Blog

  • Bangers Only & Lil Rxspy – ​roxstar Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Bangers Only & Lil Rxspy – ​roxstar Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    And I like pain okay, but it don’t phase me
    – Ve acıyı severim tamam, ama beni geliştirmiyor
    So, come blow me away before you take me
    – Öyleyse, gel beni şaşkına uğrat, götürmeden önce
    On another date, cause girl you make me
    – Başka bir randevuya, çünkü kızım sen beni
    Wanna go insane, uh-oh, baby
    – Çıldırtmak istiyorsun, uh oh bebeğim

    Lost in my head, I’ve been lost with you
    – Kafamda kayboldum, seninle birlikte kayıbım
    I’m getting head from a bitch that I barely know
    – Az çok tanıdığım bir orospu bana sakso çekiyor
    I’m getting over her, yeah, I’m over you
    – Ondan kurtuluyorum, evet, senin üstündeyim
    Cause I’m a roxstar bitch, I don’t know bout you, yeah
    – Çünkü ben bir roxstarım sürtük, seni bilemem, evet

    Cause I’m a roxstar bitch, I don’t know bout you
    – Çünkü ben bir roxstarım sürtük, seni bilemem, evet
    I’m with a new bitch daily, drifting Bentley coupes
    – Her gün yeni bir fahişeyle birlikteyim, Bentley spor arabamla drift atıyorum
    I’m with ya main hoe, bitch, I don’t fuck with you
    – Senin orospunla birlikteyim, sürtük, dalga geçmiyorum
    Cause I’ve been fucked up heavy screaming in the booth, yeah
    – Çünkü kabinde çığlıklar atarak götü başı dağıttım, evet

    And I’ve got labels on my dick
    – Ve sikimin üzerinde etiketler var
    But baby I don’t wanna sign
    – Ama bebeğim imzalamak istemiyorum
    You think I give a fuck
    – Seni siklediğimi düşünüyorsun
    But honestly I’m keeping mine
    – Ama dürüst olmak gerekirse, benimkini tutuyorum
    You’re running out of luck
    – Şansını tüketiyorsun
    These bitches running out of time
    – Bu sürtüklerin zamanı tükeniyor
    You’re running out of fucks
    – Sikişlerin tükeniyor
    So baby, I can’t give you mine
    – Yani bebeğim, sana benimkini veremem

    A roxstar Chevy sike, a two-door coupe
    – Bir roxstar Chevy’si, iki kapılı bir spor araba
    I’m in a house in the hills, we can play some hoops
    – Tepelerde bir evdeyim, biraz basketbol oynayabiliriz
    I’m at the lake with your bitch
    – Senin sürtüğünle bir göldeyim
    I’m sorry dude
    – Üzgünüm adamım
    That I’m a roxstar, bitch, I thought you already knew, yeah
    – Ben bir roxstarım, sürtük, bunu zaten bildiğini sanıyordum, evet

    That I’m a roxstar, bitch, I thought you already knew
    – Ben bir roxstarım, sürtük, bunu zaten bildiğini sanıyordum
    That I’m a roxstar, bitch I thought you already knew
    – Ben bir roxstarım, sürtük, bunu zaten bildiğini sanıyordum
    That I’m a roxstar, bitch
    – Ben bir roxstarım, sürtük
    Ooo
    – Ooo
    That I’m a roxstar, bitch
    – Ben bir roxstarım, sürtük
    Blah
    – Blah

    Lost in my head, I’ve been lost with you
    – Kafamda kayboldum, seninle birlikte kayıbım
    I’m getting head from a bitch that I barely know
    – Az çok tanıdığım bir orospu bana sakso çekiyor
    I’m getting over her, yeah, I’m over you
    – Ondan kurtuluyorum, evet, senin üstündeyim
    Cause I’m a roxstar, bitch, I don’t know bout you, yeah
    – Çünkü ben bir roxstarım sürtük, seni bilemem, evet

    Cause I’m a roxstar, bitch, I don’t know bout you
    – Çünkü ben bir roxstarım sürtük, seni bilemem, evet
    I’m with a new bitch daily, drifting Bentley coupes
    – Her gün yeni bir fahişeyle birlikteyim, Bentley spor arabamla drift atıyorum
    I’m with ya main hoe, bitch, I don’t fuck with you
    – Senin orospunla birlikteyim, sürtük, dalga geçmiyorum
    Cause I’ve been fucked up heavy screaming in the booth, yeah
    – Çünkü kabinde çığlıklar atarak götü başı dağıttım, evet

    Yeah, yeah
    – Evet evet
    Yeah, yeah
    – Evet evet
    I’m getting head from a bitch that I barely know
    – Zar zor tanıdığım bir orospudan kafa alıyorum

  • Mild High Club – Homage Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Mild High Club – Homage Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Someone wrote this song before
    – Birisi bu şarkıyı daha önce yazmıştı
    And I could tell you where it’s from
    – Ve nereden olduğunu söyleyebilirim.
    The 4-7-3-6-2-5-1 to put my mind at ease
    – 4-7-3-6-2-5-1 aklımı rahatlatmak için
    Please just have a laugh with me
    – Lütfen sadece benimle gül

    ‘Cause you know I’m borrowing by now
    – Çünkü biliyorsun şu ana kadar ödünç alıyorum
    These sounds, have already crowned
    – Bu sesler, çoktan taçlandırılmış.
    Come on, it’s a silly dream
    – Hadi ama aptalca bir rüya
    Dreaming of the imagery unfound
    – Görüntülerin bulunamamış hayaller kurmak

    The view sits nice from that cloud
    – Manzara o buluttan güzel
    And if you want a piece of my thoughts
    – Ve eğer düşüncelerimin bir parçasını istersen
    There’s a coin worth flipping
    – Çevirmeye değer bir bozukluk var.
    Why don’t you toss?
    – Neden yazı tura atmıyorsun?
    Please just have a laugh with me
    – Lütfen sadece benimle gül
    ‘Cause you know I’m borrowing by now
    – Çünkü biliyorsun şu ana kadar ödünç alıyorum
    These sounds, have already crowned
    – Bu sesler, çoktan taçlandırılmış.
    Come on, it’s a silly dream
    – Hadi ama aptalca bir rüya

    Dreaming of the imagery unfound
    – Görüntülerin bulunamamış hayaller kurmak
    The view sits nice from that cloud
    – Manzara o buluttan güzel
    And if you want a piece of my thoughts
    – Ve eğer düşüncelerimin bir parçasını istersen
    There’s a coin worth flipping
    – Çevirmeye değer bir bozukluk var.
    Why don’t you toss?
    – Neden yazı tura atmıyorsun?

