torment at your hands?
    – Ellerinden gelen bu acıyı neden kabul ediyorum?

    Law kan da hob ya waili mino
    If this is love, my misery is from it
    – Eğer bu aşksa, çektiğim acı ondandır.

    W law kan da zanbi matoub aano
    And if I am too blame, I cannot say never again
    – Ve eğer suçluysam bile, tövbe edeceğimi söyleyemem.

    Law kan naseebi aaeesh fey gerah
    And if it is my lot to live in torment
    – Ve eğer acıyla yaşamak benim kaderimse

    Hayaeesh fey gerah
    I shall live in torment
    – Acı çekerek yaşayacağım

    Mesh haram mesh haram enak tekhdaani fey hobi leek
    Have you no pity?
    – Hiç merhametin yok mu?
    Have you no shame that you cheat me knowing the love I have for you
    – Sana o kadar aşık olduğumu bilipte beni aldatman seni hiç utandırmıyor mu?

    Mesh haram elgharam wel seneen hayati w 3ashi eleek
    Is it not a shame, the passion and the years and longing that I am living for you?
    – Sana olan tutkum, hasretim, arzum, senin için yaşamam utanç verici değil mi?

    Daa awam wala kan leaaba fey hayatak yetdaweek
    Was the love lost completely? Or has it been a game
    – Bu aşk tamamen bitti mi? Yoksa sadece bir oyun mu oldu

    Daa awam el hanan w hodni albi w amali feek
    Was the love and tenderness and my heart and faith in you all lost?
    – Bana olan inancın, bağlılığın, şefkatin, aşkın sona mı erdi?

    Law kan da hob ya waili mino
    If this is love, my misery is from it
    – Eğer bu aşksa, çektiğim acı ondandır.

    W law kan da zanbi matoub aano
    And if I am to blame, I cannot say never again
    – Ve eğer suçluysam bile, tövbe edeceğimi söyleyemem.

    Law kan naseebi aaeesh fey gerah
    And if it is my lot to live in torment
    – Ve eğer acıyla yaşamak benim kaderimse

    Hayaeesh fey gerah
    I shall live in torment
    – Acı çekerek yaşayacağım

  • Nu – Man o To – Nu Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Nu – Man o To – Nu Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    The pleasant moment of sitting in front of the door, me and you.
    – Saadet zamanı: avluya doğru oturmuşuz, sen ve ben
    With two figures and two faces, with one life, me and you.
    – Endamımız çift, sûretimiz çift, ruhumuz tek, sen ve ben
    Joyful and careless, free from distracting myths, me and you.
    – Bulandıran palavralardan azade, gamsız bir keyif, sen ve ben
    Me and you, without us (ego), gather because of virtu (love)
    – Sen ve ben, ne sen varsın ne de ben, bir olmuşuz aşk elinden

  • Baby I’m Yours – Arctic Monkeys Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Baby I’m Yours – Arctic Monkeys Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Baby, I’m yours (baby, I’m yours)
    – Bebeğim seninim (bebeğim seninim)
    And I’ll be yours (yours) until the stars fall from the sky,
    – Ve gökyüzünden yıldızlar düşene kadar senin olacağım,
    Yours (yours) until the rivers all run dry
    – Bütün nehirler kuruyana kadar senin
    In other words, until I die
    – Diğer dünyada, ölene kadar

    Baby, I’m yours (baby, I’m yours)
    – Bebeğim seninim ( bebeğim seninim)
    And I’ll be yours (yours) until the sun no longer shines,
    – Ve güneş uzun zaman parlamayana kadar senin olacağım
    Yours (yours) until the poets run out of rhyme
    – Şairler uyaklardan dışarı koşana kadar senin
    In other words, until the end of time
    – Diğer dünyada, zamanın sonuna kadar

    I’m gonna stay right here by your side,
    – Seninle burada kalacağım
    Do my best to keep you satisfied
    – Tahmin ettiğinin tutması için en iyimi yap
    Nothin’ in the world can drive me away
    – Dünyadaki hiçbir şey uzakta beni süremez
    ‘Cause every day, you’ll hear me say
    – Çünkü her gün, söylediklerimi duyacaksın

    Baby, I’m yours (baby, I’m yours)
    – Bebeğim seninim ( bebeğim seninim)
    And I’ll be yours (yours) until two and two is three,
    – Ve iki ve iki üç olana kadar seninim
    Yours (yours) until the mountains crumble to the sea
    – Dağlar denize ufalanana kadar senin
    In other words, until eternity
    – Diğer dünyada, sonsuzluğa kadar

