efkâr dağıtmak | * sıkıntıyı gidermek, üzüntüden uzaklaşmak. |
efkâr etmek | * efkârlanmak. |
efkârıumumiye | * Kamuoyu. |
efkârlanış | * Efkârlanmak işi veya biçimi. |
efkârlanma | * Efkârlanmak işi. |
efkârlanmak | * Tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek. |
efkârlı | * Tasalanmış, tasalı, kaygılı. |
eflâk | * Gökler. |
eflâke ser çekmek | * çok yüksek olmak. |
eflâtun | * Açık mor renk. * Bu renkte olan. |
eflâtunî | * Eflâtun renginde olan. * Plâtonik. |
efor | * Zihince ve bedence ortaya konan çaba, emek. |
efradınıcami, ağyarınımani | * ne eksik ne fazla; eksiği artığı olmayan. |
efrat | * Bireyler, fertler. * Erler, erat. |
efriz | * Bkz. friz. |
efsane | * Eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olaylarıkonu edinen hayalî hikâye, söylence. * Gerçeğe dayanmayan, asılsız söz, hikâye vb. |
efsaneleşme | * Efsaneleşmek işi. |
efsaneleşmek | * Efsane durumuna gelmek. |
efsaneleştirilme | * Efsaneleştirilmek işi. |
efsaneleştirilmek | * Efsane niteliği kazandırılmak. |
efsaneleştirme | * Efsaneleştirmek işi. |
efsaneleştirmek | * Efsane durumuna getirmek. |
efsaneli | * Efsanesi olan. |
efsanevî | * Efsanelerde geçen, kendisi için efsaneler düzülen veya efsaneyi andırır nitelikte olan (kimse, hayvan, yer). |
efsun | * Büyü, sihir. |
efsunkâr | * Büyülü, sihirli. |
efsunlama | * Efsunlamak işi. |
efsunlamak | * Büyülemek, büyü yapmak. |
eften püften | * Baştan savma yapılmış, dayanıksız, derme çatma, çürük, değersiz (şey). |
ege | * Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her türlü davranışında sorumlu kimse, veli, iye. |
Egeli | * Türkiye’nin batısından, Ege bölgesinden olan (kimse). |
egemen | * Yönetimini hiçbir kısıtlama veya denetime bağlı olmaksızın sürdüren, bağımlı olmayan, hükümran, hâkim. * Sözünü geçiren, üstünlük kazanan. |
egemenlik | * Egemen olma durumu. * Milletin ve onun tüzel kişiliği olan devletin yetkilerinin hepsi, hükümranlık, hâkimiyet. |
eglog | * Kısa kır manzumesi, çoban türküsü. |
ego | * Ben. |
egoist | * Bencil, hodbin. |
egoistlik | * Bencil olma durumu. |
egoizm | * Bencillik, hodbinlik. |
egosantrik | * Egosantrizm yanlısı. |
egosantrizm | * Dünyada bireyin benliğini merkez sayan felsefe görüşü, beniçincilik. |
egotizm | * Benlikçilik. |
egzama | * Birdenbire ortaya çıkarak gelişen kızartı, kaşınma, sulanma, kabuk bağlama gibi doku bozukluklarıyla belirginleşen bir deri hastalığı, mayasıl. |
egzamalı | * Egzaması olan. |
egzamamsı | * Egzamayıandıran. |
egzersiz | * Alıştırma. * İdman. |
egzersiz yapmak | * alıştırma yapmak. |
egzistansiyalist | * Varoluşçu. |
egzistansiyalizm | * Varoluşçuluk. |
egzogami | * Dışevlilik. |
egzomorfizm | * Dış başkalaşım. |
Kategoriler