  • Daði Freyr – Think About Things Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Daði Freyr – Think About Things Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Baby, I can’t wait to know
    – Bebeğim, seni tanımak için sabırsızlanıyorum
    Believe me, I’ll always be there, so
    – İnan bana, hep yanında olacağım, o yüzden

    Though I know I love you
    – Seni sevdiğimi bilsem de
    I find it hard to see how you feel about me
    – Benim hakkımda ne hissettiğini sezmek zor
    ‘Cause I don’t understand you;
    – Çünkü seni anlamıyorum
    Oh, you are yet to learn how to speak
    – Biz ilk tanıştığımız zaman
    When we first met
    – Nasıl konuşulacağını yeni öğrenmiştin
    I will never forget
    – Asla unutmayacağım
    ‘Cause even though I didn’t know you yet
    – Çünkü seni daha tanımıyor olsam bile
    We were bound together, then and forever
    – O zamandan sonsuza dek biz birbirimize bağlıydık
    And I could never let you go
    – Ve seni asla bırakmazdım

    Baby, I can’t wait to know
    – Bebeğim, seni tanımak için sabırsızlanıyorum
    What do you think about things?
    – Bunlar hakkında ne düşünüyorsun?
    Believe me, I will always be there, so
    – İnan bana, hep yanında olacağım, o yüzden
    You can tell me anything and I’ll listen
    – Bana her şeyi söyleyebilirsin ve ben dinlerim
    When we are together
    – Biz birlikteyken
    There isn’t anywhere that I would rather be
    – Olmak isteyeceğim başka hiçbir yer yok

    Three birds of a feather
    – Bir tüyün üç kuşu
    I just hope you enjoy our company
    – Sadece şirketimizde eğlenebileceğini umuyorum
    It’s been some time
    – Biraz zaman geçti
    And though hard to define
    – Ve tanımlamak zor olsa da
    As if the stars have started to align
    – Yıldızlar hizaya girmeye başlamışçasına

    We are bound together, now and forever
    – Biz birbirimize bağlandık,şimdi ve sonsuza kadar
    And I will never let you go
    – Ve asla gitmene izin vermeyeceğim
    Baby, I can’t wait to know
    – Bebeğim, seni tanımak için sabırsızlanıyorum
    What do you think about things?
    – Bunlar hakkında ne düşünüyorsun?
    Believe me, I will always be there, so
    – İnan bana, hep yanında olacağım, o yüzden
    You can tell me anything and I’ll listen
    – Bana her şeyi söyleyebilirsin ve ben dinlerim
    I might even know what to say
    – Belki de ne söyleyeceğimi bilirim
    But either way, at least I’ll be there
    – Ne olursa olsun, en azından orada olacağım

    Baby, I can’t wait to know
    – Bebeğim, seni tanımak için sabırsızlanıyorum
    What do you think about things?
    – Bunlar hakkında ne düşünüyorsun?
    Believe me, I will always be there, so
    – İnan bana, hep yanında olacağım, o yüzden
    You can tell me anything and I’ll listen
    – Bana her şeyi söyleyebilirsin ve ben dinlerim

  • Surfaces – Sunday Best Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Surfaces – Sunday Best Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Good, feeling good
    – Güzel, güzel hissediyorum
    Ay, feeling good, like I should
    – Ay iyi hissediyorum olması gerektiği gibi

    Went and took a walk around the neighbourhood
    – Gittim ve mahallede komşularla yürüdüm
    Feeling blessed, never stressed
    – Kutsanmış hissediyorum, asla stresli değilim
    Got that sunshine on my Sunday best (yeah)
    – Pazar günümde çok iyi güneş ışığını aldım (evet)
    Ay, everyday can be a better day despite the challenge
    – Ay, mücadeleye rağmen her gün daha iyi olabilirim
    All you gotta do is leave it better than you found it
    – Yapman gereken şey sadece bulduğundan daha iyi bırakmak

    It’s gonna get difficult to stand but hold your balance
    – Ayakta durmak zor olacak ama dengeni koru
    I just say whatever ’cause there is no way around it
    – Neyse diyorum çünkü başka yol yok
    E-e-everyone falls down sometimes
    – Bazen herkes düşer
    But you just gotta know it’ll all be fine
    – Ama bilmelisin ki her şey iyi olacak
    It’s okay, uh-huh, uh, uh
    – Sorun yok uh uh uh
    It’s okay, it’s okay
    – O iyi , o iyi
    Ay, feeling good, like I should
    – Ay, iyi hissediyorum olması gerektiği gibi

    Went and took a walk around the neighbourhood
    – Gittim ve mahallede komşularla yürüdüm
    Feeling blessed, never stressed
    – Kutsanmış hissediyorum, asla stresli değilim
    Got that sunshine on my Sunday best
    – Pazar günümde çok iyi güneş ışığını aldım 
    Ay, somedays you wake up
    – Ay, bazı günler seni uyandırır
    And nothing works, you feel surrounded
    – Ve hiçbir şey işlemez,etrafını sarmış gibi hissedersin
    Gotta give your feet some gravity to get you grounded
    – Kendini tutup biraz yerde hissetmelisin

    Keep good things inside your ears
    – İyi şeyleri kulağının içinde tut
    Just like the waves and sound did
    – Tıpkı dalgaları tuttuğun gibi ve sesleri
    And just say whatever ’cause there is no way around it
    – Sadece boşver de çünkü başka yolu yok
    E-e-everyone falls down sometimes
    – Bazen herkes düşer
    But you just gotta know it’ll all be fine
    – Ama bilmelisin ki her şey iyi olacak
    It’s okay, uh-huh, uh, uh
    – Sorun yok uh uh uh
    It’s okay, it’s okay
    – O iyi , o iyi
    Ay, feeling good, like I should
    – Ay iyi hissediyorum olması gerektiği gibi
    Went and took a walk around the neighbourhood
    – Gittim ve mahallede komşularla yürüdüm

    Feeling blessed, (Ay) never stressed
    – Kutsanmış hissediyorum,(Ay) stressiz
    Got that sunshine on my Sunday best
    – Pazar günümde çok iyi güneş ışığını aldım 
    Ay, feeling good, like I should
    – Ay iyi hissediyorum olması gerektiği gibi
    Went and took a walk around the neighbourhood
    – Gittim ve mahallede komşularla yürüdüm
    Feeling blessed, never stressed
    – Kutsanmış hissediyorum, asla stresli değilim
    Got that sunshine on my Sunday best
    – Pazar günümde çok iyi güneş ışığını aldım 

  • Bad Bunny – Yo Perreo Sola Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Bad Bunny – Yo Perreo Sola Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Ante’ tú me pichaba’ (Tú me pichaba’)
    – Beni görmezden gelirdin (Görmezden gelirdin)
    Ahora yo picheo (mmh, nah)
    – Şimdi ben görmezden geliyorum (mmh, nah)
    Antes tú no quería’ (No quería’)
    – Önceden istemezdin (İstemezdin)