    Baby, I’m yours
    – Bebeğim seninim
    ‘Til the stars fall from the sky
    – Hala gökyüzünden yıldızlar düşer
    Baby, I’m yours
    – Bebeğim seninim
    ‘Til the rivers all run dry
    – Hala nehirler kurur
    Baby, I’m yours
    – Bebeğim seninim
    ‘Til the sun no longer shines
    – Hala güneş uzun zamandır parlamaz
    Baby, I’m yours
    – Bebeğim seninim
    ‘Til the poets run out of rhyme
    – Hala şairler uyaklardan dışarı koşar
    (fade out)
    – Soluklaştır

  • Riot Van – Arctic Monkeys Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Riot Van – Arctic Monkeys Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Up rolled the riot van
    – Yuvarlanan minibüs olan kargaşa yukarıya
    And sparked excitement in the boys
    – Ve oğlanlarda heyecan kıvılcım saçtı
    But the policemen look annoyed
    – Ama bakışın kızdırdığı polisler
    Perhaps these are ones they should avoid
    – Bunlar muhtemelen, onların kaçınmalı olduğu olanlardır

    They got a chase last night from men with truncheon’s dressed in hats
    – Onlar, bir av aldı, copla adamlardan geçen gece, şapkalarda giyindi
    They didn’t do that much wrong, still ran away though for the laugh
    – Onlar, yap o kadarı yanlış olarak, buna rağmen gülüş için sakinleştir kaçtı

    “please just stop talking
    – “lütfen yerinde durdur konuşan
    Because they won’t find us if you do
    – Eğer sen onların, bizi bulmayacak olduğu için yaparsan
    Oh those silly boys in blue
    – Oh o aptal mavide oğlanlar
    Well they won’t catch me and you”
    – Onlar iyinin olduğu ben ve seni yakalamayacak

    “have you been drinking son, you don’t look old enough to me”
    – “sen, oğlu içen oldun mu, sen bak yaşlı ben olan yeterli şey yapmazsın”
    “i’m sorry officer is there a certain age you’re supposed to be?… nobody told me”
    – “ben, memurun, orada kesin senin varsay olunduğun bir yaş olduğundan üzgünüm? hiç kimsenin, bana söylemediği…”

    Up rolled the riot van
    – Yuvarlanan minibüs olan kargaşa yukarıya
    And these lads just wind the coppers up
    – Ve bu yerinde delikanlılar bakırların yukarıya olduğu rüzgar
    Ask why they don’t catch proper crooks
    – Onların yakala uygun sopalar neden yapmadığı sor
    Get their address and their name’s took
    – Onların adres al, ve onların isim alınır
    But they couldn’t care less
    – Ama onlar, önemse daha az yapamazdı

    He got thrown in the riot van
    O, kargaşayı minibüs atıldı
    And all the coppers kicked him in
    – Ve bütün bakırlar, içeride onu tekmeledi
    And there was no way he could win
    – Ve oradaydı, o hiçbir şekilde kazanamazdı
    Just had to take it on the chin
    – Sadece, onu çene al zorunda olan oldu

  • 505 – Arctic Monkeys Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    505 – Arctic Monkeys Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Im going back to 505,
    – 505e dönüyorum
    If its a 7 hour flight or a 45 minute drive,
    – 7 saatlik bir uçuş ya da 45 dakikalık bir sürüşle
    In my imagination youre waiting lying on your side,
    – Hayalimde yerinde uzanmış bekliyorsun
    With your hands between your thighs,
    – Ellerin bacaklarının arasında

    Stopwait a sec,
    – Dur ve bekle bir saniye
    Oh when you look at me that my darling,
    – Bana böyle baktığında
    What did you expect,
    – Ne ummuştun?
    I probably still adore you with you hand around my neck,
    – Muhtemelen hala tapıyorum sana, ellerini boynumda gezdirdiğinde
    Or I did last time I checked,
    – En azından son seferinde öyleydi

    Not shy of a spark,
    – Bir nebze olsun utangaç değilim
    A knife twists at the thought that I should fall short of the mark,
    – Bıçak bükülüyor notumun kırılacağı düşüncesiyle
    Frightened by the bite though its no harsher than the bark,
    – Isırıktan korkmuştum, havlamadan daha yıpratıcı olmasa da
    Middle of adventure, such a perfect place to start,
    – Maceranın ortası, başlamak için öylesi harika bi yer

