Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 44

eştirmek * Eşmesini sağlamak.
eştirmek * Atıhızlısürmek, koşturmak.
eşya * Türlü amaçlarla kullanılan, insan yapısı, taşınabilir, cansız varlıkların bütünü.
eşyalı * Eşyası olan.
et * İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka.
* Kasaplık hayvanlardan sağlanan kaslardan oluşmuş besin maddesi.
* Ten.
* Meyvelerde çekirdekle deri arasındaki bölüm.
et bağlamak * şişmanlamak.
* yara kapanmak.
et beni * Deri dokusunun anormal büyüyüp yağlanmasıyla oluşan kabarcık.
et kafalı * Anlayışsız, kaba; budala, enayi.
et kesimi * Hristiyanların büyük perhize girmek üzere bulundukları günler, apukurya.
et kırımı * Et kesimi.
et lokması * Et yemeği.
et obur * Etle beslenen, etçil.
et oburlar * Etçiller.
et sığırı * Eti için beslenen sığır.
et sineği * Bkz. kül rengi et sineği.
et sotesi * Sote.
et suyu * İçinde et kaynatılmışsu.
et şeftalisi * Eti çekirdeğinden ayrılmayan bir şeftali türü (Prunus persica duracina).
et tavuğu * Eti için beslenen tavuk.
et tırnak olmak * sıkıaile bağıkurmak.
et tırnaktan ayrılmaz * yakın hısımlar arasındaki bağkolay kolay kopmaz.
et toprak * Yumuşak, kırmızıve özlü toprak.
et tutmak * şişmanlamak.
et unu * Karada yaşayan memeli hayvanların deri, tırnak, boynuz ve kemikleri ile mide, bağırsak muhteviyatı
ayrıldıktan sonra geriye kalan et ve diğer yumuşak dokularının veya kansız ve kemiksiz mezbaha artıklarının usulüne
göre pişirilip pres edilerek yağlarıalındıktan sonra öğütülmesi ile elde edilen bir ürün.
etajer * Rafları olan, kapaksız ve taşınır dolap.
etalon * Ağırlık ve uzunluk ölçüleri için kabul edilmişkanunî ölçü modeli.
etamin * Pamuk, keten veya ipekten, seyrek dokunmuşdelikli bir tür kumaş.
etanol * Bkz. alkol.
etap * Bir yarışın belirli uzaklığıkapsayan bölümlerinden her biri, aşama, merhale.
etçi * Kasap.
etçik * Küçük et parçası.
etçil * Genellikle etle beslenen, et obur.
etçiller * Dişleri et yiyecek biçimde gelişmişomurgalımemeli hayvanlardan bir takım, et oburlar.
eteği ayağına dolaşmak * eli ayağıdolaşmak.
eteği belinde * kıvrak ve hamarat (kadın).
eteği düşük * Pasaklıveya düşkün (kadın).
eteği kirlenmek * (kadın için) namusuna dokunulmak.
eteğindeki taşıdökmek * bütün bildiklerini açıklamak.
eteğine düşmek (veya sarılmak) * yalvarıp yakarmak.
eteğine yapışmak (veya sığınmak) * birinin koruyuculuğu altına girmek.
etek * Giysinin belden aşağıda kalan bölümü.
* Vücudun belden aşağısına giyilen, değişik biçimlerde, genellikle kadın giysisi.
* Giysinin alt kenarı.
* Çadır, kanepe örtüsü gibi kumaştan olan şeylerin yere sarkan bölümü.
* Dağ, tepe, yığın gibi yamaçlışeylerin alt bölümü.
* Edep yeri.
* Yağmur sularının, çatının bazıyerlerinden içeri sızmasınıönlemek için yapılan saç örtü.
etek bezi * Kundak çocuklarının belden aşağısına sarılan bez.
etek dolusu * Pek çok, bol bol, alabildiğince fazla.
etek kiri * Yolsuz ilişki.
etek öpmek * yaltaklanmak, dalkavukluk etmek.
etek silkmek * el etek çekmek.
etekleme * Eteklemek işi.
eteklemek * Birinin eteğini saygı göstermek amacıyla öpmek veya öper gibi yapmak.
* Yaranmaya çalışmak, dalkavukluk etmek.
etekleri tutuşmak * çok telâşlanmak.
etekleri zil çalmak * çok sevinmek.

Bir yanıt yazın