    Ahora yo no quiero (mmh, no)
    – Şimdi ben istemiyorum (mmh, no)
    Ante’ tú me pichaba’ (-chaba’)
    – ‘Beni etkiledin’ önce (-chaba ‘)
    Ahora yo picheo (Ja, ja)
    – Şimdi alay ediyorum (Ha ha)
    Antes tú no quería’ (Ey)
    – Sen istemezdin (Ey)
    Ahora yo no quiero
    – Şimdi ben istemiyorum
    No, tranqui
    – Hayır, rahatla
    Yo perreo sola (Hmm, ey)
    – Tek başıma Twerk yapıyorum
    Yo perreo sola (Perreo sola; ja, ja; mmh-mmh)
    – Tek başıma twerk yapıyorum (ja, ja; mmh-mmh)

    Yo perreo sola (Ja, ja, mmh; ey)
    – Tek başıma twerk yapıyorum (Ha, ha, mmh-ey)
    Yo perreo sola (Perreo sola)
    – Tek başıma twerk yapıyorum
    Okay, okay, ey, ey, ey
    – Tamam, tamam, ey, ey, ey
    Que ningún baboso se le pegue (No)
    – Yapışıp kalmasına izin verme (Hayır)
    La disco se prende cuando ella llegue (¡Wuh!)
    – O geldiğinde klup aydınlanır (wuh)
    A los hombres los tiene de hobby
    – Hobi olarak bir adamı var
    Una malcriá’ como Nairobi (Ja, ja)
    – Nairobi gibi bir velet (Ha ha)

    Y tú la ve’ bebiendo de la botella (Ey)
    – Ve onu şişeyi dikerken görürsün
    Los nene’ y las nena’ quieren con ella
    – Erkekler ve kızlar onu ister
    Tiene má’ de veinte, me enseño la cédula (Ajá)
    – 20’nin üstünde bana kimlik gösterdi
    Ey, del amor e’ una incrédula (¡Wuh!);
    – Hey, aşık olmaz ona inanmayın
    Ella está soltera antes que se pusiera de moda (Ey)
    – O bekar, moda olduğundan beri
    No cree en amor desde “Amorfoda” (No)
    – “Amorfoda” dan beri aşka inanmıyor
    El DJ la pone y se las sabe todas
    – DJ müzik çalıyor ve hepsini biliyor
    Se trepa en la mesa y que se jodan (Wuh)
    – Masaya çıkıyor ve umursamıyor
    En el perreo no se quita (¡No!)
    – Oynamadan uzağa gitmiyor
    Fuma y se pone bellaquita
    – İçiyor ve azıyor
    Te llama si te necesita
    – Eğer sana ihtiyacı varsa arıyor
    Pero por ahora está solita
    – Ama şimdilik yalnız

    Ella perrea sola (Wuh)
    – Tek başına twerk yapıyor (wuh)
    Ey, ey, ey, ey, ey, ey
    – Ey, ey, ey, ey, ey
    Ella perrea sola
    – Tek başına twerk yapıyor
    (Perrea sola, ella perrea sola, sola, sola)
    – (Tek başına twerk, tek başına twerk yapıyor, yanlız, yanlız)
    Ey, ella perrea sola
    – Ey, tek başına twerk yapıyor.
    Ey, ey, ey, ey, ey, ey
    – Ey, ey, ey, ey, ey
    Ella perrea sola (Ella perrea sola)
    – Tek başına twerk yapıyor(Tek başına twerk yapıyor)

    Ella perrea sola;
    – Tek başına twerk yapıyor
    Tiene una amiga problemática
    – Problemli bir arkadaşı var
    Y otra que casi ni habla (No)
    – Ve neredeyse hiç konuşmayan başka bir tane (Hayır);
    Pero las tre’ son una’ diabla’ (Prr)
    – Ama onların üçü şeytan;
    Y hoy se puso minifalda
    – Ve bugün mini etek giyiyor
    Los phillie’ en las Louis Vuitton los guarda
    – Louis Vuitton’daki Phillies’leri kurtardı
    Y me dice “papi” (Papi, sí; yes, yes)
    – Ve bana “baba” diyor (baba, evet, evet, evet)
    ‘Tá bien dura como Natti (Ah)
    – ‘Natti (Ah) kadar kısa sürer
    Borracha y loca, a ella no le importa (Wo)
    – Sarhoş ve çılgın, dünya umrunda değil (Wo)
    Vamo’ a perrear, la vida es corta, ey (Ho)
    – Hadi soytarılığa gidelim, hayat kısa, hey (Ho)
    Y me dice “papi” (Papi, sí; yes, yes)
    – Ve bana “baba” diyor (baba, evet, evet, evet)

    ‘Tá bien dura como Natti (Ah)
    – ‘Natti (Ah) kadar kısa sürer
    Despué’ de las doce no se comporta (Ey)
    – Saat on ikiden sonra umursamıyor (Hey)
    Vamo’ a perrear, la vida e’ corta (Woo)
    – Hadi soytarılığa gidelim, hayat kısa, hey (woo)
    Ante’ tú me pichaba’ (Tú me pichaba’)
    – ‘Beni etkiledin’ önce (-chaba ‘)
    Ahora yo picheo (Hmm, nah; loco)
    – Şimdi alay ediyorum (Ha ha)
    Ante’ tú no quería’ (¿Pero cuándo yo dije eso?)
    – Önce sen istemedin (Ama bunu ne zaman söyledim?)

    Ahora yo no quiero (Pero, pero; no)
    – Şimdi ben istemiyorum (Ama, ama; hayır)
    Ante’ tú me pichaba’ (Nah)
    – ‘Beni etkiledin’ önce (-chaba ‘)
    Ante’ tú me pichaba’ (Nah)
    – ‘Beni etkiledin’ önce (-chaba ‘)
    Ahora yo picheo (Yo nunca te he picha’o, mami)
    – Şimdi alay ediyorum (seninle asla alay etmedim)
    Ante’ tú no quería’ (Ay, Dio’)
    – ‘İstemedin’ öncesinde (Ay, Dio ‘)
    Ahora yo no quiero
    – Şimdi ben istemiyorum

    No, tranqui
    – Hayır, rahatla
    Yo perreo sola (Mmh, ey)
    ,– Tek başıma twerk yapıyorum
    Yo perreo sola (Perreo sola; ja, ja; mmh-mmh)
    – Tek başıma twerk yapıyorum (ja, ja; mmh-mmh)
    Yo perreo sola (Ja, ja, mmh; ey)
    – Tek başıma twerk yapıyorum (Ha, ha, mmh-ey)
    Yo perreo sola (Perreo sola)
    – Tek başıma twerk yapıyorum

