Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 6

egzotik * Uzak, yabancıülkelerle ilgili, bu ülkelerden getirilmiş, yabancıl.
egzotik çorba * Ana malzemesi; deniz kırlangıcı, kaplumbağa vb. deniz ürünleri olan bir çorba türü.
egzotizm * Bir eserde uzak, yabancıülkelerle ilgili olayları, kişileri, yöresel görüşleri yansıtma, yabancıllık.
egzoz * İçten yanmalımotorlarda yanan akaryakıt gazıve bu gazın boşaltılması.
* Bu gazın atılmasınısağlayan düzen.
* Susturucu.
egzoz gazı * Egzozdan atılan gaz.
egzozcu * İçten yanmalımotorlarda egzoz düzenini yapan veya onaran usta.
eğdiriş * Eğdirmek işi veya biçimi.
eğdirme * Eğdirmek işi.
eğdirmek * Eğik duruma getirmek.
eğe * Göğüs kafesini oluşturan, arkadan omurgaya, önden de göğüs kemiğine eklenen uzun, yassıve eğri
kemiklerden her biri, kaburga.
eğe * Madenleri, tahtayıvb. yi yontmak, düzeltmek, perdahlamak için kullanılan, üzeri pürtüklü, sert, ensiz, çelik
araç.
eğeleme * Eğelemek işi.
eğelemek * Eğe ile düzleştirmek, aşındırmak.
-eğen * Bkz. -ağan / -eğen.
eğer * Şart anlamını güçlendirmek için şartlıcümlelerin başına getirilir, şayet.
eğiç * Yemişkoparırken dallarıçekmeye veya kovandan bal almaya yarayan araç.
eğik * Yatay bir çizgi veya düzlemle açı oluşturacak biçimde olan, mail, meyil, şev.
* Bükülmüş.
* Dik veya paralel olmayan doğru.
eğik biçme * Ekseni tabanına dikey olmayan biçme.
eğik çizgi * Düz olmayan çizgi.
eğik düzlem * Bir cismi yükseğe çıkarmak için gerekli gücü ayarlamada kullanılan eğik, düz yüzey.
eğik silindir * Ekseni tabanına dikey olmayan silindir.
eğiklik * Eğik olma durumu, eğim, yamukluk, meyil.
* Bir düzlem üzerinde hareket eden bir gök cismine ilişkin yörünge düzleminin, tutuluma bakışdoğrultusuna
dik düzleme veya belirtilmişherhangi bir düzleme göre yaptığı açı.
eğilim * Bir şeyi sevmeye, istemeye veya yapmaya içten yönelme, meyil, temayül.
* Para piyasalarında zamanla oluşan değişim, alım satım işlemleriyle ilgili inişçıkışseyri.
eğilimli * Eğilimi olan, istekli, meyyal, mail.
eğiliş * Eğilmek işi veya biçimi.
eğilme * Eğilmek işi.
* Bir doğrunun, bir başka doğruya (veya düzleme) göre eğik olması.
* Yerin manyetik alanında bulunan serbest mıknatıslı bir iğnenin doğrultusu ile yatay düzlem arasındaki açı.
eğilmek * Belirli bir yönle açı oluşturacak bir durum almak, bir yöne doğru çarpılmak.
* (insan) Bir işi yapmak için belini eğmek.
* Başkasının baskısınıveya egemenliğini benimsemek, kabul etmek.
* (bir işi) Önemseyip ele almak.
eğim * Eğilmişolma durumu.
* Bir yüzeyin yatay düzleme doğru eğilmesi, eğiklik, meyil.
eğimli * Eğimi olan.
* Bir şeyi yapmaya içten yönelmiş, meyyal.
eğimölçer * Bir yüzey, düzlem, yol veya cihazın yatay düzleme oranla eğimini ölçen araç, klinometre.
eğimsiz * Eğimi olmayan.
eğin * Arka, sırt.
* Beden, vücut.
* Boy bos, endam.
eğinik * Eğilmişolan, mail.
* Bir şeyi sevmiş, istemişveya yapmaya içten yönelmişolan.
eğinme * Eğinmek durumu.
eğinmek * Bir şeyi sevmeye, istemeye veya yapmaya içten yönelmek, meyletmek.
eğinti * Eğelenen bir şeyden dökülen ince toz.
eğir * Arıların çıkardığı bir tür salgı.
eğir kökü * Dere ve durgun su kenarlarında yetişen, 50-125 cm yüksekliğinde, çok yıllık ve otsu bir bitki (Acorus
calamus).
eğir mumu * Kışın arıların kovan deliklerine sıvadıklarımadde.
eğirme * Eğirmek işi.
eğirmek * Yün, pamuk gibi şeyleri iğile büküp iplik durumuna getirmek.
eğirmen * İplik eğirmeye yarar araç, kirmen.
eğirtme * Eğirtmek işi.
eğirtmek * Eğirmek işi yaptırmak.
eğiş * Eğmek işi veya biçimi.
eğitbilim * Bkz. eğitim bilimi.
eğitici * Eğitimi sağlayan, eğitmeye elverişli veya eğiten değerleri bulunan.
* Genellikle çocuk eğitimi ile uğraşan kimse, mürebbi.
eğiticilik * Eğitici olma durumu veya eğiticinin işi.
eğitilme * Eğitilmek işi.
eğitilmek * Eğitmek işine konu olmak.

Bir yanıt yazın