    Im going back to 505,
    – 505e dönüyorum
    If its a 7 hour flight or a 45 minute drive,
    – 7 saatlik bir uçuş ya da 45 dakikalık bir sürüşle
    In my imagination youre waiting lying on your side,
    – Hayalimde yerinde uzanmış bekliyorsun
    With your hands between your thighs,
    – Ellerin bacaklarının arasında

    But I crumble completely when you cry,
    – Ama ben tamamen mahvoluyorum sen ağlayınca
    It seems once again youve had to greet me with goodbye,
    – Görünüyor ki beni bir kez daha hoşçakal diyerek karşılamak zorunda kalmıştın
    Im always just about to gospoil a suprise,
    – Her zaman erken gidip sürprizi mahvediyorum
    Take my hands off of your eyes too soon,
    – Gözlerini ellerimden çek bir an önce

    Im going back to 505,
    – 505e dönüyorum
    If its a 7 hour flight or a 45 minute drive,
    – 7 saatlik bir uçuş ya da 45 dakikalık bir sürüşle
    In my imagination youre waiting lying on your side,
    – Hayalimde yerinde uzanmış bekliyorsun
    With your hands between your thighsa smile
    – Ellerin bacaklarının arasında ve bir gülümsemeyle

  • Teddy Picker – Arctic Monkeys Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Teddy Picker – Arctic Monkeys Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Despair to the point till they provoke
    – Tahrik ettikleri noktaya kadar umutsuzluk
    The punchline before they have told the joke
    – Son cümle,fıkranın kendisinden de önce
    The sheer desperation to be seen
    – Devasa umutsuzluk görülmeye değer
    Staring at the television screen
    – Televizyon ekranına bakarken

    Despair to the point where they provoke
    – Tahrik ettikleri noktaya kadar umutsuzluk
    You to tell the fucking punchline before you have told the joke
    – Son cümleyi söylüyorsun fıkrayı anlatmadan önce
    Sorry sunshine it doesn’t exist
    – Üzgünüm gün ışığı yok
    It wasn’t in the top 100 list
    – İlk 100 de yoktu

    And it’s the thousandth time and it’s even bolder,
    – Bininci seferi artık ve daha da cesur
    Don’t be surprised when you get bent over,
    – Hiç şaşırma seni eğip büktüklerinde
    He told ya, that you were gagging for it
    – Sana demişti,senin ona güldüğünü

    She saw it and she grabbed it and it wasn’t what it seemed
    – Kız gördü ve tuttu ama o göründüğü şey değildi
    The kids all dream of making it, whatever that means
    – çocuklar hep onun hayalini kurdular,artık ne demekse
    Another variation on a theme
    – Bir temanın farklı varyasyonu
    A tangle on the television and the magazine
    – Televizyon ve dergi arasında bir düğüm
    D’you reckon that they do it for a joke?
    – Tahmin edebiliyor musun bunu şaka olsun diye yaptıklarını?
    D’you reckon that they make ’em take an oath?
    – Tahmin edebiliyor musun onlara şu yemini ettirdiklerini?
    That says “we are defenders
    – “Biz muhafızlarıyız”
    Of any poseur or professional pretender around”
    – Hangi pozcu ve profesyonel numaracı varsa etrafta”

    When did your list replace the twist and turn?
    – Ne zaman listeniz sürpriz dönüşlerin yerini aldı?
    Ah the fist, replaced the kissed-on concern
    – Ah yumruk da öpülme telaşının
    And if you’re bothered, I don’t want your prayers
    – Ve rahatsız olduysan senin dualarını istemiyorum
    Save it for the morning after
    – Onu ertesi güne sakla

    And it’s the thousandth time and it’s even bolder,
    – Bininci seferi artık ve daha da cesur
    Don’t be surprised when you get bent over,
    – Hiç şaşırma seni eğip büktüklerinde
    He told ya, that you were gagging for it
    – Sana demişti,senin ona güldüğünü

    Lets have a game on the Teddy Picker
    – Haydi oyuncak ayı kazanma oyununu oynayalım
    Not quick enough can I have it quicker?
    – Yeterince çabuk değil,daha çabuk alabilir miyim?
    Already thick and you’re getting thicker
    – Yeterince kalınsın ve daha da kalınlaşıyorsun

    Asuming that all things are equal,
    – Her şeyin eşit olduğunu kabul ederek
    Who’d want to be men of the people
    – Kim insanların arasında adam olmak ister ki
    When there’s people like you?
    – İnsanlar senin gibiyken?