  • Travis Scott – goosebumps ft. Kendrick Lamar Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Travis Scott – goosebumps ft. Kendrick Lamar Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I get those goosebumps every time, yeah, you come around, yeah
    – Tüylerim diken diken olduğunda, sen geliyorsun
    You ease my mind, you make everything feel fine
    – Kafamı sakinleştiriyorsun her şeyin iyi olmasını sağlıyorsun
    Worried ’bout those comments
    – Yorumlar hakkında endişeleniyorum
    I’m way too numb, yeah, it’s way too dumb, yeah
    – Bunun için fazla umursamazım, bu çok salakça, evet
    I get those goosebumps every time, I need the Heimlich
    – Tüylerin diken diken olduğu zamanlar, Heimlich’e ihtiyacım oluyor
    Throw that to the side, yeah
    – Boşver bunu, evet
    I get those goosebumps every time, yeah
    – Sen etrafta yokken, tüylerim diken diken oluyor
    When you’re not around (Straight up)
    – Beni boşverdiğinde, evet
    When you throw that to the side, yeah (It’s lit)
    – Bunu kenara attığın zaman, evet (Yanıyor)
    I get those goosebumps every time, yeah
    – Tüylerim diken diken oluyor, evet

    Through the 2-8-1, yeah, I’m ridin’, why they on me?
    – 7-1-3 ten 2-8-1e, evet uçuyorum
    Why they on me? I’m flyin’, sippin’ low-key
    – Niye bana saldırıyorlar? Neden bana saldırıyorlar? Ben uçuyorum
    I’m sippin’ low-key in Onyx, rider, rider
    – Gizlice Onyx çekiyorum
    When I’m pullin’ up right beside ya
    – Rider,rider senin tam yanında çekiyorum
    Pop star, lil’ Mariah
    – Popstar minik Mariah
    When I text a cute game, wildness
    – Tatlı bir oyun isteğinde bulunduğumda, vahşi oluyor
    Throw a stack on the Bible
    – İncil’e bir yığın attım
    Never Snapchat or took molly
    – Snapchat’te asla takılmam, Molly kullanmıyorum
    She fall through plenty, her and all her ginnies, yeah
    – O da hep bunu yer, o ve tüm reddetmeleri oyunuma düşer
    We at the top floor, right there off Doheny, yeah
    – Doheny’de bir binanın en üst katındayız
    Oh no, I can’t fuck with y’all
    – Hayır ama, hepinizle sikişemem
    Yeah, when I’m with my squad I cannot do no wrong
    – Anla şunu, ekibimleyken saçma sapan şeyler yapmayız
    Yeah, saucin’ in the city, don’t get misinformed
    – Anla şunu, şehirde akarız bilgisiz kalma, anla şunu
    Yeah, they gon’ pull up on you (Brr, brr, brr)
    – Seni bırakacaklar (brr brr brr)
    Yeah, we gon’ do some things, some things you can’t relate
    – Evet bazı şeyler yapacağız, senin gibi eziklerin ayak uyduramayacağı şeyler
    Yeah, ’cause we from a place, a place you cannot stay
    – Evet çünkü biz senin bulunamayacağın bir yerden geliyoruz
    Oh, you can’t go, oh, I don’t know
    – İstersen gidebilirsin, oh, bilmiyorum
    Oh, back the fuck up off me (Brr, brr, brr)
    – Benim kafamı sikmeyi bırak (brr brr brr)

    I get those goosebumps every time, yeah, you come around, yeah
    – Tüylerim diken diken olduğunda, sen geliyorsun
    You ease my mind, you make everything feel fine
    – Kafamı sakinleştiriyorsun her şeyin iyi olmasını sağlıyorsun
    Worried ’bout those comments
    – Yorumlar hakkında endişeleniyorum
    I’m way too numb, yeah, it’s way too dumb, yeah
    – Bunun için fazla umursamazım, bu çok salakça, evet
    I get those goosebumps every time, I need the Heimlich
    – Tüylerin diken diken olduğu zamanlar, Heimlich’e ihtiyacım oluyor
    Throw that to the side, yeah
    – Boşver bunu, evet
    I get those goosebumps every time, yeah
    – Tüylerim diken diken oluyor, evet
    When you’re not around
    – Sen etrafta yokken, tüylerim diken diken oluyor
    When you throw that to the side, yeah
    – Beni boşverdiğinde, evet
    I get those goosebumps every time
    – Tüylerim diken diken oluyor, evet

    I want to press my like, yeah, I wanna press my
    – Beğenilerimi bastırmak istiyorum, evet, beğenilerimi bastırmak
    I want a green light, I wanna be like
    – Yeşil ışık yakmak istiyorum, olmak istiyorum
    I wanna press my line, yeah
    – Yolumu bastırmak istiyorum, evet
    I wanna take that ride, yeah
    – O yolu almak istiyorum, evet
    I’m gonna press my line
    – Yolumu bastıracağım
    I want a green light, I wanna be like, I wanna press my
    – Yeşil ışık yakmak istiyorum, olmak istiyorum, bastırmak istiyorum
    Mama, dear, spare your feelings
    – Anne, sevgilim, duygularını ödünç ver
    I’m relivin’ moments, peeling more residual
    – Anıları tekrar yaşıyorum, daha fazla sarhoş oluyorum
    (I can) buy the building, burn the building
    – Binayı satın alabilirim, yakabilirim
    Take your bitch, rebuild the building just to fuck some more
    – orospunu alırım, binayı tekrar yaparım sadece onu biraz daha sikmek için
    (I can) justify my love for you
    – (Yapabilirim) aşkımı haklı çıkartabilirim
    And touch the sky for God to stop, debating war
    – senin için gökyüzüne dokunup tanrı ile konuşabilirim
    Put the pussy on a pedestal (Ayy)
    – Kediyi bir kaideye koy (Ayy)
    Put the pussy on a high horse
    – Kediyi yüksek bir ata koy
    That pussy to die for
    – Amı yüksek hedefine koy
    That pussy to die for
    – Amı yüksek hedefine koy
    Peter, piper, picked a pepper
    – Peter, boru, bir biber seç
    So I could pick your brain and put your heart together
    – Bu sayede bende senin beynini ve kalbini birleştirebilirim
    We depart the shady parts and party hard
    – Kalbin deli kısmını ve parti seven kısmını ayırıyoruz, elmaslar senin
    The diamonds yours, the coupe forever
    – Coupe bizim
    My best shots might shoot forever like (Brr)
    – En iyi atışlarım sonsuza kadar sürebilir (brrr)

