Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 101

burcu * Güzel koku, ıtır.
burcu burcu * (koku için) Güzel güzel, pek güzel.
burcumak * Güzel koku yaymak.
burç * Kale duvarlarından daha yüksek, yuvarlak, dört köşe veya çok köşeli kale çıkıntısı.
* Zodyak üzerinde yer alan on iki takım yıldıza verilen ortak ad.
burç * Ökse otu.
burçak * Baklagillerden, taneleri hayvan yemi olarak kullanılan yıllık bir yem bitkisi (Vicia ervilia).
* Bu bitkinin mercimeğe benzeyen tanesi.
burçlar kuşağı * Gök küresinde tutulma çemberinin geçtiği ve üzerinde on iki burçun (Koç, Boğa, İkizler, Yengeç, Aslan,
Başak, Terazi, Akrep, Yay, Oğlak, Kova, Balık) eşit aralıklarla dağıtıldığıkuşak. 343 Zodyak.
burdurma * Burdurmak işi.
burdurmak * Burmak işini yaptırmak.
burgacık * Bkz. kargacık burgacık.
burgaç * Anafor, girdap.
burgata * Tel ve bitkisel halatların pus (2.54 cm) olarak çevresini belirten birim.
burgu * Tahtada belirli delik açmaya yarayan delgiye takılısarma, yivli, keskin, çelik alet.
* Tıpa çekmeye yarayan, ucu sivri ve helis biçiminde demir alet, tirbuşon.
* Yerin orta ve derin katmanlarına inebilmeyi sağlayan delici alet.
* Telli sazlarda, telleri germeye yarayan mandal.
burgu makarna * Burgu biçiminde dökülmüşve fırınlanmışmakarna.
burgulama * Burgulamak işi.
burgulamak * Burgu ile delmek, delik açmak.
burgulanma * Burgulanmak işi.
burgulanmak * Burgulamak işine konu olmak, burgu ile delinmek.
burgulu * Burgusu olan.
* Burgulanmışolan.
burgusuz * Burgusu olmayan.
* Burgulanmamışolan.
burhan * Kanıt.
* Belgit.
burjuva * Şehirlerde yaşayan, özel imtiyazlardan yararlanan şehirli.
* Orta sınıftan olan kimse, kent soylu.
burjuva edebiyatı * Orta sınıf halk kesimine hitap eden edebiyat.
burjuvaca * Burjuva gibi, burjuvaya yakışan biçimde.
burjuvalık * Burjuva olma durumu.
burjuvazi * Burjuva sınıfı, kent soyluluk.
burkma * Burkmak işi.
burkmak * Burarak çevirmek.
* Burkulmak.
* Acıvermek, üzmek.
burkucu * Burkma işini yapan.
* Üzücü.
burkulma * Burkulmak işi.
burkulmak * Burkmak işine konu olmak.
* Vücuttaki organlardan biri birdenbire kendi eklemi üzerinde dönmek.
* Üzüntü duymak.
burlesk * Sanat alanında ve özellikle edebiyatta rastlanan, komikliğe dayanan bir tür.
burma * Burmak işi.
* Sarığı burma tatlısının bir adı.
* Burularak yapılmış bilezik.
* Burulmuş, burularak yapılmış, kıvrılmış.
* Hadım etme, iğdişetme.
* Musluk.
* Eğrilmek için bükülmüşyün.
* Yaşiken burularak kurutulan ot.
* Kuru incir.
burmak * Bir şeyi iki ucundan tutup ekseni çevresinde çevirerek bükmek.
* Hadım etmek, iğdişetmek.
* Ağza kekre tat vermek.
* (mide, bağırsak) Sancımak.
* Üzmek, sıkıntıvermek.
burnaz * İri ve uzun burunlu.
burnu bile kanamamak * tehlikeli bir durumdan yara bere almadan kurtulmak.
burnu büyük * kibirli.
burnu büyümek * kibirlenmek, büyüklenmek.
burnu havada * kendini çok beğenmiş(olmak).
burnu havada (veya kaf dağında) (olmak) * çok kibirli (olmak).
burnu kırılmak * büyüklenemez duruma gelmek.
burnu sürtülmek (veya burnu sürtmek) * sıkıntıçektikten sonra daha önce beğenmediği bir durumu kabul etmek, gururundan vazgeçmek.
burnu yere düşse almaz * kendini beğenmiş, kibirli.
burnuna girmek * birine çok sokulmak.
burnunda (veya gözünde) tütmek * çok özlemek.
burnundan (fitil fitil) gelmek * elde ettiği güzel şey, sonradan gelen üzüntüler üzerine kendisine zehir olmak.
burnundan ayrılmamak * yanından gitmemek, uzaklaşmamak.
burnundan düşen bin parça olmak * çok asık suratlı olmak.
burnundan kıl aldırmamak * kendisine hiç söz söyletmemek, çok huysuz olmak.
burnundan solumak * çok öfkelenmişolmak.

Bir yanıt yazın