Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 80

bohçalamak * Bir şeyi bohça içine koyup sarmak.
* Güreşte rakibin kol ve ayaklarınıüst üste getirerek kımıldayamaz hâlde alttan kavrayıp kucaklamak.
bohçasınıkoltuğuna almak * kendi isteğiyle ayrılmak.
bohçasınıkoltuğuna vermek * kovmak, işine son vermek.
bohçasınıtoplamak * eşyasınıtoplamak.
bohem * Yarınınıdüşünmeden günü gününe tasasız, derbeder bir yaşayışı olan edebiyat ve sanat çevresinden (kimse
veya topluluk).
bohem hayatı * Başı boşyaşayış.
bok * Dışkı.
* (kaba konuşmada) Hor görülen, tiksinilen.
* Güç durum.
bok atmak * (birine) leke sürmek, kara çalmak.
bok böceği * Kın kanatlılardan, genellikle otçul memeli hayvanların gübrelerinde yaşayan ve bokla beslenen böcek
(Geotrupes stercorarius).
bok canına olsun * bıkılan, kötülüğü görülen şeylere karşı bir sövgü sözü olarak söylenir.
bok etmek * (bir işi, bir şeyi) bozmak, berbat etmek.
bok karıştırmak * bir işi bozacak biçimde davranmak.
bok püsür * hoşa gitmeyen, can sıkan şey ve onun ayrıntıve pürüzleri.
bok üstün bok * çok kötü, çok berbat.
bok yedi başı * burnunu her işe sokan, her işe karışan.
bok yemek * yakışıksız bir işyapmak.
bok yemek düşmek * birinin bir işe karışmaması, burnunu sokmaması gerekir.
bok yemenin Arapçası * yakışıksızlığın büyüğü.
bok yoluna gitmek * yararsız, gereksiz bir şey uğruna yok olmak.
boka nispetle tezek amberdir * çok kötü bir şeyin yanında, ondan daha az kötü olanı güzel görünür.
boklama * Boklamak işi.
boklamak * (bir yeri veya bir işi) Kötü bir duruma getirmek.
boklanma * Boklanmak durumu.
boklanmak * Kötü bir duruma gelmek, pislenmek.
boklaşma * Boklaşmak durumu.
boklaşmak * Kötü bir duruma girmek.
boklu * Boku olan; pis.
bokluk * Pislik.
* Kötü durum.
boks * Belirli kurallara uyularak yapılan yumruk dövüşü, yumruk oyunu.
boksit * Korindon.
boksör * Boks oynayan kimse, yumruk oyuncusu.
boksörlük * Boksörün işi veya mesleği.
boktan * temelsiz, derme çatma, yararsız.
boku bokuna * boşu boşuna, yok yere.
boku çıkmak * bir işveya durum tatsızlaşmak.
bokun soyu (veya bok soyu) * kızılan veya tiksinilen bir şeye karşısövgü olarak söylenir.
bokunda boncuk bulmak * birine hak etmediği hâlde çok değer vermek.
bokunu çıkarmak * bok etmek.
bokuyla kavga etmek * çok sinirli ve geçimsiz olmak, her şeye öfkelenir olmak.
bol * İçine girecek şeyin boyutlarından daha büyük veya genişolan, dar karşıtı.
* (nicelik bakımından) Olağandan veya alışılandan çok, kıt karşıtı.
bol * Özel bir cam içinde likör, şarap, meyve ve maden suyu karıştırılarak hazırlanan içki.
bol bol * Fazla, büyük miktarda, sıkıntıya düşmeden.
bol bolamat * Refah, zenginlik, bolluk.
bol bulamaç * Bol bol, pek çok.
bol doğramak * (parasını) saçıp savurmak.
bol kepçe * Servis sırasında yiyeceği bol bol dağıtma.
* Cömert, eli açık, zengin gönüllü.
bol keseden * bol bol, ölçüsüz, çok.
bol paça * Genişpaçalı.
* Dökük, saçı, şapşal.
bolalma * Bolalmak işi veya durumu.
bolalmak * Bollaşmak.

Bir yanıt yazın