    I get those goosebumps every time, yeah, you come around, yeah
    – Tüylerim diken diken olduğunda, sen geliyorsun
    You ease my mind, you make everything feel fine
    – Kafamı sakinleştiriyorsun her şeyin iyi olmasını sağlıyorsun
    Worried ’bout those comments
    – Yorumlar hakkında endişeleniyorum
    I’m way too numb, yeah, it’s way too dumb, yeah
    – Bunun için fazla umursamazım, bu çok salakça, evet
    I get those goosebumps every time, I need the Heimlich
    – Tüylerin diken diken olduğu zamanlar, Heimlich’e ihtiyacım oluyor
    Throw that to the side, yeah
    – Onu kenara at, evet
    I get those goosebumps every time, yeah
    – Tüylerim diken diken oluyor, evet
    When you’re not around
    – Etrafta olmadığında
    When you throw that to the side, yeah
    – Beni boşverdiğinde, evet
    I get those goosebumps every time
    – Tüylerim diken diken oluyor, evet

  • Kygo, OneRepublic – Lose Somebody Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Kygo, OneRepublic – Lose Somebody Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    It’s a classic “me” mistake
    – Bu benim klasik bir hatam
    Someone gives me love
    – Biri bana kalbini verir
    And I throw it all away
    – Ve ben de onu boşa harcarım
    Tell me, have I gone insane?
    – Bana çıldırıp çıldırmadığımı söyle
    Talkin’ to myself but I don’t know what to say
    – Kendi kendime konuşuyorum ama ne diyeceğimi bilmiyorum

    ‘Cause you let go
    – Çünkü sen bıraktın
    And now I’m holdin’ on
    – Ve ben şimdi dayanıyorum
    I guess you don’t know what you got
    – Galiba neye sahip olduğunu bilmiyorsun
    Until it’s gone
    – O gidene kadar

    Sometimes you gotta lose somebody
    – Bazen birini kaybetmen gerekir
    Just to find out you really love someone
    – Birini sevdiğini anlayabilmek için
    Oh-oh, and I do, and I do, and I do, yeah
    – Oh-oh, ve ben de, ve ben de, ve ben de, evet
    Sometimes you gotta lose somebody
    – Bazen birini kaybetmen gerekir
    Just to find out you really love someone
    – Birini sevdiğini anlayabilmek için
    Oh-oh, yeah
    – Oh-oh, evet
    Sometimes you gotta lose somebody
    – Bazen birini kaybetmen gerekir

    So don’t tell me it’s too late
    – Bu yüzden bana çok geç olduğunu söyleme
    Hearts are made to bend
    – Kalpler bükülmek için yapılmıştır,
    Baby, please don’t let me break, yeah
    – bebeğim, lütfen kırılmama izin verme, evet
    I knew I should’ve stayed
    – Kalmam gerektiğini biliyordum
    ‘Cause now you’re movin’ on
    – Çünkü şimdi ilerliyorsun
    And I don’t know what to say
    – ve ben ne diyeceğimi bilmiyorum

    ‘Cause you let go (Yeah, you let go)
    – Çünkü bırakıyorsun, (Evet, bırakıyorsun)
    And now I’m holdin’ on (I’m holdin’ on)
    – Ve ben şimdi dayanıyorum (Dayanıyorum)
    I guess you don’t know what you got
    – Galiba neye sahip olduğunu bilmiyorsun
    Until it’s gone
    – O gidene kadar

    Sometimes you gotta lose somebody
    – Bazen birini kaybetmen gerekir
    Just to find out you really love someone
    – Birini sevdiğini anlayabilmek için
    Oh-oh, and I do, and I do, and I do, yeah
    – Oh-oh, ve ben de, ve ben de, ve ben de, evet
    Sometimes you gotta lose somebody
    – Bazen birini kaybetmen gerekir
    Just to find out you really love someone
    – Birini sevdiğini anlayabilmek için
    Oh-oh, yeah
    – Oh-oh, evet
    Sometimes you gotta lose somebody
    – Bazen birini kaybetmen gerekir

    Sometimes you gotta lose somebody, yeah
    – Bazen birini kaybetmen gerekir, evet
    Sometimes you gotta lose somebody, yeah
     – Bazen birini kaybetmen gerekir, evet
    Sometimes you gotta lose somebody, yeah
     – Bazen birini kaybetmen gerekir, evet
    Sometimes you gotta lose somebody, yeah
    – Bazen birini kaybetmen gerekir, evet

    Sometimes you gotta lose somebody
    – Bazen birini kaybetmen gerekir
    Just to find out you really love someone
    – Birini sevdiğini anlayabilmek için
    Oh-oh, and I do, and I do, and I do, yeah
    – Oh-oh, ve ben de, ve ben de, ve ben de, evet
    Sometimes you gotta lose somebody
    – Bazen birini kaybetmen gerekir
    Just to find out you really love someone
    – Birini sevdiğini anlayabilmek için
    Oh-oh, yeah
    – Oh-oh, evet
    Sometimes you gotta lose somebody
    – Bazen birini kaybetmen gerekir

    Ooh, ooh
    – Ooh
    You gotta lose some
    – Bazen birini kaybetmen gerekir
    You gotta lose somebody
    – Birini kaybetmen gerekir

  • Michele Morrone – Feel It Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Michele Morrone – Feel It Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I don’t wanna keep you waiting
    – Seni bekletmek istemiyorum
    That’s why you’re blaming on me, oh
    – Bu yüzden beni suçluyorsun, oh
    You’re just giving me your secrets
    – Bana sadece sırlarını veriyorsun
    And I want it too, yeah
    – Ben de istiyorum, yeah
    ‘Cause this was on you, baby
    – Çünkü bu senin yüzündendi, bebeğim
    And it’s only true, yeah
    – Ve tek doğru bu, yeah
    I’m gonna feel it, feel it so strong
    – Hissedeceğim, çok güçlü hissedeceğim

    This is making me alive
    – Bu beni canlı tutuyor
    We don’t even have to say goodbye
    – Hoşçakal demek zorunda bile değiliz
    I’m gonna feel it, feel it so strong
    – Hissedeceğim, çok güçlü hissedeceğim
    This is tryna making me alive
    – Bu beni canlı tutuyor
    We don’t even have to say goodbye
    – Hoşçakal demek zorunda bile değiliz
    I wanna you, you
    – Seni istiyorum, seni
    This is making me alive
    – Bu beni canlı tutuyor

    We don’t even have to say goodbye
    – Hoşçakal demek zorunda bile değiliz
    I want you (you, you)
    – Seni istiyorum (seni, seni)
    This is tryna making me alive
    – Bu beni canlı tutuyor
    We don’t even have to say goodbye
    – Hoşçakal demek zorunda bile değiliz
    Uhm, even if I wanna play this
    – Uhm, bunu oynamak istesem bile
    That’s what they expected from me, yeah
    – Benden bekledikleri şey bu,yeah

    I will never let you go now
    – Şimdi asla gitmene izin vermeyeceğim
    This is about you
    – Bu tamamen seninle ilgili
    Cause this was on you, baby
    – Çünkü bu senin yüzündendi, bebeğim
    And it’s only true, yeah
    – Ve bu tek doğru, yeah
    I’m gonna feel it, feel it so strong
    – Hissedeceğim, çok güçlü hissedeceğim
    This is making me alive
    – Bu beni canlı tutuyor
    We don’t even have to say goodbye
    – Hoşçakal demek zorunda bile değiliz

    I’m gonna feel it, feel it so strong
    – Hissedeceğim, çok güçlü hissedeceğim
    This is tryna making me alive
    – Bu beni canlı tutuyor
    We don’t even have to say goodbye
    – Hoşçakal demek zorunda bile değiliz
    I wanna you, you
    – Seni istiyorum, seni
    This is making me alive
    – Bu beni canlı tutuyor

    We don’t even have to say goodbye
    – Hoşçakal demek zorunda bile değiliz
    I want you (you, you)
    – Seni istiyorum (seni, seni)
    This is tryna making me alive
    – Bu beni canlı tutuyor
    We don’t even have to say
    – Söylemek zorunda bile değiliz

  • Michele Morrone – Watch Me Burn Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Michele Morrone – Watch Me Burn Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Don’t lie to me
    – Yalan söyleme bana
    Oh baby, I’ve been thinking about it
    – Bunun hakkında düşünüyordum bebeğim

    You know that I’ve been dreaming about it
    – Hayal kuruyordum, biliyorsun
    I’m gonna teach you some French
    – Sana birkaç hile öğreteceğim
    Headlight, hold tight, no, no, no, no
    – Işıklar, sıkı tutun, hayır, hayır, hayır, hayır
    Oh baby, you know I’ve been thinking about it
    – Oh bebeğim, bunun hakkında düşündüğümü biliyorsun
    You know that I’ve been dreaming about it
    – Hayal kuruyordum, biliyorsun
    You know the deal
    – Anlaşmamızı biliyorsun
    Don’t make any promises, promises
    – Sözünden dönmek yok
    Got me flying high
    – Yakaladın beni yüksekten uçarken

    Right where you want me to
    – Tam da istediğin yerde
    Watch it, watch me burn
    – Dikkat et, alev alışımı izle
    Right where you want me to
    – Tam da istediğin yerde
    Dim the light, my lullaby
    – Işığı söndür, ninnimi söyle
    Touch me now, stop pretending
    – Dokun bana şimdi, oynamayı bırak
    Fuck it, watch me burn
    – Kahretsin, izle şimdi beni yanarken

    Say what you think
    – Ne düşündüğünü söyle
    Oh baby, I could lose my mind
    – Oh bebeğim, Aklımı kaybedebilirim
    You know that I can lose my mind, yeah
    – Aklımı kaybederim, biliyorsun
    What do you want me to be
    – Ne olmamı istiyorsun?
    Headlight, hold tight (no, no, no, no)
    – Işıklar, sıkı tutun ( hayır, hayır, hayır, hayır)
    Oh baby, you know I’ve been thinking about it
    – Oh bebeğim, bunun hakkında düşündüğümü biliyorsun

    You know that I’ve been dreaming about it
    – Hayal kuruyordum, biliyorsun
    You know the deal
    – Anlaşmamızı biliyorsun
    Don’t make any promises, promises
    – Sözünden dönmek yok
    Got me flying high
    – Yakaladın beni yüksekten uçarken
    Right where you want me to
    – Tam da istediğin yerde

    Watch it, watch me burn
    – Dikkat et, alev alışımı izle;
    Right where you want me to
    – Tam da istediğin yerde
    Dim the light, my lullaby
    – Işığı söndür, ninnimi söyle;
    Touch me now, stop pretending
    – Dokun bana şimdi, oynamayı bırak
    Fuck it, watch me burn
    – Kahretsin, izle şimdi beni yanarken

  • J. Cole – Snow On Tha Bluff Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    J. Cole – Snow On Tha Bluff Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    Niggas be thinkin’ I’m deep, intelligent, fooled by my college degree
    – Zenciler zeki ve derin olduğumu düşünüyor, sanırım üniversite dereceme kandılar
    My IQ is average, there’s a young lady out there, she way smarter than me
    – IQ’um ortalama, dışarıda genç bir bayan var, o benden daha akıllı
    I scrolled through her timeline in these wild times, and I started to read
    – Bu vahşi zamanlarda onun hesabının zaman çizelgesinde ilerledim ve okumaya başladım
    She mad at these crackers, she mad at these capitalists, mad at these murder police
    – O bu çatlaklara kızgın, o bu kapitalistlere kızgın, cinayet işleyen bu polise kızgın
    She mad at my niggas, she mad at our ignorance, she wear her heart on her sleeve
    – Zencilerime kızgın, cehaletimize kızgın, kalbini koluna takıyor
    She mad at the celebrities, lowkey I be thinkin’ she talkin’ ’bout me
    – O ünlülere kızgın, mütevazı bir şekilde benden bahsettiğini düşünüyorum
    Now I ain’t no dummy to think I’m above criticism
    – Şimdi eleştirilere gerek duymadığını düşünen bir kukla değilim
    So when I see something that’s valid, I listen
    – Geçerli bir şey gördüğümde dinliyorum

    But shit, it’s something about the queen tone that’s botherin’ me
    – Ama kahretsin, bu kraliçe havalarında konuşmaları beni rahatsız ediyor
    She strike me as somebody blessed enough to grow up in conscious environment
    – O bilinçli ortamda büyüyecek kadar kutsanmışken bana saldırıyor
    With parents that know ’bout the struggle for liberation and in turn they provide her with
    – Kurtuluş mücadelesini bilen ebeveynler ona, onları etkileyen sistem ve adaletsizlik hakkında bir perspektif ve farkındalık veriyorlar
    A perspective and awareness of the system and unfairness that afflicts ’em
    – Ve özgür olmak için ne yapmamız gerektiğine dair daha açık anlayışları gösteriyorlar
    And the clearest understandin’ of what we gotta do to get free
    – Sözlerini dolduran hayal kırıklığı, çoğu insanın bir şeyleri göremediği gerçeğinden geliyor gibi görünüyor
    And the frustration that fills her words seems to come from the fact that most people don’t see
    – Çünkü sen uyandın, ben değil, bu da sebepsizce senin benden daha iyi konuşman anlamına gelmiyor

    Just ’cause you woke and I’m not, that shit ain’t no reason to talk like you better than me
    – Nasıl lider oldun? Söylediğin haltlara gerçekten ihtiyacı olan zencilere saldırdığın zaman mı?
    How you gon’ lead, when you attackin’ the very same niggas that really do need the shit that you sayin’?
    – Kendini kutsallaştırmak yerine gelip hızlanmamıza yardım et
    Instead of conveying you holier, come help get us up to speed
    – Kahretsin, işte atalarımızın serbest kalmasının iki yüz yıl sürmesinin nedenlerinden biri de bu
    Shit, it’s a reason it took like two hundred years for our ancestors just to get freed
    – Bu zincirler zihinsel olanı fiziksel olandan daha fazla kilitliyor
    These shackles be lockin’ the mental way more than the physical
    – Bu prangalar zihinsel yolu fizikselden daha fazla kilitliyor
    I look at freedom like trees, can’t grow a forest like overnight
    – Özgürlüğe ağaçlar gibi bakıyorum, aynı orman gibi, bir gecede büyüyemez
    Hit the ghetto and slowly start plantin’ your seeds
    – Zencileri vur ve yavaş yavaş kendi tohumlarını ekmeye başla
    Fuck is the point of you preaching your message to those that already believe what you believe?
    – Kahretsin, mesajını zaten inandığın şeye inananlara vaaz ediyorsun değil mi?

    I’m on some “Fuck a retweet,” most people is sheep
    – Yapacağınız retweetleri sikeyim, çoğu insan koyun
    You got all the answers but how you gon’ reach?
    – Bütün cevapları aldın ama nasıl ulaşacaksın?
    If I could make one more suggestion respectfully
    – Eğer saygıyla bir öneri daha yapabilirsem
    I would say it’s more effective to treat people like children
    – İnsanlara çocuk gibi davranmanın daha etkili olduğunu söyleyebilirim
    Understandin’ the time and love and patience that’s needed to grow
    – Büyümek için gereken zamanı, sevgiyi ve sabrı anlamalılar
    This change is inevitable but ain’t none of us seen this before
    – Bu değişiklik kaçınılmaz ancak daha önce hiç birimiz bunu görmedik
    Therefore we just gotta learn everything as we go
    – Bu yüzden her şeyi uygularken öğrenmeliyiz
    I struggle with thoughts on the daily
    – Günlük düşüncelerle mücadele ediyorum
    Feel like a slave that somehow done saved enough coins to buy his way up outta slavery
    – Bir şekilde yapılan bir köle gibi hissediyorum, kölelikten çıkmak için yeterli parayı biriktirdim
    Thinkin’ just maybe, in my pursuit to make life so much better for me and my babies
    – Sadece belki, hayatı benim ve bebeklerim için çok daha iyi hale getirme arayışımda
    I done betrayed the very same people that look at me like I’m some kind of a hero
    – Bana bir tür kahramanmışım gibi bakan insanlara ihanet ettim
    Because of the zeros that’s next to the commas
    – Virgüllerin yanındaki sıfırlar yüzünden
    But look here, I promise I’m not who you think
    – Ama buraya bi’ bak, düşündüğün kişi olmayacağıma söz veriyorum
    Ran into this nigga outside of the store yesterday
    – Dün mağazanın dışında bu zenci ile karşılaştım
    He said something that had me like, “Wait”
    – Bana şöyle bir şey söyledi, “Bekle”
    He was like “Cole, ‘preciate what you been doin’, my nigga, that’s real”
    – “Cole, her ne yapıyorsan takdir ediyorum, dostum, bu gerçek” der gibiydi
    But damn, why I feel faker than Snow on tha Bluff?
    – Ama lanet olsun, neden Snow on Tha Bluff’dan daha sahte hissediyorum?
    Well, maybe ’cause deep down I know I ain’t doing enough
    – Belki de derinlerde yeterince şey yapmadığımı biliyorum

    The sun is shinin’ today
    – Bugün güneş parlıyor
    The sun is shinin’ today
    – Bugün güneş parlıyor
    The sun is shinin’ today
    – Bugün güneş parlıyor

    Can you walk with me?
    – Benimle yürüyebilir misin?
    I hope we’ll find the reason why we often sob, go on, cry
    – Umuyorum ki sık sık ayık olup ağlamaya devam etmemizin nedenini bulacağız
    Painful memories fuck up the vibe
    – Acıtan anıların canı cehenneme
    Though I be tryin’ to let the time heal my mind
    – Zamanın aklımı iyileştirmesine izin vermeye çalışmama rağmen olmuyor
    I was once a child, I’ve gotten older
    – Bir zamanlar çocuktum, şimdi yaşlandım
    Still, I know I’m just a boy in God’s eyes
    – Yine de tanrının gözünde sıradan bir oğlan olduğumu biliyorum
    Fill me up with wisdom and some courage
    – Beni bilgelik ve biraz cesaretle doldur
    Plus endurance to survive, help mine thrive
    – Artı hayatta kalma dürtüsüyle, benimkinin gelişmesine yardım et

  • BLACKPINK – How You Like That Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    BLACKPINK – How You Like That Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    보란 듯이 무너졌어
    – Ben senin gözlerinim
    바닥을 뚫고 저 지하까지
    – Dibe vurup derine batmadan önce ufalandım
    옷 끝자락 잡겠다고
    – İki elimle bile olsa
    저 높이 두 손을 뻗어봐도
    – Umudun son parçasını tutacağım

    다시 캄캄한 이곳에 light up the sky
    – Yine karanlık alanda, gökyüzünü aydınlatacağım
    네 두 눈을 보며 I’ll kiss you bye
    – Gözlerinin içine bakarken sana elveda öpücüğü vereceğim
    실컷 비웃어라 꼴좋으니까
    – Henüz yapabiliyorken bana gül
    이제 너희 하나 둘 셋
    – Çünkü sıra sende 1,2,3

    Ha, how you like that? (Woo)
    – Ha,nasıl beğendin mi? (Woo!)
    You gon’ like that, that-that-that, that, that-that-that, that
    – Beğeneceksin
    How you like that? (Bada bing, bada boom, boom, boom)
    – Nasıl beğendim mi? (Bada bing bada bum, bum, bum)
    How you like that, that-that-that, that, that-that-that, that?
    – Nasıl beğendin mi?

    Now, look at you, now look at me (Uh)
    – Şimdi, kendine bak bir de bana (Uh)
    Look at you, now look at me (Uh)
    – Kendine bak bir de bana (Uh)
    Look at you, now look at me
    – Kendine bak bir de bana
    How you like that?
    – Nasıl beğendin mi?
    Now, look at you, now look at me (Uh)
    – Şimdi, kendine bak bir de bana (Uh)
    Look at you, now look at me (Uh)
    – Kendine bak bir de bana (Uh)
    Look at you, now look at me
    – Kendine bak bir de bana
    How you like that?
    – Nasıl beğendin mi?

    Your girl need it all and that’s a hundred
    – Kızının hepsine ihtiyacı var ve bu bir yüz
    백 개 중에 백 내 몫을 원해
    – 10 üzerinden 10, benim olanı istiyorum
    Karma come and get some
    – Karma gel ve biraz al
    딱하지만 어쩔 수 없잖아
    – Kötü hissediyorum ama yapabileceğim bir şey yok
    What’s up? I’m right back
    – Naber, tam arkandayım
    방아쇠를 cock back
    – Horoz sırtını tetikle
    Plain Jane get hijacked, don’t like me?
    – Plain Jane kaçırılmış, beni beğenmiyor musun?
    Then tell me how you like that, like that
    – O zaman söyle nasıl beğendin mi?

    더 캄캄한 이곳에 shine like the stars
    – Böylesine karanlık bir yerde, yıldızlar gibi parlıyorum
    그 미소를 띠며 I’ll kiss you goodbye
    – Yüzümdeki o gülümsemeyle sana elveda öpücüğü vereceğim
    실컷 비웃어라 꼴좋으니까
    – Henüz yapabiliyorken bana gül
    이제 너희 하나 둘 셋
    – Çünkü sıra sende 1,2,3

    Ha, how you like that? (Woo)
    – Ha,nasıl beğendin mi? (Woo!)
    You gon’ like that, that-that-that, that, that-that-that, that
    – Beğeneceksin
    How you like that? (Bada bing, bada boom, boom, boom)
    – Nasıl beğendim mi? (Bada bing bada bum, bum, bum)
    How you like that, that-that-that, that, that-that-that, that?
    – Nasıl beğendin mi?

    Now, look at you, now look at me (Uh)
    – Şimdi, kendine bak bir de bana (Uh)
    Look at you, now look at me (Uh)
    – Kendine bak bir de bana (Uh)
    Look at you, now look at me
    – Kendine bak bir de bana
    How you like that?
    – Nasıl beğendin mi?
    Now, look at you now, look at me (Uh)
    – Şimdi, kendine bak bir de bana (Uh)
    Look at you, now look at me (Uh)
    – Kendine bak bir de bana (Uh)
    Look at you, now look at me
    – Kendine bak bir de bana
    How you like that?
    – Nasıl beğendin mi?

    날개 잃은 채로 추락했던 날
    – Kanatlarımın kayboluşuyla mahvolduğum gün
    어두운 나날 속에 갇혀 있던 날
    – Tuzağa düştüğüm o karanlık günle
    그때쯤에 넌 날 끝내야 했어
    – Henüz şansın varken beni bitirmeliydin;
    Look up in the sky
    – Yukarı gökyüzüne bak
    It’s a bird, it’s a plane
    – Bu bir kuş
    Yeah-eah-eah-eah
    – Bu bir uçak
    Bring out your boss bitch
    – Yeah-eah-eah-eah
    Yeah-eah-eah-eah
    – Yeah-eah-eah-eah
    BLACKPINK!
    – BLACKPINK!

    Ddu, ddu, ddu, ddu-ddu-ddu
    – Ddu, ddu, ddu, ddu, ddu, ddu
    Ddu, ddu, ddu, ddu-ddu-ddu
    – Ddu, ddu, ddu, ddu, ddu, ddu
    How you like that?
    – Nasıl beğendin mi?
    Ddu, ddu, ddu, ddu-ddu-ddu
    – Ddu, ddu, ddu, ddu, ddu, ddu
    Ddu, ddu, ddu, du-du-du-ddu
    – Ddu, ddu, ddu, ddu, ddu, ddu
    You gon’ like that
    – Beğeneceksin
    Ddu, ddu, ddu, ddu-ddu-ddu
    – Ddu, ddu, ddu, ddu, ddu, ddu
    Ddu, ddu, ddu, ddu-ddu-ddu
    – Ddu, ddu, ddu, ddu, ddu, ddu
    How you like that?
    – Nasıl beğendin mi?
    Ddu, ddu, ddu, ddu-ddu-ddu
    – Ddu, ddu, ddu, ddu, ddu, ddu
    Ddu, ddu, ddu, du-du-du-ddu
    – Ddu, ddu, ddu, ddu, ddu, ddu

  • The Irrepressibles – In This Shirt Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    The Irrepressibles – In This Shirt Şarkı Sözleri ve Türkçe Anlamları

    I am lost in a rainbow
    – Kayboldum gökkuşağımızda
    Now our rainbow is gone
    – Şimdi gökkuşağımız yok.
    Overcast by your shadow
    – Gölgen beni karanlıklaştırdı

    As our worlds move on
    – Dünyalarımız ilerledikçe
    In this shirt I can be you
    – Ama bu gömleğin içinde sen olabilirim
    To be near you for a while;
    – Senin yanında biraz kalmak için
    In this shirt I can be you
    – Ama bu gömleğin içinde, sen olabilirim
    To be near you for a while
    – Senin yanında biraz kalmak için
    There’s a crane knocking down
    – Bir vinç var
    All these things that we were
    – Bütün o şeylerin üzerine vurduğumuz
    I awake in the night
    – Akşamları uyanırım

    To hear the engines pout
    – Motorların hırıltısını duymak için
    There’s a pain, it does ripple
    – Bir acı var, bedenime dalgalanmalar veriyor
    Through my frame, makes me lame
    – Beni sakat ediyor
    There’s a thorn in my side
    – Bir diken var, yanımda
    It’s the shame, it’s the prize
    – Bu ayıp, bu kibir
    Of you and me, ever changing
    – Senin ve benim, hep değişiyoruz
    Moving on now, moving fast
    – Şimdi ilerliyoruz, hızla hareket ediyoruz
    And this touch must be wanting
    – Ve onun dokunuşu, istenmeli

    Must become through your ask
    – İstediğiniz gibi olmalı
    But I mean dare to tell you
    – Ama sana söylemeye cesaret ediyorum
    That I love you – it never ends
    – Seni sevdiğimi, bu hiç dinmez
    And I bled everyday now
    – Ve ben her gün kanadım
    For a year, for a year
    – Bir yıl boyunca, bir yıl boyunca
    I did send you a note
    – Sana bir not gönderdim,

    On the wind for to read
    – Okuman için rüzgarla.
    Our names there together
    – Orada isimlerimiz birlikte
    Must’ve fallen like the sea
    – Deniz gibi düşmüş olmalı
    To the depths of the soil
    – Toprağın derinliklerine
    Buried deep in the ground
    – Yerin derinine gömülmüş
    On the wind I can hear you
    – Rüzgarda, seni duyabildim

    Call my name, held the sound
    – Adımı söyleyebildim, sesleri tuttum.
    I am lost
    – Kayboldum
    I am lost in a rainbow
    – Kayboldum gökkuşağımızda
    Now our rainbow is gone
    – Şimdi gökkuşağımız yok.
    I am lost in a rainbow
    – Kayboldum gökkuşağımızda

    Now our rainbow is gone
    – Şimdi gökkuşağımız yok.;
    I am lost, I am lost
    – Kayboldum, kayboldum
    I am lost, I am lost
    – Kayboldum, kayboldum
    I am lost, I am lost
    – Kayboldum, kayboldum